ADALET

 

Hak tanımazlıktır. Ayrıca konulan sınırı aşmak anlamını da taşır ki bu bakımdan işlenen günaha da zulüm denilmiştir. İnsanlara gerçek huzur ve güveni sağlayan toplumları ayakta tutan, dinamik kılan unsurların başında adalet gelir. Adaletin bulunmadığı toplumların ise ayakta kalması ve ilerlemesi mümkün değildir. Bu bakımdan öncelikle insanların vicdanlarında adalet duygusunun yerleştirilmesi, buna karşılık zulmün büyük günah olduğu bilincinin kazandırılması gerekir, Kur’an ve hadislerde, üzerinde hassasiyetle durulan konulardan birisi de adalettir. Yüce yaratan kendisinin adil olduğunu bildirmiş, dünya ve ahretteherkese adaletle hükmedeceğini açıklamıştır.  

“Her ümmetin bir peygamberi vardır. Onlar peygamberleri geldiği, tebliğ yaptığı zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez”(Yunus, ayet.47) buyrulmuştur

Bir başka ayette peygamberimize dosdoğru ve adil olması emredildiği Müslümanlara da kendilerinin ve yakınlarının aleyhinde bile olsa adaletle davranmaları, düşmanlarına dahi adil olmaları emredilmiştir. Nitekim Şura Suresinde, “Ey Muhammed bundan dolayı sen çağrıya devam et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol, onların heva ve heveslerine uyma ve şöyle de: Ben, Allah’ın indirdiği her kitaba inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum” (Ayet 15)“Ey iman edenler Allah için hakki titizlikle ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun bu Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır.” (Maide 9) Bir Hadis-i Kudsi’de Cenab-ı Hakk şöyle buyurmuştur. “Ey kullarım ben zulmü kendime haram kıldım sizin aranızda onu yasakladım. Artık birbirinize zulmetmeyin” (Müslim bir 55)

Konuyla ilgili başka bir ayette “Muhakkak Allah adaleti, iyiliği, yakın akrabaya yardım etmeyi emrediyor.” (Nahl 90), başka bir ayette de “Ölçü ve tartıyı adaletle yapın, söz söylediğiniz zaman, yakınlarınız dahi olsa adaletli olun, taraf tutmayın.” (En’am 152) ferman olunmuştur.

Buna karşılık, adaletin zıddı olan zulüm şiddetle yasaklanmış, Allahın zalimleri asla sevmediği bildirilmiştir. “İman edip salih amel işleyenlere gelince, Allah onların mükâfatını tastamam verecektir. Allah zalimleri sevmez.” (Ali İmran 57)

Adalet üzerinde hassasiyetle duran peygamberimiz, birisinin hakkına tecavüz ederek, ona zulmetmiş olan kişinin, hak sahibiyle hesaplaşmadıkça cennete girmeyeceğini, hiç kimseye zulmedilmemesini, zulme uğrayanın bedduasından sakınılmasını, çünkü onun duasının kabul edileceğini bildirilmiştir.

İnsanlar arasında hukuki bir ihtilaf olunca bunun çözümleneceği yer mahkemelerdir. Bu nedenle Kuran-ı Kerim ve Hadis-i Şerif’lerde adil yargı konusunda çok hassas davranılmış, adaleti zedeleyici davranışlardan, insan kayırmaktan yalan yere tanıklık etmekten sakınılması emredilmiştir. Konuyla ilgili olarak şöyle buyrulmuştur, “Ey iman edenler adaleti titizlikte ayakta tutun, kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun.” , “Haklarında şahitlik ettikleriniz” zengin olsunlar fakir olsunlar, Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın (şahitliği) eğer, büker (doğru şahitlik etmez) yahut şahitlik etmekten kaçınırsanız  (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Nisa 135) buyrulmaktadır.

 Adaletin gerçekleşmesi için tarafların dürüst davranması gerektiği gibi, davada şahitlik edenlerin de dürüst olması gerekir. Aksi halde hâkim yanıltılmış olur ki buda büyük günahtır.

Unutulmaması gerekir ki her ülkede yönetenler ve yönetilenler mevcuttur. İyi ve adaletli yöneticilere sahip olan ülkeler kalkınır, güçlü ve mutlu olur. Yöneticilerin işe ehil yani yaptığı işi iyi bilen, dürüst ve becerikli, akıllı insanlar olması gerekir. Aksı halde toplumda sıkıntı, huzursuzluk ve kargaşa meydana gelir.

Yazımı asr-ı saadette yaşanan şu ibretli hadiseyle tamamlamak istiyorum. Nasiplenmek ve ders almak dileği ile cumanız mubarek olsun.

Mahzunoğullarından bir kadın hırsızlık yapmıştı. Kureyşin şerefini düşünen bazı kimseler, cezadan vazgeçilmesini ve kadının bırakılmasını istediler. Usame bin Zeyd (r.a) Hz. Peygamber (S.A.V.)’in çok sevdiği birisiydi. İnsanlar onu aracı yaparak Hz. Peygamber (S.A.V.)’in bu kadını bağışlamasını istediler. Hz. Peygamber (S.A.V.) çok öfkelenerek, “İsrailoğulları, Allah’ın emirlerini kimsesiz fakirlere uygulayıp, eşraf suç işlediğinde bağışladıkları için helak oldular.” buyurdu (Buharı- Hudud 11–12)

 

 

Özdemir TAŞ

İl Müftü Yardımcısı



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir