TSE, Bilecik’te İşbirliği Protokolleri İmzaladı

Bilecik Ticaret ve Sanayi Odası’nda Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından organize edilen işbirliği protokolleri imza töreni ve TSE Belgeli Firmalara plaket takdim töreni düzenlendi. Düzenlenen toplantının açılış konuşması Bilecik Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Fevzi Uzun tarafından yapıldı. Uzun konuşmasında, “Bilecik Ticaret ve Sanayi Odası olarak standardizasyon ve standartlara uyum konusuna büyük önem vermekteyiz. Bunu neden mi söylüyoruz? Bilecik Ticaret ve Sanayi Odası TSE, KALDER ve TOBB işbirliği ile yürütülen akreditasyon sürecinde 365 oda içerisinde akredite edilmiş 131 oda arasında yer almaktadır. Yani Bilecik TSO üyelerine, standartlara uygun 5 yıldızlı hizmet sunmaktadır.

Sanayi ve ticaretin gelişimini hızlı şekilde sağlamasında; ilgili alandaki standardizasyon büyük önem taşımaktadır. Fakat standartlar da tek başına yeterli değildir. Bakınız 2013 yılı itibariyle Bilecik, TR41 olarak bilinen Bursa-Eskişehir-Bilecik bölgesinde marka oluşturma, patent ve faydalı model meydana getirmede maalesef son sıradadır. Artık bizim marka, patent ve lisans konusunda öncü olmamız gerekir. Tüccarın, sanayicinin en önemli görevlerinden biri budur.

Bunu gerçekleştirmek için ucuz, fason üretim yapmak yerine, kendi standartlarını yine kendisinin belirlediği dünya ülkelerinin benimseyeceği ürünlere ağırlık verilmesi, kısacası üretim biçimini ve teknolojimizi standart haline getirmemiz gerekiyor.

Sanayicimizin giderek rekabetçi olmasında en büyük unsurlardan biri de bu ölçü tekniklerine vakıf olmak ve bunları usulünce yapabilmektir. Usulün yanında olmazsa olmaz olan kalibrasyon da bizim için çok gereklidir. Nitekim TSE ile odamız arasında imzalanan “Kalibrasyon İşbirliği Protokolü” ile TSE’den alınacak kalibrasyon ve eğitim hizmetleri, %30 ile %40 arasında değişen oranlarda indirim sağlanmış olacaktır.

Bu protokolün hayata geçmesinde önemli katkıları bulunan Türk Standartları Enstitüsü olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.” dedi.

Uzun’un ardından konuşan TSE Başkanı Hulusi Şentürk ise, “Türkiye 1980’den itibaren çok ciddi bir değişim ve dönüşüm içerisinde. Aslında bu Türkiye’nin dönüşümü küresel dünyanın dönüşümüyle paralel olarak gidiyor. Bugün adına standartlar dediğimiz ya da belgelendirme dediğimiz bu konularda dünyada enteresan bir gelişme var. Türkiye bu gelişmeyi çok geç fark etti. Öncelikle onu ifade etmek istiyorum. Biz iş dünyamızda, ‘Hadi aslanlarım, hadi Anadolu’nun Kaplanları gösterin şu dünya pazarlarına ülkemizin gücünü’ derken bu insanların bu mücadeleyi verirken en çok ihtiyaç duyacakları bir konuyu ihmal etmişiz, o da standardizasyon ve bunun değerlendirilmesi. Çünkü küresel dünyada pazarlara girmenin olmazsa olmaz şartı standartlar ve belgelerdir. Bu konuda gerekli altyapıyı kuramadığımız takdirde sürekli fason üretim yapmaya sürekli marka sahibi olan kuruluşların tedarikçisi olarak kalmaya mahkumsunuz. Biraz büyümeye kalktığınızda ise yine standartlar ve uygunun değerlendirmenin teknik engel olma fonksiyonu devreye sokularak sizler bir anda kenara itilebiliyorsunuz. Bu konuda Türkiye’de belli bir bilinç seviyesi oluşturabilmek için 1 yılı aşkındır ciddi bir gayretimiz var ve inşallah Kasım ayında da bir ilki gerçekleştireceğiz ve İstanbul’da ‘Standartların Küresel Ekonomiye Etkileri’ konulu uluslararası bir çalıştay yapacağız. Bu sempozyumun akabinde de bölge bölge ve sektör sektör inşallah dalga dalga bunu Türkiye’ye yaymaya çalışacağız.

Bir ürün ürettiniz, örneğin Bilecik mermeriyle ünlü. Doğal malzemelerin belli bir radyasyon bulundurma oranı vardır ve Türk mermeri ve graniti dünyada radyasyon düzeyi en düşük doğal madendir. Eğer bir standart belirlenirken mermer ve granitin kullanılacağı bir standart belirlenirken radyasyon oranını Bilecik mermerlerinin bulundurduğu radyasyon oranı seviyesinde belirlenmesini sağlarsanız bir anda rakiplerinizi saf dışı ediyorsunuz. Aksine radyasyon oranı dikkate alınmadan belirlenecek bir standart karşısında da bütün rekabet gücünüzü kaybediyorsunuz. Ne yazık ki bu günümüz dünyasında kıyasıya savaşın verildiği bir ortam. Çay standardı yayınlanıyor. Ama Seylan çayının kimyasal özellikleri baz alınarak. Bir çayın da içerisindeki kimyasal malzemeler hem topraktan hem iklimden etkileniyor. Dolayısıyla Seylan çayının kimyevi özelliklerini siz Rize’nin çayında bulamazsınız. Seylan çayına göre standardın belirlenmesiyle beraber Rize çayı pazara giremez hale geliyor. Bu yüzden gelişmiş ülkeler adına bugün açıkça standart savaşı adını verdikleri bir mücadeleyi sürdürüyorlar. Başta Amerika, İngiltere, Fransa ve Almanya olmak üzere şimdi buna Rusya ve Çin de katıldı. Çin geçtiğimiz ay katıldı bu yarışa. Dünya standartlarını belirleme savaşı. Bu savaşı verirken kendi ülkelerinin özelliklerindeki ürünlerin standartlarını dünyanın standardı haline getirmeye çalışıyorlar. Bunu yaptıkça da bizim gibi ülkelerin pazardaki rekabet gücünü ortadan kaldırıyorlar. Çok zorlandıkları noktada farklı yönetim sistem belgelendirmelerini devreye soktu.

Başta Ikea olmak üzere dünyadaki büyük pazarlama ve dağıtım kanalları orman ürünlerinden elde edilen ürünlerin dağıtım kanallarına girebilmesi için fsc denilen sürdürülebilir orman yönetim sistemine sahip ormanlardan elde edilmiş ağaç ürünü olmasını şart koşuyor. Yasal bir zorunluluk yok ama pazarın talebi bu. Ya bu alana girmeyeceksiniz, o zaman zaten pazarda mesameniz okunmaz. Fsc almanın bir zorunluluğu var mı? Var. Yıllık 20 bin doların üzerinde bir bedel ödemeniz gerekiyor ve her yıl ödemeniz gerekiyor. Tabi Türkiye’de Orman Genel Müdürlüğü bu işe girmek durumunda oluyor. Birkaç işletmesi de bu belgeyi aldı. Biz Orman Genel Müdürlüğü’ne bir teklifte bulunduk. ‘Pazarın büyüklüğünün farkındaysanız eğer gelin boşuna Türkiye’yi soydurmayalım beraber biz bunun standardını yayınlayalım ve belgelendirmesini yapalım.’ dedik. Kriterleri yayınladık ve şimdi bunun uluslararası geçerliliğini yapıyoruz. Ancak çok basit bir rakam vereceğim. Sadece Orman Genel Müdürlüğü bünyesinde Türkiye’de bin 100 tane işletme var. Yani sadece Orman Genel Müdürlüğü İşletmeleri her sene 22 milyon doların üzerindeki parayı bu belge için ödeyecekti. Özel işletmeler hariç. Şimdi bu belge Türkiye’de kalıyor ve bu bahsettiğimiz rakamların onda biri kadar bir fiyatla hallediyoruz. Her alanda hızlı bir biçimde yayılıyor. Bunu modern sömürü olarak isimlendirebilirsiniz. Bence bir kısmı gerçektende modern sömürmeye giriyor ama büyük bir bölümü ticarette teknik engel. Sizin maliyetlerinizi yükselterek o ülke pazarlarına girişiniz engellenmeye çalışılıyor. Ama bu Türk Standartları Enstitüsü’nün laboratuar kurmasıyla, bu belgeleri kendisinin vermeye başlamasıyla bizim bu savaşı kazanmamız mümkün değil. Çünkü öncelikle suyun başını tutmamız gerekiyor. Suyun başı da standartların kendisinin hazırlanma süreci. O sürece müdahil olmalıyız. Burada komiteler var. Bu komiteler bunlar tartışılıyor ediliyor karara bağlanıyor. İSO’da 5 binin üzerinde komite vardır. Bu komitelerin tamamında bahsettiğim büyük ülkelerin üyeleri vardır ama üye olmak yetmiyor. Etkin olmak istiyorsanız ya komite başkanlığı ya da sekretaryasını almanız lazım bu komitenin. Amerika başta olmak üzere Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerin her biri 400 ila 600 arası komitede başkan ya da sekreterliği ele almış durumdalar. Komitelerin %80’i bu 5 ülkenin kontrolünde. Peki, Türkiye kaç komitede etkin? Sadece 5 komitede. 5 bin komite nerede 5 komite nerede? O zaman diyeceksiniz ki ‘TSE uyuyor mu niye gitmiyor komiteye?’ TSE’nin gitmesi değil sizin gitmeniz lazım. Bu komitelere sektör temsilcilerinin gitmesi gerekiyor.

Marka, önce standartlara göre üretimi gerektirir arkasından standartlar üstüne çıkmanızı gerektirir. Standartlar üstüne çıktığınızın da tarafsız bir kuruluş tarafından onayını gerektirir. Yani işletme standartlarına geçişi işletme standardı üzerinden de onayı gerektirir. Türkiye’de işletme standartlarını daha geçemedik. Türkiye’de bir tane işletme gösteremezsiniz ki bana, kendi standartları olsun. Toyota diyorsunuz Toyota standartları var. Dünyadaki büyük markalara bakın hepsinin kendine özel standartları var. Türkiye’de yok. Dolayısıyla bu kültürü edinmemiz gerekiyor. Dünyanın en kaliteli mermerlerine sahip olan ülkeyiz. Özellikle mermer rengi itibariyle de dünyanın en zengin kaynaklarına sahibiz ama mermer labarotuarına sahip olmayan tek ülke de biziz. Türkiye dünyanın en büyük mermer ihracatçılarındandır ama mermer laboratuarı yoktur. Yapamıyorsanız bari gelin beraber yapalım. Öbür türlü Çinli tomruğu alır senden gider Çin’de keser, biçer, cilalar, belgelendirir Avrupa’ya satar. Şu an öyle oluyor. Tüm sektörlerimizde bu geçerli. Bunun için işbirliği şart. Bunun için birbirimizi anlamaya ihtiyacımız var. Tabi bunun içinde üniversitelere ihtiyacımız var.

Türk Standartları Enstitüsü, sanayiciler ve üniversite. Bu 3 ayağı da mutlaka sıkı bir biçimde bir araya getirmeliyiz. Siz bizi yönlendirmelisiniz, biz sizi yönlendirmeliyiz ve burada ihtiyaç duyduğumuz bilgiyi de üniversitelerimizin bize öğretmesi lazım. Çin’de Standardizasyon Mühendisliği diye fakülte kuruldu 4 bin talebesi var. Makine mühendisliği, elektrik mühendisliği, standardizasyon mühendisliği. Türkiye’de standardizasyon üniversitesi dediğinizde ‘Ne diyor?’ diye insanın yüzüne bakarlar. Çin niye 4 bin tane öğrenciye Standardizasyon Mühendisliği fakültesini açıyor? Çünkü Çin küresel ekonomik rekabette güçlü olarak yer almak istiyor.

Milyonlarca patent üretsek neye yarar? Bu patentler standartlara indirilmediği sürece o patentlerdeki teknoloji standartlar tarafından kabul edilen teknoloji olmadığı sürece sadece pul koleksiyonu yapar gibi patent koleksiyonu yaparız. Oysa Amerika’sı, Almanya’sı, İngiltere’si ve şimdi birde Çin katıldı. Adam patente sahip olduktan sonra hemen o teknolojiyi standarda yedirmeye çalışıyor. Standardı yedirdiği anda da o patenti zaten tüm dünya teknolojilerini kendisine bağlamış oluyor. O patenti kullanmak zorunda. Standart onu gerektiriyor. Patent hakkı da bu kuruluşta.

Bütün derdim kafalarda bir tane soru işareti bırakabilmek. Eğer bu konuda devamı merak ediyorsanız mutlaka başta bölge koordinatörümüz Mustafa Karaman olmak üzere arkadaşlarımızla temasa geçin. Eğer bilgilendirme toplantısı yapmamızı istiyorsanız hangi oda olursa olsun arkadaşlarımız emrinizdedir. Gelir size saatlerce anlatırlar. Eğer hangi konuda ücretsiz danışmanlık ihtiyacınız varsa özellikle sanayiciler için söylüyorum. ‘Ben şu üretimi yapacağım. Bununla ilgili hangi belgeleri almam lazım, standartlarla ilgili ne yapmam lazım?’ diye arkadaşlarımız emrinizdedir.

TSE milli bir kuruluş. Kuruluşumuzun 3 tane temel amacı var. 1-İhtiyaç olan standartları hazır hale getirmek. 2-Tüketicinin güvenli ürün ve hizmetlere kavuşmasını sağlamak. 3-Sanayicinin ihtiyaç duyduğu tez ve belgelendirme hizmetlerini vermek bu sayede Türkiye’de kalite alt yapısını yükseltmek. Siz talep edeceksiniz biz gelip anlatacağız. Siz talep ederken patron olarak talep edeceksiniz bizse hizmetkar kuruluş olarak gelip size bildiklerimizi anlatacağız. Çok iyi bir makine mühendisi olabilir ama onunla ilgili standartları bilmiyorsa bu çocuğumuza da yazık ülkemize de yazık. Bilgi her şeyin temeliyse madem o zaman bildiklerimizi birbirimizle paylaşmamız gerekiyor. Aksi takdirde biz taşeron kalmaya mahkumuz. Hiçbir zaman kendi ürünümüzü üreten ülke olamayacağız. Olmaya kalktığımızda çok kısa zamanda standart saf dışı haline getirileceksiniz. Hemen kenara itileceksiniz.

Hepiniz TSE’yi tek el zannediyorsunuz. Özelikle sanayiciler. 2 milyar euro dedik ya TSE’nin toplam geliri 85 milyon euro. 2 milyarın %4,5i ediyor. Nasıl tek elsem, pazarın %95, 5 Avrupalıların elinde %4,5i benim elimde ve siz beni pazar zannediyorsunuz. Ben tek el değilim. Tek el olanlar Avrupa kuruluşları. Onlara karşı da bizim kendi markalarımızı çıkarmamız gerekiyor. Bu markanın TSE olması gibi bir talebimiz yok. Yerli marka olsun.”

Konuşmaların ardından Bilecik Belediye Başkanlığı ile TSE arasında “Asansörlerin Yıllık Kontrolü İşbirliği” protokolü ve “Asansör İşletme Ruhsatı Verilmesi Aşamasında İşbirliği”, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi ile TSE arasında “İşbirliği” protokolü, Bilecik Ticaret ve Sanayi Odası ile TSE arasında “Kalibrasyon İşbirliği” protokolü, Bozüyük Ticaret ve Sanayi Odası ile TSE arasında “Kalibrasyon İşbirliği” protokolü imzalandı. TSE’den belgeleri firmalara plaket takdim edildi. Ayrıca Bilecik Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Fevzi Uzun, TSE Başkanı Hulusi Şentürk’e üzerinde Osmanlı Arması bulunan bir tablo hediye etti. ZEYNEP KILBAHRİ



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir