Tezcan, Bileciklilere seslendi

Chp seçim bürosu açılışında konuşan Tezcan, 17 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk operasyonları üzerinden hükümete yüklenerek “ Beyt-ül mala el uzatılmaz. Devlet hazinesi Beyt-ül maldır, milletin malıdır. Beyt-ül mala el uzatmak haramdır. İşte Türkiye’de, Ankara’da baş çalan Beyt-ül mal’a el uzatıp zenginleşmeyi maharet edindi, onun Anadoludaki Belediye Başkanları da onu örnek aldılar, hepsini söylemiyorum belki aralarında tenzih edeceğimiz namuslu arkadaşlar da vardır. Ama genel bir siyaset Türkiye’de soygun düzenini getirdiler, oturtturdular.” dedi.

Tezcan ayrıca Bileciklilere seslenerek “30 Mart’ta sandığa gideceksiniz, bu soygun düzenine dur diyeceksiniz. Türkiye’de Akp iktidarına son vereceksiniz. Bilecik’te de Sungur Turan’ı Belediye Başkanı yapacaksınız.” İfadelerini sözlerine ekledi.

 

“Milleti birbirine düşürmeye başladılar”

Ak Parti’nin Türkiye’deki soygun düzenin yanında birde ülkeyi bölmeye başladıklarını iddia eden Tezcan, “Milleti birbirine düşürmeye başladılar. İnanan inanamayan, Müslüman, dinsiz diye milleti bölmeye başladılar. Benden olan, olmayan diye milleti bölmeye başladılar. İktidar yanlısı olan, olmayan diye milleti bölmeye başladılar. Başbakan çıktı dedi ki milyonları evde zor tutuyoruz diye milleti kışkırtıp, tahrik etmeye kalktı. Bizde zannettik ki, milyonları evde zor tutuyorum dediği zaman, gerçekten de kendisine oy veren milyonlarca vatandaşı kast ediyor diye düşünmüştük. Başka bir şey söylüyormuş, eve sığmıyor yolsuzluktan kazandığım milyon dolarlar,  tutamıyorum evde onları diyormuş.” İfadelerini kullandı.

Öğretmenlere ve imamlara çağrı

Memlekette, sevgisizlik kavga ve çatışma ortamını yılardan bu yana körükleyen bir iktidar olduğunu kaydeden Tezcan, konuşmasında özellikle öğretmenlere ve imamlara seslendiğini belirterek “ Hırsızlığı ve yolsuzluğu yerleştirmiş bir iktidar var, soygunculuğu mubah gören bir iktidar var. Utanmadan bunun adına zekât diyebilecek kadar alçalmış bir iktidar anlayışı var. Şimdi bütün bu tahribatları ortadan kaldırmamız lazım. Namusun, alın teriyle çalışmanın kutsal olduğunu anlatacak öğretmenlere ihtiyacımız var. Okullarda çocuklara diyecek ki dayanışma içinde olun, el ele tutuşun, tıpkı Mustafa Kemal Atatürk’ün bu ülkeyi yeniden kurduğu gibi el ele verin diyecek. Öğretmenlerimiz okulda her gün bunları çocuklarımıza anlatacak. İkincisi imamlarımız Cuma hutbelerinde dinimizde hırsızlığın karşılığının ne olduğunu anlatacak. Soygunculuğun karşılığının ne olduğunu anlatacak. Beyt-ül mala el uzatmanın ne olduğunu anlatacak. Haramla helalin farkını anlatacak. Harama zekat demenin zinhar cehennemlik olduğunu anlatacak ve inşallah yani bir Türkiye’yi birlikte kuracağız. 30 Mart’tan sonra daha aydınlık bir Bilecik’e, Türkiye’ye uyanacağız” dedi.

Tezcan konuşmasına şu sözlerle devam etti:

“Türkiye’nin her yerini dolaşıyoruz, Sayın Genel Başkanımız 28 gün içerisinde 57 ayrı noktada miting yapıyor, birer birer, teker teker. Akın akın insanlar sokaklara dökülmüşler, akın akın sokaklarda bir özlemin peşindeler. Türkiye bir değişime hazırlanıyor, Türkiye bir dönüşüme hazırlanıyor. Türkiye iktidarını yolsuzlukla tahkip edenlerin, Türkiye,  kul hakkı yiyerek iktidarı gasp eden casuslardan kurtulup, helal lokma yiyenlerin, iktidar günlerine doğru hazırlanıyor. Bu değişim hayırlı olsun, uğurlu olsun.

Türkiye’nin doğal kaynakları çok zengin, Türkiye’nin toprakları geniş, Türkiye’nin suyu, madeni, insanı çalışkan her şeyi bol ama bir şeye ihtiyacı var kul hakkının ne olduğunu bile,  harama el uzatmaktan korkan helalden sapmayan bir iktidara ihtiyacı var. 30 Mart’ta inşallah o iktidarı hep beraber kuracağız.  Bir soygun ve talan düzeni hâkim olmuş, tek problemimiz bu. Bu soygun ve talan düzenini ortadan kaldırdığımızda emeklinin geçim sıkıntısı kalmayacak, gencimizin işsizlik sorunu kalmayacak, çiftçinin para etmeyen malı kalmayacak, mazotu da ucuza alacak, ilacı da ucuza alacak, mahsulünü değerinin üzerinde satacak ama bir şeye ihtiyacı var Kemal Kılıçdaroğlu’nu Başbakan yapmaya ihtiyacı var.

“Siyaset hizmet etme yeridir, siyaset soygun yeri değildir”

Bir ülkenin Başbakan’ı sabaha karşı oğlunu arıyor evdeki paraları sıfırla diyor, evdeki para helal para ise niye bir telaş paraları sıfırla dersin evladına? Enişteni, kızını, damadını 7 sülaleni birden topla diye niye o telaşa düşersin? Hangi helal para,  Başbakanlık ya da Belediye Başkanlığı maaşıyla 10-15 yıl içerisinde 1 milyar Euro olur? Siyaset zenginleşme yeri değildir, siyasette zenginlenilmez. Siyaset hizmet etme yeridir, siyaset soygun yeri değildir. Hz. Peygamber Hadis-i Şerifinden ne demiş ‘Rızkın 10’da 9’u ticarettedir’ demiş. Yani para kazanmak istiyorsan,  git ticaret yap, iş kur, çalış, emekle, rızkını oradan çıka. Rızkın 10’da 9’u ticarettedir demiş. Bunlar dini imanı nasıl şaşırttılarsa, dini, imanı nasıl bozdularsa Peygamber Efendimizin Hadis’i Şerfini de öyle bozmuşlar. Şöyle anlamışlar ‘Rızkın 10’da 9’u siyasettedir’ diye anlamışlar, siyasetle yolsuzlukla 7 sülalelerini zengin etmişler.

“Bunların dinden imandan anladıkları günah işleme özgürlüğü”

Akp Milletvekili çıktı diyor ki günah işleme özgürlüğümüz de mi yok diyor. Akıllara zarar. Günah işleme, yani hırsızlık yaparken suçüstü yakalandılar, dolarları kaçırırken suçüstü yakalandılar, konuşmalar telefonlara takıldı. Şimdi diyor ki günah işleme özgürlüğü yok mu? Senin günah işleme özgürlüğün olabilir ama et milletim, bunların günahına ortak olmayın, günahlarıyla baş başa bırakın bunları. Bunların demokrasiden anladıkları, hırsızlık yapmak özgürlüğü, dinden imandan anladıkları da günah işleme özgürlüğü. Günahınızla baş başa cehennemde hesaplaşacaksınız. Ama, uhrevi adaletin yanı sıra bir de dünyevi adalet var. Bu dünyada da hukukun önünde, yargının önünde hesabınızı vereceksiniz.

Milgem ihalesi

Başbakan çıkmış, Adalet Bakanlığı’nı arıyor, diyor ki ‘Aydın Doğan, hapis cezası alması lazım, git hâkimleri ayarla, Yargıtay’ı ayarla, yüksek hâkimlere talimat ver, Aydın Doğan ceza alsın diyor’. Bir ülkenin Başbakanı, doğrudan doğruya hâkimlere tavassul edecek kadar kendisini aşağı seviyelere çekmiş. Bu konuşmaya yalan demedi. ‘Ne varmış canım’ dedi. Ne yok ki bunda. Sen bir Başbakan olarak, bir insanın mahkeme önünde cezalandırılması için tavassul ediyorsun. Neyin olduğunu söyleyeyim ben sana yargıya müdahale etmek suçunun ta kendisi var. Türk Ceza Kanunu 177. Madde. Veriyoruz şimdi Meclis soruşturma önergesini, mahkemeyle uğraşmanın hesabını verecek. Arkasından Milgem ihalesi ile ilgili bir işadamını arıyor telefonla, Kalkavan’a diyor ki  ‘Git o ihaleye’. İtiraz makamı kendisi. ‘Bana itiraz et’ diyor, kodluyor Ankara, Giresun, Bursa diye telefonda anlasın diye. Git oraya, itiraz et sonra telefon ediyor diyor ki ‘En yüksek teklifi sen vermişsin teklifini biraz aşağı çek’. İhalede teklifler gizlidir. İhalede verilen teklifi açıklamak suçtur.

Hepimiz biliriz bizim milletimizin gönlü geniştir. Şunu biliriz ki, kefenin cebi yok. Öbür dünyaya bu dünyada neyi kazanırsan kazan ister alın teriyle ister hırsızlıkla yolsuzlukla neyi kazanırsan kazan öbür dünyaya götürme şansın yok. Ama bu kazandığını da bu dünyada yeme fırsatı da bulamayacaksın çünkü 30 Mart geliyor, inşallah bu millet bunun hesabını senden soracak.

“Belediye Başkanı olmak için birinci şart, emin kişi olacaksın”

Biz Türkiye’nin her yerinden Belediye Başkanlarımızla yola çıktık. Belediye yönetiminin eski adı Şehremanetiydi. Şehir emaneti, şehrin emanet edildiği yer. Ne güzel bir laf, emin olmak, güvenmek, itimat etmek ile ilgili bir şey. Belediye Başkanlarını da şehremini derlerdi. Şehrin emin olunan kişisi. Kendisine inanılan, güvenilen kişi. Beyt-ul mal kendisine emanet edilebilir, eli uzun değildir, milletin cebinde, kazancında gözü yoktur. Milletin malını millet için kullanır, millet için harcar. Milletin malıyla zenginleşmenin derdinde olmaz, milleti zenginleştirmenin derdinde olur. İşte onun için şehrin emin kişisine şehri emanet ederlerdi. O yüzden Belediye Başkanı olmak için birinci şart, emin kişi olacaksın, güvenilir kişi olacaksın, millet ize inanacak, eliniz uzun olmayacak, gözünüz haramda olmayacak.

“İkinci şart, aynı zamanda mümin kişi olacaksınız”

 

İkinci şart emin kişi olmak yetmez, aynı zamanda mümin kişi olacaksınız, yani inanacaksınız. Neye inanacaksınız? Hakka inanacaksınız, adalete inanacaksınız, insana inanacaksınız. Sizi oraya getiren vatandaşa inanacaksınız. Şehrin hemşehrilerine inanacaksınız, gücünüze inanacaksınız. Kendi kaynaklarınızla yeniden bir şehri zenginleştirebileceğinize inanacaksınız. Sokaklarda, caddelerde sevgiyle inançla bir şehri imar edebileceğinize inanacaksınız. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, sizlere emin ve mümin kişileri çıkardık karşınıza. Sungur Turan başta olmak üzere bütün Belediye Başkan Adaylarımız ile milletimizin önüne çıkıyoruz. Alnımız ak. Biliyoruz ki Türkiye bir değişime hazırlanıyor. Tohum çatladı, toprak yarıldı, yeni bir gün başlıyor, 30 Mart’tan sonra Türkiye’nin kaderi değişecek. O yeni dönemde Türkiye’nin imara ihtiyacı var. Türkiye’nin toparlanmaya ihtiyacı var. Türkiye’nin bayındırlığa ihtiyacı var, hizmete ihtiyacı var, insanın da imar olmaya ihtiyacı var. Kentlerin de imar olmaya ihtiyacı var.

Türkiye’yi bölen iktidarın tahribatını gidermeye ihtiyaç var, kardeşliği tesis etmeye ihtiyaç var, sosyal adaleti tesis etmeye ihtiyaç var, bunların hepsini hep beraber yapacağız. Son olarak burada bu büyük tahribatı gidermek için herkese görev düşüyor. Vatandaş sandıkta yerine gidecek görevini yerine getirecek, hiç şüphe duymuyorum.”

Bülent Tezcan’ın konuşmasının ardından Tevfikbey Caddesindeki yeni Chp seçim bürosunun açılışı yapıldı. BETÜL SÖNMEZER



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. İSTANBUL – SN VEKİLLER,BIRAKIN BİLECİK;İ BAKIN İL BŞK NI %50 Yİ ALDIK DİYOR SİZ GİDİN İSTANBUL A ASIL ÖNEM VE KURTULUŞ ORADA

    Cevapla