TÜRK MUTFAĞI SEMPOZYUMU BAŞLADI

Normal
0
21

false
false
false

MicrosoftInternetExplorer4

/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:”Normal Tablo”;
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-parent:””;
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin:0cm;
mso-para-margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:10.0pt;
font-family:”Times New Roman”;
mso-ansi-language:#0400;
mso-fareast-language:#0400;
mso-bidi-language:#0400;}

Açılış konuşmasını yapan Sakarya Üniversitesi’nden Doç. Dr. Arif Bilgin: ““Sempozyumun gerçekleşmesinde emeği geçen Bilecik Belediyesi ve Yemek Sanayicileri ve İşadamları Derneğine teşekkür ediyorum. Bu sempozyumu yapmaktaki amacımız mutfak tarihine ilişkin çok farklı disiplinlerden araştırmacıları dinlemektir. Türkiye’de yemek ve mutfak tarihi çalışmalarının geçmişini yüzyılın ortalarına kadar götürmek mümkündür. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yemek ve mutfak tarihi araştırmaları iktisat tarihçileri tarafından başlatıldı. Ömer Lütfi Barkan’ı bu bağlamda anmak durumundayız. Barkan’ın özellikle saray mutfak muhasebelerini yayınlamasıyla ilk mutfak tarihi çalışmaları başlamış oldu. Bununla birlikte Turgut Kut ve Günay Kut gibi araştırmacıların çalışmaları yeni bir soluk getirdi. 90’lı yıllardan itibaren arşiv kaynaklı mutfak tarihi çalışmaları ortaya çıkmaya başladı. Bu sevindirici bir durumdur. Ama sınırının genişlemesi gerekmektedir. Saray merkezli çalışmalara devam etmeliyiz. Çünkü yapacak çok şey var. Artık elimizdeki arşiv malzemesi saray mutfağının dışına çıkmaya da imkan vermektedir. Kaynaklarımızı çeşitlendirmemiz gerekiyor. Ahgam Defterleri, Herekeler, Kadı sicilleri ve mahkeme kayıtları halkın beslenmesine dair detaylı kayıtlar içermektedir. Bunlara bakarak araştırmanın sınırlarını genişletebiliriz. Bu sempozyum 2. sempozyum için zemin hazırlayacaktır. Eksiklerimizi tamamlamamıza vesile olacaktır.” dedi.

 

Bilecik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Azmi Özcan:  “Bizim kültürümüzün bugüne intikal eden özdeyişleri bu sempozyumun başlangıcına kaynaklık etti. Bu sempozyumun hazırlanışında en büyük emek Türkiye’deki önemli uzmanlar az önce konuşmasını yapan Arif Bilgin ve çalışma arkadaşlarıdır. Böyle bir program için kısa sayılabilecek kısa bir süre içerisinde çok disiplinli bir çalışmayla bu programı hazırladılar. Hem mideye hem de beyne ziyafet olacak.

İnsanın başına ne gelirse ağzından giren ve ağzından çıkanla gelir demiş atalarımız. Yani yediğimiz içtiğimiz ve konuştuğumuz… Bunlara çok dikkat etmemiz lazım.

Burada kastettiğimiz sadece yemek listesi ve çeşitleri değil ve bir medeniyetin göstergesi olarak bir kültürün aktarımı olarak yemek etrafında şekillenen bir dünya haritasıdır. Sofra kültürü ve yemek adamı kayboldu, ayakta kalabilen sadece fast-food yiyecekleri oldu. Halbuki biz dünyada en zengin yemek çeşidine sahip bir milletiz. Eskiden örf adet sofra başlarında aktarılırdı. Artık aynı ailenin fertleri birbirini görmeden yemek yiyebiliyor. Tam da modernimin istediği budur. Kimsenin kimseye minnetinin olmadığı, ama herkesin muazzam derecede tüketim kabiliyetinin geliştiği bir dünya. İnsanı başkalarından ayıran temel değerlerden birisi paylaşma ögesidir. İnsanoğlunun yaşadığı sıkıntıların nedeni paylaşmayı unutmuş olmamızdır. Türklerdeki yemek kültürü aynı zamanda gelecek nesillere paylaşmayı öğretiyor. Aynı zamanda şükretmeyi ve sabretmeyi öğretiyor. Eskiden büyük gelmeden sofraya başlanmazdı.

Bu iki gün içerisinde uzmanlarımız kaybedilen yemek çeşitlerini ve kaybedilen ama kaybedilmemesi gereken kültürü anlatmaya çalışacaklar.” dedi.

 

Oturum başkanı Bilecik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Harun Tunçel eşliğinde yapılan bilgilendirme konuşmasında ilk olarak söz alan Trakya Üniversitesinden Doç. Dr. Kemalettin Kuzucu: gazete reklamlarına göre Osmanlı’nın son asrında beslenme kültürü” hakkında konuşma yaptı.

    
     -''YENİ KİMLİĞİN OLUŞMASINDA YAZILI MEDYANIN KATKISI VAR''-
    
     Trakya Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Kemalettin Kuzucu, ''Gazete Reklamlarına Göre Osmanlı'nın Son Asrında Beslenme Kültürü'' adlı konuşmasında, Avrupa'da başlayan daha sonra 18. ve 19. yüzyılda Osmanlı Devletinde etkili olan gıda maddelerindeki yolsuzluk haberlerinin, reklamlarla okuyucuya duyurulduğunu belirtti.
     Bugünkü reklam anlayışının yanında Osmanlı reklamlarının son derece sönük, fakir ve masum olduğunu anlatan Doç. Dr. Kuzucu, ''İkinci Meşrutiyet dönemine kadar reklamlar görsel kimlik açısından fakirdir. Bununla birlikte Osmanlı İmparatorluğu çöküşe sürüklenirken, tüketim toplumu yaratılması tuzağından kurtulamamış, bilhassa batıdan dayatılan ürünlerden kendisini soyutlayamamıştır. Oluşan yeni kimliğin oluşmasında yazılı medyanın kısmen de olsa katkısı bulunuyor'' dedi.
     İki gün devam edecek ve tanınmış ustaların hazırladığı menülerin sergileneceği sempozyumda, ''Reklam ve Fuarlarda Osmanlı Mutfağı, Yemeğin Yolculuğu ve Yolculuk Yemekleri, Osmanlı Coğrafyasında Ortak Tatlar ve Farklılıklar, Osmanlı Yemek Kültürü ve İktidarın Yansıması Olarak Yemek, Osmanlı Mutfağı, Osmanlı Saray Mutfak Teşkilatı, İsletmeler ve Hizmet Grupları, Mutfak Araç-Gereçleri, Osmanlı Kentlerinde Gıda Üretimi ve Satısı, Saray Ziyafetleri Beslenme Alışkanlıkları-Su'' konuları ele alınacak.