Muhacir kızı Söğüt’ten hükümete yüklendi

MHP İstanbul 3. Bölge milletvekili adayı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Meral Akşener Bilecik ziyareti programına ilk olarak Söğüt’ten başladı. Söğüt’e gelmeden önce Küre’deki bir cenaze evini ziyaret eden Akşener, daha sonra Söğüt’te esnafı selamladı ve kısa bir süre belediye ziyaretinde bulundu. Akşener Söğüt’te son olarak ise çay bahçesinde halka seslendi. Burada iktidarı topa tutan Akşener, “Milliyetçi Hareket Partisi iktidarında 17-25 Aralık hırsızlarından hesap sorulacak” dedi.

“Kaybedecekleri için öfke komasına giriyorlar”

Sempatik ve güçlü kişiliğiyle büyük beğeni toplayan Akşener, yaptığı ziyaretler sırasında da büyük ilgi gördü. Muhalefet liderlerinin Başbakan ve Cumhurbaşkanı’na karşı bir seçim kampanyası yürüttüğünü belirten Akşener, ayrıca AK Parti’nin bu seçimlerde kaybetme korkusu olduğun için çirkin bir siyaset kampanyası yürüttüğünü ifade etti. MHP’nin iktidara talip bir parti olduğunu ifade eden Şener Söğüt halkına şöyle seslendi:

“7 Haziran seçimlerine 4 gün kala aramızdayım. Hem İstanbul milletvekiliyim ve İstanbul'dan adayım. Dolayısıyla İstanbul'da çalışırken Bahattin Şeker Bakanımız, il başkanımız, ilçe başkanımız, milletvekili adayımız Hüseyin kardeşimiz bana Bilecik’e gel dinleirsin dediler. Biz burada açık ara öndeyiz. Dolaysıyla ferahlarsın, mutlu olursun, heyecanın artar dediler. Ben de peki dedim geldim ve hakikaten aynı şeyi gördüm.

İlk defa bir seçime giderken bir iktidarın muhalefete sövdüğü,  muhalefete hakaret etiği, muhalefetin liderlerine, özellikle sayın genel başkanımıza iftira attığı, Milliyetçi Hareket Partisi mensuplarına aleni yalan ve iftirada bulunduğu bir seçimi ilk defa görüyorum. Normalde bir seçime giderken muhalefet partileri daha agresif olurken iktidar partisi iktidarda olmanın kendisine verdiği ağırlık ve olgunluk daha ağır daha olgun olması beklenirken, 2015'in 7 Haziran seçimlerinde bir yalan makinesi devrede. Dolayısıyla adamlar Söğüt'ü görüyorlarsa haklılar, Bilecik'i görüyorlarsa haklılar. İstanbul'da biz de fena değiliz. Onun için öfke komasına girmiş durumda hepsi. İlk defa bu seçimlerde muhalefet partilerinin liderleri sağ duyu ağrısında bulunuyorlar. İlk defa muhalefet partileri seçim güvenliğini ihlal edecek davranış biçimlerinden kaçınmayı telkin ediyor kendi tabanlarına. Buna karşılık ise başta sayın Erdoğan olmak üzere sayın Davutoğlu yalana ve iftiraya devam ediyorlar.

“Kendisini Fatih’ten, Osmanlı;’dan üstün görüyor”

Madem ki Söğüt’teyiz, madem ki Osmanlı'nın kurucu iradesinin bulunduğu yerdeyiz, madem ki Osmanlı'nın o manevi iklimini hissediyoruz, o zaman doğruları konuşmak gerekir. Kendilerine Osmanlı torunu diyen Sayın Erdoğan'ın fetih kutlamalarındaki duasını dinlediniz mi? Diyor ki “Ya rabbi Biz İstanbul'u fetheden Fatih'ten razıyız, sen de bizden razı ol.” Sen kimsin kardeş. Nasıl bir kibirdir bu? Nasıl kendini Fatih Sultan Mehmet'in üzerinde görmektir. Nasıl Osmanlı'dan, o kurucu idareden üstün görmektir. Ama bunu daha önce gördük biz.

“Allah’ın sıfatını taşıyor” dediler kimde “haşa” demedi

Sayın Erdoğan'a Allah'ın sıfatlarını taşıyorsun diyen bir milletvekili vardı. Bunu dedikten sonra herhangi bir AKP'linin ağzından “haşa” sözünü duydunuz mu? Duymadınız. Niye? Çünkü adam kendisini orada görüyor da ondan. O milletvekilinin oğlu seçilebilir yerden milletvekili adayı. Peki, Sayın Erdoğan'a dokunmak ibadettir diyen kişinin karşısında “haşa” sözünü duydunuz mu? Hayır duymadınız O kişi ne durumda? Seçilebilir yerden milletvekili adayı. “Hazreti Muhammed kibirlendi biz kibirlenmiyoruz” diyen Efkan Ala Erzurum 1. sırada milletvekili adayı. Bütün bu tuhaf, Allah'a şirk koşma babında bir şey karşısında başta Erdoğan olmak üzer bir Allah'ın kulu çıkıp da “haşa” demedi bu ülkede. Bir şahsın kendini nerede gördüğüne delalet eden bir tavır bu. Bunu diyen şahsıların hepsi ödüllendirildi. Sonuçta bunun anlamı da Osmanlı’nın kurucu iradesinin bulunduğu yerden açıklıkla ifade ediyorum; beni övün de nasıl överseniz övün demektir. İpini kopartan şu anda sayın Erdoğan'ı övüyor. En son maaşını sizin bizim vergilerimizle ödenen bir devlet memuru beni öldürmeden kimse cumhurbaşkanına dokunamaz dedi. Bu ülkenin Cumhurbaşkanlığı makamının düşürüldüğü durum açısından yazıktır. Bu milletin oylarıyla seçilmiş, bu milletin oylarıyla bir makamda oturması gereken kişinin yol açtığı bu itibarsızlaştırma o makamın önemini ortadan kaldırma halini geldiği yer kendisini korumaktan aciz bir şahsın Ergenekon soruşturmalarının gölgesinden korkan bir şahıs bu ülkenin cumhurunun başı olması gereken şahıs, yine bu ülkenin ordusunun başkomutanı olan kişiyi iki tabanca yüzlerce mermiyle koruyacak. Hadi oradan. Kendini koru önce. Türkiye'nin içeride ve dışarıda itibarsız hale düşürülmesinde örnekler sunduk. Bütün bu tuhaf övgüleri üzerine bir gün sayın Erdoğan dedi ki halka bizim rahmetimiz gazabımızdan üstündür.

“Yolun sonu görünüyor, Abbas yolcu”

Rahmet ve gazap Allah'a ait güçlerdir. Yani ipin ucunun nasıl kaçtığını gösteren bir resimle karşı karşıyayız. Şunu açık açık söyleyebilirim Cumhuriyeti kuranları sevmiyorlardı ama fetih toplantısında gördük ki Osmanlıyı kuran iradeyi de sevmiyorlar. İşte Söğüt’te bugün buradan bugün iktidardaki arkadaşlara Osmanlı’nın kurucu iradesinin mesajını götüreceğim. Benim şahsımda basın üzerinden bu arkadaşlara bu arkadaşları bir mesaj götüreceğiz. Bütün bu agresifliğin arkasında anladım ki  yolun sonu görünüyor, Abbas yolcu”

“Davutoğlu’nun ağzından işsizliğe çare bulacağım diye bir şey duydunuz mu?

763 bin üniversiteli genç işsiz. Hiç Davutoğlu’nun ağzından bu gençlere nasıl bir iş imkanı sağlanacağı hakkında bir şey duydunuz mu? Ama ak torpilliler her işe giriyor. Ak torpilliler öğretmen olabilir. Ak torpilliler valinin, belediye başkanının ya da rektörün yanında çalışmak suretiyle 2 ay sonra müdür olabiliyor. Devlet memuru olabiliyor. Yıllar boyunca İslamiyet üzerinden ellerinde iman metreyle bu ülkenin insanların imanlarını ölçenlerin, kul hakkı konusunda insanların gözüne baka baka nasıl aldattıkları, nasıl kul hakkı yediklerine örnektir bu ak torpilliler. Haram olsun, zıkkım olsun. İnanıyorum ki sadece kaybetmeyecekler, hukuk karşısında hesap verecekleri için bu kadar agresifler, bu kadar iftiracılar, bu kadar yalancılar. Onun için Türkiye’yi karıştırmak pahasına bir seçim kampanyası yürütüyorlar. Altı üstü bir seçim. İlk defa bir iktidar gidecek olmanın korkusuyla ölümüne yalancılık yapıyor, ölümüne iftira atıyor. Buna karşılık bunu anlayan aziz milletimiz büyük bir olgunluk ve sağduyu içerisinde gülümseyerek bu dönemi atlatmaya çalışıyor. 17-25 Aralık sahiplerinin aklandığı bir Türkiye’de, 17-25 Aralık’ta saçılan o büyük yolsuzluk bilgilerinin devlet bilgisi dâhilinde, hukuk çerçevesi dahilinde yapılan resmi dinlemelerden ortaya saçılan o iğrençlikler, büyük hırsızlıklar üzerinden dört bakanı akladılar. Ama o dört bakanı milletvekili adayı yapamadılar. Madem o bakanlar yolsuzluğa bulaşmamıştı, niye istifa ettirdiniz? Madem o bakanlar pürü pakdı niye milletvekili yapmadınız? Onları akladılar ama milletvekili yapmadılar. Niye akladılar? Sorunun cevabı Erdoğan Bayraktar’ın sözlerinde gizli. O da mı paralelin işiydi? O da mı montajdı;? O da mı komploydu? NTV’de Erdoğan Bayraktar, Ben her şeyi Erdoğan’ın talimatıyla yaptım. Eğer ben istifa edeceksem, sayın Erdoğan’ın da istifa etmesi gerekir” dedi. Erdoğan Bayraktar kim? TOKİ’nin başından milletvekilliğine ve bakanlığa getirilmiş en az 30 yıllık bir yol arkadaşlığının sonucunda oluşmuş bir güvenin sır katipliğini yapan bir şahıs.

“MHP bu ülkeyi yönetmeye hazırdır”

Esas mesele şudur; sizlerin bizlere sorması gereken ve bizlerin size vermesi gereken sözü tekrarlamak isterim o da şudur bu seçimde en önemli konu yolsuzluklar meselesidir. Milliyetçi Hareket Partisi iktidara taliptir. Milliyetçi Hareket Partisi kadrolarıyla , ekonomik modellemesiyle, işsizliğe bulacağı çarelerle, asgari ücretle ilgili sözüyle, emeklilere yönelik sözüyle, sanayicilere yönelik iyileştirmeleriyle birlikte ekonomiye yönelip ortaya koyduğu üreten ekonomi modeline bugüne kadar söyleyen yok modeliyle bu ülkeyi yönetmeye hazırdır. Ama bundan daha önemlisi Milliyetçi Hareket Partisi iktidarında 17-25 Aralık hırsızlarından hesap sorulacak. Bunu en son söylediğimde ağır bir iftirayla karşılaşmıştım. Buradan tekrarlıyorum, 17-25 Aralık hırsızlarından, yolsuzlarından, kul hakkı yiyenlerden hesap sorulacaktır. Kaçamayacaklar. İftirayla da kaçamayacaklar. Yalanla da kaçamayacaklar. Korkaklar iftira atar, cesaretliler karşılar. Onun için cesurlar buradadır, korkaklar kaçaktır.

“PKK ile işbirliği yapıyorlar”

Sizlere Milliyetçi Hareket Partisi’nin milletvekili ve milletvekili adayı olarak sesleniyorum; 17-25 Aralık faillerinde Milliyetçi Hareket Partisi iktidarında hesap sorulacaktır. Ama bir diğer konu daha var. Bu arkadaşlar masayı kendileri kurdular. Müzakere masası. Masanın bir yanında Abdullah Öcalan, yani İmralı canisi. Yanında Kandil. Onun yanında PKK’nın siyasi uzantısı olan, KCK’nın siyasetçiler. Bunlar Kürtleri temsil ediyormuş. Ben Sayın Erdoğan’ın, Sayın Davutoğlu’nun, Sayın Akdoğan’ın yalancısıyım. Onların sözlerinden alıntı yapıyorum. Kürtlerin temsilciler APO, Kandili HDP. Bir yanda da Türkler var. Yani ülke bölündü. O müzakere masasında bölündü. Peki Türkleri kim temsil ediyor? Orası faili meçhul. Sanıyorum ki 2010 yılında sayın genel başkanımız, Abdullah Öcalan ile ve yurt dışında bir yerde PKK ile hükümet görüşüyor demişti. O gününü başbakanı Recep Tayyip Erdoğan hemen ortaya çıktı ve böyle bir şey yoktur, görüşen de şerefsizdir dedi. Sonrasında da bir baktık ki birden ortaya Oslo çıktı. O meşhur hakan Fidan, Sayın Erdoğan’ın beynini yarsısı, sır katibi, sağ kolu Hakan Fidan PKK’lılarla oturmuş, yanında bir müzakereciyle devlet ciddiyetinden son dere uzak, iğrenç bir görüşmeyi orada gerçekleştiriyorlar. Sonra anlaşıldı ki Abdullah Öcalan ile de görüşüyor. En son da Yalçın Akdoğan titreye titreye HDP milletvekillileriyse gerile gerile APO’nun 10 emrini okudular. Kürtlerin oyu bu çözüm sürecine rağmen AKP’ye kaymazsa eğer Sayın Erdoğan o müzakere massına bir tekme vuracak ve diyecek ki, eyvah bizi APO’da aldattı.

“Bakan evlatları değil vatan evlatları asil olacak”

17 Aralık sabahı bir baktık ki hayatımızın içine bir paralel girmiş. Bir devletin içinde paralel bir örgütlenme kabul edilebilir bir şey değil. Ama nasıl oluyor da 12 yıl sonra vakıf oluyorsunuz duruma?

Türkiye’nin artık aldatılma meselesinin bitmesi için VİP torpillerin ortadan kalkması için, bakan evlatları değil vatan evlatlarının bu ülkenin asli unsuru olması için, bir baltaya sap olamamış bakan evlatlarının evlerinden çıkan milyonların önüne geçmek için ve 763 bin üniversite mezunun iş imkanı kazanması için, hırsızların paralarının hukuk içinde geri alındığı, emekliye, memura, işçiye, öğrenciye dağıtıldığı bir Türkiye için ve Türkiye’nin bölünmesinin önüne geçilmesi için 7 Haziran’da mührü Milliyetçi Hareket Partisi’ne yani üç hilale vurmak durumundayız.”

Akşener daha sonra Pazaryeri, Bozüyük, Bilecik ve Osmaneli ziyaretlerinde bulundu.

 



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir