BAŞKAN YAĞCI KANAL 5’E KONUK OLDU

“7 Haziran’da ümit bekleyenler için 1 Kasım tokat gibi cevap olacaktır”

Bilecik Belediye Başkanı Selim Yağcı, 26.10.2015 Pazartesi günü saat:18.00'da Kanal 5 televizyonu A Planı programının canlı yayın konuğu oldu. Yağcı, Bilecik Belediyesinin projeleri ve çalışmaları hakkında konuştu. Terörün Türkiye’yi ne kadar etkilediğini, 2 Kasım’da nasıl bir Türkiye beklediğini ve 11 yılda Bilecik’te neler değiştiğini anlatan Başkan Yağcı; “7 Haziran’da ümit bekleyenler için 1 Kasım tokat gibi cevap olacaktır” ifadelerini kullandı. A Planı programının sunucusu Hami Fiskeci’nin sorularını yanıtlayan Başkan Yağcı şunları aktardı:

“Yarın için de akla hayale dahi gelmeyecek  projeler önümüze kondu”

“Öncelikle gazilerimize acil şifalar diliyorum. Huzur bir ülkenin en vazgeçilmez unsurudur fakat maalesef son zamanlarda dışarıdan ve içeriden haince planlarla halkımızın huzurunu ortadan kaldırma çabaları var. Biz millet olarak bu oyunları ilk defa yaşamıyoruz. Bu milletin sağduyusu her zaman üstün gelerek bu oyunları bozmuştur. Türkiye artık hızını almış gidiyor. Hayal denilen birçok proje bugün gerçekleşiyor. Yarın için de akla hayale dahi gelmeyecek  projeler ideal olarak önümüze kondu. Dolayısıyla kendi kontrollerinde bir Türkiye olsun isteyenler bundan ürktüler.  Türkiye’nin muasır medeniyetler seviyesine çıkmasını engellemek isteyenler bilsinler ki bu saldırılar bizim milli birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi daha çok perçinleyecektir. Aramıza fitneyi ve fesadı sokmayacağız. Atalarımızdan miras aldığımız bu toprakları, ve bu topraklar üzerinde yaşayan tüm vatandaşlarımızı ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de ifade ettiği gibi “Muasır medeniyet seviyesinin üzerine” çıkartma noktasında liderlerimiz sayın Cumhurbaşkanımız ve başbakanımızın önderliğinde çalışmaya devam edeceğiz. Osmanlı’nın yıkılmasından sonra bir türlü kendimize gelemedik, inşallah Cumhuriyetimizin 100. Yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girerek 2053’e, 2071’e emin adımlarla yürüyüşümüze devam edeceğiz. Artık insanlar arasındaki küçük farklılıklar ortadan kalkıyor. Cenab-ı Allah milletimize sağduyu nasip etsin, birlik ve beraberliğini güçlendirsin diyorum.

2 Kasım’da nasıl bir Türkiye beklemeliyiz?

İçeriden ve dışarıdan yapılan algı operasyonları 7 Haziran seçimlerinde vatandaşlarımızın kafasını karıştırdı. Bu operasyonlar tam amacına ulaşmasa da yürüyüşü duraksattı. Bunlar Türkiye’de ilk defa yapılan şeyler değil. Rahmetli Menderes döneminde de yapıldı. Rahmetli Özal döneminde okul yıllarında kendim hatırlıyorum benzer şekilde yapıldı. Ne zaman ülkemiz ben geliyorum derse ve ümitdar hareketler oluşursa ülkenin geleceği noktasında insanlarımız artık güven duymaya başlarsa, birileri bunları kıskanıyor ve ülkemizdeki insanların bu mutluluğunu engelleme noktasında ellerinde ne gelirse yapılıyor.

“Bizim milletimiz Lidererkil bir millettir”

Tarihe baktığımızda liderimizi bulduğumuz zaman bizler şahlanmışız, kıtalara sığmamışız. Ama liderimizi de bulamadığımız zaman bazen kendi aramızda didişmekten başka da bir şey yapamamışız. Ordu aynı, süreçler, vatandaş aynı ama bir lider gelmiş, padişah gelmiş bakmışız kıtalara sığmamışız. Başka bir padişah zamanında iç isyanlarla uğraşmışız. Türkiye dönem dönem böyle liderlere ulaşma fırsatı buluyor. Bu dönem içerisinde de sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ak parti kadroları bu memleketin sorunlarını da bilerek ciddi bir çalışma içerisine girdiler. Milletimiz nezdinde de bağrında da bu yankı yaptı, heyecan uyandırdı. Fakat ne olacak? 12-13 yıl gibi siyasette yükselerek giden bir trendi yakalamak çok zor. Ak parti kadroları başardı. Eğer bu tür oyunlar, sinsice planlar olmasa inşallah onları da aşacağız, bu daha ileri bir noktaya ileri bir seviyeye ulaşacağının da hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Toplumda şöyle bir algı oluştu. 2002 Türkiye’sindeki nesil ile şimdiki Türkiye nesil arasında genç nüfusumuz oldukça fazla ve gençlerimiz 2002 öncesi Türkiye’sinin şartlarını da bilmedikleri için her eksikliği Ak partinin bir zaafı olarak vurgulama ve liderinin eksikliği olarak vurgulama noktasında bir eğilim sergilemektedirler. 7 haziran’da yapılan bu algı ve sonuçta açıkçası tabi üzüldük, vurulduk. Çünkü partimizin ve bu kadroların, ben belediye başkanıyım. 12 yıldır şehrime hizmet ediyorum.gecemizi gündüzümüze katıyoruz ve hemşehrilerimiz sağ olsunlar teveccüh gösteriyorlar takdir ediyorlar. Ama ne kadar da gayretle çalıştığımızı biliyoruz. Tüm bu kadrolar gece gündüz çalışarak hayallerde olan şeyleri gerçeğe dönüştürdüler. Sanki eksiklikler bu kadrolar olmadığı zaman giderilecek, daha iyi bir Türkiye olacakmış gibi bir algı ortaya koydular.

“Ak Partinin kaderiyle Türkiye’nin kaderi eşdeğer bir noktaya geldi.”

7 haziran şunu gösterdi. Ak partinin iktidarda olmaması Türkiye’deki eksikliklerin giderilmesinin bir çözüm yolu olmadığını hatta Ak partinin olmaması aslında Türkiye’nin büyük bir zaaf içerisine girebilecek bir sonuç içerdiğini gösterdi. Çünkü Ak Parti olmadığı zaman maalesef siyasi istikrarın sağlanamayacağı uygulamalı olarak görüldü. Belki amacını aşan bir beyan olabilir ama Ak Partinin kaderiyle Türkiye’nin kaderi eşdeğer bir noktaya geldi. Çünkü ülkemizin geleceği istikrarımıza bağlı, huzurumuza, istiklalimize bağlı ve dolayısıyla partimizin bu anlamda tabloya da baktığımızda diyelim ki Ak parti olmasın, peki istikrarı sağlayacak formül nedir? Diğer siyasi partilerin hangisinin tek başına veya birlikte bir istikrar oluşturacağına, vatandaşın karşısına bir çözüm formülü ortaya koyabileceğini iddia edebilir. Baktığımızda ne yüzde 60 blok var ne yüzde yüzde 50’lik blok var, ne de muhalefet arasında Ak partinin boşluğunu doldurabilecek bir irade, samimiyet ve çalışma azmi var. Adeta iktidardan kaçan, sorumluluktan kaçan bir muhalefet anlayışını görüyoruz. O zaman eğer ticaret erbabıysa, esnafsa, iş adamıysa, bu toplumun huzurunu ve istikrarını, geleceğini düşünüyorsak, eleştirildiğimiz yönler, sıkıntılarımız olabilir. Ak partinin 12-13 yılda her yaptığını doğru yaptık da demiyoruz. Çalışma yaparken mutlaka eksikliklerde vardır ama bu teferruatı, eksiklikleri az olan bu farklılıkları bir kenara bırakıp, gönlümüz geçmiyorsa da istikrarımız ve istiklalimiz için biz bu dönem içerisinde hemşehrilerimizin vatandaşlarımızın Ak partiyle birlikte yürüyeceğiz. Oylarımızı gerekirse emanet olarak 4 yıllığına vereceğiz. Diğer hesapları daha sonra soracağız anlayışıyla hareket ederek geleceğimize ve istikrarımıza sahip çıkmalarını istiyoruz.

“Ak Parti bu emanete kesinlikle ihanet etmeyecektir.”

Dünyaya da baktığımızda, etrafımızda bir ateş çemberi var. Nasıl vücut dayanıklılığını yitirdiğinde mikroplar ona hastalığa yol açarsa adeta ülkemizin istikrarının bozulmasını, direncinin kaybolmasını bekleyen etrafta fırsat kollayan bu ülke üzerinde yüzyıllarca tarihi emelleri olan birçok hainler var. Bunlara fırsat vermemek adına, ülkemizin birliği, beraberliği adına istikrar neredeyse ben ak parti belediye başkanı olarak istikrarı sağlayacak, şu günkü siyasi ortamda tek gücün ak parti olduğunu ifade ediyorum. İstikrarı kim sağlayacaksa milliyetçilikle, vatanperverlikle, memleketine karşı sorumlulukla bunu gerektirdiğini düşünüyorum. Orada birleşelim. Farklılıklarımızı bundan sonraki süreçler içerisinde değerlendirelim. Emin olun emanet dahi verseniz bu oyları ak parti bu oyların her birinin sonuna kadar hakkını verecektir. Bu zamana kadar yapmış olduğumuz faaliyet ve hizmetlerde, ülkede koyduğumuz taş üzerinde taşlarla gösterdiğimiz gibi bundan sonra da yapacağımız çalışmalarla projelerle ak parti kadroları bunları layıkıyla yerine getirecektir. Bu emanete kesinlikle ihanet etmeyecektir.

“7 Haziran’da ümit bekleyenler için 1 Kasım tokat gibi cevap olacaktır”

Üzerinde Şeyh Edebali Hazretlerinin bulunduğu, Dursun Fakıh Hazretlerinin, Ertuğrul Gazi Han’ının, Osmangazi Hanı’nın ayaklarının izi olan, gözlerinin feri olan bu topraklara hizmet etme fırsatı tanıdıkları için hemşehrilerime teşekkür ediyorum. Biz hiçbir zaman enkaz edebiyatı yapmadık, yapmayız da. Sayın cumhurbaşkanımızın belediye başkanı olduğumuzda bize bir tavsiyesi vardı. Belediyeciliğin temel hizmetlerini en kısa süre içerisinde yapacaksınız, bir daha da yaptık diye konuşmayacaksınız. Bunlar şehircilikte olmazsa olmaz işlerdendir.

“Bilecik tarihi anlamda çok önemli bir ildir”

Coğrafya anlamında da aslında büyük şehirler arasında çok önemli, bir tarafında bursa, bir tarafında Eskişehir, diğer tarafında Sakarya, hatta ötesinde Kocaeli ve İstanbul, bir buçuk saat mesafe 5 büyük şehrin arasında sıkışmış bir il. Büyük şehirlerin arasında olmasının son yıllara kadar hep olumsuzluklarını yaşamış bir il. İnsanlara kurulu düzene ayak uydurmak kolay geliyor ve gerek belediyecilik hizmetleri konusunda gerekse genel hizmetlere yönelik olarak Bilecik biraz ihmal edilmiş, istenilen ölçüde kendisini yenileyememiş geliştirememiş bir il.

Geldiğimizde önce tabi çalıştığımız ortamın dokusunu iyileştirmek çok önemli. Önce belediyenin kurumsal yapısını oluşturduk. Biliyorsunuz ben 15 yıl hakimlik yaptım. Hakimlikten sonra istifa ederek belediye başkanlığına aday olduk, nasip oldu. Bilecik küçük bir yer olduğu için biraz işler ahbap, çavuş ilişkisiyle yürümüş, kurumsal doku zayıflamış. Bizim hakim kimliğimiz ilk dönemlerde kararlı, taviz vermez tutumumuz bu düzenin oluşmasında katkı sağladı.

“Kasaba kültüründen şehir kültürüne geçişi bir mantalite değişikliğini sağladı”

Biz bu geçen süre içerisinde Bilecik’te sadece fiziksel değişimi sağlamadık. Hemşehrilerimizin de engin anlayışları, gayretleri bizlere inanmaları çerçevesinde aslında şehirde kasaba kültüründen şehir kültürüne geçişi bir mantalite değişikliğini de sağladı. Şöyle bir örnek vereyim; İlk zamanlarda diktiğimiz çiçeklerin %80’i fire veriyordu. Koparıyorlardı, atıyorlardı diğer şeyler. Hiç unutmam ilk yıllarda yolda yürüyorum önden de yaşlı iki tane teyzemiz gidiyor ve bizim gittiğimiz çiçekleri kırıyorlar. Yanına gittim “teyzecim ne yapıyorsun” dedim. “Başkan bey oğlum yakalandım mı?” dedi. Dedim “yakalanmak önemli değil de niye kırıyorsun?” “Böyle kırınca, eve gidince dikince çiçek tutuyor” dedi. Dedim ki arkadaşlara hemen su parası ödemeye gelen herkese saksıyla çiçek alıyoruz, çiçek bağışlıyoruz. Evine ihtiyaç varsa bu ihtiyacı biz giderelim. İlk zamanlarda %80 olurken şu anda her şehirde olduğu gibi %20 seviyesine indi. Bunları zamanla veya yapılan bir hizmetin birileri güya bizim hizmetimize engel olmak adına o hizmetten faydalanacak insanlara zarar verecek şekilde kırıyorlardı, yıpratıyorlardı. Ama zamanda gördüler ki onlar kırsa da yıpratsa da biz onları tekrar yeniledik, yaptık ve insanımız artık güvenle birlikte yapılan işler o günlük kendi menfaatlerine zarar verecek gibi gözükse de gelecekte biz bundan faydalanırız inancı oluştu ve gerçekten bizlerle birlikte devam ederek onların da hepsinin faydasını gördüler.

“Market standartlarında bir kapalı pazarı oluşturduk”

Biz ilk yıllarda şehrin ortasında, yerlerde açıkta pazar vardı. Kapıların önlerinde yağmur olur, çamur olur insanlar perişan bir vaziyetteydi ve şu anda Bilecik’te 20 bin m2 alan üzerinde 12 bin m2’si kapalı muhteşem market standartlarında bir kapalı pazarı oluşturduk. O zamanlar herkes şehrin ortasından pazar gider de kim gelir noktasında itiraz ederken bugün pazara girdiğimde o yaşlı annelerimiz her biri dua ediyor “Başkanım iyi ki bu pazarı yaptın yoksa bu soğukta, kışta biz nasıl yapardık?” Bir de pazarımızda market arabaları vardır. Market arabasını alır ücretsiz olarak içine çocuğunu koyar pazarını yapar, giderken de arabasına koyar markette yapar gibi elinde torba gezdirme zahmetine katlanmaz. Bu değişiklikler zamanla toplumda gittikçe güven oluşuyor.

Bilecik’in ilk fethinden itibaren hep pazar meselesi sorun olmuş ta ki bize gelene kadar ve Osmangazi’nin de ilk emirnamesi pazarla ilgili. Demişler ki Osmangazi’ye Bilecik tekfuru önceden pazara gelen herkesten bir bedel alırdı. Demiş ki Osmangazi “Bizim milletimizin asaleti, adaleti hakkaniyeti orada çıkıyor. Pazara gelen herkesten bedel alınmaz” demiş. “Pazar’da malını satandan alın” demiş ve Bilecik’in fethinden itibaren Bilecik’te Pazar infilak konusu olmuş. Biz de o anlamda pazarı gerçekleştirdik.

“Gönlümüzdeki Kültür Kongre merkezini gerçekleştirmek nasip oldu”

Gençlerimize sosyal aktivite alanlarına ihtiyacımız olan noktalardık ve gençlerimize dediğimiz şekilde Kültür Kongre merkezi yapacağız dedik ve hakikaten Şeyh Edebali Hz.’lerinin ismini verdiğimiz 15 bin m2 kapalı alanlı 2 bin 500 m2 taban alanı üzerinde oturan gönlümüzdeki Kültür Kongre merkezini bu süreç içerisinde gerçekleştirmek nasip oldu.

“Kayıplaza alışveriş merkezini oluşturduk”

Alışveriş merkezi şehir adına çok önemliydi. Şehrimizin çok oda bir noktasında Kayıplaza adıyla bir alışveriş merkezi iş adamlarımızla birlikte ortaklaşa bir şekilde oluşturduk.

“Şehrin her noktasını sıcak asfalt ve parkeyle donattık”

Şehrimizde hedef koymuştuk, her yere sıcak asfalt ve parke olacak demiştik. Gerçekten şehrin her noktasını sıcak asfalt ve parkeyle buluşturarak hemşerilerimizin ayağını çamura değdirmeden evlerindeki bir ortam gibi bunun üstünü de güzel bir şekilde temizliğini de gerçekleştirerek bu anlamda hemşehrilerimizin hayallerindeki bir ortamı oluşturduk ki başladığımızda 1 km dahi sıcak asfaltı olmayan bir şehrin her noktasını sıcak asfalt ve parkeyle donattık, hemşehrilerimizi rahatlattık.

Bu arada genel idaremizin yapmış olduğu Bozüyük-Bilecik-Mekece duble yol çalışmaları. Bilecik çok önemli bir coğrafyadaydı ama Bilecik’e ulaşılan yollar ülkemizin çok önemli karayolu aksinde olmasına rağmen yıllardır ihmal edilmiş. Hükümetin çalışmalarıyla bir taraftan karayolları düzenlendi.

“Bilecik hızlı trenin de odak noktası haline geldi”

Diğer taraftan Bilecik hızlı treninde odak noktası haline geldi. İstanbul – Ankara hızlı trenin önemli güzergahlarından birisi. İnşallah Bursa-İstanbul-Ankara hızlı tren kavşağı bağlantı noktası da Bilecik olacak.

“Bilecik olarak Bursa’dan havaalanına daha yakınız şu anda”

Bilecik’te şuanda havaalanımız yok ama Bursa havaalanı bize yeni yapılacak Yenişehir-Bilecik yoluyla birlikte 39 km’ye iniyor. Dolayısıyla Bursa havaalanı olarak geçecek ama biz Bursa’dan Bilecik olarak havaalanına daha yakınız şu anda. Öyle kullanım imkanlarımız var. Limanlara yollarımız yapılıyor inşallah. Sanayi anlamında o noktalarda güzel çalışmalar oluştu.

“Her yıl eğitim projesini kesintisiz uyguluyoruz”

 Yine bu süreç içerisinde biz özellikle eğitime çok önem verdik. Okullarımıza her yıl eğitim projesini kesintisiz uyguluyoruz. İlk önce her okula bir oyun alanı dedik ve okullarımızı oyun alanları haline çevirdik. Her okula akıllı tahta uygulamasıyla girdik, her okulun bahçe düzenlemesi dedik tüm okullarımızın bahçelerini çocuklarımıza yakışır şekilde geleceğimize verdiğimiz önem orantısında düzenledik.

“Kent şehir müzemizi oluşturduk”

Spor gençlerimizin geleceği için çok önemli. Her okulun müsait olan bahçesine sentetik saha uygulamasına başladık ve okullarımızın bahçelerini inşallah sentetik sahalarla kaplayacağız. Bu zaman zarfında tabi tarihimiz önemli. Kent şehir müzemizi oluşturduk, tamamladık ve gelen insanlarımıza hizmet verecek.

“Bol spor tesisleri yaptık, 100’leri geçen çocuk parkları oluşturduk”

Şehrimizin her noktasında gençlerimizin rahatça enerjilerini atması için, bir araya gelmeleri için, heyecanlarına heyecan katmaları için bol spor tesisleri yaptık. Belki de geldiğimizde koskoca bir ilde 5-6’yı bulmayan çocuk parkının sayısını 100’leri geçen çocuk parkları, çocuk dünyaları rahatça zamanlarını geçirebilecekleri mekanları oluşturduk. Halkımızın da toplanacağı mesire alanlarımız, dinlenme mekanlarımız dahi coğrafyası güzel, yeşil olan bir şehirde bunlar dahi oluşmamıştı. Kent ormanları, şelale parklar, Gölpark projelerimiz, vadi park projelerimizle hemşehrilerimizin bu anlamdaki ihtiyaçlarını giderecek regresyon alanları oluşturduk. Bunlar 50-100-200 dönüm projeler olarak hemşehrilerimizi doğa içerisinde doğal güzellikleri daha iyi algılayacakları bir şekilde kendilerine takdim ettik ve hemşehrilerimiz de bunları tabi ki güzel kullanıyorlar, değerlendiriyorlar ve biz baştan beri şu ölçümü koyduk. Bilecik bir Bursa – Eskişehir olmaya özenmiyoruz. Bilecik, Bilecik gibi büyümeli Bilecik gibi gelişmeli diyoruz. Bilecik her şeyden önce bir tarih şehridir.

“Bizim en önemli referansımız tarih”

Bir şeyi yapabilmek için elinizdeki materyalleri, artı ve eksi yönlerimizi iyi bilmemiz lazım. Bizim en önemli referansımız tarih ve maalesef son yıllara kadar bu tarihin referansımızı bile çok iyi kullanamadık. Osmanlı Devleti gibi bir devletin doğduğu topraklardayız ve bunu turizm adına, tanıtım adına kullanamamışız. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün İsmet Paşa’ya “Siz orada düşmanı değil Türk ulusunun makus talihini de yendiniz” dediği muharebelerin olduğu topraklardayız. Bunları dahi kullanamamışız. Şeyh Edebali Hz. Yüzyıllar önce söylemiş “Ey oğul geçmişini iyi bil ki geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki geleceğini unutmayasın” diyor. Bu çok önemli.

“Elimizde böyle bir referans, bir miras var”

Aslında bütün sırlar da yani baştan yeniden keşif yapmaya gerek yok. Bütün sırlar da bizim geçmişimizde, medeniyetimizde gizli. Biz yeniden ortaya çıkan bir millet değiliz geçmişi olan, kökleri olan bir milletiz ve bu dünyada bizim atalarımız 600 yıla aşkın hak ve adalet dağıtmış. Öyle bir medeniyet kurmuşlar ki onlar çekildikten sonra hala Ortadoğu ve Balkanlar sulh ve sükun bulamıyor. Bu gerçekten Osmanlı’nın adaletinin büyük bir ölçüsünü gösteren unsur. Elimizde böyle bir referans, bir miras var.

Bilecik Cumhuriyet tarihine 4 bin nüfus gibi yıkılmış, yakılmış ve enkaz halinde başlamış ve gerçekten tarihi anlamda mimari eserleri de pek bırakmamışlar. İnsanlar Bilecik’e bir heyecanla geliyor ve kabirleri ziyaret ediyor, manevi bu noktada hazzını alıyor. O ortamı teneffüs ediyor. Çok güzel bir ortam ama günümüzün insanı artık biraz da günün şartlarıyla geçmişi yaşamak istiyor. Biz Osmanlı Padişahları tarih şeridiyle aslında Osmanlı Padişahları Özvatanları Bilecik’te dedeleri Şeyh Edebali huzurunda buluştu anlayışını ortaya koymak istedik. Projemiz 6 dönümlük bir alanda Şeyh Edebali Hz. Türbesine tüm padişahlarımızın yüzü dönük şekilde yarım hilal şeklinde bir projeyle 36 padişahımızı gerek görsel anlamda, arkada kendi dönemlerine ilişkin yaptığı eserlerle, tablolarla, yapılan sanat çalışmalarıyla, diğer şeylerle gösterilen, gerekse her padişahın tasvir edilen kendi sesiyle kendi hayat hikayesini anlattığı bir proje. Padişahlarımızın, Osmanlı devletinin Şeyh Edebali Hz.’lerinin sözlerinden başlayarak onu önce duyacaklar. Şeyh Edebali Hz.’leri şöyle diyecek;

“Ey oğul! Beysin, bundan sonra öfke bize uysallık sana, güceniklik bize gönül almak sana, suçlamak bize katlanmak sana, acizlik bize, yanılgı bize hoşgörmek sana, geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize adalet sana, kötü göz haksız yorum bize, bağışlamak sana. Ey oğul! Bölmek bize bütünlemek sana, üşengeçlik bize uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana. Ey oğul! Sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma insanı yaşat ki Devlet yaşasın…

 

 



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir