TÜRK MEMURU KANDIRILDI

 

                Programın açılış konuşmasını yapan Türkiye Kamu-Sen Bilecik İl Temsilcisi Sadık Taş, “Burada farklı bir konuşma yapmak isterdim ama çok yakında yine şehitler verdik. Acımız çok büyük, öfkemiz çığ gibi… Acımızı anlatmaya kelimeler yetmiyor. Ama devletimizin bekası, milletimizin birliği için gözyaşlarımızı içimize akıtıyor, acımızı içimize gömüyoruz. Her şeye rağmen dik duracağız, birlik ve beraberliğimizi bozmayacağız, metanetimizi koruyacağız. Öncelikle terörü, teröristi, destekçilerini ve milletimizin yaşama hakkı gasp edilirken susanları nefretle lanetliyor ancak terör belasının bu boyutlara gelmesinde etkili olan olayları da görmezden gelemeyiz.

                Terör sorununu, Kürk sorunu olarak tanımlanmasıyla başlayan açılım safsatasıyla devam eden süreçte Türk Hukuk Tarihi’ne kara bir leke olarak geçen Habur olayı, yapılan hataların üzerine adeta tüy gibi bitti.

                Türkiye Kamu-Sen’in bir yandan emeğimizi, alın terimizi ve hakkımızı arama mücadelesi verirken diğer yandan milli bir sendika olmanın sorumluluğuyla Türk milletinin milli ve manevi değerline sahip çıkıyoruz. Sivil toplum örgütlerinin teslim olduğu, sessizliğe büründüğü bir dönemde sesini yükseltebilen, ‘haksızlığa karşı susan dilsiz şeytandır’ anlayışıyla hareket eden, destansı bir mücadele veren tek kuruluş Türkiye Kamu-Sen’dir.” dedi.

                “12 Eylül 2010 yılında yapılan anayasa değişikliği ile Türk memuru kandırıldı, aldatıldı. ‘Size alnınızın terinin hakkını daha çok vereceğiz, daha fazla demokrasi ve insan hakları…’ dediler ama bizi kandırdılar” diyen Türk Büro-Sen Genel Başkanı Fahri Yokuş, devamında “Büyük Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşunun gerçekleştirildiği, bize göre, büyük Türk milletine göre kutsal topraklar olarak saydığımız Bilecik’teyiz.

                Ne acıdır ki içimize fitne, fesat sokuyorlar. Bin yıldır beraber yaşadığımız bu topraklarda bizi birbirimize düşürüyorlar. Mezhebi, meşrebi ne olursa olsun, alt kimliği ne olursa olsun, bu topraklarda yaşayan her insan, et ile kemik gibi birbirine kaynaşmış; bir millet olmuş, bir devlet olmuş. Sonsuza kadar da böyle olmak zorunda. Başka türlü yükselmemiz, yücelmemiz, huzur içinde yaşamamız mümkün değildir. Allah aşkına tarihten hiç mi ders almıyorlar. Eğer siz etnik ayrımları taşırsanız, farklılıkları birbirine düşman ederseniz; o ülkede huzur bulamazsınız. Onun için herkes ama herkes buna dikkat etmek zorundadır. Önce ülkeyi yönetenler, yönetime talip olanlar, sivil toplum örgütleri velhasıl 75 milyon insan bir nevi Türk olarak düşünmediği sürece hedefe varmamız elbette mümkün değildir.

                Biz yıllar boyu yasamız olmadan, muhatap bulamadan, memurun emeğini alın terini talep etmeye devam ettik. Hepinizin hatırladığı gibi 1992 yılında kurduğumuz sendikaların yasası yoktu. 1995’te bir kısmi anayasa değişikliği yapılmış, memurların sendika kurma hakkı ilk defa anayasaya girmiş idi. Ancak hepiniz biliyorsunuz ki anayasa ile verilen bir hakkın yasa ile düzenlenmesi gerekir ki hayata geçebilsin. Biz 6 yıl boyu anayasadaki hakkımızın yasal düzenlemesi için mücadele verdik. Yine hepiniz hatırlayacağınız gibi nihayet 2001 yılında 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendika Yasası çıkmış ve ondan sonra da toplu görüşme masasına ilk defa katılmışız.

                O  günden bu yana 11 defa o masaya gittik. 11 defa o masada sizlerin hakkını hukukunu geliştirmeye gayret ettik. Elbette belli kazanımlar da elde ettik ama hepimiz biliyoruz ki grev hakkı olmadan, tam teşekküllü toplu sözleşme hakkı olmadan masaya gitmenin, masada çok etkili olmanın mümkün olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. “ diye konuştu.

 



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir