“Sorunun tanımı üzerinde anlaşamıyorsanız o sorunu çözmeniz imkansızdır”

 

Devlet Eski Bakanı Titiz, sorunun tanımı üzerinde anlaşılamadığı takdirde o sorunun çözülmesinin imkansız olduğunu söyledi. Titiz konferansta şunları aktardı:
“Sorunun ne olduğunu biliyorsunuz, istenmeyen durumlar. Burada bir şey daha ekliyorum üstüne, sadece istenmeyenler değil, karşısında engel bulunan istenen durumlara da sorun diyoruz. 'Ben uçak almak istiyorum, çok istiyorum.' 'İyi istiyorsan al.' 'Ama engel var. Benim onu alabilecek maddi gücüm yok.' Dolayısıyla sorun gibi görünmüyor ama henüz almayı beceremediğim için, önümde de engel olduğu için sorun tabir ediyoruz. Çözüm dediğimizde de, sizin çözüm tabirinizden biraz farklı bir şey, çözüm diyince bütünüyle ortadan yok olmasını kastediyoruz. Hayır, burada bütünüyle yok olmasını kastetmiyorum. Daha katlanılabilir düzeye indirilmesini kastettim. 
 
"Karmaşıklık getirisi olduğu için arzu ediliyor"
Tanımların içinde karmaşıklık diye bir şey tarif ediyoruz. Karmaşıklığı karışıklıkla aynı zannetmeyelim. Karışık dediğiniz zaman düzensizlik anlaşılıyor, karmaşıklık dediğiniz zaman girift ilişkiler. Karmaşıklığı yönetme kabiliyeti diye bir şey çıkıyor ortaya. Karmaşıklıkları yönetmenin birde yönetimi var. Yeni doğan bebekleri yönetmek başka bir şey, büyümüş erişkin hale gelmiş olan insanları yönetmek başka bir şey. Silgili kurşun kalemleri yönetmek başka bir şey akıllı telefonları yönetmek başka bir şey. Gittikçe karmaşıklığı yönetme kabiliyeti daha çok ihtiyaç gösteriyor. 
Karmaşıklık getirisi olduğu için arzu ediliyor. Ama bu karmaşıklığın maliyetini de ödemeniz gerekiyor. Ya bedeninizle çaba göstererek ödeyeceksiniz ya vergi vereceksiniz ya askerlik yapacaksınız yani paranızla, malınızla, canınızla, bunun bedelini ödeyeceksiniz. Ne zamana kadar? Getirileri götürülerinden fazla olduğu sürece sesiniz çıkmaz. Ne zaman ki, karmaşıklık artıyor, getirisi de azalmaya başlıyor. Sorunlar, makul maliyetle çözerseniz yine problem yok. Ama çözemediğiniz takdirde toplumlar daha yüksek düzeyde karmaşıklık arıyorlar. 
Verdiğinizden fazlasını almak tüm alışverişlerin, çarşıdaki, pazardaki alışverişiniz dahil temel ilkesi.  Akıllı insanlar çok verip de az aldıkları bir alışveriş yapmazlar. Aradaki dengeyi belirleyen, alan ve verenin sorun çözme kabiliyetleridir. 'Abla bu tamamen organik domates.' diyip de sizi kandırıyorsa onun sorun çözme kabiliyeti ahlak dışı olmakla beraber sizinkinden yüksek demektir. Kıymanın veya kemikli etin kilosu 20 lira iken size 10 liraya kıyma veriyorsa onun sorun çözme kabiliyeti sizi kandırdığına göre sizinkinden fazladır. Yaşamın değişmez bir kuralı var. Eğer elinizde enerjinin herhangi bir türünü bulunduruyorsanız, bunu sizden daha az değer karşılığında almak isteyenler olacaktır. Bunu bileceksiniz. Bu doğa kuralı. Bunu yaşamın doğal kuralı olarak görmek mecburiyetindesiniz. Bu alışverişte değer kaybına uğramamanın tek kuralı yüksek sorun çözme kabiliyetine sahip olmak. 
 
"Sorunun tanımı üzerinde anlaşamıyorsanız o sorunu çözmeniz imkansızdır"
Düşük sorun çözme kabiliyeti için nedenler var. Biri ortak nedenler. Biri de duruma özgü nedenler. Roma İmparatorluğu, Amerika Sağlık Sorunu ve Türkiye'deki Kürt sorunu. Hem ortak hem duruma özgü var. Amerika Sağlık Sorunu, tıp teknolojileri artık o hale geldi ki gittikçe daha karmaşık hastalıkları tedavi edebiliyorlar ama bu gittikçe daha pahalı olmaya başladı. Maliyeti artmaya başladı. Sürdürülemez hale geldi. Türkiye'deki 'Kürt Sorunu' denen şey, çok sayıda paydaşı var tabi. Bunların her birinin etkisi var ve etkileniyorlar. Paydaşlarının her birinin kendi Kürt sorunu tanımları var. Paydaşların her birinin kendi tanımı var 'Kürt sorunu şudur' diye. Kürt sorunu tanımlanmış bir sorun değildir, herkesin kendine göre tanımı vardır. Bu sorunu ortak olarak tanımlamadıktan sonra çözemezsiniz. Sorunun çözümü üzerinde anlaşmamak çok anlaşılabilir bir şeydir. Ama sorunun tanımı üzerinde anlaşamıyorsanız o sorunu çözmeniz imkansızdır.”
Titiz, gençlere bir sorunla karşılaştıklarında uygulamaları gereken konular hakkında da Rektör Prof. Dr. Azmi Özcan'ın ricası üzerine pratik bilgiler verdi. Titiz şunları söyledi:
“Evinizin neresine yazarsanız yazın, mümkünse her an görebileceğiniz bir yere yazın ve her hafta değiştirin yerini ki göz alışıyor bir süre sonra görmez hale geliyor. 'Önce Anla' bu iki kelimeyi yazın. Kocaman yazın. Sorunun ne olduğunu tam olarak anlamadan kesinlikle çözme konusunda bir girişimde bulunmayın. Bir sorunu çözemeyişinizin yüzlerce nedeni olabilir. Ama bir tanesi vardır ki o neden var ise kesinlikle o sorunu çözemezsiniz. O tek neden de, sorunun nasıl çözüleceği konusunda peşin bir yargınızın olmasıdır. Yargılarınızı askıya alarak sorunu anlamaya çalışın. Yani siz sanki o sorunun sahibi değilmişçesine başka birisi o sorunla karşılaşmış gibisine askıya alarak anlamaya çalışın. Çünkü sorunun anlaşılmayışına neden olan sebep sizi paralize eder. Zihinsel olarak sizi felce uğratır. Ona koyduğunuz bir tanı var, o tanının karşılığı bir çözüm var. Ondan hiçbir şekilde kopamazsınız. Ondan kopabildiğiniz ölçüde sorunu anlamaya başlarsınız. Soru sorun. Ne kadar çok soru sorarsanız o kadar sorun. Sorgulamadığımız kalıplar var. Onları mümkün olduğu kadar sorgulamaya çalışın ve göreceksiniz ki her sorguladığınız kalıp size yepyeni pencereler yepyeni kapılar açacak. Hayatınızı kalıplardan lütfen kurtarın. Soru sorun ve anlayın. Bence sorun çözmenin altın kuralları bunlardır.”
Rektör Prof. Dr. Özcan, yaptığı kapanış konuşmasında şunları aktardı: 
“Bizim Sayın Bakanımızla karşılaşmamızda bu sorun çözme kavramından neşet eden bir karşılaşma. Farklı yerlerde benzer hususları olan duygularımız bizi bir araya getirdi. İnşallah bu birliktelik özellikle gençlerimizin hayata daha iyi hazırlanması noktasında katkı sağlayacak. Zaten bütün çabamız onun için. Ama gördüğünüz gibi yani 60 yıla sığan profesyonel bir birikimi 60 dakika içerisinde sadece insan sevgisi ve ülke sevgisi adına bizlerle paylaşan Sayın Bakanımıza çok çok teşekkür ediyoruz. En önemli olan ne kadar yaşadığımız değil, yaşadığımız sürece güzel olan neler yapabildiğimiz. Sayın Bakanımız onun güzel bir örneğini bizlerle paylaştı. Ümit ederim ileriki zamanlarda da bu tür programlarımız devam eder ve karşılıklı olarak birbirimizi destekler birbirimizin yolunu açabilecek programlar yaparız.”
Konuşmanın ardından Devlet Eski Bakanı Titiz'e Rektör Prof. Dr. Özcan tarafından Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi anı tabağı hediye edildi. 
ZEYNEP KILBAHRİ


E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir