“HALKIN VALİSİ”Nİ BİLECİK UNUTMAYACAK!

Vali Akpınar programda yaptığı konuşmada atanmasıyla ilgili, “Zamanlama manidar.” dedi.

Bilecik’in sevilen Valisi Halil İbrahim Akpınar’ın onuruna düzenlenen programda duygusal anlar yaşandı. Salonda katılımcılar gözyaşlarına hakim olamadı. Devletin ya da hükümetin valisi olmayıp halkın valisi olduğunu belirten Vali Akpınar, “2 Haziran 2010 günü başlamış olduğum Bilecik Valiliği görevimden birkaç gün sonra ayrılacağım. Bu vesileyle bir araya geldik. Sözlerime başlarken hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum.

Müsaadenizle biraz eskilere gideceğim:

Kahramanmaraş’ın Türkoğlu İlçesinde, Devlet Demiryollarında çalışan bir babanın oğlu olarak, kalabalık bir ailede dünyaya geldim.

13-14 yaşından itibaren çalışmaya başladım. Tatil günlerinde pamuk tarlasında çapa yapma, pamuk toplama, şeker pancarı hasadı gibi işlerde çalıştım. En çok zorlandığım iş patos ve saman işleriydi. Fakat fazla itiraz etmeden hangi iş varsa ona koştum.

Lise yıllarından itibaren inşaatlarda da çalışmaya başladım.” diye konuşmaya başladı. Daha sonra Vali Akpınar duygulanması sebebiyle konuşmasına devam edemedi. “Ben devam edemeyeceğim.” diyen Vali Akpınar’ın konuşmasını İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürü Gönül Günaydın Çabukoğlu sürdürdü. Fakat Çabukoğlu Günaydın da duygulandığı için konuşmasıyı güçlükle gerçekleştirdi. Akpınar’ın konuşması şu şekilde devam etti:

“Helalinden olmak kaydıyla sürekli çalıştım. 1980 yılında liseyi bitirdim, ama üniversite sınavını kazanamayınca yurt dışında bir inşaat şirketinde çalışmaya başladım. Neler yapmadım ki; beton işçiliği, kademe-tamirhane işçiliği, taşocağında konkasör operatörlüğü, harita mühendisinin yanında yardımcılık yaptım. Binlerce torba çimento geçmiştir sırtımdan. Ellerimin nasır bağladığı, parmaklarımın taşların arasında ezildiği de oldu. Aradaki kısa molalarda kum yığınlarının üzerinde uyumayı da bilirim ben. Onun için inşaatları gezerken bir köşede uyuyan gariban bir işçiye rastladığımda, aslında kendi geçmişimi görürüm, rahatsız etmeden oradan uzaklaşırım. Muhtemelen o günlerin hatırasıdır; zengin sofralarını pek sevmem, şantiyedeki işçilerin çayı, bir dilim ekmekle birkaç domates bana daha cazip gelir.

Daha sonra aynı şirketin personel servisinde çalıştım. Çok iyi yetişmiş olmasına rağmen düşüncesi nedeniyle işten atılan bir mühendisin teşvikiyle ben de işi bırakıp Türkiye’ye döndüm. Hemen bir dershaneye kayıt yaptırıp 6 aylık sıkı bir çalışma sonucu Siyasal Bilgiler Fakültesini kazandım. Benim, hem de liseyi bitirdikten 4 yıl sonra, Mülkiye’yi kazanmama vesile olan dershaneye ve hocalarıma ömür boyu müteşekkirim.

Mülkiyeyi bitirdikten sonra aslında banka müfettişi olmayı düşünüyordum. Ama rahmetli babam ısrarla kaymakam olmamı istedi. Nasip de o yöndeymiş, kaymakam adayı olarak Diyarbakır’da göreve başladım. Biz mülki idare amirleri, bu mesleğe başlarken Türkiye’nin her yerinde, devletimiz nereyi uygun gördüyse orada çalışmayı peşinen kabul ettik. Görev yaptığımız her yere, sanki ilelebet kalacakmışız gibi sahiplendik. O yeri her şeyin merkezi olarak görüp hizmet vermeye çalıştık.

Ben de bu minval üzere sırasıyla Konya – Altınekin, Şanlıurfa – Hilvan, Adıyaman – Besni Kaymakamlığı yaptım. 28 Şubat döneminin kızgın günlerinde buradan Ağrı Vali Yardımcılığına gönderildim. Orada da bir müddet İran sınırında, Gürbulak Sınır Kapısında görev yaptım. Sonra Antalya – Kaş Kaymakamlığı ve akabinde Ankara – Kazan Kaymakamlığı görevlerinde bulundum. 2005 yılının son günlerinde çıkan kararname ile Ağrı Valisi olarak atandım. Ağrı’nın fakir ama mağrur halkına gece gündüz demeden hizmet etmeye çalıştım. Şehrin okul, yurt, yol, su ve resmi bina eksiğini kapatabilmek için tüm gücümüzle mücadele edip epeyce yol aldık.

Fakirliğin en dip noktasındaki insanlarda gördüğüm sabır, tevekkül ve sükûnete hayran kaldım. İçine koyacak hiçbir gıda maddesi kalmadığı için buzdolabının fişini çeken, ama yine de şükrü elden bırakmayan aileleri gördüm.  Ağrı bana gözyaşının faziletini tekrar tekrar hatırlattı. Buradan Ağrı dağının, Ahmedi Hani Hazretlerinin diyarındaki kıymetli dostlara selam olsun. Valilikteki ikinci durağım Bolu oldu. Güzel ormanları ve gölleriyle ünlü bu şehirde de iki yıl görev yaptım. Yaklaşık 4 yıldır bu güzel beldenizde sizlere hizmet etmenin şerefini yaşıyorum. Ben bu şehirde severek çalıştım. Ertuğrul Gazinin, Osman Gazinin, Orhan Gazinin at koşturduğu yerlerde dolaşmak, Şeyh Edebali’nin ve Dursun Fakının manevi ikliminde nefes almak elbette güzeldi.

 

‘Bilecik küçük ama önemli bir il’

 

Bilecik ülkemizin nüfus ve yüzölçümü açısından küçük ama önemli ve gelişen bir ili. 200 civarında fabrika, yıllık 1.2 milyar$ tutarında ihracatı, mermeri, toprağı, taşı ile değer ifade eden bir şehirdir. Bu küçük ilde son 4 yılda 30’dan fazla fabrika kuruldu veya inşa halinde. OSB’lerden merkezde pek yer kalmadı, sadece Bozüyük ve Pazaryerinde tahsise hazır sanayi parseli var. İl merkezinde 3. OSB kuruluş dilekçesini bakanlığa verdik. Özel İdare, Belediye, Sanayi ve Ticaret Odası ortaklığında kurulacak.

Eğitim ve sağlık alanında yapılacak yatırımlarla problemler tamamen çözülecek. Bu şehir ülkemizin en güvenli şehirlerinden biridir. Hızlı trenin faaliyete geçmesiyle Bilecik farklı bir imkâna kavuşacaktır. Ormanları, baraj ve göletleri, mesire alanlarıyla da güzel bir şehirdir burası. En önemlisi; sakin, huzurlu, en ufak bir hizmet karşılığında bile çok değerli teşekkürleriyle çalışanları güzel yönde etkileyen güzel insanların şehridir burası.

Eğer bir hizmet yapmaya muvaffak olduysam, bunu tüm vali yardımcısı ve kaymakam meslektaşlarımla, mesai arkadaşlarımla, değerli milletvekillerimizle, belediye başkanlarımızla, il özel idare çalışanlarımızla yaptım. Tüm bu arkadaşlarıma, kardeşlerime teşekkür ediyorum.

 

‘Hükümetin değil halkın valisi oldum’

 

Biz bu görevlere hükümetlerin takdiri ile gelip aynı yöntemle gidiyoruz. 8 yılı aşkın süredir üç farklı şehirde bu şerefli görevi ifa ettim. Beni bu göreve layık gördükleri için başta Sayın Başbakanımız olmak üzere Bakanlar Kurulu üyelerine teşekkür ediyorum. Tüm mülki idare amirliği hayatımda olduğu gibi Valilik dönemimde de hukuka ve vicdani kanaatime göre çalıştım. Adaletten şaşmadığımı düşünüyorum. Hiçbir güçlünün hatırına zayıfın hakkını yedirmedim. Kararlarımda olabildiğince şeffaf ve demokrat davrandım.

Allah şahittir maiyetimde çalışan en alt kademedeki memurların, işçilerin, köylünün hatırını nefsimden yüksekte tuttum. Hizmetlerinin, işlerinin kolayca görülmesi için gayret gösterdim. Buna mukabil parasının ya da makamının büyüklüğünden hareketle, haksız talepte bulunan zatı namuhteremlere hiç de mütevazı davranmadım, hak ettikleri cevabı verdim. Bu anlamda kendimi devletin ya da hükümetin valisi olmaktan ziyade halkın valisi olarak gördüm.

Doğru bildiği yoldan gram şaşmayan benim gibi birine 8 yıl Valilik yaptırdıkları için Hükümetimize tekrar teşekkür borcum var.

 

‘Zamanlama gerçekten manidar’

 

Tayinimin niye şimdi çıktığı meselesine gelince, tam bilmiyorum ama Kararname 10 Şubat tarihli olsaydı, o gün doğum günümdü, 11 Şubat memleketim Maraş’ın Fransız işgalinden kurtuluş günü, dolayısıyla 12 Şubat Maraş’ın kurtuluş bayramı, 14 Şubat sevgililer günü… Peki, 13 Şubat neyin nesidir? Zamanlama gerçekten manidar, insan bir tuhaf oluyor…

Her neyse… Ben bu güzel şehirden ayrılırken büyük bir gönül huzuru ile gidiyorum. Eğer varsa hakkım herkese helal olsun. Sizlerden de helallik diliyorum.

Tüm milli eğitim camiasına teşekkür etmekle birlikte, kızımın okuduğu Anadolu Öğretmen Lisesinin idareci ve öğretmenlerine özel şükran borcum var. Oğlumun okuduğu Sevgi Çiçeği İlkokulunun kendilerinden emin, her daim güler yüzlü ve sevgi dolu idareci ve öğretmenlerine de teşekkür ediyorum.  Ayrıca evlendiğimiz günden itibaren benimle diyar diyar dolaşan sevgili eşime, bebekliklerinden itibaren göçmen kuşlara dönen ve aralarında huzur bulduğum çocuklarıma teşekkür ediyorum.

Müsaadenizle biraz da genel konulara değineceğim.

Yaklaşık 25 yıldır, bütün Mülki İdare Amirleri, yurt dışına eğitime gönderilir. Ben de bu kapsamda 1990 yılında İngiltere’ye gittim. Bournemouth şehrinde 1 yıl eğitim gördüm.

Şimdi burada şahit olduğumuz bir olayı size özetleyeceğim:

1990 yılı Kasım ayında Muhafazakâr Partinin büyük kongresi Bournemouth’ta yapıldı. Margaret Thatcher’ın namı diğer Demir Leydi’nin en güçlü olduğu zamanlardı.

Kongre günü, akşam yemeğinden sonra hatırladığım kadarıyla Çevre Bakanı kendi aracıyla kalacağı otele gitmek istiyor. Bir taksiciden kendisine otele kadar mihmandarlık yapmasını istiyor.

Taksici, “şu kadar pound verirsen olur” diyor. Bakan, otele vardıklarında vereceğini söylüyor. Taksici, ancak peşin verirse götürebileceğini söylüyor. Bakan, “ben kendim de bulabilirim o zaman” diyor. Taksici,”sen zaten bu halinle araç kullanamazsın, çünkü sarhoşsun” diyor. Bakan “sana ne” deyip yola devam ediyor.

Taksici, polisi arayıp alkollü sürücü ihbarı yapıyor. Lütfen düşünün ve kıyaslayın. Resmi araç yok, koruma yok, koruma aracı yok ama olayın bundan sonrası daha da ilginç… Bir trafik ekibi ihbar edilen aracı hemen bulup durduruyor. Alkol kontrolü yapıldığında durum tespit ediliyor.  Polis şahsa alkollü araç kullandığı gerekçesiyle gözaltına alındığını bildirip karakola gideceklerini söylüyor. Bakan bu aşamada kendisini tanıtıp gözaltına alamayacaklarını söylüyor. Polislerin cevabı: “Biz seni bakan olarak değil, alkollü araç kullanan tehlikeli bir sürücü olduğun için gözaltına alıyoruz.” oluyor. Sabah kalktığımızda televizyonlardaki 1 numaralı haber, Bakanın alkollü araç kullandığı için o gece 5 saat gözaltında kaldığı idi. 1 saat geçmeden Bakanın görevinden istifa ettiği haberi geçmeye başladı. Biz bu olayın her aşamasına çok şaşırdık. Ama okula gittiğimizde İngilizlerin bunu gayet doğal karşıladıklarını hayretle gördük. Bir hoca, “burada Kraliçe hariç herkes trafik kurallarına uymak zorunda, uymayan cezasına katlanır. Kraliçe de yasal olarak dokunulamasa da sosyal baskı nedeniyle herkesten daha fazla kurallara bağlı yaşar.” dedi.  İnsan gerçekten hayret ediyor.

Takip eden günlerde ilin emniyet müdürü, bize kendi konularıyla ilgili bilgi vermek için geldi. Ben bu olayla ilgili olarak o ekipteki polislerin ya da kendisinin başına bir iş gelip gelmeyeceğini sordum. Kendinden gayet emin şekilde “Hiçbir şey olmaz” dedi ve devam etti, “Bu olay olduğu için Bakan istifa etmek zorunda kaldı, eğer bize bir şey yapılırsa Hükümet gider” dedi. Gazetelerin hafta sonlarında verdiği bulmacalarda var ya, “2 resim arasındaki 8 farkı bulunuz” gibi. Tam böyle bir soru:

2 ülke arasındaki farkları bulunuz.

Cevabı ben söyleyeyim. Bu sayılara dökülemez. Aradaki fark, demokrasi ve hukuk devleti farkıdır. 1. Sınıf demokrasi kültürüne sahip ülkelerde herkes eşittir. Eşit hak ve sorumluluklara sahiptir. Bu olayı kimseyi yermek ya da eleştirmek, güncel olaylarla bağlantı kurmak için anlatmadım. Bizim de ülke ve millet olarak 1. Sınıf demokrasiyi hak ettiğimizi düşünüyorum. Sürekli içinde boğuşmak zorunda kaldığımız, bir kısmını gereksiz yere kendimizin ürettiği dertlerimizden kurtuluşun tek yolu demokrasidir. Evrensel hukuk kurallarını sağlayan, demokratik hak ve özgürlükleri garanti altına alan, hiçbir vatandaşımızın etnik kökeni, dini inancı, mezhebi, tarikatı, düşüncesi, kılık kıyafeti vb. nedenlerle horlanmadığı, ayrımcılığa tabi tutulmadığı, düşman sayılmadığı ya da yüceltilmediği hukuki düzenlemelerle huzur bulabiliriz.

Ülkemizi özgür ve huzurlu insanların yaşadığı, milyarların gıpta ile baktığı özgürlükler ülkesine dönüştürebiliriz.

Bu ülke hepimize yetecek kadar büyüktür. Ve bu ülke hepimizi mutlu edecek kadar güzeldir.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Sağlıcakla kalın. Yüce Allah doğruların yardımcısı olsun.”

Törende konuşan MHP Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker de yaptığı konuşmasına Vali Akpınar’la tanışma hikayesini anlatarak başladı. Şeker, “Üzüntülü bir gün. Benim sayın Valimle tanışmam biraz kavgalı oldu. Yine böyle seçim zamanıydı. Bir arsa meselesi yüzünden sayın Valimle basına da bize malzeme lazımdı. Bir sayın Valim söylüyor bir ben söylüyorum. Böyle bir tanışıklığımızla başladı. Daha sonra seçim bittikten sonra sayın Valimizi ziyaret ettik. O dedi ki ‘Ben yanlış anlaşıldım’, ben de, ‘ben de yanlış anlaşıldım’ dedim ve böyle dostluğumuz başladı. Tabi doğruyu söylemek gerekirse bize, siyasetçilere doğru bürokratlar, doğru müdürler pek yaramıyor. Böyle bir zamandan sonra sağ olsun sayın Valimiz burada diğer arkadaşlarımızla birlikte çok güzel hizmetlerde bulundu. Ben kendisine Allah razı olsun diyorum.

Tabi bu bir görev. Hükümetler alırlar verirler. Ama resimlere baktığımızda sayın Valimin burada zayıfladığını ve saçlarının akladığını görüyorum. Ben Bilecik halkı adına çok uzatmadan kendisine teşekkür ediyorum hizmetleri için. Bizler çok bürokrat öğretmen kim olursa olsun hizmet etmiş. Ama biz hakikaten bunların içinde hizmet etmiş kişileri arıyoruz, anıyoruz. Onlar bizi arıyor. Ben bundan sonraki hayatınızda başarılar diliyorum. Uzun ömür diliyorum. Eşinizle çocuklarınızla mutluluklar diliyorum. Tabi üzüntülüyüz. Bir şeyler söyleceğiz ama yakışmaz bize. Onun için tekrar saygılar sunuyorum.”

Bilecik Belediye Başkanı Selim Yağcı ise, “Tabi ki vedalarda konuşmak çok zor. Hele hele 4 yıllık çalışma arkadaşınızın ve 30 yıllık arkadaşınızın vedasında daha anlamlı daha da zor. Sayın Valimle öğrencilik hayatımızda 30 yıl önce başlayan yolculuğumuz kader çizgisi içerisinde ilimizde Bilecik’imizde 4 yıl da kendileri Valimiz olarak bizde onların mahiyetinde şehrin belediye başkanı olarak çalışmak nasip oldu. Bu benim için, ailem için, şehrim için gerçekten gurur verici bir olay ve sayın Valimin birikimlerinden hem şahsım hem şehrim olarak büyük ölçüde faydalandık. Gerçekten hem bir dost olarak hem bir idareci olarak prensiplerinden taviz vermeden bir işin nasıl hallolacağının örneklerini verdi.

Benim hayatta bir felsefem var sayın Valimde aynen o uygulama olarak yapıyor. Ben her zaman usulde nezaket esasette metanet asıldır derim. Gerçekten sayın Valim idarecilik anlamındaki tüm esas konulardaki metanetini usulü nezaket içerisinde olmayacağı da o kadar güzel ifade eder ki bu anlamda da karşısındaki insanı da kırmadan bu konuyu çözebiliyor. Gerçekten Bilecik’imiz kendisinin görevde olduğu süre içerisinde genel idaremizin ve yerel idaremizin birçok yatırımına güzel hizmetine tanıklık etti. Ben ilimiz adına yapmış oldukları tüm çalışmalar sesebiyle kendilerine çok çok teşekkür ediyorum ve hiçbir zaman unutmamız mümkün değil. Zaten ilişkilerimiz ve dostluğumuz da her zaman devam edecek. Saygıdeğer hanımefendiye ve kendilerine çocuklarıyla birlikte yeni hayatlarında yeni  zaman dilimleri içerisinde sağlıklı, sıhhatli, başarılı uzun ömürler diliyorum. İnşallah sayın Valimizi gelecek zaman dilimleri içerisinde daha güzel daha üst seviyede görevlerde göreceğimizden ve belki de yeniden birlikte çalışmayı ümit ederek diyorum ki, sayın Valim iyiki Bilecik’e tayininiz çıkmış, iyiki geçmiş dostluğumuzu burada tekrar bir ekip arkadaşlığı olarak çalışma arkadaşlığı olarak yeniledik, tazeledik. Bundan sonra da devam edecektir diyorum. Yolunuz açık olsun. Her şey için teşekkürler. Saygılar sunuyorum.” diye konuştu.

Vali Yardımcısı Metin Çınar da yaptığı konuşmada şunları aktardı:

“Benim için sayın Valimiz Halil İbrahim Akpınar’ı uğurladığımız bu günde konuşma yapmak sahiden çok zor. Ben 1977 yılından bu yana mülki idari amirliği mesleği içindeyim. Çok valiyle çalıştım. Ancak lütfen klasik veda konuşması olarak kabul etmeyin. Valiliği  bu kadar içine sindirmiş valilik ile çalıştığı ilin bu kadar benimsemiş bir valiyle ilk defa çalışıyorum. Kendileri çok genç olmalarına karşın hem memuriyette hem özel yaşamında biz vali yardımcılarına kaymakamlara ve daire amirlerine örnek olmuşlardır. Olaylara karşı serin kanlı ve yapıcı yaklaşması pratik çözümler bulması hem bizleri hem de Bilecik insanını rahatlatmış ve bu süreç içerisinde Bilecik’te huzurlu bir yaşam sürmemizi sağlamıştır. En karmaşık ve çözülmesi güç sorunlara pırıl pırıl olan zekasıyla en kısa zamanda ve en akılcı çözümleri bulması beni ve diğer çalışma arkadaşlarımı her zaman hayrete düşürmüştür.

 

‘Valimiz ‘Unutulmaz İnsan’ olarak gönlümüzde yerini aldı’

 

Sayın Valimiz Halil İbrahim Akpınar Bilecik’e 2010 yılının Mayıs ayında göreve başlamış. O günden bu yana yani 4 yıla yakın bir sürede imza attığı her yatırım ve her faaliyet birbirinden güzel ve zevkli ürünler vermiştir. Çünkü kendileri insanlara hizmette sevgiyi saygıyı ve özellikle aklı hep ön planda tutmuştur. Sayın Valimiz bilecik’e onurlu duruşuyla geldi. 4 yıl çok güzel hizmetlere imza attı ve ilkelerinden de hiç taviz vermedi. Sayın Valimiz merkez valiliğine gidiyor. Ama bizim gönlümüzde makamların en yücesi olan unutulmaz insan olarak yerini almıştır. Çünkü yöneticilerin en çok gurur duydukları şeylerin başında yaptıkları ve başardıkları hizmetler gelmektedir. Sayın Valimiz Bilecik’te gurur duyabileceğiniz birçok hizmetlere ve yatırıma imza attı. Yine biz bu onurlu duruşu ile kendilerinin daha iyi yerlere geleceğini de ve bunada inanıyoruz. Ben sayın Valimize ve değerli ailesine Bilecik iline ve bizlere yaptıkları katkılardan dolayı teşekkür ediyor ve yeni yaşamlarında da mutluluk başarı ve sağlık diliyorum.”

Programa katılamayıp mesaj gönderen Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Azmi Özcan’ın mesajı ise şu şekilde:

“Sayın Valim ve değerli misafirler. Böylesi bir anda aranızda olamamanın hüznü ile hepinizi saygıyla selamlıyorum. İnsan hayatını anlamlı kılan şey bizatihi yaşamak değil ne için ve nasıl yaşandığıdır. Önemli olan ise ne kadar yaşandığı değil yaşamak içinde neler yapıldığıdır. Sayın Valimiz bu ifadelerin tecessüm ettiği seçkin bir kimlik olarak kendi şahsında devletin güç ve merhamet şefkat ve itibar, ciddiyet ve tevazu niteliklerini göstermiş olarak Bilecik’ten ayrılıyorlar. Asıl dert verici olan nasıl karşılandığınız değil nasıl uğurlandığınızdır. Sayın Valim herkese nasip olmayan bu güzelliklerin bundan sonraki meslek hayatınızda da devam etmesini diler değerli hanımefendi ve çocuklarınız ile sağlıklı huzurlu bir gelecek temenni ederim.”

Daha sonra Vali Akpınar’a Bilecik Belediye Başkanı Selim Yağcı, İçişleri Bakanlığı personeli ve Özel İdare personeli adına Vali Yardımcısı Metin Çınar, İl Genel Meclisi adına İl Genel Meclisi Başkanı Hasan Hüseyin Çelik, İl Milli Eğitim Müdürlüğü adına Süleyman Şişman ve BİSİAD Başkanı Cihan Saral hediye takdim etti. BETÜL SÖNMEZER-ZEYNEP KILBAHRİ

 

 

 

 

 



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir