Mekke’nin Fethi, Bir Değerler Çatışmasıdır”

Programda konuşan Dernek Başkanı Sadık Savak programın batılılaşmanın getirdiği değerlere Yılbaşı eğlencesi adı altında yapılan tüm çirkinliklere bir cevap niteliğinde olduğunu belirtti.

 AGD Kadın Komisyonu tarafından Kongre salonu girişine hazırlanan Savaş Çocukları Fotoğraf sergisinden bahseden Savak “Bu fotoğraflar,  İslam dünyasındaki zulmün, akan kan ve gözyaşının sadece küçük bir örneğini teşkil etmektedir. Mısır’da,  Suriye’de, Filistin’de, Arakan’da,  Doğu Türkistan’da ve tüm İslam coğrafyasında, sırf Müslüman oldukları için akıl almaz zulümler yaşayan kardeşlerimizin acılarını paylaşıyor ve dünyada insanlıktan ve merhametten nasibini almamış, Firavun ve Nemrut’un zalim hükümetlerini lanetliyoruz. Buradan en yakın zamanda, bu yaptıklarının hesabını soracak bir fetih neslinin yetiştiğini onlara haber veriyoruz.” dedi.

Derneğin yaptığı faaliyetlerinden de bahseden Savak “Her Cumartesi akşamı,  erkek kardeşlerimiz için düzenlenen Asr-ı Saadet sohbetleri, bayanlar için gönül sohbetleri, ara tatilde düzenlenen kış etkinlikleri, çocuklarımıza verdiğimiz İslami ve ahlaki eğitimler, çeşitli sosyal ve kültürel aktiviteler eşliğinde gönüllere ışık tutuyoruz. Her sene yapmış olduğumuz Mevlit Kandili programımızda Türkiye genelinde 1 milyon salâvat ve 1 milyon hatır kampanyamıza tüm Bileciklileri iştirak ettiriyoruz. 18 Mart’ta 250 bin şehidimize 250 bin hatim kampanyamızı her yıl Türkiye genelinde gerçekleştiriyoruz ve 18 Mart’ta gençlerimizi Çanakkale’ye götürüyor, dedelerinin mezarlarında hatim duaları yaptırıyoruz. Nisan aylarında kutlu doğum haftaları yaparak, çeşitli hocalarımızı getirerek Bilecik’imizde aktivitelerde bulunuyoruz. 29 Mayıs’ta Peygamberimizin övgüsüne mazhar olan 10 binlerce kişinin katıldığı İstanbul’un fethi şöleni yapıyoruz. Haziran ve Temmuz aylarında okulların kapanmasıyla çocuk ve gençlerimize yönelik Kur’an, siyer ve fıkıh dersleri veriyoruz. Üniversitemizin açılmasıyla ‘Üniversitede yalnız değilsin genç’ adı altında öğrencilere çaylar düzenleyerek, onların ilimize bir an önce adapte olmalarını sağlıyoruz” şeklinde konuştu.

Savak’ın konuşmasının ardından,  Ortaöğretim öğrencileri tarafından Suriye, Doğu Türkistan, Filistin, Mısır ve Bangladeş’te yaşanan savaşları çocuk gözünden ele alan bir etkinlik düzenlendi.

Çanakkale Müftü Yardımcısı Hasan Tanrıkulu da konuyla ilgili şu ifadelerde bulundu:

“Mekke’nin fetih yıldönümünün hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Mekke’nin fethi iki ordunun karşı karşıya gelip klasik bir savaş yaparak meydana gelen bir zafer değildir. Mekke’nin fethi değerlerin çatışmasıdır. Bir taraftan ilahi ve nebevi değerler, diğer taraftan beşeri değerler. Bütün bu çatışmaların sonucunda Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar gelen bu sürecin zaferle taçlanmasıdır Mekke’nin fethi. Mekke dışarıdan gelen düşmanla işgal edilmemiştir. Mekke’nin yerli halkı kendini işgal altına almıştır. Mekke’nin halkı Hz. Âdem’den gelen, Hz. İbrahim ile devam eden ve Hz. Muhammed ile de insanlığa tebliğ edilen tevhidin yerine kendi icat ettikleri bir takım beşeri zaaflarını kutsayarak, tanrılaştırarak o tevhit gölgesini, tevhit coğrafyasını şirkle işgal etmişlerdir. 

“Düşman askeri yoktu, şeytanın askerleri vardı”

Düşman çizmesi yoktu, şirkin gölgesi vardı. Düşman askeri yoktu, şeytanın askerleri vardı. Bir anlamıyla Mekke’nin fethi bir değerler çatışmasıydı. İlahi değerlerin zaferidir.  Hz. Âdem’in yeryüzüne ilk geldiği yer Mekke bölgesidir. Hz. Âdem, Havva annemizle birlikte orada yeryüzünün ilk galibiyetini kazanıyordu. Hz. Âdem kendisini cennetten kovduran şeytana karşı orada “Yarabbi sen bize merhamet etmez, bize acımaz, işlediğimiz günahı silmezsen, tövbemizi kabul etmezsen biz hüsrana düşeriz” diyerek feryadı figan ettikleri, Cenab-ı Hak’tan tövbe-i niyazda bulundukları, günahkâr Âdem’den peygamber Âdem’e terfi ettikleri o tepenin bulunduğu yerdir Mekke. Onun için Mekke’nin fethi Hz. Âdem’in değerlerine sahip çıkmak ve şeytanı mağlup etmektir. İnsandan ilk darbeyi Mekke’de Arafat tepesinde yedi şeytan. Mekke’nin fethi sadece Hz Âdem değil, İbrahim’in değerlerine de sahip çıkmaktır.  Hz. İbrahim Mekke bölgesinde, Mina dağında Cenab-ı Hakk’ın en büyük peygamberlerinden olan Hz. İbrahim’e oğlu İsmail’i kurban etmesi emredilmişti. Hz. İbrahim oğlunu kurban etmek isterken yine şeytan onun karşısına çıktı.’Sen ne biçim babasın, böyle baba mı olur? Yazık değil mi bu yavruya’  dediği zaman Hz. İbrahim elinde bir taşla, tıpkı dedesi Âdem gibi o da nebevi ve ilahi değerlere sahip çıkarak, Hz. Âdem’in mağlup ettiği şeytana ikinci taarruzda bulunuyordu. Hz. İbrahim’in oğlu da yüce Allah’ın emrine hiç itiraz etmedi. Hz. İsmail’in  ‘ tamam baba, ben teslim olacağım, hiç itiraz etmeyeceğim’ dediği yerdir Mekke. Mekke’nin fethi demek İsmailleşmek demektir. Hz. İsmail’in annesi Hacer validemize de şeytan gitti ve orada da mağlup edildi.

“Fetih,  Hz. Muhammed doğmadan başlamıştı”

Hz. Muhammed doğmadan önce Mekke’nin fethi başlamıştır. Ebrehe'nin o dönemin çağdaş ordularıyla, modern tankları olan filleriyle, Beytullah’ı yıkmaya geldiğinde Ebrehe'nin ordusu ebabil kuşlarıyla defolup mahvolmuştu. Hz. Muhammed daha doğmadan Mekke’nin fatihi oluyordu. Çünkü orada Mekke’yi şirkten kurtaracak, son kez ve bir daha geri dönememek üzere, Mekke’yi müşriklerden ve şirkten kurtaracak o büyük fatih doğuyordu. Mekke’nin fethi o doğmadan önceki ilk zafer bu. Ordular karşılaşmadı, değerler çatıştı. Tevhid ile Ebrehe’nin müşrik ordusu çatıştı ama tevhit galip geldi. Ebrehe geri dönmek zorunda kaldı. Mekke’nin fethi o zaman başlamıştı.

Mekke’de taşa tapınma vardı, şirk vardı, bataklık vardı, zulüm vardı, Ebu Cehilizm vardı, Kur’an-ı Kerim şahıslarla uğraşmaz. Ebu Cehil ile Firavun ile Karun ile de uğraşmaz. Kur’an-ı Kerim karunizm ile uğraşır, Firavunizm ile uğraşır, Ebu Cehilizm ile uğraşır. Kur’an-ı Kerim yanlış yapanla değil, yanlışla hesabı vardır. Mekke yanlışla doldurulmuştu. Tevhidin Hz. Âdem’den, Hz. Muhammed’e gelen İbrahimi değerleri yerle bir etmişti Mekke. Allah’ın yeryüzünde, insanların ibadet alanı olarak inşa ettiği ve dokunulmaz kıldığı yeryüzünün ilk sit alanı. Bütün her tarafını harem kıldılar, bir bölgeye 360 tane put yerleştirilmişti. 300 tane put hüküm sürüyordu. Öyleyse bu savaş orduların savaşı değil değerlerin savaşıydı. Buranın temizlenmesi gerekiyordu, buranın şirkten arındırılarak Hakkın ve gerçeğin hâkim kılınması gerekiyordu. Hz. Muhammed daha önce peygamberler tarafından icat edilen, orada Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar bütün peygamberlerin parmak izi olan, ayak izi olan bir Beytullah-ı Mekke’yi asli şeklinde döndürmek, şirkten arındırıp onu tevhidin kalesi haline getirmek üzere Cenab-ı Hak’tan vazife bekliyordu.

 “Ebu Cehil öldü Ebu Cehilizm ölmedi”

53 yıl doğduğu bu bölgede, bu mücadeleyi veriyordu Rasulullah. Ama peygamberimizin o döneminde beşeri değerlerle İslami değerlerin nasıl çatıştığını göreceksiniz.  Onlar Ebu Cehilizm ve Hubelizm. Onların değerleri, güç varsa haklısınızdır. Ebu Cehil öldü Ebu Cehilizm ölmedi. Bugün Çin’de 200 bin kız çocuk doğmadan öldürülüyorsa, bu değerler çatışması devam ediyor demektir.   Eğer yeryüzünde bir varil petrol için binlerce Müslüman öldürülüyorsa bu değerler savaşı devam ediyor demektir.  Eğer yeryüzünde insanlar hala ırkından, renginden, dilinden dolayı üçüncü sınıf insan muamelesi görüyorsa hala bu değerler savaşı devam ediyor demektir. 

“Ya Muhammed ile bu insanlık düzelir ya da kıyameti bekler”

Arafat dağında başlayan bir vahiy süreci var. Hz. Adem ilk vahyi Arafat’ta alıyor. Son durak Nur dağı, Hz. Muhammed. Hz. Muhammed 124 bin peygamberin son halkasıdır. Allah adeta şunu söylüyor Ey bütün insanlık, duyunuz ve biliniz ki Hz. Muhammed son şansınızıdır.  Nur dağı son şansınızdır. Orada inen Kur’an son şansınızdır. Yeni bir Muhammed gelmeyecek, yeni bir Kur’an gönderilmeyecek. Yeni bir din vahiy olunmayacak. Ya Muhammed ile bu insanlık düzelir, ya Kur’an ile hizaya gelir ya da kıyameti bekler, başka bir şansı yok. Mekke’nin fethi bu anlamıyla son şansınızdır. Bu değerler çatışmasında safımı belirleme, hangi ordudan, hangi değerden yana olduğumuzu göstermenin adıdır Mekke’nin fethi.

 Kız çocukları diri diri gömülüyordu. Hak ve haksız yoktu, güçlü ve güçsüz vardı. Adalet Ebu Cehil’in izin verdiği kadardı. Böyle bir ortamda Hz. Muhammed doğdu ve Muhammedi değerleri yaymaya başladı. Günümüzde de bu devam ediyor. Geçen gün Mandela’ya ırkçılıkla mücadele ettiği için madalya verildi. Ama Mandela’ya ödül verenler şunu iyi bilsinler ki Mekke’nin fethinde Hz. Muhammed, adeta Mandela gibilere mesaj verircesine Beytullah’ın tepesine Bilal-i Habeşi’ye ezan okuttu. Ama bunu anlatamadık, bu değerleri ifade edemedik. Madalya takacaksanız Hz. Muhammed’e takacaksınız. Bütün beşeri zaafları ayaklar altına alıyordu.”

Belediye Başkanı Selim Yağcı da günün anlam ve önemine binaen şunları kaydetti:

“Mekke’nin fethi özünde Hakkın batıla galip gelmesidir.  Hakikati savunanların, yaratılanı yaratandan ötürü sevenlerin, sevgi çemberinin dünyayı kuşatmasıdır. ‘ Habibim sen olmasaydın, bu âlemi var etmezdim’ ilahi mesajının yerini bulmasıdır. Bugün böyle bir nesil gerçekten aynı ruhla, aynı inançla, aynı aşkla, her şeyin dejenere olduğu bir günümüzde atasının izinden giden böyle fetih neslinin olmasıyla bizler gurur duyuyoruz. Fetih nesli ile Çanakkale ruhu eş değer. Bu geceyi hazırlayan Anadolu Gençlik Derneği üyelerine 18 Mart’ta Çanakkale gezilerinde, eşlik etmek, birlikte ev sahipliği yaparak o ruhu yaşamak istiyorum. Yunus’un dediği gibi ‘Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım; sevelim, sevilelim bu dünya kimseye kalmaz.’ Hak yolundan hiç ayrılmayalım. Hakkı ve hakikati savunanlar her zaman galip gelmiştir.”

Program Bozüyük Mevlana Kültürünü Tanıtma ve Yaşatma Derneği tarafından gerçekleştirilen sema gösterisi ile sona erdi. BETÜL SÖNMEZER

 

                                                      



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir