2022’DE YÜZBİNLERCE TATİLCİ BU MEKANLARA AKIN ETTİ
Özellikle son yıllarda tarihi ve turistik mekanlarıyla dikkat çeken Kuruluşun ve Kurtuluşun Şehri Bilecik, 2022 yılında milyonu aşkın ziyaretçiyi ağırladı.
Geçmiş tarihin gizli tanığı, gizemli hikayelerin önemli noktası kent, yüzyılları bulan tarihi mekanları, kartpostalları aratmayan doğa manzaraları, bereketli taoprakları ve gelişen tarımıyla cazibe merkezi haline geldi.
Yurt içi, yurtdışı ve özellikle Marmara Bölgesinde neredeyse tek boş arazileri kalan şirin kente gelenler, 26 mekanı görmeden evlerine dönmüyor.
Biz de Değişim Gazetesi olarak sizler içim bu mekanların coğrafi konumlarını, geçmiş tarihini ve bugünkü hallerini toparladık.
ERTUĞRUL GAZİ TÜRBESİ
Söğüt merkezde bulunan türbenin Çelebi Mehmet tarafından yaptırıldığına dair bazı bilgiler vardır. Türbe 1737’de III. Mustafa tarafından restore ettirilmiştir. Daha sonra II. Abdülhamid zamanında da onarım görmüştür. Bu onarımlar esnasında mezarlığın giriş kısmına iki adet çeşme yaptırılmıştır.
Çeşmenin kitabesi, türbenin Abdülhamit döneminde tamir edildiğini göstermektedir. İkinci kitabe ise türbenin kapısı üzerinde yer alır. 1905 yılında türbenin etrafındaki evlerin daha iyi bir biçimde yeniden inşası için istimlâk çalışmaları da yapılmıştır. Bu çalışmalar neticesinde, türbe çevresinde geniş bir alan oluşturularak, her yıl Karakeçililerin, Orta Asyalı göçebe kıyafetleriyle Söğüt’e gelmesi, beyitler okuyarak at üstünde geçit töreni yapması ve kutlamalar düzenlemesi sağlanmıştır.
Türbenin dışında ve hemen yakınında Ertuğrul Gazi’nin eşi Halime Hatun ile oğlu Savcı Bey’in mezarları bulunur. Osman Gazi’nin makam mezarı da burada yer alır. Bunların yanı sıra kardeşi Dündar Bey’in kan kardeşi Akçakoca’nın silah arkadaşları olan Konur Alp, Karamürsel, Abdurrahman Gazi, Hasan Alp, Saltuk Alp, silah öğreticisi Kaplan Çavuş, Osman Gazi’nin silah arkadaşlarından Aktimur Bey, Çoban Mirza Bey, Hamit Bey, Emir Ali, Aykut Alp, Gündüz Bey, Aydoğdu Bey, Pazarlı Bey, Yorgan Ata ve Akbıyık Bey’in mezarları da burada bulunmaktadır.
Türbe altıgen planlıdır. Beden duvarları bir sıra taş, iki sıra tuğladan ve taşlar arası dikey konumda derzli olarak yapılmış olup saçak silmeleri düz mekanı örtmekte olan kubbe, kurşunla kaplıdır.
Ertuğrul Gazi Türbesi, Yunan işgalinde tahrip edilmiş, mezarı parçalanmış ve kurşunlanmıştır. Türbenin duvar ve pencerelerindeki kurşun izlerini bugün dahi görebilmeniz mümkündür.
ŞEYH EDEBALİ TÜRBESİ
Bilecik’teki en önemli tarih miraslarından bir tanesidir. Orhan Gazi Camii’nin üst tarafındaki tepelik alandadır. Yapılış tarihi belli olmamakla birlikte Orhan Gazi devrinde inşa edildiği kabul edilmektedir.
Türbede Şeyh Edebali ile birlikte, şeyhin neslinden altı büyük ve dört küçük sanduka vardır. Sanduka odasının haricinde iki oda daha bulunmaktadır. Türbe ve dergâh, Sultan II. Abdülhamid döneminde ve son olarak da 2012 yılında tadilat görmüştür. Türbenin hemen yanında aynı tarihlerde inşa edildiği tahmin edilen, Osman Gazi’nin eşi Bala Hatun ve annesinin sandukalarının bulunduğu bir türbe daha bulunmaktadır.
Şeyh Edebali türbesi şehir merkezinde, Hisarlık Mevkii’nde bulunmaktadır. Belediye Binası önündeki Milli Egemenlik Caddesi takip edildiğinde, yokuş aşağı inen yol 1150 m sonra sizi türbeye ulaştırır.
DURSUN FAKİH TÜRBESİ
Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna şahitlik etmiş bir Türk Bilgini olan Dursun Fakıh ,Karaman’da doğmuş olup, Şeyh Edebali’nin öğrencisidir. Dursun Fakıh; tefsir, hadis, fıkıh ilimlerini okumuştur. Osmanlı Devletinin kuruluşuna şahitlik etmiş bir Türk Bilginidir. Şeyh Edebali’nin kızı ile evlenerek damadı, Osman Gazi ile de bacanak olmuştur.
28 Eylül 1299 yılında Karacahisar fethedildikten sonra Osman Gazi adına Cuma Hutbesini okuyup, Cuma Namazını kıldırmıştır. Böylece, hem Osman Gazi’nin hür ve tam istiklâl sahibi bir Devlet Başkanı olduğunu, hem de Osmanlı Devletinin istiklâlini dünyaya ilan etmiştir.
Edebali’nin tedrisinden geçerek kadılık, imamlık ve hatiplik yapan Dursun Fakıh, Osmanlı Devleti’nin kuruluşundaki en önemli manevi liderlerinden biridir. Dursun Fakıh, Osmanlı Devletinin ilk imam-hatibi ve ilk kadısı olma şerefini de elde etmiştir. ‘Gazavetname’ adlı bir eseri bulunmaktadır. Anadolu’da milli birlik ve milli kültür birliğinin oluşmasına hizmet eden bir Türk Büyüğüdür. 1327 yılında vefat etmiştir.
Söğüt İlçesine bağlı Küre Köyü’nde bulunan türbeye her gün yüzlerce kişi ziyarette bulunur. 550 rakımlı bir tepe üzerine inşa edilen türbe, çevreye son derece hakimdir. Temiz ve pussuz bir havada, buradan bakıldığında Bilecik’teki Şeyh Edebali Türbesi’ni dahi görebilirsiniz. İki türbe arasındaki kuş uçuşu mesafe 14,5 km’dir.
Yol Tarifi: Bilecik-Söğüt yolunun 20. kilometresinde Küre Köyü yol ayrımından yaklaşık 2 km sonra Dursun Fakıh hazretlerinin türbesine ulaşırsınız.
HARMANKAYA KANYONU
Harmankaya kanyonu Bilecik ilinin Yenipazar ve İnhisar ilçeleri arasında bulunmaktadır. 260 hektarlık alan 2013 yılında tabiat parkı ilan edilmiştir.
Kanyon giriş yeri Karahasanlar köyü çıkış ise Harmanköy’dür yaklaşık 3 km uzunluğunda olan kanyonun girişi yaklaşık 5 metre genişliğinde.
Kanyon içinde 25 metrelik ve 20 metrelik iki büyük şelale ve onlarca 1.5-2 metre arası şelale bulunuyor. Yol Tarifi: Yenipazar ilçe merkezinden batı yönündeki Karahasanlar Köyü istikametine doğru gittiğinizde, 7 km sonra kanyonun girişine ulaşırsınız. GPS 40° 09’03.38” kuzey – 30° 26’49.18” doğu, noktasından kanyona girdiğinizde, yaklaşık 3 km’lik bir kanyoning geçişiyle GPS 40° 08’21.84” kuzey – 30° 25’38.34” doğu koordinatlarında bulunan Harmanköy’e varırsınız.
Harmanköy’le kanyon arasındaki mesafe yaklaşık 4 km’dir. Harmanköy 611 m’lik bir rakıma sahiptir. Yenipazar tarafından girildiğinde rakım 520 metrelerdeyken, kanyon çıkışında bu rakam 400 metreye kadar düşer. Kanyon duvarlarının yüksekliği 300 ila 600 metre arasında değişkenlik göstermektedir. Bu görkemli kanyonu gezerken dikkatli gözlerle baktığınızda, bu doğa harikasının birçok canlıya evsahipliği yaptığını göreceksiniz. Hassas dengelere sahip bu doğal güzelliği keşfetmeniz dileğiyle.
KÜÇÜKELMALI BARAJ GÖLETİ
Pazaryeri İlçe merkezine 10 kilometre uzaklıkta Küçükelmalı Köyü yakınında bulunur. Çevresi çam ağacı ormanlarıyla kaplıdır. 5 hektar alanı kaplar. Küçükelmalı Göletinde rakım 950 metredir.
Yol Tarifi: Pazaryeri ilçesinden Kınık ve Küçükelmalı istikametine doğru yol aldığınızda, 10,5 km sonra Küçükelmalı Göleti’ne ulaşırsınız. Mesire alanına küçük bir ücret ödeyerek giriliyor. Piknikçilerin rahat edeceği, mangal yapabilecek alanların bulunduğu bu beldeden son derece mutlu ayrılacağınıza eminiz.
SÖĞÜT HAMİDİYE CAMİ
Sultan II. Abdülhamid döneminde, 1903-1905 tarihleri arasında inşa edilmiştir. Kare planlı, tek kubbeli ve çifte minareli olan caminin duvarları kırmızı kesme taştan olup neoklasik tarzdaki yapısı ile dikkat çekicidir. İki minareli olduğundan, halk arasında “Çifte Minareli Cami” olarak da anılmaktadır. Cami kurşun kaplamalı tek bir kubbeyle örtülüdür. Saray tarafından yapımı ile yakından ilgilenilmiştir.
Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu’nda yapılan on bir adet hat levhası buraya gönderilmiştir. Söğüt ilçe merkezinde Ertuğrul Gazi Caddesi üzerinde bulunan cami, hemen yanındaki idadi ve darüleytam (yetimler okulu) ile birlikte, Söğüt’teki en nadide Osmanlı eserlerinden biridir.
SÖĞÜT ERTUĞRUL GAZİ MÜZESİ
Söğüt Ertuğrul Gazi Müzesi’nin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte belediye reisi Memiş Ağa tarafından 1900’lü yılların başlarında “sargı evi” olarak inşa edildiği bilinmektedir. Ahşap işçiliğiyle dikkat çeken yapının ön cephesinde yan yana iki yuvarlak kemerli kapı, iki yan duvarlarda ise dikine dikdörtgen birer pencere ve üstlerinde üçgen alınlılar yer almaktadır. Ahşap kırma çatılı olup çatı alaturka kiremitle kaplıdır.
Eski Türk evi mimarisiyle restore edilerek 2001 yılında hizmete açılan Müze’de Söğüt ve civarı ile yakın çevrede yaşayan Yörüklere ait etnografik eserler ve eşyalar sergilenmektedir. Müzede ayrıca sancak, eski giyim ve kuşamlar, el dokuması kilim ve halılar, silahlar, ölçü ve tartı aletleri, peşkir ve para keseleri, arkeolojik eserler (Roma, Bizans, Osmanlı dönemlerine ait sikkeler, Roma dönemine ait toprak kaplar) de mevcuttur.
Söğüt Ertuğrul Gazi Müzesi ziyaret saatleri: pazartesi kapalı olan müzeyi, haftanın diğer günleri 08.30 ile 17.30 arasında ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz
SÖĞÜT ÇELEBİ MEHMET CAMİİ
Çelebi Mehmet Cami, Söğüt’teki en eski eserlerdendir. Çarşı içerisinde bulunan cami 1414-1420 tarihleri arasında inşa edilmiştir. Cami mimari bakımdan bugün, ilk halinden farklı özellikler taşımaktadır. Yapılan tadilatlar ile yapı genişletilmiş ve Sultan II. Abdülhamid devrinde yapılan restorasyon çalışmaları ile günümüzdeki halini almıştır.
İlçe merkezinde bulunan cami, kareye yakın dikdörtgen planlı ve çok kubbelidir. Merkez kubbesinde Selçuklu mimarisinin özelliklerinden olan “aydınlık feneri”ni barındırmaktadır.
ORHAN GAZİ CAMİ
Edebali Türbesi’ne 75 m uzaklıkta bulunan Orhan Gazi Camii, dik bir tepenin kenarındaki kayalar üstüne kurulmuştur. Kademeli olarak yapılan sağlam taş istinat duvarları ile desteklenmiştir. Yapılış tarihi 1392 olarak tahmin edilmektedir.
Caminin ilk minaresi halen ana yapının 30 m uzağında, bir kayanın üzerinde yükselmektedir. Cami, Sultan II. Abdülhamid döneminde tadilat geçirmiş ve günümüze o hali ile ulaşmıştır. İki yanında caminin gövdesine bitişik bulunan minareler, tadilat zamanında camiye eklenmiştir.
Cami 16,50×17,50 ölçülerinde dört kemerin taşıdığı, alçak kasnaklı 9,50 m çapında bir kubbe ile örtülüdür. Erken dönem Osmanlı mimarisinin tipik örneklerindendir. Kutsal günlerde hem Bilecik’ten, hem de ülkemizin çeşitli şehirlerinden gelen ziyaretçilerin akınına uğramaktadır.
Orhan Gazi Camii önünde her pazar sabahı, birlik ve dayanışmanın güzel bir örneği verilmekte. Bilecikli hayırsever vatandaşlar tarafından her pazar günü, sabah namazını müteakiben çorba ikramı yapılmaktadır.
Yol Tarifi: Belediye binası önünündeki Milli Egemenlik Caddesi takip edildiğinde, yokuş aşağıya inen yol 1150 m sonra sizi camiye ulaştırır.
BİLECİK MÜZESİ
Kent merkezinde Bilecik Valiliği’nin karşısında bulunan müze, 1794 yılında askeri amaçlı kullanılmak üzere inşa edilmiş. İki katlı binanın alt katı daha sonra hapishaneye dönüştürülmüştür. 1921-1922 Yunan işgali sırasında tamamen yanarak enkaz haline gelen yapı, Kurtuluş Savaşı sonrasında temelleri üzerine yeniden inşa edilmiş; üst katı adliye, alt katı ise hapishane olarak kullanılmıştır. Altı koğuş, dört oda, üç atölye, üç ambar, üç münferit hücre ve bir hamamdan oluşan yapının, biri hükümlülere, biri de sanıklara mahsus iki avlusu bulunmaktadır. 1995 yılına kadar hapishane olarak kullanılan bina, adliye ve hapishanenin başka bir yere taşınmasından sonra müze binası olarak kullanılmak üzere, 1996 yılında T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilmiştir.
1997 yılında başlatılan restorasyon çalışmaları 2006 yılında tamamlanmış ve bina, 20 Nisan 2007 tarihinde hizmete açılmıştır. Müzede kronolojik sergileme tekniği uygulanmış olup 3 adet teşhir salonunda, Roma Dönemi ağırlıklı olmak üzere; Paleolotik, Neolitik, Tunç, Hellenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemine tarihlenen eserler sergilenmektedir. Bilecik Müzesi’nde toplam 1102 envanterlik arkeolojik eser, 731 adet sikke ve 317 etnografik eser bulunmaktadır.
Etnografik teşhir salonlarında; Osmanlı Devleti’nin kuruluşu ile ilgili tasvirler, oba ve ev yaşantısından kesitler, savaş aletleri, seramik ve metalden yapılmış gündelik mutfak kapları, Bilecik yöresine ait giysiler ve süs eşyaları yer almaktadır. Ayrıca koridordaki panolarda, Bilecik’te bulunan sivil mimari örnekleri de sergilenmektedir. Müze bahçesi ve avlusunda Roma ve Bizans dönemlerine tarihlenen taş eserler (mezar stelleri, sütun başlıkları, lahitler ve vaftiz tekneleri) bulunmaktadır. Müzeyi gezmeye gelen ziyaretçiler herhangi bir ücret ödemeden müzeyi görebilirler.
KÖPRÜLÜ MEHMET PAŞA KERVANSARAYI
17. Yüzyıl başarında Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa tarafından, 1665 yılında yaptırıldığı sanılmaktadır. Tipik bir han olmakla beraber, bir kervansaray örneğidir.
Kervansarayın yapım tarihini gösteren kitabesi olmamakla beraber XVII. yüzyılda (muhtemelen l655 yılında) Kanuni Sultan Süleyman’ın veziri olan Rüstem Paşa tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. Köprülü Mehmet Paşa’nın vakıf eseri olarak tapuda kaydı bulunmaktadır. 3008 metrekarelik bir alan üzerinde bulunan kervansaray, 101.52×27.21 m. ölçülerinde dikdörtgen planlı olup taş ve tuğla malzemeden harç ile inşa edilmiştir. Simetrik planlıdır. Üç bölümlü kervansarayın orta kısmı iki yandakilere göre biraz daha farklıdır.
İç kısmında her iki yanda duvarlara ocaklar yerleştirilmiştir. Yanlara sekiler yapılmış ve bunlar zeminden daha yüksek tutulmuştur. Bu durumda ortada araba ve atlar, iki yanda da yolcuların konaklaması sağlanmıştır. Dışa kapalı, payandalarla desteklenen, kale görünümündeki kervansarayın üzeri iki yana meyilli ahşap kırma bir çatı ile örtülmüştür. 2007 yılında restorasyonuna başlanan tarihi kervansarayın restorasyonu 3 yılda tamamlanmıştır.
PELİTÖZÜ GÖLPARK
Bilecik şehir merkezine 7 km uzaklıkta, 660 m rakımda bulunan gölet 1980’li yıllarda Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından sulama amaçlı olarak oluşturuldu. 213 hektar alana sahip gölet bir süre sonra çevresinde bulunan zengin florası ve çam ağaçları ile bir doğa harikası haline geldi.
Pelitözü Göleti’nin bir cazibe merkezi haline gelmesi ve halktan yoğun ilgi görmesi, özellikle Bilecik Valiliği ve İl Özel İdaresi’nin yoğun mesaisi sonucunda gerçekleşti. Yapılan çalışmalarla gölet çevresi düzenlendi. Yürüyüş ve bisiklet yolları yapıldı. Piknik alanları oluşturuldu. Gölet içine yerleştirilen fıskiye, çevreye ayrı bir güzellik kattı. Gölet çevresinde açılan kafe ve restoran tarzı işletmeler sayesinde yöreyi ziyarete gelenler, eşsiz manzaraya karşı güzel bir gün geçiriyorlar.
Yol Tarifi: İstanbul-Sakarya istikametinden Bilecik yönüne gelirken sağ tarafta Pelitözü yol ayrımı tabelasını gördüğünüzde, hiç tereddüt etmeden Pelitözü istikametine dönün. Yol sizi 3,5 km sonra cennetten bir köşe olan Pelitözü Baraj Göleti’ne götürecektir.
ERTUĞRUL GAZİ CAMİ (KUYULU MESCİT)
Kuyulu Mescit olarak adlandırılan yapı, Söğüt’ün batısındaki küçük bir tepenin eteğinde, Söğüt Çayı kenarında bulunur. Ertuğrul Gazi’nin aşiretiyle Söğüt’e geldiğinde ilk çadır kurduğu yer olduğu rivayet edilir. 1276 tarihinden önce Ertuğrul Gazi tarafından yaptırılmıştır. Caminin içinde bulunan kuyudan, civardaki Müslüman ve gayrimüslimlerin ortaklaşa su kullandıkları bilinmektedir.
96. Abdülhamid tarafından 1902 yılında aynı temeller üzerine yeniden inşa edilmiş ve daha sonraları onarım görmüştür. Cami 96.10×6.10 m ölçüsünde kare planlı, tek kubbeli ve tek minareli bir yapıdır. Kuzeyindeki son cemaat yerine, iki tarafında yuvarlak kemerli iki penceresi olan bir kapıdan girilmektedir. Girişte, sağ tarafta, üstü demir ızgara ile kaplı olan kuyu, yapı olarak muhafaza edilmiş olsa da kurumuştur. Söğüt’te bulunan en eski Osmanlı yapısı olarak kabul edilen cami, ziyaretçilerini beklemektedir.
METRİSTEPE ZAFER ANITI
Yakın tarihimizde çok önemli yeri olan ve Türk İstiklal Savaşımızın en çetin mücadelelerinin geçtiği, dönüm noktalarından biri olan İnönü Savaşları’nın kazanıldığı ve Büyük Önder Atatürk’ün ifadesiyle “milletin makûs talihinin yenildiği yer” olan Bozüyük Metristepe’de şehitlerimizin yüce anılarını yaşatmak amacıyla yapılan Metristepe Anıtı, o muhteşem görünüşüyle Türk’ün yenilmezliğini simgelemektedir.
Betonarme olarak 24 metre yüksekliğinde yapılan anıt üzerinde rölyefler, savaşa katılan birlikler ve komutanlarıyla ilgili bilgiler bulunur. Metristepe’nin tarihsel önemi dikkate alınarak Valilikçe 2001 yılında anıt ve çevresinde yeniden restorasyon çalışmaları yapılmıştır. Anıtın dört bir tarafına ve anıttan ayrı İnönü Savaşları ve tarihi telgrafları içeren dört adet rölyef ile anıtın ön tarafına iki ayrı kaide üzerinde heykeller yapılmış, çevresinde siperler kazılmıştır.
İnönü Şehitliği:Şehitlik; Bozüyük-Eskişehir-Kütahya yol ayırımı ilerisinde, ilçeye yaklaşık 6 km uzaklıkta bir yamaçta bulunmaktadır. Çok sayıda şehit mezarının bulunduğu şehitliğin etrafı çam ve köknar ağaçlarıyla çevrili, ayrıca içerisinde mermerden yapılmış şehitlik nişan taşı bulunmaktadır.
İnönü Şehitlerini Anma Törenleri burada yapılır; devlet yetkilileri, ilden ve çevre illerden gelen çok sayıda izleyiciler, gaziler törenlere katılır. Şehitler anılarak; İnönü Zaferleri’nin duyguları yaşatılır.
İntikamtepe Şehitliği: Kurtuluş Savaşı’nda şehit düşen çok sayıda yiğidimizin kabirlerinin bulunduğu şehitlik, Bozüyük-Dodurga yolu üzerinde bulunmakta; mezarlardan birinin üzerindeki yazıda; “126. Alay, 3. Tabur, 9. Birlik Kahramanları burada şehit düştüler.30–31 Mart 1921. Mezarları Zaferlerin Beşiği Oldu.” ibaresi yer almaktadır.
BOZCAARMUT BARAJ GÖLETİ
Bozcaarmut Baraj Göleti, Bilecik’te Pazaryeri ilçesinin Bozcaarmut Köyünde bulunmaktadır. Sakarya havzasında bulunan göletin normal su kotunda göl hacmi 311 hm3’dür.Göletin rakımı ise 1090 metredir.
Yol Yarifi: Bilecik’le Pazaryeri ilçesinin arası 30 km’dir. Pazaryeri’nden Kınık ve Küçükelmalı istikametine doğru yol aldığınızda 5,5 km sonra Bozcaarmut Köyü’ne ulaşırsınız. Köy içinden geçen yolu takip ettiğinizde, 2,9 km sonra Bozcaarmut Baraj Göleti’ne varırsınız. Bu yolculuktan son derece keyif alacağınız şüphesiz. Çünkü Küçükelmalı’yı geçtikten sonra yeşilin binbir tonu arasında seyahat edeceğiniz orman yolu başlıyor.
BİLECİK SAAT KULESİ
Eskişehir’den Bilecik’e girerken ilk göze çarpan eserlerden biri saat kulesidir. Osmanlı’da, saat kulesi yapma geleneği XVI. yüzyıl sonlarında oluşmaya başlamıştır. Osmanlı şehirlerinde bu gelenek, XVIII ve XIX. yy’da batıdan doğuya doğru yaygınlık kazanmıştır.
Saat kulelerinin Anadolu’nun içlerine kadar yayılmasının en önemli sebebi, II. Abdülhamid’in tahta çıkışının 25’inci sene-i devriyesinde (1901) valilere, saat kulesi yapımıyla ilgili göndermiş olduğu fermandır. 1907 yılında, Bilecik’te bu emir doğrultusunda, Ertuğrul Mutasarrıfı Musa Kazım Bey tarafından bir saat kulesi yaptırılmıştır.
15 metre yüksekliğinde olan kule, İstasyon Caddesi’nde bulunan idadi mektebinin (günümüzde belediye hizmet binası olarak kullanılmaktadır.) yakınına inşa edilmiştir. Giriş kapısı üzerindeki kitabede 1997-2008 yılları arasında restore edildiği yazılıdır. Kule, yukarıdan aşağıya doğru genişleyen dört dikdörtgen prizmadan oluşmaktadır. Alttaki iki katın köşeleri kesme, cephesi moloz taştandır; üstteki katlar ise ahşaptandır. En alt kısmında yuvarlak kemerli kapı ve onun üzerinde aynı şekilde bir pencere bulunmaktadır. İkinci katta balkonu vardır. Balkon üzerindeki ahşap bloğun dört cephesinde, kare kadranlı birer saat yer almaktadır. Üzeri piramidal külahla örtülmüştür.
OSMANLI DEVLET ARMASI
OSMANLI DEVLET ARMASINDA BULUNAN REMZ VE ALAMETLERİN ANLAMLARI: Güneş halifeliği, ay padişahlığı, silahlar devlet gücünü, çiçekler sevgi ve muhabbeti, terazi adaleti, kitap hukuku ve Allah’ın kanunlarına bağlılığı, en alttaki yuvarlak şekiller başarılı kişilere verilen devlet nişanlarını ifade eder.
En üstteki yuvarlak içindeki tuğra devrin padişahının tuğrasıdır. Hilal Ay içindeki yazı: “Osmanlı Devleti’nin Padişahları Allah-ü Tealâ’nın Muaffak kılması ve yardım etmesine dayanırlar” şeklindedir.
OSMANGAZİ HEYKELİ
Osman Gazi Heykeli 245921 “Kuruluştan Kurtuluşa Bilecik’te 360 Derece Panoramik Sanal Tur Projesi” www.bileciksanaltur.com Bilecik İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü & Bursa Eskişehir Bilecik Kalkınma Ajansı Bilecik Sanal Tur Projesi kapsamında ilçemizden yüzlerce noktada 360 Derecedir.
HAMİDİYE İDADİSİ
Hamidiye Camii ile birlikte Sultan 2.Abdülhamit tarafından 1905 yılında yaptırılmıştır. İki katlı kırmızı kesme taştan inşa edilen yapının alt ve üst kat planları aynı şekildedir. Giriş kapısı alnında mermerden yapılmış Osmanlı arması bulunan bina 2008 yılında Bakanlığımız katkılarıyla restore ettirilmiş ve İlçe kütüphanesi olarak hizmete sunulmuştur.
KÖPRÜLÜ MEHMET PAŞA
Köprülü Mehmet Paşa Camii, Bilecik merkeze bağlı Vezirhan Beldesi’ndeki 1665 yılında inşa edilmiştir. Cami kesme taştan olup 17.30×18.60 m ebatlarında, kırma çatı sistemli kare forma yakındır. Kuzeybatı köşesindeki kesme taştan minaresi 1965 yılında restore edilmiştir. Kuzey kenarında yuvarlak kemerlerle birbirine bağlı, altı sütunlu beş bölümlü son cemaat yeri bulunmaktadır. Vezirhan merkezde bulunan cami, Bilecik merkezden 16 km uzaklıktadır.
ADULLAH MİHAL GAZİ (KÖSE MİHAL) TÜRBESİ
Abdullah Mihal Gazi, Bizans İmparatorluğu’nun hudut kalelerinden Hadrianoi Bölgesinin (Harmankaya) Tekfuru idi. Müslüman olmadan önceki adı Mikhael Kosses olan Abdullah Mihal Gazi, Bizans’ta uzun yıllar (1259-1453) hüküm süren ve İstanbul’un fethine kadar Bizans’ı idare eden Palaiologos hanedanına mensup bir Bizans Soylusu idi.
Eskişehir Beyi ile beraber Osman Bey’e karşı giriştiği savaşta esir düştü. Osman Bey, Köse Mihal’in yiğitliğine ve kahramanlığına bakarak onu affetti. Daha sonraki yıllarda Osman Bey’e tekfurlar tarafından bir tuzak kurulacaktı. Bu tuzak, bir düğün esnasında Osman Bey’e yapılacak bir suikast girişimiydi. Osman Bey’i bu suikast girişiminden haberdar eden Köse Mihal; Osman Bey’i zamanında uyararak önlem almasını ve kurtulmasını sağlamış, böylelikle Yarhisar’la Bilecik’in de zaptına vesile olmuştur. Bu olayın ardından Osman Bey ile Köse Mihal, iyi bir dost ve silah arkadaşı olmuştur.
Mihal Bey, Türklerle arasındaki dostluk ve Osman Bey’e yakınlığı sebebiyle, 1313 yılında Müslüman oldu ve “Abdullah” adını aldı. Bundan sonra daima Osman Gazi ile birlikte hareket eden ve bölgeyi bildiği için fetihler esnasında kılavuzluk yapan Mihal Bey, Sakarya Vadisi’nde Göynük ve Mudurnu ile diğer bazı kaleleri fethederek büyük kahramanlıklar gösterdi. Osmanlı Devleti’nin ilk yıllardaki ilerleme ve gelişiminde büyük katkıları olan Köse Mihal Bey, ayrıca Orhan Gazi ile Bursa’nın fethine de katıldı. Mihal Gazi, 1327 yılında Yenişehir’de vefat ettikten sonra, Bilecik’in İnhisar ilçesine bağlı Harmanköy’deki türbesine defnedildi.
Abdullah Mihal Gazi’nin yurdu olan Harmanköy’de her yıl eylül ayının ilk pazar günü, devlet büyüklerinin, akademisyenlerin, tarihçilerin ve pek çok misafirin katılımıyla Abdullah Mihal Gazi’yi anma törenleri tertip edilmektedir. Mihal Gazi’nin Harmanköy’de bulunan türbesi ziyaret edilerek dualar okunmakta ve gelen konuklara geleneksel yemekler ikram edilmektedir. 2021 yılında her yıl düzenlenen anma törenlerinin 694.’sü düzenlenecektir.
OSMANELİ KONAKLARI
Osmaneli’nin kentsel dokusunun en önemli özelliği, günümüzde sivil mimari örnekleri olarak ilgi çeken geleneksel evleridir.¹ Geleneksel evler, Osmaneli’nin en eski mahalleri olan Cami-i Cedid ve Cami-i Kebir mahallerinde bulunmaktadır. Bölge, 2005 yılında kentsel sit alanı olarak ilan edilmiştir. Geleneksel Osmaneli Evleri Bursa Koruma Bölge Kurulu tarafından tescillenmiştir.
XVII. yüzyılda, Osmaneli’nde ipekböcekçiliği ve kozacılık işlemleri, yöre halkının başlıca geçim kaynağı olmuş, bu geçim kaynağı evlerin planlanmasına da yansımış; Osmaneli’nin geleneksel evleri, ipek böceği yetiştirmeye elverişli düzende ve ekonomik faaliyetlerin rahatça gerçekleştirileceği alanın ortaya çıkacağı şekilde inşa edilmiştir.² En üst katta böceklik denilen bir mekân oluşmuş, konutların tasarımında ortaya çıkan bu önemli mekân Osmaneli’ndeki ev planlarına özgünlük kazandırmıştır.³
Osmaneli sivil mimarisindeki evler, zemin kat dâhil iki veya üç katlıdır. Evlere giriş, avludan veya sokaktandır. Zemin kat; ahır, yiyecek deposu ve ipek böcekçiliği için gerekli dut yapraklarının depolandığı bölmesiz kısımdır. Zemin kattan merdivenle birinci kata yani yaşam katına ulaşılır, burada oda kapılarının açıldığı sofa bölümü bulunmaktadır. Genellikle iki veya üç oda ve bir sofanın yer aldığı plan düzenindedir. Bu mekân ailenin, oturma, yemek yeme ve çalışma gibi günlük yaşamın bütün ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Sofadan ayrı bir merdivenle ikinci kata ulaşılır, burası ipekböcekçiliğin yetiştirilmesine uygun olarak, tek hacimli ve bölmesiz olarak tasarlanmıştır.
HAGİOS GEORGİOS (AYA YORGİ) KİLİSESİ
Hagios Georgios (Aya Yorgi) Rum Kilisesi, Osmaneli’nin güneyinde, Cami-i Kebir mahallesinde, İcadiye Sokak ile Fabrika Sokak arasında yer almaktadır.
Kilisenin ismini, inşa tarihini, banisini gösteren herhangi bir kitabe yoktur. Yapı ile ilgili bilgilere, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki belgeler vasıtasıyla ulaşılmıştır.
1870 İ. HR. 248/14723 tasnif numaralı belgede, Hüdavendigar Sancağı dâhilinde bulunan Lefke kasabasındaki kilisenin kadınlara ayrılan mekânın ihtiyaca yeterli gelmediği için boyca 7 ve ence 18 zira arsa ilavesiyle genişletilmesine ruhsat verilmesi ile ilgili belgedir.
1893 DH. MKT. 69/33 tasnif numaralı belgede, Ertuğrul Sancağına bağlı, Lefke kasabasında kilisenin izni olmadığı hâlde çan çalındığına dair ihbarda bulunulmuştur. İhbara gelen cevapta ise, kilisenin çan çalabilme izninin olduğu belirtilmiştir. Ayrıca bu belgeden kilisenin, Gemlik Metropolitliğine bağlı olduğu anlaşılmaktadır.
1897 İ.AZN 28/1315 C-08 tasnif numaralı belgede, Hüdavendigar Vilayeti Lefke kasabasında, harap durumda olan Rum kilisesinin yenilenerek inşasına ruhsat verilmesi, Rum Patrikliğinden rica ile istenmiştir. Kilisenin eski temeller üzerine boyca 24 zira 70 santim ve ence 14 zira 70 santim ve yüksekliği 6 zira 50 santim ve ahşap olarak tarif edilmiştir; ayrıca 47 bin kuruş masrafının kilise sandığı akçesinden ödeneceği belirtilmiştir. Belgede, kilisenin çizimine ve tamirat masraflarının listesine yer verilmiştir. Bu listeye göre kilisenin ilk inşası ahşap olarak yapılmış, 1874 yılında Lefke’de büyük bir yangın çıkmış bu yangında ahşap olan kilise kullanılamaz hâle gelmiştir. Kilisenin onarım talebi, 1897 İ.AZN 28/1315 C-08 tasnif numaralı belgede belirtildiği gibi Osmanlı Devleti’nden istenmiştir ancak belgedeki tarif günümüzdeki kiliseye uymamaktadır. Yapılan değişiklikler izinsiz yapılmış sonradan resmiyet kazandırılmıştır.
1903 İ.AZN 53/1321 Ş 11 tasnif numaralı belgede, Lefke kasabasında yenilenerek inşası için padişah hazretlerinin yüksek müsaadesi alınan harap Aya Yorgi kilisesinin yüksekliği 13 zira olacakken 6 zira gösterilmiş olduğunu ve bu yanlışlığın düzeltilmesi hususu Rum Patrikliğinden rapor halinde rica ile istenmiştir.
Mimari açıdan kilise, doğu-batı doğrultusunda, 26.35 metre uzunluğunda, 14.70 metre genişliğinde, kapalı Yunan haçı planlı bir yapıdır.
OSMANELİ BELEDİYESİ PROF. DR. YUNUS SÖYLET ŞİFALI İÇMELER TESİSİ
Prof. Dr. Yunus Söylet İçmeler Tesisi, ilçe merkezine 8 km uzaklıkta bulunan tarihi şifalı sulardır. Geleneksel görüşe göre, Emeviler İstanbul’u fethe giderken bu alanda askerler yorgunluklarını gidermek, yaralarını ve hastalıklarını tedavi etmek için Allah’ın bahşettiği şifalı sulardan yararlanmışlar ve hastalıklarına şifa olduklarını ifade etmişlerdir.
Tarih boyu şifa dağıtmış olan İçmeler, ilçemizde çok uzun yıllar tesis olarak hizmet vermiş ancak 1999 yılında gerçekleşen depremin etkisiyle tahribat görmüş, o günden bu yana atıl kalmıştır.
Tarihi İçmeler, Osmaneli Belediyesi ve İstanbul Üniversitesi ortaklığında, Bursa-Eskişehir-Bilecik Kalkınma Ajansı (BEBKA) desteği ile “Ver Elini Osmaneli” projesi kapsamında, yeniden tesis olarak halkın kullanımına hazır hâle getirilmiştir. (Fotoğraf 1) Bir kalkınma projesi olarak hayata geçirilen Osmaneli Belediyesi Prof. Dr. Yunus Söylet İçmeler Tesisi sularının, başta İstanbul Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet olmak üzere İstanbul Üniversitesi’nden toplam 7 akademisyenin bilimsel çalışmalarıyla şifalı olduğu kanıtlanmıştır.
İstanbul Üniversitesi tarafından içmeler kaynak suyunun mikrobiyolojik, kimyasal, fiziksel ve ağır metal analizleri ve dört mevsim takibi yapılmış, su numuneleri alınmış, bu numunelerin analizi sonucunda İçmeler suyunun böbrek, mide, safra kesesi ve çeşitli deri hastalıklarına iyi geldiği tespit edilmiştir.
Tesis, 100 yatak kapasitesine sahiptir. Yöresel satış mağazaları, ATV parkur alanları, orman içi yürüyüş rotaları, piknik alanları ve yol kenarı yemek ve dinlenme alanları ile hizmet vermektedir.
MİHAL BEY HANI (TAŞHAN)
Eskiden kervanların konaklayıp istirahat ettikleri yer olarak yapılan Mihal Bey Hanı, Vezirhan, Mahan,Taşhan, Katırhan, Nallıhan, Çayırhan gibi Gölpazarı Ankara istikametindeki han ve kervansaraylar zinciri içinde bulunmaktadır. Bu yol aynı zamanda Bağdat-İstanbul yolunun bir koludur.
Han iri taş kalıplarla yapılmış, kalın duvarlı dikdörtgen şeklinde üstü yarım silindir (tonoz) örtüsü şeklinde bir yapıdır. Doğu-Batı doğrultusunda dikdörtgen planlı olan yapı aynı doğrultuda dört bölümden meydana gelmiştir.
Girişi batı cepheden olup, girişten sonraki bölümler üzeri beşik tonozlarla örtülüdür. Bu mekânlar sivri takviye kemerleriyle birbirine bağlanmıştır. Bu mekânların kuzeyden hiçbir açıklığı olunamamasına karşın her bölümün güney duvarındaki eksende birer dikdörtgen pencere açılarak yapımına ışık olması sağlanmıştır. (Mazgal tipi pencere). Beden duvarları bir sıra tuğla, bir sıra kesme taş ve aralardan dikine yerleştirilen birer tuğla ile çerçeveli teknikle örülmüştür. Süsleme özelliği yoktur.
1969 yılında yenileme çalışmaları ile kuzey doğu bölümü yapılmış fakat tamamlanmamıştır. 2007 yılında vakıflar genel müdürlüğünce yenileme planları yapılmış 2008 yılı programına alınmıştır.
Uzun yıllar “göl” adıyla anılan ilçemizde bu yapıların oluşması ilçenin Harmankaya’ya bağlı bir nahiye olmasından kaynaklanmaktadır.
1. Mahmut Gazi Mihal tarafından yayınlanan II.Mehmet dönemine ait bir vakıf defterinde; “Nahiyei Harmankaya, tabi Göl, der tasarruf-u Mehmet Bey, İbn-i Ali Bey, İbn-i Mihal, evvelden tasarruf ide geldüğü üzere ber karar-› sabık olalar deyi mukayyeddür.Defter-i kahnede yine mukayyeddür.”diyerek Göl’ün Mihal oğullarınca yönetildiği belirtilmektedir.Hanın kapı üstündeki kitabesinde şöyle yazmaktadır:
MİHAL BEY HAMAMI
Erken dönem Osmanlı mimarisinde görülen külliye geleneğini ilçemiz Mihal Bey yapılarında da görmekteyiz. Külliye camii ile birlikte medrese, imaret, türbe, kütüphane,hamam, aşevi, kervansaray gibi binalardan oluşan bir yapı topluluğudur. İlçemizde Taşhan, Cami ve Hamam bir üçgenin köşeleridir. Türklerin temizlik kültüründe hamamın yeri çok önemlidir. Bu bakımdan cami medrese yanında mutlak hamamlarda yapılmıştır. Mihal Bey hamamı yıllar içinde özelliğini kaybetmiş yalnızca kubbeli iç yapımı ve orijinalliğini korumaktadır.