VALİ NAYİR: “BİZLER İDARE OLARAK, VALİLİK OLARAK EĞİTİM HİZMETLERİNİN BAŞARISINI ÇOK ÖNEMSİYORUZ”

Bilecik Bilim Sanat Merkezi Toplantı Salonu'nda seminerin kapanış programında konuşan Vali Nayir; “Yaşadığımız coğrafya her yönüyle güçlü olmamızı gerektiren bir coğrafya. Aksi takdirde günümüzde huzur bulmamız ve geleceğimize de huzurla bakmamız, güvenle bakmamız çok zor olan bir coğrafyada yaşıyoruz.” dedi.

Bu güçlü olmanın yegane yolunun da eğitilmiş fertlere, iyi eğitilmiş insanlara, iyi eğitilmiş gençliğe sahip olabilmek olduğunu ifade eden Nayir sözlerine şöyle devam etti:

“Güçlü olmanın yegane yolu eğitilmiş fertlere, iyi eğitilmiş insanlara, iyi eğitilmiş gençliğe sahip olabilmek”

“Biz hizmet içi eğitim olarak değerlendirdiğimiz bu 5 günlük programın son gününde sizlerle birlikte olmak, haftanın da son günü belki yorgunluklarınızın en çok çıktığı zaman ama kısaca bir şeyleri paylaşmak, en azından sizlerin şevkinden şevk almak için birlikte olmak teklifini Milli Eğitim Müdürlüğümüzün okul müdürlerimizle birlikte olur musunuz? teklifini severek kabul etmiş oldum. Yaşadığımız coğrafya her yönüyle güçlü olmamızı gerektiren bir coğrafya. Aksi takdirde günümüzde huzur bulmamız ve geleceğimize de huzurla bakmamız, güvenle bakmamız çok zor olan bir coğrafyada yaşıyoruz. Bu güçlü olmanın da yegane yolu eğitilmiş fertlere, iyi eğitilmiş insanlara, iyi eğitilmiş gençliğe sahip olabilmek. Bu husus sizlerin omuzlarındaki yükü ağırlaştırıyor. Kamu hizmeti dediğimiz alana baktığımızda Emniyet Asayiş Hizmetleri, Sağlık Hizmetleri, Eğitim Hizmetleri, Kültür Hizmetleri, Spor Hizmetleri tarım, sanayi gibi ekonomik yönleri olan bir sürü hizmeti saymamız mümkün. Bunlarla birlikte kamu yararını oluşturmaya çalışıyoruz.

Üretilen hizmetler içerisinde takdir edersiniz ki eğitim hizmetimizin sayılı bir yeri var. Hiçbir hizmeti eğitim hizmetinin üzerinde görmemiz mümkün değil, hiçbir hizmeti eğitim hizmetinin dışında görmemiz mümkün değil. Eğer iyi bir sağlık hizmeti diyorsak yine iyi bir eğitime ihtiyacımız var. Sanayi de belli yerleri hedeflemişsek yine eğitime ihtiyacımız var. Kültürümüzde bir eksiklik görüyorsak yine eğitime ihtiyacımız var. Sporumuzu geliştirmek istiyorsak yine o konunun eğitimine genel manada eğitime ihtiyacımız var.

“Eğitimcilerin kendisini başarıya endekslemesi lazım”

Diğer kamu hizmetleri içerisindeki bu farkın yanında sizlere yüklenen 2. bir görevde yöneticilik görevi. Hem eğitim gibi ağır bir konunun elemanlarısınız hem de eğitim gibi bir konunun yöneticileri pozisyonundasınız. Dolayısıyla mesuliyetiniz biraz daha artmış oluyor. Yönetici olmanın getirdiği farklı sorumluluklarda var. Yeni arkadaşlarımız bunları tadacaklar, eski arkadaşlarımızda bunları yaşayarak günümüze kadar getiriyorlar. Dolayısıyla yalnızca şahsi başarılarınız değil yönetici olarak kurumsal başarılarınızdan da sorgulanacaksınız veya kurumsal başarılarınızın da sorumluluğunu hissedeceksiniz.  Önemli görevler sorumluluk yanında aynı zamanda bir tatmin duygusunu da bir mutluluk duygusunu da beraberinde getirir olaya tek boyutlu bakmamak lazım. Sizler bir taraftan bu işin sorumluluğunu taşırken öbür taraftan da böyle önemli bir görevi yapan kişiler olarak kadir şinas milletimizin takdirleriyle hayata bakışınız hatta meslek hayatından sonraki hissettiklerinize, öğrencilerinize belki kimsenin sahip olacağı, kimsenin erişemeyeceği farklı tatmin duygularına, farklı mutluluk duygularına da ulaşacaksınız. Biraz önce söylediğim gibi eğitim başarılması gereken en önemli işlerimizden biri. Başarıya da mahkumuz, eğitimdeki başarısızlığımızı telafi edecek, onun yerine koyacağımız başka bir hususumuz da yok. Biz eğitimi başaramadık ama bizim şuyumuz, şu zenginliğimiz var, bileceğimiz bir husus yok. Biz bunu mutlaka başarmak zorundayız. İkame herhangi bir hususu bunun yerine koymamız mümkün değil. Telafisi ya yok veya çok güç olan bir husus. Onun için bütün eğitimcilerin kendisini başarıya endekslemesi lazım, şahsi faaliyetlerini değil eğitim faaliyetlerindeki hedeflerini bu açıdan bakarak değerlendirmeleri lazım. Başarmaya mahkumuz, başarısızlığın bir alternatifi, onun yerine koyacağımız herhangi bir şeyimiz yok diye düşünmemiz lazım. Eğitim hadisesinin ilgilendiği eğitim hadisesi içindeki gruplara baktığımızda öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz, velilerimiz gibi çok farklı toplum kesimleriyle iç içe yürüyen bir hareket olarak görüyoruz. Dolayısıyla ya bir başarı bekliyorsak her bir gruba ayrı ayrı düşen konularında farkındasınız, farkında olmamız lazım. Öğretmenlerimize düşen sorumluluklar ayrı, öğrencilerimize düşen sorumluluklar ayrı, velilere, topluma düşen sorumluluklar ayrı. Eğitim yöneticileri olarak sizler bu 3 ayrı grubunda ihtiyaçlarını giderecek, 3 ayrı grubunda beklentilerini karşılayacak, 3 ayrı grubunda yönlendiricisi olacak şekilde hayatınızı, gayretinizi sarf etmeniz lazım. Tek başınıza yapabileceğiniz bir şey değil. Eğer bu 3 ayrı grubu hesaba almazsanız eğitimdeki başarıyı yakalamamız çok zor. Dolayısıyla bizim faaliyet alanımız içerisindeki faktörleri, bizlerin bir gözden geçirip bakması lazım.

 Yöneticilik ayrı bir husus. Bizde sağlıkta da milli eğitimde ayrı bir yönetici sınıf oluşturma gayreti içerisine girmemişiz. Zamanında eğitim yöneticiliği bölümleri vardı, lisans eğitimi veren bölümler vardı. Bizim doktorumuz hastanede başhekim olduğu zaman oranın idarecisi, yöneticisi pozisyonuna geliyor. Öğretmenimizde okulda müdür yardımcısı görevlerine geldiğinde yine yönetim görevlerini ifa etmeye çalışıyor. Aldığı eğitimle bunun ne derece alakası var farklı bir konu. Acaba değerlendirilmesi yapılsa hangisi daha uygun? Eğitime, yönetici olarak görevlendirdiğimiz kişilerin lisans düzeyindeki eğitimleri de farklı mı olmalı? Dünya genelinde baktığımızda farklı uygulamalar var. Bizde de bu bir dönem denendi, daha sonra bundan vazgeçildi. Şu anda eğitim yönetimi kısmı bildiğim kadarıyla bir yüksek lisans programı olarak kaldı. Belki daha profesyonel yöneticilerle bu işin yapılabileceği de düşünülmeli, tartışılmalı. Bu bizim buradaki grubumuzun görev alanına girmiyor ama ilgi alanımızda olduğu için bunu da paylaşmakla fayda var. Şunu demek istemiyorum, öğretimini, eğitimini eğitim yöneticili olarak tamamlamamış kişiler bunda başarılı olamaz diye bir iddiam kesinlikle yok ama eğitim formasyonunda yetişmiş birinin yöneticiliğe geçtiğinde de farklı bir alana girdiğinin farkında olması lazım. Belki bu tür eğitimler, bu tür hizmet içi eğitimler bu farklılığı ortaya koyacak, varsa bir eksiğimiz bunun tamamlanmasına yol açacak bir fırsattır değerlendirilmesi lazım.

“Ben faydalı buluyorum, önemli buluyorum bu tür çalışmaları”

Bu 5 günlük programımızda neler oldu diye bir bilgi notu istedim arkadaşlarımızdan. Gördüm ki o eksikliği tamamlamaya yönelik bir gayret, sizin rutin işlerinizin, rutin hayatınızın dışına çıkaracağınız bir alana giriyorsunuz, yönetim hizmetleri dalına giriyorsunuz. Orada mutlaka bilmediğimiz şeyler vardır. O bilgilerin tamamlanması başarılı bir öğretmen olarak yürüttüğünüz görevlerinizin yanına başarılı bir yöneticiliği nasıl ilave ederizin de bir hesabını yapmanız, bu konudaki varsa eksiklerimiz hep bir arada oturup, konuşup onları tartışmamız gerekiyor. Dolayısıyla programa hem uygulama içinden arkadaşlarımızı koymuşlar hem de akademisyen arkadaşlarımızı, dekanımızı, rektörümüzü de sizlere getirerek iyi bir yönetici de olması gereken hususlar, dikkat edilmesi gereken hususlarla ilgili paylaşımlarda bulunmuşsunuz. Ben faydalı buluyorum, önemli buluyorum bu tür çalışmaları. Omuzlarınızdaki yük ağır, başarılması gereken hedefler ağır. Dolayısıyla sizler günlük gelişmelerinde yeni hususlara mutlaka açık olmalısınız. Okulunuzdaki işler olarak, yönetim olarak, eğitim faaliyetleri olarak gelişmelerden haberdar olmalısınız. Bunun da en önemli yolu bu tür eğitim faaliyetleri daha da sıklaştırılarak yapılmasında, bir araya gelmenizde, kendi tecrübelerinizi paylaşmanızda büyük fayda var. Yapılan iş de budur.

“Bizim sizlerden beklentilerimiz büyük, bunu hissettirmeniz lazım”

İlin üst yönetici olarak bir yönetimde neler olması gerektiği konusunda sizlerle kısa bir paylaşımda bulunmak istiyorum. Eğitim kurum ve kuruluşlarımızın, okullarımızın yönetici olarak sizler kurum başındaki en üst yönetici de olsanız başarının yalnızca sizin başarınızla eşdeğer olmayacağını bilmeniz, bir ekip çalışması içerisine girmeniz gerekir. Onun için öncelikle bu ekibin kıymetini bilmeniz lazım. O ekibe kıymet verdiğinizi, değer verdiğinizi onlara hissettirmeniz lazım. Okul müdürlerimiz, kurum müdürlerimiz kıymet bilme yönündeki ifadelerinde çok cimri davranmamalıdırlar. Önce yönetim ekiplerini sonra oradaki eğitim faaliyeti içerisinde bulunan öğretmenlerimizi, öğrenci velilerimizi ve öğrencilerimizi kıymetlerinin bilindiği noktasında mutlaka açık fikirle onların yüzlerine bunu ifade ederek siz kıymetlisiniz. Bizim sizlerden beklentilerimiz büyük, bunu hissettirmeniz lazım. Eğer kıymet verilmiyor ifadesi onlar tarafından hissediliyorsa bu bizim başarımızda önemli bir eksiğe neden olacak. Halbuki bizim artılara ihtiyacımız var. Bizim kıymeti bilinen yardımcılarımız, kıymeti bilinen öğretmenlerimiz, kıymeti bilinen öğrencilerimiz, kıymeti bilinen velilerimiz duygularından hareketle hedeflerimize ulaşmada onların yüklenecekleri sorumluluk da çok önemli mesafeler kat edeceğimizi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir diğer husus yürüteceğiniz her faaliyette, hedef olarak koyduğunuz her hususta gerekçelerinizi önce kendinize iyi bir kabul ettirin. Ben şunu yapmak istiyorum. Hangi gerekçeyle bunu yapmak istiyorum? Sırf buranın idarecisi olarak şunu da yapalım değil. Şu gerekçelere binaen şu kamu yararına binaen bunu yapmak istiyorum. Bu gerekçeleriniz yalnızca size kalmasın. O gerekçeleri uygulayıcılarıyla birlikte paylaşın, onları da anlatın. O gerekçeler konusunda onları da inandırın yoksa yine başarıda sıkıntılarınız ortaya çıkıyor. Ben amirim, ben söyleyeceğim sizde yapacaksınız. Hayır, şu gerekçelerle bunu yapacağız. Bu gerekçelerde bir sıkıntınız varsa, buna sıra gelmedi önümüzdeki işimiz şu diyorsanız önce onu bir görüşelim, ona göre paylaşalım diye arkadaşlarımızın o konuda ketumiyet içerisinde olmadan herkesin paylaşabileceği, konuşacağı konular olarak şunu düşündüm, şu faaliyeti şu gerekçeyle birlikte gerçekleştirmemiz lazım diye düşünmemiz lazım.

“Geldiğimiz süreçte yönetimden daha ziyade yönetişim diye bir kavramdan bahsediyoruz”

Karar süreçlerinde mutlaka önce idaredeki arkadaşları sora öğretmenlerimizi sonra öğrencilerimizi ve velileri katın. Karar sürecinde onların katılımcı olması bu gerekçelerin daha iyi olmasına ve anlaşılmasına da yol açacaktır. Artık geldiğimiz süreçte yönetimden daha ziyade yönetişim diye bir kavramdan bahsediyoruz. Bizler yöneticiler olarak yönetiminizde bulunan kişilerin de yönetim konularındaki fikirlerini almak onlarla karar sürecinde birlikte hareket etmek gerektiğine inanıyoruz. Okul da bir yönetim birimi, eğitim faaliyetleri içerisinde bir kurum bir birim. Oradaki kararlarında oluşmasında da okul idarecilerimiz önce yardımcılarıyla, öğretmenleri ile olmak üzere öğrencileriyle ve velilerle karar sürecinde birlikte hareket etmeyi gaye edinsinler. Oradan büyük fayda görecekler.

Kurum yöneticilerimiz ve okul yöneticilerimiz ulaşılabilir olsunlar. Öğretmenlerimiz çok rahat ulaşsın, dertlerini söyleyebilsinler. Araya kapılar, duvarlar oluşturmasınlar. Öğrencilerimiz merak hissiyle de olsa ben bir okul müdürüyle görüşmek istiyorum dediğinde kapıları açık olsun. Bunları söylerken şu manayı çıkarmayın. 10 aylık görev sürem içerisinde bunlar eksikliğini duyduğum hususlar olarak anlatılan hususlar değil. Ama 27-28 yıllık idarecilik görevi içerisinde neyin olması gerektiği konusunda sizlerle paylaşmak istediğim hususlar. Yani bu saydıklarımı sizleri suçlayacak mahiyette hususlar olarak lütfen değerlendirmeyin.

“Eğitimde kaliteyi daha nasıl yukarı çıkarabiliriz? Bunlar sizin asıl çalışma gayretleriniz olmalı”

Ulaşılabilir olun, mutlaka dinleyin. Bu en baştaki konuya kıymet bilme konusuna getirir. Ona vakit ayırmanız onun kıymetini bildiğiniz manasını ortaya çıkaracaktır. Öğrencinize vakit ayırmanız, öğrenciye vakit ayırmanız, onu dinlemek, o konudaki fikirlerini almanız hem karar sürecine katılmasını sağlayacak hem onun kıymetini bildiğinizi ifade edecektir. Okul müdürlerimiz sadece okullarımızın, kurum müdürlerimiz sadece kurumlarımızın lojistik ihtiyaçlarını karşılayan bir birim olarak kendilerini kesinlikle görmesinler. Neye ihtiyacımız var? Boya, badanaya mı? Kırık camın değişmesine mi? Eğer bütün mesaimizi bunlara harcıyorsak eğitimde o kurumun hedefleri içerisinde kendimize yer vermemişsek bu bir lojistik faaliyettir. Başka hiçbir şey değildir. Bunları küçümsediğim manasına gelmesin ama sizde nasıl beklenen eğitimdeki hedefleri, eğitimdeki başarıları, beklentileri ortaya koyup onlara göre bir çalışma ve gayret içerisinde olmaktır. Bunlar belki biraz ütopik düşünceler olabilir, uygulamanın içerisinde olan sizler, ‘bizim asıl alanımızı bunlar oluşturuyor. Biz yönetici olarak buradaki eksiği, gediği, varsa bir kötü görüntüyü varsa bir kırık camımız, kapımız bunlarla uğraşmak zorundayız.’ diyebilirsiniz. Bunlar da olacak. Ama bunlar sizin mesainizin çok az kısmını alabilmeli. Asıl önemli kısıma siz daha fazla kafa yorabilmelisiniz. Başarıyı nasıl arttırabiliriz? Eğitimde kaliteyi daha nasıl yukarı çıkarabiliriz? Bunlar sizin asıl çalışma gayretleriniz olmalı.

“Bir okul, müdürü kadar okuldur desem hatalı bir cümle kurmamış olurum Türkiye şartlarında”

Bizim seviyemizdeki ülkeler kurumsal faaliyetleri çok fazla etkili hale getirememiş ülkelerdir. Kurumsallaşmış bir yapıya ulaşmamız için daha vakit var diye düşünüyorum. Böyle olunca kişisel başarılar daha öne çıkıyor. Şöyle bakalım hadiseye; bizdeki yapılar içerisinde kurumsal faaliyetler çok gelenekselleşmiş, şansların değişmesi ile değişmeyen duruma gelmiş değildir. Onun için şahsi başarılar biraz daha önde durur. Şu cümle hali bir cümle değil; bir okul müdürü kadar okuldur desem hatalı bir cümle kurmamış olurum Türkiye şartlarında. Müdürünün başarısı kadar okuldur. Müdürünün heyecanı kadar okuldur, müdürünün gayreti kadar okuldur. Böyle mi olması lazım, değil. Oradaki kurumsal yapı tam yerleşip müdürünün değişmesi ile o başarının değişmemesi lazım. Ama bizde maalesef bir okul müdürü kadar okul olabiliyor. Bu da şahsileşiyor. Bir dönem çok başarılı gidiyor eğitimde. İkinci dönem okulun sporu çok daha gelişmiş hale geliyor. Üçüncü dönem okulun genel fiziki yapısı daha elverişli hale geliyor, başka başarılar öne çıkmış oluyor. Görüntüsü düzelebiliyor, bahçe tanzimi daha da farklılaşabiliyor. Onun için arkadaşlarımız bunun farkında olarak okulun başarısı ile müdürün başarısının bizim seviyemizdeki ülkelerde birlikte ölçüldüğünü düşünerek mutlaka kendi başarı çizgilerini daha yukarı almaları lazım. Şunların farkındayım; eğer yöneticiyseniz harcama kaynaklarınızın, bütçenizin olması lazım. Var mı? Yok. Okul aile birliklerinin ufak bütçeleriyle bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz veya ihtiyaçlarınızda en yakın yerlere bunları iletmek durumda oluyorsunuz. İl milli eğitim müdürlüğü, ilçe milli eğitim müdürlüğü, il özel idaresi gibi bir yerden bir kaynak bulabilir miyiz diye. Bazen sempatik kanallar devreye girmeye başlıyor. Sizi yoran hususlar bunlar oluyor. Keşke yönetmek harcamakla olur prensibi gereği kendi bütçeniz var olup lojistik işlere onların kendi otomatik çarkı içerisinde çözüm bulup, biraz önce dediğimiz eğitimin başarılarını daha iyi hale getirebilsek. Bu konularda biraz Ankara’nın alanına giren konular. Bugüne kadar gelen sistem içerisinde okullarımızın kendi özel bütçeleri oluşmuş değil. Dolayısıyla o yönden sıkıntılarımız var.

“Tecrübe insanlığın genel mirası”

Personel yönünden sıkıntılarınız var biliyoruz. İstediğiniz sayıda personel bulmada, bu öğretmen kadrosunda da olur, hizmetli kadrosunda da olur. Diğer memur kadrosunda da olur, sıkıntılarınız var.  Bina yönünden sıkıntılarınız var. Eski binalarımız kullanım olarak sizlere tam hitap etmen, başarılarınızı onunla birlikte götüremeyeceğiniz binalarınız var. Ama bunarlın arkasına saklanıp, bu mazeretler var, biz bunu başaramayız düşüncesi içerisine de girmemek lazım. Mutlaka yapılabileceklerin en iyisini o şartlarda araştırıp o şartlara uygun olarak bir değerlendirmesini yapıp, ekibimizle birlikte, öğrencilerimizle birlikte öğrenci velilerimizi de işin içine sokarak toplumsal dinamikleri de dikkate alıp yapabileceklerimizin en iyisini başarmak zorundayız.

“Görevimiz önemli, sorumluluğumuz ağır ama başarıldığı taktirde tatmin duygusu da yüksek”

Tecrübe insanlığın genel mirası. Mutlaka başka tecrübelerden istifade etmeniz lazım. Güzel örnekler bulmanız lazım. Herkes bir şeyleri yeniden keşfetmek durumunda olmuyor. Birilerinin yapmış olduğu güzel uygulamayı paylaşmanız lazım. Varsa sizin oluşturduğunuz güzel uygulamalar da başkalarına güzel örnek olarak onların da sunulması lazım Onların da tanıtılması, idareler tarafından, ‘şu okulda gördüğümüz şu uygulama gayet güzel uygulamayı. Diğer okullara da diğer illere de diğer öğretim kurumlarına da bunların ulaştırmamız lazım’ diye düşünmemiz lazım. Görevimiz önemli, sorumluluğumuz ağır ama bahsettiğim gibi bununla birlikte başarıldığı taktirde tatmin duygusu da yüksek, mutluluğu da yüksek olan bir görev içerisindeyiz. Bu görevleri bir statü olarak düşünmeyelim. Bir makam aldık diye düşünmeyelim. Bir sorumluluk aldık diye düşünelim. Sorumluluğun yerine getirildiğinde de mutlak karşılığında hukuki, vicdani, aklınıza gelebilecek bütün tatmin duyguların da olacağını ve geleceğimize ait, ülkemize ait, insanlığa ait önemli bir görevi yerine getirdiğimizi de inanarak arkadaşlarımız görevlerini bu duygularla yapmaya çalışsınlar.  Bizler idare olarak, valilik olarak eğitim hizmetlerinin başarısını çok önemsiyoruz. Elimizden gelen varsa bir gayretimiz, bu gayret bir takdir noktasında da olabilir, çalımları teşvik noktasında da olabilir veya elimizdeki imkânlarla desteklemek noktasında da olabilir. Sizlerin yanınızda olduğumuzu, sizlerle birlikte daha iyi şeyler başarabileceğimize inanıyorum. Bu tür çalışmaların devamını diliyor. Hepinize görevlerinizde başarılar diliyorum."

 

Konuşmanın ardından Nayir, İlçe Milli Eğitim müdürleri ile okul müdürlerinin sorularını yanıtladı.

 



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir