“Yaşamın Perde Aralığında Daima Bir Işık Vardır”

Hayattaki binlerce seçim arasından en önemlilerinin eş ve iş seçiminin olduğunu ve mutluluğun her koşulda yaşamımızdaki en önemli unsur olduğunu belirten Dökmen,  insan hayatından bir örnek vererek yaşamlarında ne kadar olumsuzluk bulunsa da insanların her daim mutlu olması gerektiğini ifade etti. Dökmen “7-21 yaş arası hayatın en değerli altın 14 yılı,  zihinsel ve fiziksel açıdan maksimumda olduğumuz yılların karşılığında uyduruk bir diploma aldınız, siz o diplomayla özgür olmak amacıyla bir işe giriyorsunuz. Girer girmez özgürlük bitti mi? Bitti. Artık şunun hesabını yapacaksın, ‘Bayramın 1’inci günü Salı. Pazartesi tatil verirler mi?’ İki yıl sonra rahat durmadın bir evleneyim dedin. Gündüz özgürlüğü iş ile beraber gitmişti evlenince gece özgürlüğü de gitti mi? Gitti. 2 yıl sonra sen yine rahat durmadın bir de bebek yaptın gece uykusu da gitti mi? Gitti. 20 yıl sonra devlet size emeklilik tanıyacak emeklilik töreni yapılır ve size başarı getirmiş 30-40 yıl için bir plaket verirler. O plaketin maddesi kesinlikle tenekedir. Bunlara rağmen sen yine mutlusundur. İki dakika sonra öleceğini bilse de mutludur. Mutluluk nedir? Kendin için, ailen için, şirketin, ülken için, dünya için karınca kararınca üretken olacaksın. Bunu yaparken de mutlu olmak. Çok büyük paralar kullanmak değil, üretken olup helal yoldan para kazanmak önemlidir” ifadelerinde bulundu.

 

“Mutsuz ola ola üretiyorsanız neye yarar?”

 

Çalışma hayatına yönelik mutlu ve verimli olmanın yollarını anlatan Prof. Dr. Dökmen, “İnsanlar ne için çalışır? Kendisi ve ailesi için iyi bir hayat olsun diye. Bu çalışma içerisinde mutlu değilsin, stresli, kötü bir hayat geçiriyorsa neye yaradı? ‘Parayı biriktireyim, emekli olunca mutlu olurum.’ Yok böyle bir şey, anı yaşayın. Hem işinizi yapıp hem de yaşamın tadını çıkarmak mümkündür. Ne yaptığınız önemlidir ama nasıl yaptığınız da önemlidir. Para kazanıyorsunuz ama ezilerek para kazanıyorsanız ne anladım ben bu işten. Ne söylediğiniz önemlidir ama nasıl söylediğiniz de önemlidir. Ürettiğiniz önemli midir? Önemlidir. Ama mutsuz ola ola üretiyorsanız neye yarar?” şeklinde konuştu.

Evlilik ve çocuk ilişkilerine değinen Dökmen evlilik hayatında birçok problemin olabileceğini ama bunun düzeltilebileceğini de ifade etti. “Yaşamın perde aralığında daima bir ışık vardır. Yeter ki perdeyi tamamen kapatma. Işık gelir sizi bulur” diyerek evli çiftlere öğütlerde bulundu.”Bir evlilikte biraz kadın biraz erkek eğilmeli. Eğer bir de bebek varsa o evdeki herkesin eli o bebeğin bezine değmeli. Altını değiştirmediğin bebek komşunun bebeği gibidir, emanettir. Türkiye’ de evliliklerin iki temel sorunu vardır. Biri ekonomik diğeri anne babaya olan bağımlılıktır. Bağlı olun ama bağımlı olmayın.” diye konuştu.

Kişisel stresleri insanların kendilerinin oluşturduklarını belirten Dökmen, insanların kendilerini sevmeleri ve hayattan beklentilerinin bir an önce gerçekleşmesi isteklerinin insan zihninde stres uyandırıcı etmenler olduğunu söyledi. “İnsanlar kendilerine gaddar davranır bir hata yaptığı zaman günlerce üzülür ama bir başarısına günlerce sevinmez.” diyen Dökmen “İnsanlar kendilerine karşı gaddar davranıyorlar” ifadelerinde bulundu.

İş yaşamında yönetici ve lider kişiliklere yönelik konuşmasında “Bir iş alanında herkes yönetici kişilikte de olabilir lider kişilikli de olabilir. Önemli olan değişikliklere yüz çevirmeyip at gözlükleriyle dolaşmamak. Her türlü yeniliğe balıklama atlamak gerekemez ama tutucu olmak da gerekmez.  Ailenin içindeki kişinin lider kişilikli olması gerekiyor. Sınıftaki öğretmenin lider kişilikli olması gerekiyor. İş yerinde müdür, şef, amir lider kişilikli olmalı.

 

‘Mustafa Kemal’e silahları topla dediler, o kongre kurdu’

 

Her yönetici lider değildir ama her lider yöneticidir. Yönetici kendinden istenen şeyi yapar. Lider ise yapılacak olanın en iyisini yapar.  Son dönem Osmanlı paşaları çok iyi yöneticileri, kendilerine denenleri yaptılar ve huzur içinde uyudular. Sevr Anlaşması; orduları dağıt silahları topla. Ama Kazım Karabekir Paşa mızıkçılık etti orduyu dağıtmadı. Mustafa Kemal Paşa’ya dediler ki silahları topla, o kongre kurdu. Silahları toplasa iyi yönetici olurdu bir madalya daha alırdı ama kongre kurdu lider oldu.

Klasik yönetici kişiyi ve performansı birlikte eleştirir. Lider ise kişiyi değil performansı eleştirir. Bir lider çalışanının raporunu eleştirecekse kişiliğine yönelik değil yapılan işi eleştirmelidir. Çalışan raporu eleştirildiğinde hakarete uğradığını hissetmemeli, müdür de çalışana karşı kibar olmalı, rencide etmemelidir. Çalışan müdürü suçlamak yerine rapora odaklanırsa yaptığı yanlışların farkına varır, varsa daha fazlasını söyleme özgüveni olur. Saygı, sevgi ve güven ortamında çalışmayanlar hatalarını saklar. Böyle bir ortamda çalışan kişi kendini işe ait hisseder.” dedi.

 

“Gel ne olursan ol gel” sözü Mevlana’nın değil

 

Dökmen, halk arasında bilindiği zannedilen bilgiler üzerinde konuklara küçük bir test yaptı. Bilindiği zannedilen klasik bilgilerin aslında ne kadar yanlış olduğunu gösteren Dökmen “Bazı şeyleri okumamıza gerek yoktur doğuştan biliyoruz ve seviyoruz.” dedi. Yanlış bildiğimiz konular hakkında örnekler veren Dökmen “Uzaya çıkınca çıplak gözle gözüken tek yapı Çin Seddi değildir. Çinlilerin dış görünüşleri birbirine benzemez. Mevlana’nın Mesnevisini herkes bilir ama çok az kişi okuyabilir. Mesneviyi okumak için 1 yıla yakın özel eğitim almak gereklidir. Mesneviyi bilmeyiz ama çok severiz. Mesnevi’nin hiçbir yerinde ‘Gel ne olursan ol yine gel…’ sözü yoktur. Bu söz Mevlana’dan yaklaşık 200 yıl önce yaşamış olan Ebu Said Hayr’a aittir. Ebu Hayr Türkçe, Mevlana Farsça yazmıştır. Mevlana’dan birkaç yıl sonra Anadolu’dan biri Mesnevi’yi okurken Ebu Hayr’ın bu sözünü yazar ve Batılı bir tarihçi de bunu Mevlana’nın üzerine mal etmiştir. Cumhuriyet tarihinde en çok içki tüketen il Konya ilk 5’e bile girmemiştir. Tekel varken içkilerin Ankara’da üretimi Konya’da stoklaması yapılırdı. O stoklardan bütün Akdeniz’e ve Güneydoğu Anadolu bölgemize içki dağıtımı yapılırdı. Dışarıdan gelenler bunu Konya’ya mal etmişlerdir. Mehter takımının yürüyüşü iki ileri bir geri gitmez İki ileri gidip bir sağa iki ileri bir sola selam verirler. Her düşünceye saygı duyulmaz ama kişiliğe saygı duyulur. Saçma sapan düşüncelere saygılı olmak mantıklı değildir ama insanların kişiliğine saygı duymak, annelik duygusu doğuştan değil sonradan öğrenilmektedir. Kadınlarda bu konuda böyle bir içgüdü yoktur. Astroloji diye bir şey yoktur bunlar toplumsal İllüzyonlardır.” şeklinde açıklamalarda bulundu.

 

“Geçmişi bırakıp geleceğe bakın”

 

Yapılan bir araştırmayı ortaya koyan Dökmen, orta yaşa gelen bir erkeğin babasına en çok ‘Seninle iftihar ediyorum.’ demek istediğini belirtti. ‘Baba, çalışırken dürüst bir insandın, bu boya gelmemizde büyük katkın var. İyi ki bizim babamızsın’. Büyük çoğunluk bunu söylemek istiyor. Babanızın bu iltifatı duymaya ihtiyacı var. Daha çok sizin söylemenize ihtiyacınız var. Hayata esef etmeyin geçmişi bırakıp geleceğe bakın. Ailenize bu iltifatları etmek için ne kadar vaktiniz olduğunu bilemezsiniz o yüzden ilk fırsatta bunları söyleyin.” mesajlarını verdikten sonra konuşmasını sonlandırdı.

Programın sonunda Bien Seramik tarafından Dökmen’e seramikten yapılmış bir resmi hediye edildi. BETÜL SÖNMEZER



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir