• İmsak 00:00
  • Güneş 00:00
  • Öğle 00:00
  • İkindi 00:00
  • Akşam 00:00
  • Yatsı 00:00
  • İFTARA KALAN SÜRE 00:00:00
İMSAKİYE 2024 - Bilecik

“ESKİDEN FUTBOL VARDI ŞİMDİLER DE TOP VAR”

 Kulübün nasıl kurulduğunu, kimler tarafından ve hangi şartlarda kurulduğunu, Cumhuriyet ve eski adıyla Göçmen yeni adıyla Ertuğrul Gazi mahallesinin gençlerinden oluşan takımın birkaç sene sonra Bilecikspor’a rakip olduğunu, ilk transferlerinin Yüksel Yıldız,Ahmet Yılmaz ve Semih Kaya’nın ne karşılığında transfer olduklarını,unutamadığı maçı ve unutamadığı hatıralarını anlatan kaptan Hakkı Bolu,kulübün başkanlığını uzun yıllar yürüten merhum Cavit Cici’nin oğlu Kemal Cici’nin neden maç kadrosuna giremediğini ayrıntılarıyla anlattı.

 

Gazetemiz muhabiri Erhan Toka’nın sorularını cevaplayan 58 yaşındaki emektar kaptan Hakkı Bolu 1982 yılında Kürespor’a neden transfer olduğunu ve kaç para karşılığı transfer olduğunu tüm samimiyetiyle anlattığı röportajımızda ASKF Başkanı Nusret Tosun’u ve Futbol İl temsilcisi Engin Toku’yu neden çok başarılı bulduğunu da açıkladı.

Bilecikspor’un eski yıllarını ve şimdiki durumunu değerlendiren kaptan Bolu, İsmail Cinoğlu ve yönetimini kutladığını anlattı ve önemli tavsiyelerde bulundu.

 

Merhum kulüp Başkanı Cavit Cici, merhum aşçı Osman Gezer’in yanı sıra Şeref Büyükdumanlı, Ahmet Boduroğlu, Akif Ata gibi yönetici ağabeylerinin çok büyük özverilerle yaptıkları çalışmaları anlatan kaptan; muhtarlığı döneminde mahallesinde oluşturduğu “Mahalle Takımı” projesinin neden hayata geçirilemediğini, şu andaki Amatör spor maçlarını, amatör spor kulüplerini, Türkiye’deki profesyonel liglerdeki takımların durumlarını, gençlerin spor sahalarına çekilmesi için ailelerin, beden eğitimi hocalarının, yerel yöneticilerin neler yapmaları gerektiğini açık bir dille ifade ettiği röportajımızda spora ve futbola yönelik çok önemli ve ses getirecek açıklamalarda bulunan kaptan Hakkı Bolu’nun röportajının ilk bölümü:

 

Erhan Toka: Eski Gençlerbirliğispor futbolcusu Hakkı Bolu ağabeyimiz ile birlikteyiz. Gençlerbirliği Spor denince akla birsürü isimler geliyor. Tabi çoğu rahmetli oldu başta Cavit Cici amcamız vardı. Şeref Büyükdumanlı il dışında kendisi. Gençtik, çocuktuk hatırlıyoruz hayal meyal. Çok şey de bilmiyoruz. İnsanlarda bilmek istiyor bende dahil. Gençlerbirliği Spor kulübü nasıl kuruldu? Önce kendinizi tanıtır mısınız?

 

 

Hakkı Bolu: 1958 Bilecik doğumluyum. Futbola ben orta okul bir de başladım. Çocukluk yıllarımızdan beri oynadık ama orta birde lise takımına girecek kadar futbol oynuyordum. Orta birde yedektim, orta ikide top oynamaya başladım. 1973 -74’te lise takımında oynadım. Burada beni görenler, herkes kendi kulübüne istedi ama ben önce karar veremedim sonra Bilecikspor’a rahmetli Salih Eğilmez ağabeyimiz vardı, başkan oydu, beni illa istedi. Nüfus kağıdımı verdim sonra vazgeçtim. Ertuğrulspor geldi, istedi. Onlardan da vazgeçtim Şeref Büyükdumanlı geldi bir gece evimize kadar yönetimiyle beraber.

 

“1976’de Gençlerbirliği kulüp olarak tescil oldu”

 Dediler ki biz Gençlerbirliği adı altında bir kulüp kuruyoruz. Bunların hepsi genç olacak, hepsi pırıl pırıl olacak. Biz size ağabeylik yapacağız, bu Gençlerbirliği’ni böyle oluşturacağız. O zaman dedim olur ağabey. Onları da seviyordum. Cumhuriyet mahallesinde biz Ertuğrulgazi mahallesi eskiden göçmen mahallesi olarak anılırdı. Cumhuriyet mahallesindeki arkadaşlarım hepsi ortaokul arkadaşlarımdı. Yüksel Yıldız, Ender Soytok, Semih Kaya. Bunlar zaten bizim kendi arkadaşlarımızdı. Cavit amcayı çok severdim rahmetliyi. Ben onun için olur dedim. Nüfus kağıdımı verdim ve Gençlerbirliği’nde ilk lisansımı çıkarttım. Daha sonra kulüp lokalimiz yoktu. Küçük bir lokal bulmuşlardı. Oraya herkes evinden sandalye getirdi kulüp lokali yaptık. 1976’de Gençlerbirliği kulüp olarak tescil oldu. Ondan sonra kulübün tüm giderlerinin sağ olsunlar Cavit amca başkandı. Şeref ağabey zaten her şeyimizi o yaptı, antrenörlümüzü yaptı, takımı kurdu, kendisi top oynadı. Sabahattin ağabey vardı zabıtamız. Daha sonra Osman Gezer vardı rahmetli oldu, hastanede aşçıydı. Hasan Yalova sağlık müdürlüğünde çalışan elemandı. Bunlar sağlık malzemelerini getirirlerdi, götürürlerdi, ilgilenirlerdi. Orman dairesinde İsmail Çakır vardı rahmetli oldu. Allah rahmet eylesin bunlara. Çok içten ve çok iyi bir kulüp olduk. Hepimiz gençlik hepimizin yaşı o zaman 16-17’ydi. Tecrübe yoktu. İlk maçlarımızda  3 yiyorduk, 5 yiyorduk ama 3 sene sonra bu takım Bilecik’in kemikleşmiş ve en iyi kalite seyircisi olan bir takım oldu.

 

“Bir tane siyah şortla bir tane de yeşil fanila verdilerdi”

Bizim seyircimiz bile kendileri kaşkol diktirdiler, yeşil siyahtık. Renklerimiz yeşil siyahtı. Kendileri gelirlerdi. Hatta şu an rahmetli onu da anıyorum Tahsin bizim lokantacı Tahsin kardeşimiz vardı. Tahsin Pala her zaman kaşkolunu, önlüğünü, siyah yeşil önlük diktirmişti lokantada öyle çalışırdı. Bizi çok severlerdi. Cavit ağabey astsubaydı, emekliydi ama lokantası vardı. Cebinde 5 kuruşu varsa onu kulübe harcardı. Doğru dürüst malzememiz zaten yoktu. İlk formalar geldiği zaman herkes hücum ettiydi koliye nasıl forma geldi diye. Çünkü bir tane siyah şortla bir tane de yeşil fanila verdilerdi bize idman malzemesi için. Biz onu kışın dahi herkes kendi eşofmanı varsa giyiyordu, onlarla idman yapardık. Sanat okulunun, motor bölümünün olduğu yer sahamızdı bizim. O çamurun içinde normal sahaya bile sokmazlardı bekçiler. Eskiden çim diye bir şey zaten yoktu, çamurda oynuyorduk artı futbol sahası bizim Bilecik stadı kumdu. Bu kumda da büyük büyük çakıllar vardı, kum elenmemişti. Rahmetli İsmail amcamız vardı Kamalı. Allah rahmet eylesin gani gani. Bütün o stadı tırmıklayan, taşlarını toplayan Bilal Büyükdumanlı’yı, İsmail amca, bunlardı. Hep onlar topladılar. Bilal Durur ağabeyimiz de sağ olsun bu kulübün kurulmasında çok katkısı vardı, yardımcı oldu. Bölge Müdürlüğü yapıyordu o zamanlar.

 

“Gençlerbirliği gün geçtikçe büyüdü, “Bilecik Gücü” adı altında tekrar bir yapılanmaya gittik”

 Sevgi, saygı içinde çok güzel bir kulüptü. Yıllar geçti hala daha birbirimizi çok severiz, ararız. Kulüpte en iyi top oynayanlar bizlerdik. Yüksel Yıldız mesela ikinci sene Bilecikspor istedi onları. Duyduk ki birer kes ayakkabı almışlar. Biz de güldüydük birer kes ayakkabıya transfer mi oldunuz diye. Ender Soytok, Semih Kaya, Yüksel Yıldız. Yüksel benim tam çaprazımda, santraforda oynardı. Ben sol açıktım ikimizi kimse tutamazdı. Semih Kaya orta sahada oynardı, Önder de stoperimizdi, çok iyi bir takımımız vardı. Onlar Bilecikspor’a gittiler biz Gençlerbirliği’nde kaldık ama Gençlerbirliği gün geçtikçe büyüdü, “Bilecik Gücü” adı altında tekrar bir yapılanmaya gittik. Yönetimler değişti, Mehmet Bayındır amca geldi yönetime. O Bilecik gücünü kuralım dedi. Söğütspor’dan arkadaşları aldık. Birkaç kulüp vermeyince o zamanki Valimiz Ahmet Elbeyli, Vali yardımcımız vardı Osman bey. Bunlar çok ilgililerdi, bizlere çok yardımcı oldular.

 

“Ertesi günkü idmanın bile heyecanını yaşardık”

 Bize eski şimdiki kültür merkezinin olduğu, kültür sitesinin olduğu yeri kız meslek lisesiydi orası orayı bizde tahsis ettiler. Bahçeli çok büyük bir lokalimiz vardı, pinpon masalarımız vardı her akşam oynardık. Herkes mutlaka kulübe çıkardı. Akşam odlumu saat 21.30’da mutlaka herkes o kulübe gelirdi. Sohbetler edilirdi, yenirdi, içilirdi, muhabbet edilirdi, ertesi günkü idmanın bile heyecanını yaşardık. Şu an onların hiçbirisini göremiyorum. Ben Gençlerbirliği’nde oynadığım yıllar boyu kaptanlığını yaptım. Daha sonra Bilecikspor beni istedi. 1981 yılında “Terfi Ligi” kuruldu. 2. Lig’e terfi diye. Her kulübün en iyi elemanını tabiki de kulüp istedi. Bizde Gençlerbirliği’nden Bilecikspor’a yardımcı olabilmek için hiçbir karşılık beklemeden, hiçbir menfaat gözetmeden o zamanlar Emniyet Müdür Yardımcımız vardı Muhittin bey. Kulakları çınlasın sağsa. Bu insanlar geldiler ikna ettiler beni. Ben de Ali Osman Üstün vardı Sosyal Sigortalar Müdürü ağabeyimiz, halada görüşüyoruz. Dediler ki bu hizmettir illa Bilecikspor’a geleceksin. Peki dedim bende gittim Bilecikspor’da oynadım.Üstelik o yıl bu Bilecikspor çok iyi duruma gelmişti.

Benim gözümün önünden gitmez. Bir Afyon maçı vardı. Bu Afyon maçına taraftarımızda öyle hazırlanmıştı ki biz hiç uyumadık. Sabah maça kadar hiç uyumadık. Sahaya geldiğimizde bir tabut gördük. Erdoğan Toka ağabeyimiz bir tabut yaptırmış. Tabutla seyirci girdi stada, biz ısınmayı bile bıraktık, onları seyrettik. Böyle bir seyirci, aşk vardı, şevk vardı. Arkadaşlık, ağabey kardeşlik ilişkisi vardı. Bu anlatılmaz kolay kolay, yaşanması gereken bir şeydi. Terfi liginde ben Bilecikspor’da oynadım. Yine başarı olduk, ufak tefek transferlerimiz oldu. Erzincanlı arkadaşlarımız vardı, birisi rahmetli oldu. İbrahim Alp vardı Ertuğrulgazi lisesinde Fen Bilgisi öğretmeniydi, stoperimizdi o da rahmetli oldu. Takımın içinden bile birkaç kişi rahmetli oldu ama biz yine kendi gücümüzle, bize herkes soruyordu. “Kaç lira aldınız bu takımda oynuyorsunuz” diye. Biz hiç menfaat gözetmeden futbol oynadık.

 

“Gençlerbirliği bir ekol olarak geldi”

Bilecikspor’dan sonra tekrar Gençlerbirliği’ne döndüm. Gençlerbirliği’nde ben kendimden küçük olanlara antrenörlük yaptık, onlara da çok idman yaptırdım, çok çalıştırdım ve Bilecik’te Bilecik şampiyonu yaptım. Onlarda Konya’ya gruplara gittiler. Futbolculuk hayatım dolu, dolu geçti. Gençlerbirliği arkadaşlık, dostuk, ağabey kardeş ilişkileri, saygı, sevgi hep burada kulüpte öğrendik. Gençlerbirliği bir ekol olarak geldi. O zamanki Eskişehir’in en iyi takımlarından Bilecikspor’un oyuncu alabilecek gücü vardı. Kaleci Rodi, Kemal, Dinçer. Bunlar Eskişehirspor’da top oynamış insanlardı ama biz bu mücadeleyi çok çalışarak arayı kapattık ve hep galip gelmeye başlamıştık.

 

“O zaman şimdiki gibi forma yoktu, orlondan forma vardı”

 Bilecik şampiyonluğunu da Bozüyük’le final oynayarak kaçırdık. Bozüyük’ün sahası balçıktı, orada bizi oynattılar. O zaman şimdiki gibi forma yoktu, orlondan forma vardı. İnanın formalar 4-5 kilo olmuştu maçtan çıktığımızda. Ayakkabımız zaten yoktu, kese ayakkabılarla biz idman yapardık. Kramponları herkes maçtan maça bakmak mecburiyeti ile verirlerdi. Bir sezonda bir çift krampon vardı. Ona da herkesin çok iyi bakması gerekiyordu. Para zaten yok. Biz sakatlandığımız zaman babamıza şuramız sakatlandı diyemezdik, topallasak da fark ettirmemeye çalışırdık.

 

“iki sefer Bilecik Devlet Hastanesinde gözümü açtım, bir sefer Bursa Tıp Fakültesinde açtım”

Ben çok sakatlandım, iki sefer Bilecik Devlet Hastanesinde gözümü açtım, bir sefer Bursa Tıp Fakültesinde açtım. Beni tutmaları hemen hemen imkansızdı. Mutlaka bir faulle durduruyorlardı. Formalarla ben hastaneye yattım, formalarla çıktım, evime gittim. O zaman böyle bir ilgi alaka yoktu, herkes kendi başına ama dostluk iyiydi. Unutulmaz günlerimiz, unutulmaz hatıralarımız oldu.

Pazaryeri 5 Eylül takımı kurduydu yeni, onlarla maçımız vardı. Biz sahaya çıktık. Bunlar bizi güçlü takım olarak gördükleri için dilenip gelmişlerdi. Onları farklı skorla yeniyorduk zaten ama ikinci devrenin ortalarında bana öyle sert girdi ki biri sadece kafamın yere ses çıkarttığını duydum başka bir şey hatırlamadım. Bi baktım ki Bursa Tıp Fakültesindeyim. Gece uyandığımda Bursa Tıp Fakültesinin müsaade altındayım. Dediler tamam kurtuldun bir şeyin yok. Hatırladığım sadece bu.

Bilecikspor’a gittim, orada mesela Agof Mehmet vardı, Mehmet Dülger ağabeyimiz, hocamız. Eskişehirspor’un eski kaptanlarından. Büyük bir futbolcu. Bize geldi, o zaman başkanımız Mustafa Cinoğlu’ydu. Cinoğlu’yu herkes severdi, elinde ne varsa verirdi, hiç kimseye ayrımcılık gözetmezdi. Biz de zaten samimiydik, arkadaş çevresindeydik. Bilecikspor’u en iyi layik olduğu yere o zamanlar getirdik ama şunu belirtmek isterim ki şu an ki gençlikte her şey var ama hiçbir inançları yok, hiçbir beklentileri yok. Bizim öyle bir şeyimiz yoktu, inancımız vardı, her maçımız final halinde geçerdi. Bilecikspor rakibimiz bile olsa hiç kavga gürültümüz bile olmadan yıllarımızı geçirdik. Kıran kırana maçlar yaptık ama maçtan sonra hepimiz yine arkadaştık.

 

“Gençlerbirliği en son Küplüspor olarak bitti”

Gençlerbirliği daha sonra Maliyespor oldu. Maliyespor’a devredildi, Maliyespor Küplüspor’a dönüştürüldü. Ondan sonrada kayboldu gitti. En son Küplüspor olarak bitti.

 

 Toka: Şeref Büyükdumanlılar, Cavit Ciciler falan böyle bir şeye niyetlenmişler ve tuttu da. Bilecik gençlerimizi o yıllarda bir çatı altında topladılar. Aşağı yukarı Cumhuriyet mahallesi çocukları…

 

Bolu:  “Bu takım Göçmenspor oldu dediler”

Evet. İlk kurunlar Cumhuriyet Mahallesi çocukları olarak kuruldu. Bizi de göçmen mahallesi diye bildikleri şimdiki Ertuğrulgazi mahallesinden beni çağırdılar. Bende tabi mahallemde beraber oynadığım çok arkadaşım vardı. Benden küçüklerdi ama beraber top oynuyorduk. Onlarında kabiliyetleri çok iyiydi. Bende oradan mesela Gürsel Bayındır’ı, Cengiz Şenşar’ı, Ahmet Yılmaz’ı, Hüseyin Şensoy’u dahi hepsini ben Gençlerbirliği’ne çağırdım. Hüseyin Şensoy mesela Ertuğrulspor’a gitti. Biz daha sonra göçmen mahallesinden 7 kişi ilk 11’e girdiğimiz zamanda bu sefer Cumhuriyet Mahallesindeki arkadaşlarımız ya bu takım Göçmenspor oldu dediler ama biz 7 kişi kaleci dahi takımın bel kemiği göçmen mahallesinden oluşuyordu Gençlerbirliği’nden. Biz yalnız şöyle bir şey yapardık. İdmanlardan hariç mahallede şuan ki kapalı spor salonunun olduğu yer harman yeriydi, herkesin ekimini getirip harmanını yaptığı yerdi, orası çayırdı. Biz her akşam orada futbol oynardık. Futbol topu bikere kimsede yoktu. Benim amcam eski Bilecikspor futbolcusuydu, Tavşanlı Linyitspor’da oynadı. Oradan bize getirdiği bir tane top vardı. O topa biz gözümüz gibi bakardık, kuyruk yağıyla yağlardık, saklardık. Yaz olduğu zaman çıkartırdık, harman yerinde o futbol topuyla oynardık. Başkada topumuz yoktu zaten.

 

“Biz top oynamadık, futbol oynuyorduk”

Şimdiki imkanlar olsaydı o yıllarda gerek Gençlerbirliği’nden gerek Bilecikspor’dan çok insan samimiyetle söylüyorum. Ben size isim bile verebilirim. Ertuğrulspor’dan Salih Şat ağabey, rahmetli Mehmet Çay, Mehmet Çolak. Zaten kendini kanıtlamış futbolcu ağabeylerimizdi bunlar. Emin Akay, Şerafettin Yılmaztürk, rodiler, Kemal’ler, Önder Soytak’lar, Semih Kaya’lar. Şuan 2. lig’de oynayan çoğu futbolcu kadar futbol oynayan insanlardı. Biz top oynamadık, futbol oynuyorduk. Şimdi top oynayan kesim başkaydı, biz futbol oynuyorduk. Şu an inanın bana 3. Lig’den falan hiç zevk almadım. Ben 3. Lig’de klasman hakemliği yaptım, hiç bana zevk vermedi. Çünkü benim o amatörde oynadığım futboldan çok düşük seviyedeydi. Ben futbolu bıraktıktan sonra da 5-6 yıl bir fiil hakemlik yaparak klasmana kadarda yükseldim. Kendi isteğimle bıraktım ama şu an dediğim gibi 2. Lig ayağında bizde çok futbolcu vardı. Üstelik ben Bilecikspor’da oynarken gittiğim her deplasmanda” sen bu takıma nereden geldin, kaç lira aldın?” derlerdi.

 

"Bizim Çankırı maçımız var ki unutulmaz”

Ben her maçımda golümü de attım, deplasmanlarda da attım. Bizim Çankırı maçımız var ki unutulmaz bir maçtı 3-2 aldık. Biz Çankırı’da tam 2,5 saat sonra otobüsümüze binebildik. Rahmetli Cavit amcalar falan hatta şu an sağ. Yaşar Aslım’lar bizim maçımıza gelmişlerdi rehin kalmışlardı seyircinin içinde, çıkamamışlardı. Çünkü son 10 dk da attığımız golle 3-2 galip geldik. Bir korneri ben aynı köşeden 7 sefer kullandım ve sonunda golü attık. Lütfi arkadaşımız vardı çok iyi bir topçuydu o da. Ertuğrulspor’da oyardı. SSK’da çalışırdı. Lütfi arkadaşımızın kafasıyla attığı o golle büyük bir final gibi maçı 3-2 kazanarak Bilecik’e döndük. Biz grupta liderdik ta ki Adıyaman’a gidesiye kadar. Afyon’da da bizi 2-0 yendiler ama bizim kramponlarımız, malzememiz zaten yok, buzda o kramponlarla kızak kayar gibi kaydık, 69 dakika 0-0 kaldık. 69. dakika’da Özcan arkadaşımız vardı, santrafor oynardı. O arkadaşı kırımız kartla attılar, arkadan Yenişehir’den bir arkadaşımız vardı, onu da kırmızı kartla attılar, arkadan Feridun’u da attılar, öylelikle bizi 2-0 zor yendiler. Gollerden birisi de penaltıdan geldiydi. Böyle bir takım kurmuştuk. O zaman ki Afyonspor’da da Ankara’nın Petrol Ofis takımı vardı. En güçlü zamanında o Petrol ofis takımından tam 6 kişi Afyon’da oynuyordu. Biz Bilecik’in kendi yerli çocuklarıydık.

 

“Belediye otobüsünün çift koltuklarını söktük oralara yatak koyduk”

Bilecik’te potansiyel var ama önünü açan yok. Ben hatta siz bana şöhretler maçlarında denk geldiniz, röportaj istediniz. Ben size demiştim ki Sayın Belediye Başkanımız, Valimiz ön ayak olsun, bu tesisler boş yatmasın, bu gençler sahalara gelsinler. Okullarda o zaman beden eğitim öğretmeni yoktu. Edebiyat öğretmenleri Beden Eğitimi dersine girerdi. Biz hiç görmedik. Şimdi herşey vardı. O beden eğitim öğretmenlerinin bu çocukları sahalara getirmeleri şart, kulüplere getirip lisans çıkartmaları şart. Buradan çıkacak bu yetenekler. Ben en basitinden Gençlerbirliği’nin genç takımını dahi kendi çabalarımla kurdum, bu çocukları şampiyon yaptım. Hiçbir malzeme, hiçbir olanak olmadan. Gruplara gidebilmeleri için o zaman ben çalışıyordum, bir işim vardı. Sponsor buldum, onların yol paralarını o sponsorla karşıladık, öylelikle gidebildiler. Şimdi hemen hemen olanakların çoğu var. Biz Adıyaman’a deplasmana giderken Belediye otobüsünün çift koltuklarını söktük oralara yatak koyduk beden terbiyesinden. Hiçbir takviyesi bile olmayan Belediye otobüsüyle 26 saatte gitmiştik Adıyaman deplasmanından. Bütün deplasmanlara bu şekilde giderek yine başarı elde ettik. Bilecikspor’u herkes duyup tanımıştı.

Ben daha sonra Bilecikspor’dan Gençlerbirliği’ne döndüm. Bu seferde burada hakemliğe başladım, hakemlik kursunu bitirdim. Hakem de yoktu burada. Futbol oynamış bir hocamız yoktu. Bizi yönetenler kursa gitmiş ve beden terbiyesinin bulduğu insanlardı. Daha sonra Eskişehir bölgesinden, Adapazarı bölgesinden hakem gelmeye başladı.

 

“Bizim jenerasyon hakemliğe girince herkesin burada futbolu oynaması daha değişik oldu”

O zaman futbol daha değişikti. Kurs bitirmiş, bu işi layıkıyla yapan insanlar gelmeye başlayınca biz bu sefer hakemliğe girdik. Bizim jenerasyon hakemliğe girince herkesin burada futbolu oynaması daha değişik oldu, kulüpler normale geldi. Hiçbir adaletsizlik, hiçbir kayırma gözetilmedi. Ben burada hakemlik yaptım, buradan da aynı göçmenspor dedikleri 7 kişiyle biz Ahmet Yılmaz, Cengiz Şensar, Hadi Bolu hep beraber Yenişehir’e gittik, Kurtuluşspor’da oynadık, Bursa’nın amatöründe oynadık. Bizi tekrar transfer etmek istediler. Dediler ki siz bir takımdan gelmişiniz aynı yerde top oynamışınız. Bu bile fark ettiler. Çünkü takımın yine bel kemiği bizim eski Gençlerbirliği’ydi Yenişehir’deki takım bile. Tabi güzel günlerimiz geçti. Benim babam deseydi oğlum gel Bursa’ya, Adapazarı’na, Eskişehir’e gidelim kesinlikle futbolcu olurdum. Biz Kütahya’ya gittiğimizde Bilecikspor’du arkadaşımız Ertuğrul Yalı’yla beni Kütahyaspor seçmişti ama bizim sanat okulundaki öğretmenimizin şeyiyle bizi çağırmadılar. İkimizde Kütahyaspor’un 2. Lig’te en iyi olduğu dönem bizi hatta Hasan diye bir kalecileri vardı. 1976-77 yılıydı, hiç unutmam. Geldi, dedi ki ikiniz Kütahyaspor’a geliyorsunuz. İki kişiyi de Demirspor’a gideceğini söyledi. Onlar da Sabahattin vardı Bozüyükspor’da oynadı yıllardır, bir de Doğan vardı Bozüyükspor’un santraforu eski Eskişehir Demir spor’un  Demirspor olduğu zaman oraya gitmişti arkadaş. Sami Erçin’in kayınçosu. Bozüyükspor’da Kulaksız Ahmetler, kaleci Japon Mehmetler vardı, rahmetli oldu İbrahim ağabey vardı, Bedri vardı liberoları yani çok çok kaliteli futbolcular vardı.

 

“Önce Bilecik’i yöneten insanlar el atacak”

Gerçekten Bilecik’te o zamanlar futbol oynanıyordu, şimdi top oynanıyor. Önce Bilecik’i yöneten insanlar el atacak buna. Çünkü kimse şu a maddi olarak bir şey yapamaz. Geçen duydum. İsmail Cinoğlu tamam, duydum, tebrik ettim kendisini de bölge müdürlüğünde. Benim yapacağım bir şey olursa mutlaka ara beni de dedim. Bizim yapabileceğimiz şeyler her zaman söylerim ben. Bizim ki lisans yazarız, lisansları koştururuz, götürürüz, getiririz ama şimdi Bilecik’imizin mülki amirleri var, bunların elinde olanaklar var. Özel İdare var, onların aracı var. Oradan bir gelir sağlayacak en basitinden. Biz o zaman bir para topluyorduk. Ben Bilecikspor’da futbol oynuyordum para almadan üstelik her gece köyleri gezdim, para topladık. Şu an herkes de taksi var. O zamanlar yoktu. Ben futbolcu olarak Sinop’ta ilk golü atmıştım, geldim, ertesi günü buradan yöneticilerle beraber Gölpazarı’nın köylerini gezdik biz. Küçük Susuzluk, Büyük Susuzluk. Bir de para topluyorduk yani. Böyle bir dostluk, arkadaşlık vardı. Şu anki idarecilerimiz gerçekten bu işe el atmalı. Beden eğitimi öğretmenleriyle önce tabi ki bunlar bilimsel yapılmalı. Bilimsel çalışmak her zaman için doğruyu gösterir. Önce mülki amirlerimiz bir grup kuracaklar. Bu grup bu beden eğitimi öğretmenlerini toplayacak, güzel toplantılar olacak. Eski futbolcular, eski yöneticiler gider herkes tecrübesini aktara aktara bir yerde toplansın ve Bilecik’te yerel yönetim el atmadan hiçbir şey olmaz. Bu iki iki dört. Sayın Selim Yağcı başkanımız kesinlikle ve kesinlikle bu işe el atmalı. Başka türlü çıkışı yok. Bilecikspor düşmeseydi, Bilecikspor yılda 300 milyara bütün masrafını bitiriyordu. Şu an çıkabilmek için 2 trilyon yetmez. Oysaki burada takımlar geliyordu, otellerde kalıyorlardı, grup maçları oluyordu.

 

“Valimiz, Belediye Başkanımız, siyasiler bu işe gerçekten el atmalı”

Ben her zaman için beden terbiyesi ile iç içeyim. Hakikaten ben bu işe kızıyorum. Gruplar nasıl gelmez buraya? Şimdi Sakarya her sene bir sürü grup karşılıyor. Bursa, Eskişehir öyle. Eskişehir’de, Bursa’da maç yönettim. Adapazarı’nda da yönettim, hepsini gördük. Bizim buranın hiçbir eksiği yok, tesislerimiz tam. Ben Bolu’yu çok daha iyi biliyorum, oğlum orada yaşıyor. Bütün tesislerini gezdim. Gerçekten altyapısı var oranın. Çim sahaları var, sentetik sahaları var. Geceleri idman yapabilmeleri için ışıkları devrede. Burada biz semt sahasının aydınlatmasını bir zamanlar Recep Dindar Tekspor’u kurduğu için yaptı, Akif Atalay yaptı. Tekspor’u kurdukları için yaptılar. Yoksa orada hiçbir aydınlatma yoktu ama buna gerçekten büyüklerimiz, Valimiz, Belediye Başkanımız, siyasiler bu işe gerçekten el atmalı. O tesisler yazık, ben geliyorum. Senede bir sefer çağırıyorlar, davet ediyorlar. Top oynamaya çalışıyoruz artık, futbol değil de ama içim gidiyor. Ben futbol oynadığım zaman adidas krampon hiç giymedim ta ki son aldığım bir çift kramponum vardı onu giydim. Hepsi bizim giydiğimiz Sportaç’tı, altı dağılıp giden ayakkabılardı.

Devamını gazetemiz ve internet sitemizden takip edebilirsiniz….

CANER ALKAN


Reklam
Mustafa Cilali


E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. 9 Şubat 2015, 00:00

    YOK MU HİÇ – KEMAL CİCİ’NİN OLDUĞU FOTOĞRAF YOK MU HİÇ?

    Cevapla
  2. 9 Şubat 2015, 00:00

    İLK 11 – ilk resimdekiler SOLDAN SAĞA:Kaleci MUHSİN,AHMET YILMAZ,AKİF ATA,BETON YALÇIN BİNGÖL,HAYATİ KAVUŞTU,GÜRSEL BAYINDIR. OTURANLAR SOLDAN SAĞA:GÜRSEL PAKEL,HAKKI BOLU,ŞERAFETTİN YILMAZTÜRK,CENGİZ ŞENŞAR,SAİM

    Cevapla