1. Haberler
  2. Manşet
  3. OSMANELİ’NİN GÖZ BEBEKLERİ İLGİ ODAĞI OLDU 

OSMANELİ’NİN GÖZ BEBEKLERİ İLGİ ODAĞI OLDU 

featured

Tarihte 18 medeniyete ev sahipliği yapan ve gizemli tarihi ile dikkat çeken Osmaneli, son aylarda büyük bir ilginin odağı oldu.

Yurt içi ve yurt dışından binlerce kişinin akın ettiği ilçede özellikle 3 mekan dikkat çekiyor. Belediye Başkanı Münür Şahin'in de çok önem verdiği tarihi Osmaneli evleri, Hagios Georgios (Aya Yorgi) Rum Kilisesi ile neredeyse tam kapasite çalışan Osmaneli Belediyesi Prof. Dr. Yunus Söylet Şifalı İçmeler Tesisi, görenlerin ilgi odağı oluyor. Biz de Değişim Gazetesi olarak bu üç mekanın geçmişi ve özelliklerini okuyucularımız için toparladı. 

OSMANELİ TARİHİ EVLERİ

Osmaneli’nin kentsel dokusunun en önemli özelliği, günümüzde sivil mimari örnekleri olarak ilgi çeken geleneksel evleridir.¹ Geleneksel evler, Osmaneli’nin en eski mahalleri olan Cami-i Cedid ve Cami-i Kebir mahallerinde bulunmaktadır. Bölge, 2005 yılında kentsel sit alanı olarak ilan edilmiştir. Geleneksel Osmaneli Evleri Bursa Koruma Bölge Kurulu tarafından tescillenmiştir.

XVII. yüzyılda, Osmaneli’nde ipekböcekçiliği ve kozacılık işlemleri, yöre halkının başlıca geçim kaynağı olmuş, bu geçim kaynağı evlerin planlanmasına da yansımış; Osmaneli’nin geleneksel evleri, ipek böceği yetiştirmeye elverişli düzende ve ekonomik faaliyetlerin rahatça gerçekleştirileceği alanın ortaya çıkacağı şekilde inşa edilmiştir.² En üst katta böceklik denilen bir mekân oluşmuş, konutların tasarımında ortaya çıkan bu önemli mekân Osmaneli’ndeki ev planlarına özgünlük kazandırmıştır.³
Osmaneli sivil mimarisindeki evler, zemin kat dâhil iki veya üç katlıdır. Evlere giriş, avludan veya sokaktandır.

Zemin kat; ahır, yiyecek deposu ve ipek böcekçiliği için gerekli dut yapraklarının depolandığı bölmesiz kısımdır. Zemin kattan merdivenle birinci kata yani yaşam katına ulaşılır, burada oda kapılarının açıldığı sofa bölümü bulunmaktadır. Genellikle iki veya üç oda ve bir sofanın yer aldığı plan düzenindedir. Bu mekân ailenin, oturma, yemek yeme ve çalışma gibi günlük yaşamın bütün ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Sofadan ayrı bir merdivenle ikinci kata ulaşılır, burası ipekböcekçiliğin yetiştirilmesine uygun olarak, tek hacimli ve bölmesiz olarak tasarlanmıştır.

Osmaneli’nde geleneksel evler, genellikle ufak arsalar üzerine inşa edilmiştir. Evler, arsaların yaklaşık %50’sini kaplarken geri kalan alan, bahçe olarak değerlendirilmiştir. Yola cephesi olan bahçelerin büyük duvarlarla yol ilişkisi koparılmıştır. Bahçe duvarına ise, üstü saçaklı kapı evin yol üzerindeki giriş kapısı olarak da kullanılmaktadır.

Osmaneli geleneksel evlerinin cepheleri, süsleme ve bezemeden uzaktır. Ancak üst kat cepheleri çıkmalar ile hareketlilik ve çeşitliliğe sahiptir.Çıkmalar payandalarla desteklenir. Bazı evlerde üst kat cephesi, eşit üç parçaya bölünerek ortadaki zemin katla aynı düzeyde yer alırken, kenar kısmındaki odalar kısmi çıkma yapar. Tüm cephe boyunca çıkma yapan , çıkmasız evlere , cephe ortasında, tek cumbalı evler vardır. Bazı konut cephelerinde ise çıkmalarla birlikte devam eden bir balkon vardır.

Osmaneli geleneksel evlerinde birinci kat cephe semasında karakteristik bir özellik bulunur. Birinci kat köşesi pahlanarak buraya küçük bir pencere konulmuştur, böylece her yönden bakış sağlanmıştır. Bu cephe özelliği, Osmaneli geleneksel özelliklerine özgü bir mimari öğedir.

Osmaneli geleneksel evlerinde pencereler, kanatlı ve giyotin olmak üzere ikiye ayrılır. Osmaneli geleneksel evleri, moloz taş temel duvarı üzerine çatılmış ahşap karkas yapılardır. Ahşap karkas arası gözler kerpiç dolguludur, bazen zemin katta taş dolgu, diğer katlarda kerpiç dolgu örnekleri vardır. Duvarlar içeriden kıtıklı çamur sıva üzeri kireç badana, dışarıdan tatlı kireç sıva, yan cepheler ise kıtıklı çamur sıvadır.

Giriş katı tek mekân olduğundan, ahşap taşıyıcı dikmeler orta kat duvarları altına gelecek şekilde yerleştirilmiştir. Orta katta oda bölmeleri bulunduğundan bu duvarlar ahşap karkas arasına kerpiç dolgu, kıtıklı çamur sıva üzeri beyaz kireç badanalıdır. Üst kat, böceklik için ayrılan bölüm olduğu için orta kat duvarlarının üzerine gelen ahşap dikmeler görülür. Tavan kaplı olmadığı için çatı kirişleri, asıklar, mertekler açık bir şekilde görülür.

Osmaneli geleneksel evlerinde süsleme pek görülmez, cepheler yalın ve sade görünüme sahiptir. Ancak nadir de olsa süslemeye yer verilen evler vardır. Bunlara en güzel örnek, Tokluoğlu Konağı ve Sedat Baydar Konağı (Fotoğraf 14)’dır. Tokluoğlu Konağı’nın tepe pencereleri renkli camlardan olup Ashab-ı Kehf’in isimleri Osmanlıca harflerle yazılmıştır. İslam inancına göre Ashab-ı Kehf’in isimleri, mekânlara sağlık, bereket getirdiğinden ve haneyi yangın, nazar, bela gibi musibetlerden koruduğundan Ashab-ı Kehf’in isimlerine yer verilmiştir . Sedat Baydar Konağı’nın çatısının alınlık kısmında İstanbul Boğaziçi manzarası kalemişi tekniğinde resmedilmiştir.

HAGİOS GEORGİOS (AYA YORGİ) RUM KİLİSESİ

Hagios Georgios (Aya Yorgi) Rum Kilisesi, Osmaneli’nin güneyinde, Cami-i Kebir mahallesinde, İcadiye Sokak ile Fabrika Sokak arasında yer almaktadır.

Kilisenin ismini, inşa tarihini, banisini gösteren herhangi bir kitabe yoktur. Yapı ile ilgili bilgilere, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki belgeler vasıtasıyla ulaşılmıştır.

1870 İ. HR. 248/14723 tasnif numaralı belgede, Hüdavendigar Sancağı dâhilinde bulunan Lefke kasabasındaki kilisenin kadınlara ayrılan mekânın ihtiyaca yeterli gelmediği için boyca 7 ve ence 18 zira arsa ilavesiyle genişletilmesine ruhsat verilmesi ile ilgili belgedir.

1893 DH. MKT. 69/33 tasnif numaralı belgede, Ertuğrul Sancağına bağlı, Lefke kasabasında kilisenin izni olmadığı hâlde çan çalındığına dair ihbarda bulunulmuştur. İhbara gelen cevapta ise, kilisenin çan çalabilme izninin olduğu belirtilmiştir. Ayrıca bu belgeden kilisenin, Gemlik Metropolitliğine bağlı olduğu anlaşılmaktadır.

1897 İ.AZN 28/1315 C-08 tasnif numaralı belgede, Hüdavendigar Vilayeti Lefke kasabasında, harap durumda olan Rum kilisesinin yenilenerek inşasına ruhsat verilmesi, Rum Patrikliğinden rica ile istenmiştir. Kilisenin eski temeller üzerine boyca 24 zira 70 santim ve ence 14 zira 70 santim ve yüksekliği 6 zira 50 santim ve ahşap olarak tarif edilmiştir; ayrıca 47 bin kuruş masrafının kilise sandığı akçesinden ödeneceği belirtilmiştir. Belgede, kilisenin çizimine ve tamirat masraflarının listesine yer verilmiştir. Bu listeye göre kilisenin ilk inşası ahşap olarak yapılmış, 1874 yılında Lefke’de büyük bir yangın çıkmış bu yangında ahşap olan kilise kullanılamaz hâle gelmiştir.  Kilisenin onarım talebi, 1897 İ.AZN 28/1315 C-08 tasnif numaralı belgede belirtildiği gibi Osmanlı Devleti’nden istenmiştir ancak belgedeki tarif günümüzdeki kiliseye uymamaktadır. Yapılan değişiklikler izinsiz yapılmış sonradan resmiyet kazandırılmıştır.

1903 İ.AZN 53/1321 Ş 11 tasnif numaralı belgede, Lefke kasabasında yenilenerek inşası için padişah hazretlerinin yüksek müsaadesi alınan harap Aya Yorgi kilisesinin yüksekliği 13 zira olacakken 6 zira gösterilmiş olduğunu ve bu yanlışlığın düzeltilmesi hususu Rum Patrikliğinden rapor halinde rica ile istenmiştir.
Mimari açıdan kilise, doğu-batı doğrultusunda, 26.35 metre uzunluğunda, 14.70 metre genişliğinde, kapalı Yunan haçı planlı bir yapıdır.

Kilisenin doğusunda, üçlü apsis ve pastophorion hücreleri, batısında, narteks ve iki yanında çan kuleleri yükselmektedir.

Kilisenin batı yönünde yer alan narteks, yaklaşık 3.60 x 7.48 metre boyutlarında kuzey-güney doğrultusunda uzanan dikdörtgen planlıdır. Narteksin kuzey ve güney köşelerinde boyutları aynı, simetrik dikdörtgen düzenlemeye sahip odalar yer almaktadır. Bu odalarda çan kulelerine ve galeriye çıkışı sağlayan merdivenlerin bulunduğu, kalan izlerden anlaşılmaktadır.

Kilisenin doğusunda, üçlü apsis ve pastophorion hücreleri, batısında, narteks ve iki yanında çan kuleleri yükselmektedir.

Kilisenin batı yönünde yer alan narteks, yaklaşık 3.60 x 7.48 metre boyutlarında kuzey-güney doğrultusunda uzanan dikdörtgen planlıdır.Narteksin kuzey ve güney köşelerinde boyutları aynı, simetrik dikdörtgen düzenlemeye sahip odalar yer almaktadır. Bu odalarda çan kulelerine ve galeriye çıkışı sağlayan merdivenlerin bulunduğu, kalan izlerden anlaşılmaktadır.

Kilisenin doğu yönünde yer alan apsis, 6.40 metre genişliğinde ve 3.20 metre derinliğinde, yarım daire planlıdır. Üzeri kâgir yarım kubbe ile örtülüdür. Üç adet pencere açıklığı bulunur. Tavan ve duvarda hiçbir bezeme yoktur. Absidin önünde, pastophorion hücrelerine açılan iki adet açıklık yer almaktadır.

Diakonikon ve prothesis yaklaşık 2.47 x 1.46 metre boyutlarında dikdörtgenden ve 1.19 metre yarıçaplı yarım daireden oluşmaktadır ve üzeri yarım kubbe ile örtülmüştür. Mekân ise tonozla örtülmüştür. Her iki bölümün de doğuya bakan pencereleri ve naosa bakan duvarlarında kapının üst kısmında kemer şeklinde birer açıklık bulunmaktadır. Prothesisin diakonikondan tek farkı, prothesisin kuzey duvarında zemine oldukça yakın penceresinin bulunmasıdır.

Kilisenin en hareketli kısmı, dış cephesidir. Batı cephesindeki ana giriş bölümü; ortada iki mermer sütuna oturan, yanlarda Lefke taşından duvarla birleşik iki sütuna oturan, üç açıklıklı, kemerli düzenlemeye sahiptir. Girişin üzerinde orta kısımda; dört tane sütuna, iki yandan duvarla bitişik sütuna oturan, kemerli beşli açıklık vardır. Tüm bunlar yuvarlak formlu, büyük ve derin kemer içerisine yerleştirilmiştir. Üç katlı düzenlemenin etrafında, geniş bir söve, en üst katta kemer oluşturmuştur. Silmeli ve diş sıralı üçgen alınlığın ortasında yalnızca bu cephede görülen Latin haçı işlenmiştir. Cephede, iki köşede, dört katlı çan kuleleri yükselmektedir. Çan kulelerinin batı yönünde yuvarlak kemerli, dikdörtgen formlu kapı açıklıkları yer almaktadır.

Kapı açıklıklarının üzerinde birer tane, üst kısımda ise ikişer küçük pencere yer almaktadır. Son katta ise dört cephede de aynı olan; bir sütunun ayırdığı ikiz kemerlerden oluşan pencereler bulunmaktadır. Dıştan derin bir kemerle çevrelenen pencerelerin kemer ortalarında içi boş olarak, yonca şeklinde dört kollu eşit haç motifi yapılmıştır. Kule duvarları kemerli pencerelerin sınırından itibaren basit bir silmeyle ve onun altında dörderli diş dizileriyle son bulur. Kulelerin bitim noktasında dört cephenin de ortasında yuvarlak pencereler yer almaktadır.

Kilisenin kuzey ve güney cepheleri, birbiriyle benzerlik göstermektedir. Üç katlı olarak düzenlenen cephenin ilk katında, yuvarlak kemerli, üçgen alınlıklı, dar ve uzun kapılar yer almaktadır. İkinci katında, beş açıklıklı, kemerli pencereler yer bulunmaktadır. Beşli pencerenin hizasında iki yanda, bir sütunun ayırdığı ikiz pencereler vardır. Son katta ise, yarım daire formlu geniş açıklıklar kuzey ve güney cephelerinin düzenini oluşturmaktadır. Kuzey cephede güney cepheden farklı olarak, protesis bölümünde bir pencere yer almaktadır.

Kilisenin doğu cephesi, absisin ve pastophorion hücrelerinin bulunduğu cephedir. Bu mekânlar içte yarım kubbe, dışta çokgen planlı olarak dışa doğru çıkıntı yapmaktadır. Apsis daha büyük ve yüksek tutulmuş, üzeri yarım kubbe ile örtülmüştür. Pastophorion hücreleri, apsise göre daha küçük ve alçakta olup üzerleri yarım kubbelerle örtülmüştür.  Apsisde, yuvarlak kemerli üç pencere yer alırken, pastophorion hücrelerinde daha küçük ve dikdörtgen formlu birer pencere yer almaktadır.

Kilise, kâgir, yığma sistemle Lefke taşından yüksek bir stilobat üzerine inşa edilmiştir. Malzeme olarak Lefke taşının yanı sıra, tuğla, kiremit, ahşap ve demir kullanılmıştır. Duvarlar taş tuğla almaşık örgü sistemiyle örülmüştür. Kubbe kasnağında, ana kubbede, apsis, pastophorion hücrelerinin kubbeleri ile çan kulelerinin kubbelerinde tuğla malzeme kullanılmıştır. Giriş sütunları mermerdir. Çan mahallerinin iç kısmındaki duvarlarına sağlam bir zemin oluşturmak için, gynekaionun döşemesini taşıması için, naos ve narteks ayrımının üzerinde ve gergi olarak kemerlerle geçilen açıklıklarda demir malzemeye yer verilmiştir. Ahşap malzeme, kapı, pencere kanatlarında ve merdivenlerde kullanılmıştır. Kilisede duvar resimlerine yer verilmemiştir.

OSMANELİ BELEDİYESİ PROF. DR. YUNUS SÖYLET ŞİFALI İÇMELER TESİSİ

Prof. Dr. Yunus Söylet İçmeler Tesisi, ilçe merkezine 8 km uzaklıkta bulunan tarihi şifalı sulardır. Geleneksel görüşe göre, Emeviler İstanbul’u fethe giderken bu alanda askerler yorgunluklarını gidermek, yaralarını ve hastalıklarını tedavi etmek için Allah’ın bahşettiği şifalı sulardan yararlanmışlar ve hastalıklarına şifa olduklarını ifade etmişlerdir.

Tarih boyu şifa dağıtmış olan İçmeler, ilçemizde çok uzun yıllar tesis olarak hizmet vermiş ancak 1999 yılında gerçekleşen depremin etkisiyle tahribat görmüş, o günden bu yana atıl kalmıştır.

Tarihi İçmeler, Osmaneli Belediyesi ve İstanbul Üniversitesi ortaklığında, Bursa-Eskişehir-Bilecik Kalkınma Ajansı (BEBKA) desteği ile “Ver Elini Osmaneli” projesi kapsamında, yeniden tesis olarak halkın kullanımına hazır hâle getirilmiştir. (Fotoğraf 1) Bir kalkınma projesi olarak hayata geçirilen Osmaneli Belediyesi Prof. Dr. Yunus Söylet İçmeler Tesisi sularının, başta İstanbul Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet olmak üzere İstanbul Üniversitesi’nden toplam 7 akademisyenin bilimsel çalışmalarıyla şifalı olduğu kanıtlanmıştır.

İstanbul Üniversitesi tarafından içmeler kaynak suyunun mikrobiyolojik, kimyasal, fiziksel ve ağır metal analizleri ve dört mevsim takibi yapılmış, su numuneleri alınmış, bu numunelerin analizi sonucunda İçmeler suyunun böbrek, mide, safra kesesi ve çeşitli deri hastalıklarına iyi geldiği tespit edilmiştir.

Tesis, 100 yatak kapasitesine sahiptir. Yöresel satış mağazaları, ATV parkur alanları, orman içi yürüyüş rotaları, piknik alanları ve yol kenarı yemek ve dinlenme alanları ile hizmet vermektedir.