Konferansa konuşmacı olarak Bozüyük İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde görevli Emniyet Amiri Nihal Altıntaş katıldı. Altıntaş, “Hiçbir kadın, hiçbir gerekçe için dayağı hak etmez” dedi.
İl Halk Kütüphanesi Müdürü Pınar Dengiz yaptığı açılış konuşmasında, kütüphane olarak belirli aralıklarla toplumu ilgilendiren konularda konferanslar düzenlediklerini söyledi. Konferansa genç kızların katılımlarının yoğun olmasının kendisini çok mutlu ettiğini ifade eden Dengiz, “İlerinin annesi olarak, ilerinin yetişkin genç kadınları olarak sizlerin bu yaşlarda bilinçlenmeniz son derece önem taşıyor. Çünkü aslında kadına karşı uygulanan şiddet toplumumuzun önemli sorunlarından birisi. Ama kadınların önünde genellikle iki seçenek var, ya susmayıp seslerini çıkaracaklar ya susup bunu sineye çekecekler. Bu konferansın sonunda hangisini yapmamız gerektiği sanırım hepimizin kafasında oluşacak. Elbette susmak, bunu kabullenmek çağdaş bir Türk kadını olarak mümkün değil. Ama nerelere başvurabiliriz, kanunlar bizim ne kadar yanımızda, hangi kanunların arkasına sığınabiliriz, hangi kanunlar bizi bu konuda koruyacak bunların hepsini Bozüyük ilçe Emniyet Müdürlüğü’nde görevli Emniyet Amiri Nihal Altıntaş’tan dinleyeceğiz.” dedi.
“Kadın ve erkek artık kanunlar önünde eşit”
Emniyet Amiri Altıntaş, kadına karşı şiddetle ilgili çıkarılan yasalardan söz etti. Yeni çıkan 6284 sayılı kanunun çok geniş etkiler verdiğini, artık devletin bu işe el attığını ispatlayan bir kanun olduğunu belirtti. Altıntaş, erkeklerinde bu kanundan faydalanabileceğini söyledi ve şöyle devam etti: “Yani hiçbir zaman karım beni dövdü diye bir erkek şikayetçi olamaz demiyoruz. Onlarda var sonuçta. Tabi ki şikayetçi olabilir, dövdü demezde tehdit etti der. Ailesine, abisine dövdürdü der. Tabi ki onlarda bu konunun mağduru olabilir. Hak sahibi olabilir. Kanun önünde kadın ve erkek artık eşit. Eskiden olduğu gibi medeni kanunda ailenin reisi erkektir hükmü vardı. Ama artık bunlar çıkarıldı. Artık kadın erkeğin kanun önünde eşitliği ilkesi getirildi.
‘Hiç kimsenin, kimsenin hürriyetini tahdit etmeye hakkı yok’
Hiç kimsenin, kimsenin hürriyetini tahdit etmeye, canını tehdit etmeye hakkı yok. Özellikle günümüzde bizimki gibi sosyal hukuk devletinde her insanın kadınların, kız çocukların dahil insanın en temel hakkı yaşama hakkıdır. Tüm kanunlarca ve anayasalarca garanti altına alınan hakkımız budur. Kadınların yaşama hakkı tehdit ediliyor, yani öldürülüyor, çocuğunu kaybediyor, dayak yiyor. Şiddetin türleri var. Mesela dayak yemek fiziksel bir şiddettir. İş hayatında taciz edilmemsi bir şiddettir ya da okutulmaması bir şiddettir.”
Doğu’da kız çocuklarının okutulmaması, kendisinden yaşça büyük kişilere para karşılığı satılması konusuna değinen Altıntaş, töre cinayetlerinden söz etti. Altıntaş, aile içi şiddetin toplumun kanayan bir yarası olduğunu, bunun sebebinin de eskisi gibi kapalı kapılar arkasında yaşanmıyor olmasından kaynaklandığını söyledi. Altıntaş, “Toplumun şöyle bir yargısı vardı, ‘Kocasıdır döverde severde.’ Şimdi devlet olarak biz bu konuya el atarsak birincisi ayıp olarak kabul ediliyordu. İkincisi de ‘Şimdi biz bu kadını korumaya kalkarsak kocası daha çok kinlenir, kadını boşar, kadının işi yok gücü yok, çoluk çocuk aileler mi dağılsın?’ gibi bir görüş vardı. Yani bu aile içi şiddet özel alan sorunu olarak kabul ediliyordu.
‘Töre cinayetlerinin toplumun hiçbir kesimine faydası yok’
Töre saikiyle adam öldürme olayları daha çok doğu illerimizde işleniyordu. Kız çocuğu belli bir yaşa gelince ailesinin istediği kişi ile değil de kendi isteği ile evlendiği zaman, bu namus lekesiydi. Erkeklerin namusu yok erkek her şeyi yapabilir. Baba, koca, eşini aldatabilir, evine bakmayabilir, kız çocuğunu para karşılığı başka bir erkeğe satabilir. Bu namuslu bir davranış ama bir kız çocuğunun ya da yetişkin bir genç kızın kendi eşini kendi seçmek istemesi namussuzluk. Aile, bunun namusunu temizlemek için kardeşine öldürtüyordu. Töre ve namus cinayetleri toplumun hiçbir kesimine faydası olan bir şey değil. Olayın kaybedenlerine bakarsanız genç kız ve onun birlikte kaçtığı, evlendiği, sevdiği insan hayatını kaybediyor. Kardeş oğlan çocuğu, ablasına kıyıyor. O ailede çok çocuk olduğu için büyük kızlar kardeşlerini yetiştirirler. Belki ona annesi gibi bakmıştır. Ama buna mecbur, o da hapse giriyor hayatı kararıyor.
‘Kutsal olan şey insanın yaşama hakkıdır’
Önceden kanunumuzda töre ve namus saikiyle adam öldürmek suçun hafifletici sebebiydi, şimdi ağırlaştıran hali. Uluslararası bir doktrin var deniyor ki, namus dahi hiçbir olgu insan hayatından daha önde tutulamaz. Kutsal olan şey insanın yaşama hakkıdır. Hiç kimsenin, bir canlının canına kıymaya hakkı ve yetkisi yok. Çünkü töre ve namus olgusu dahil insan hayatının üstünde tutulamaz. Uluslararası hukuktan bizim hukukumuza yerleşmiş kurallar bunlar.” dedi.
“Şiddet uygulayanlar insanlar tarafından çok sevilen, saygın kişiler olabiliyor”
Şiddetin türlerine değinen Amir Altıntaş, fiziksel şiddetin vurmak, kırmak, tekme atmak, dövmek olduğunu söyledi. Psikolojik şiddetin ise daha çok sistematik olduğunu yani özgürlüğün kısıtlanması, insanı yalnızlaştıran bir şey olduğunu belirtti. Genelde şiddet uygulayan kişilerin karşısındakini suçlayarak, “Bak bana ne yaptırdın? Ben böyle biri değilim, senin yüzünden yaptım.” şeklinde konuşmaları olduğunu söyledi. Şiddet uygulayan kişilerin normal hayatta çok saygın, insanlar tarafından sevilen kişiler olabileceğini kaydetti ve şöyle devam etti:
“Şiddet gören ailelerde yetişen çocuklar ileride ya mağdur ya da potansiyel suçlu olabiliyor”
“Şiddet şiddeti tetikler, şiddet gören ailelerde yetiştirilmiş çocuklara bakarsanız bir takım fiziksel hastalıklara sebep oluyor. Gebelik döneminde kadının şiddete maruz kalması çocuğun kaybıyla sonuçlanabiliyor. Bu şekilde sonuçlanmasa bile bu şekilde dünyaya gelen çocuklar panik atak, kalp hastalıkları gibi hastalıklara maruz kalıyorlar ve bu oran % 90, tesadüfle açıklanamayacak oranlar. Ayrıca bu tarz çocuklar topluma uymakta güçlük çekiyorlar ya çekinik, resesif karakterler olarak yani kendini korumayacak kadar sessiz, kimseyle görüşmeyen, her şeyden korkan yani ileride bir suçun mağduru olacak şekilde yetişiyorlar ya da tam aksi şiddet gösteren, agresif, arkadaşlarıyla geçimsiz ve ileride bir suçun faili olarak zanlı olarak potansiyel suçlu olarak yetişiyorlar.”
İnsanların sevgiyi de nefreti de aldıkları zaman ilettiklerini belirten Altıntaş, erkeklerin eşlerine diş geçirebildiklerini dolayısıyla şiddetin ortaya çıktığını belirtti. Kanunların çıkmasının asıl sebebinin kadının fiziksel olarak erkekten daha güçsüz olması olduğunu söyledi. Kadınların fiziksel ve psikolojik olarak daha güçsüz olduğu için korunduğunu söyleyen Altıntaş şunları söyledi:
‘Alo 183, aile, kadın, çocuk, özürlü ve sosyal hizmet danışma hattı’
“Kadınlara yönelik ekonomik şiddette uygulanıyor. Mesela kadını çalıştırmamak, kadını istemediği bir işte çalıştırmak ekonomik bir şiddettir. Devletimiz son zamanlarda bu konularla ilgili kanun çıkartmak zorunda kalmış. Yeni çıkan kanun çok geniş etkiler veren, artık devletin bu işe el attığını ispatlayan bir kanun. 25 Kasım, kadına karşı şiddetin önlenmesi günü. Çeşitli spotlar dönmeye başlar televizyonda. ‘Kadına karşı şiddet suçtur, şiddete maruz kalan kadınları bilinçlendirmek, şiddet anında susmayın, yalnız değilsiniz, devlet sizi korur.’ Bu tarz konularda aile içi şiddet ile ilgili bir telefonumuz var ‘Alo 183’ Aile, Kadın, Çocuk, Özürlü ve Sosyal Hizmet Danışma Hattı. Eğer çevrenizde bu tarz şiddet yaşayan bildiğiniz, tanık olduğunuz birileri varsa, sizin başınıza geliyorsa her şeyden önce 155’e ihbarda bulunabilirsiniz. İhbarın kimden geldiği önemli değil, aslının olup olmadığı önemli değil. Biz her olaya ekibimizi yollarız kontrol ederiz. Kapıya gideriz, şahısları görürüz sağlam mı, herhangi bir darp olayı var mı? Varsa zaten şikayete tabi bir durum değil. O şikayetçi olmasa bile muayenesini yaptırıp ifadesini alıyoruz.
‘Türkiye’de en çok şiddet görenler okumuş, iş gücü olan kadınlar’
Şiddet düşünüldüğü gibi sadece işi gücü olmayan kadınların maruz kaldığı bir durum değildir. Türkiye’de daha çok okumuş, işi gücü olan kadınların maruz kaldığı bir şeydir. Hiçbir kadın hiçbir gerekçe için dayağı hak etmez.”
Konferans katımcıların sorularıyla devam etti. Konferansın sonunda İl Halk Kütüphanesi Müdürü Dengiz tarafından Emniyet Amiri Altıntaş’a bir hediye verildi. Etkinliğe Türk Kadınını Güçlendirme Derneği Üyeleri, Toplum Destekli Polislik Şube Müdürlüğü Personeli ve kütüphane kullanıcıları katıldı. ZEYNEP KILBAHRİ