“Bize Düşen Öfke Duyanlara Uysallıkla Cevap Vermektir”

Arınç törende yaptığı konuşmada şunları aktardı:

“Alperenler Serdarı Ertuğrul Bey Gazi’nin manevi huzurunda hepinizi sevgiyle tekrar selamlarken ülkemizin dört bir yanından Söğüt’e koşan sevgili Yörükler, Türkmen kardeşlerim sizleri de gönülden selamlıyorum.

Bugün yüzyıllardır gölgesi altında yaşadığımız Ulu Çınarımız Ertuğrul Gazi’yi anmak ve Söğüt ruhunu payidar kılmak için yeniden bir araya geldik. Tam 732 yıldır bir başlangıç noktası, bir nüve olarak Ertuğrul Gazi’yi bildik ve onu tanıdık. Ne mutlu bize ki 700 yıl sonra yine burada her şeyin başladığı yerde, her zamankinden daha güçlü bir şekilde bir araya geliyor, hatıralarımızı tazeliyoruz. Tüm nesillerin bu isimleri bilmesi ve tanıması gerekiyor.

Bu topraklara asırlarca önce gelen büyüklerimiz bize iki önemli değeri miras bıraktılar. Hayat tarzları, yaşam biçimleri ve kültürleriyle Oğuz geleneğini, inançları, düşünceleriyle İslam dinini. Oğuz geleneği bize cesareti, gururu ve azmi verirken; İslam inancı da adaleti, huzuru ve merhameti getirdi. Oğuz geleneği ve İslam bu topraklarda bir başka türlü bütünleşti ve Anadolu’muzun harcı oldu. Bu iki kanatlı birleşim öyle bir medeniyet oluşturdu ki bu medeniyette tüm dinler, ırklar, milletler kendine yer bulabildi. Birileri İslam’la, bizlerle birlikte aynı sofraya oturdu, can yoldaşımız, kader ortağımız oldu. Bir diğeri bu sofranın bereketine ortak oldu bizlere güvendi beraber oldu. Herkes kendine oturacak, yaşayacak, aynı ideali paylaşacak bir yer buldu. Bundandır ki Anadolu’nun kahramanları 3 kıtaya kültürü, adaleti ve huzuru taşıdılar. Oğuz olmak ne kadar şerefli ve gururlu, Müslüman olmak kadar yüce ise bizim gibi olmayanlarla birlikte yaşamak, onları sevmek ve saygı duymak büyüklüğün bir nişanesi idi.

‘Bizim cesaretimiz zalimlere, tevazumuz ise kardeşlere karşıdır’

‘Neden Anadolu topraklarında ırkçılık ve etnik ayrımcılık kavramları gelişmiyor?’ diye soranlara bu beraberliğin, bu kardeşliğin başladığı Söğüt’ten cevap veriyorum. Oğuz geleneğinde ve İslam’da ayrımcılık ve dışlama yoktur, zorlama yoktur, hak, hukuk, sevgi ve saygı vardır. Bizim cesaretimiz zalimlere, hak ve hukuku ihlal edenlere, tevazumuz ise kardeşlere ve insana insan gibi muamele edenlere karşıdır. Bin yıldır bu topraklarda Malazgirt’ten Domaniç’e, Söğüt’e ve bu coğrafyaya uzanan buradan 3 kıtayı kanatları altına alarak sayısız kavmi ve ülkeyi şefkatle, sevgiyle kuşatan bir milletin evlatlarının bugün de düşüncesi aynıdır, uygulamaları aynıdır. O gün Şeyh Edebali Osman Bey’e ne demişse bugün de bizlerin kulağında küpe olan öğütler aynıdır. Söğüt’e gelen Ertuğrul Gazi ve arkadaşları gibi birçok boy Anadolu’nun başka yerlerine yerleşti ve geldi. Bu boylardan biri diğerlerinin önünde liderliği göğüsledi ve bir cihan imparatorluğunu Osmanlı Devleti’ni kurdu. Diğer boylar bu büyük ideale ya tabi oldu ya mağlup oldu. Ertuğrul Gazi’nin yol arkadaşlarının da evlatlarının diğerlerinden farkı neydi? Diğerleri kendi içlerinde birbirleriyle uğraşır, bu güzel insanlar nasıl oldu da büyük bir imparatorluk kurdu bu soruları kendimize sormak zorundayız. Onun için Söğüt ruhunun ne olduğunu ancak anlayabiliriz.

Bu insanlar kardeşleriyle arkadaşlarıyla, paydaşlarıyla kavga etmek yerine gözlerini peygamberin müjdelediği Bizans’a, İstanbul’a dikti. Kendisiyle kardeş dost olanlarla mücadele yerine o günün şartlarında güçlü ve büyük devlet nasıl olunur onun gerekliliklerini yaptılar. Diğerleri birbirlerini yok ederken Osman Gazi ve evlatları 600 yıllık devletin planlarını yapıyordu.

‘Ertuğrul Gazi ve arkadaşlarının azmi bizlere örnek olmalıdır’

Ben inanıyorum ki Ertuğrul Gazi Söğüt’e geldiğinde aklında fütuhat, gönlünde İstanbul’un sahibi olmak vardı. Yine inanıyorum ki o gün 400 çadırın hepsinde tüm Yörüklerin aklında İstanbul Fatihi’nin ordusunun neferi olmak vardı. İşte öyle bir sevda ve inanç bıraktılar ki Söğüt’ün torunları İstanbul’u fethetti. Söğüt İstanbul’un ilk kapısı, Yörükler bu milletin kahramanları oldu. Bu ruh ve şuurun bugün içinde karşılığı olmalıdır. 700 yıl sonra Söğüt’ün bıraktığı hatıra bugünle sınırlı kalmamalıdır. Ertuğrul Gazi ve arkadaşlarının azmi, cesareti ve niyetleri bizlere örnek olmalıdır. Söğüt ruhunun mirasçıları dünyayı yönetmeye talip oldular. İnsanlığa huzur ve barış sundular. Basit işlerin, kolay hesapların değil dünya insanlığı için büyük hayallerin peşinde, büyük zaferler gerçekleştirdiler. Bizimle aynı inanç ikliminde olanların hukukunu korumakla yetinmediler. Bizim gibi düşünmeyen, milliyeti ayrı, kıblesi farklı olanların bile can ve mal güvenliğini sağladılar. O gün büyük devletin şartları ne ise büyüklerimiz onun gereğini yaptılar. Bugün biz de ülkemizi nasıl daha güçlü ve etkin yaparız ona göre hareket ediyoruz.

Zaman, konum ve kişiler değişse de ilk tohum Söğüt ruhu değişmemiştir. Bu ruh, bu topraklarda yaşayan her kim ise onu sevmeyi, onunla bir olmayı, beraber olmayı yüklemektedir. Varsa cesaretin ve hırsın milletin sorunlarını çözmek için çalışmanı beklemektedir.

‘Bize düşen öfke duyanlara uysallıkla cevap vermektir’

Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye öğüdü kulağımıza küpe demiştim. Ne hazindir ki uzun yıllar bu ülkede bu öğüt tozlu raflarda üstü örtülü kaldı. Ne yazık ki kendi nefsim adına söylüyorum, okusak da gereğini yapmaktan çoğu zaman uzak kaldık. Ama bugün artık bu öğüdün bir karşılığı vardır. Bize düşen öfke duyanlara, uysallıkla cevap vermektir. Devlete uzun süredir gücenen, dışlanan ve gönül koyanların tekrar gönlüne girebilmektir. Bu insanları tekrar devletle barıştırmak, bir idealde buluşturmaktır. Bize düşen hakkın ve hukukun üstünlüğünü esas alan, adaletin varlığını tesis etmektir. Biz milletimizi büyük saydık. Kendimizi milletimizin hizmetkarı bildik. Hizmet etme azmimiz her zaman arttı, hiçbir zaman da vazgeçmedik. Milletimize, çok şükür bizi yaratan Rabbimize inancımız tamdır. Bu ruh olmadan yalnız kalacağımızın da bilincindeyiz. Bizim kulağımıza küpe olan bu öğütlerin özetini Söğüt’ten, Yörükler diyarından tüm ülkemize, bölgemize ve dünyaya yaymak için çalışmalıyız. İnsanımızın ve insanlığın huzur, refah ve adalet içinde yaşaması için devletimizin tüm imkanlarını seferber etmeliyiz.

‘Biz başkaları gibi ağlayan çocukların feryadına sırtını dönüp gidecek bir millet değiliz’

Söğüt’ün ve sizlerin 700 yıldır bu topraklarda devleti yönetenler üzerinde bir hakkı varsa bu hak ülkeyi kalkındırmak, dünya devletleri arasında kat ve kat yükseltmek ve güçlü kılmaktır. Büyüklerimiz bize öylesine büyük bir cesaret bıraktı ki etrafımızda yaşanan acı tabloları gördükçe bunu daha iyi anlayabiliyoruz. Gururla söylemeliyim, bu büyük milletin mensupları olarak dün de, bugün de bütün değerlerin ayaklar altına alındığı bir dünyada yine adaletin, onurun, merhametin, ahlakın sahibi ve daima bekçisiyiz. Tabi bundaki en büyük pay bizlere atalarımızdan miras kalan bu yüce ruh ve milletimizin özünde var olan bu müstesna değerler manzumesidir. Unutmayalım bu değerler manzumesi yalnızca bizi sağlam bir biçimde tarihte var kılmadı, aynı zamanda bu manevi temeller üzerinde bizlere yüzyıllar boyu hem kendi izzet ve şerefimizi muhafaza ettirdi hem de yol gösterdi. Doğu’dan Batı’ya Asya’dan Afrika’ya gittiğimiz her yerde sevginin, hoşgörünün ve adaletin sancaktarı olduk. Bugün de çevremizde gözlerini, kulaklarını Anadolu’ya çevirmiş dün Ertuğrul Gazi ve arkadaşlarından gördüklerini bugün de torunlarından bekleyen milyonlarca insan var. Dün nasıl her gittiğimiz eve sevgi ve adaleti götürdüysek bugün de aynı kararlılıktayız. Biz başkaları gibi ağlayan çocukların feryadına sırtını dönüp gidecek yapıda bir millet değiliz.

‘Siyasi farklılıklarımıza rağmen lisanımız, gayemiz bir olmalıdır’

Biz tarihimizin her anında olduğu gibi bugün de yarın da gözyaşlarını dindirmek için çırpınacağız. Bize miras kalan irfan terazisinde bir damla gözyaşına denk gelecek hiçbir karşılık yoktur. Her yıl burada iktidarıyla muhalefetiyle çok farklı siyasi tercihlere sahip insanlar olarak bir araya geliyoruz. Bizim siyasi farklılıklarımıza rağmen lisanımız bir gayemiz bir olmalıdır. Millet, memleket dendiğinde hepimizin yüreğindeki hissiyat aynıdır. Ülkemizde sırtımız pekse dışarıda başımız dik olacaktır. Dün olduğu gibi bugün de, yarın da bu kutlu insanların yolu yolumuz, ülküsü ülkümüz olacaktır.”

“Bahçeli’yi tebrik ediyorum”

Arınç konuşması sırasında MHP Genel Başkanı Bahçeli’ye övgüde bulundu. Bahçeli’nin ‘Ertuğrul Gazi’nin huzurunda siyaset olmaz’ sözlerinin çok hoşuna gittiğini ifade eden Arınç konuşmasına şöyle devam etti:

“Bu benim 5. Ertuğrul Gazi Şenlikleri’ne katılmamdı. Bununla iftihar ediyorum. Burada bir bütün Anadolu var. Sadece Bilecik, Eskişehir, Bursa, Balıkesir yöresinden değil Türkiye’mizin her yerinden gelmiş hanımefendiler, beyefendiler, genç kardeşlerim var. Çok değerli genel başkanlarımız var, Sayın Devlet Bahçeli gibi, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, Millet Partisi Genel Başkanı Sayın Aykut Edibali, Cumhuriyet Halk Partisi’nden, ayrıca AK Partimizi temsilen mecliste divanda görevli arkadaşlarımız var, çok sayıda milletvekillerimiz var. Şunu söylemek istiyorum. Dün (Cumartesi)Sayın Devlet Bahçeli buradaydı. Akşam televizyon haberlerinde çok güzel bir sözünü dinledim. Kendisine günlük siyasi haberleri soran gazetecilere aynen şunu söylemiş, ‘Ertuğrul Gazi Bey’in huzurundayız. Burada siyaset konuşmayalım.’ Kendisini tebrik ediyorum, takdir ediyorum.

‘Burayı hiçbir zaman siyasi çekişme haline getirmeyelim’

Aynen bunun gibi, burada on binlerce insan var. Hepsinin gönlünde bir genel başkan, mutlaka tuttuğu bir siyasi parti var. Burada bir siyasi rekabetin içinde değiliz. Ertuğrul Bey Gazi’nin huzurundayız. İmparatorluğumuzun kurucusunun manevi huzurunda biraz önce dua ettik şimdi de Yörüklerimizle, kardeşlerimizle birlikteyiz. Hepimizin gönlünden geçen sevgiler aynen kalsın ama burayı hiçbir zaman bir siyasi çekişme ve arena haline getirmeyelim. Zaten getirmediniz bundan sonra da hep böyle olsun. Gösterdiğiniz hassasiyetten dolayı ayrıca siz genç kardeşlerime saygı değer konuklara çok teşekkür ediyorum. Siyasi atmosferin içerisinde birbirimizi kırmak hiçbir zaman doğru değil, hepimiz sevdiklerimizle baş başayız ama burada bir büyük idare bir büyük kurucularımızı temsil ediyor onların huzurunda birlikte oluyoruz.” ZEYNEP KILBAHRİ



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir