Toplantı öncesinde Dursun Fakıh Camii'nde Cuma namazı kılan partililer, namazın ardından Dursun Fakıh Türbesi'ni ziyaret etti. Türbede gerçekleşen pilav ikramının akabinde toplantının yapılacağı Küre Belediyesi Düğün Salonu'na geçildi.
İlginin yoğun olduğu toplantının açılış konuşmasını MHP İl Başkanı Hüseyin Köymen yaptı.
Şehitlere Allah'tan rahmet, kederli ailelere ve aziz millete başsağlığı ve sabır dilekleri ile konuşmasına başlayan Köymen, “Aramızdan bir süreliğine ayrılan Mesut Tekin'in selamlarını getirdim. Bu toplantıyı Küre'de yapmamızın iki temel nedeni var. Birincisi misafirperver ve vatansever Küre halkı, bizlere bir belediye başkanlığı ve bir de genel meclis üyeliği hediye etmiştir. Belediye başkanımızı ve il genel meclis üyemizi onure etmek için toplantımızı Küre beldemizde yapmak istedik.
İkinci ana nedenimiz ise, bugün, 28 Eylül 1299 tarihinde Osman Bey'in Karacahisar'ı fethetmesinden sonra Osman Bey adına ilk hutbenin okunduğu gündür. Ne demek oluyor bu. Osmanlı'nın devlet olduğu, Osman Bey'in sultan olduğu gündür bugün. Hutbeyi okuyan da Şeyh Edebalı'nın damadı, Osman Bey'in bacanağı Osmanlı'nın ilk kadısı ve fıkıh alimi Dursun Fakıh'tır. Onun manevi huzurunda o günü anmak ve o günden feyz almak için burada toplanmış bulunuyoruz.
START KÜRE'DE VERİLDİ
Osmanlı devlet olduktan sonra Türklük onur ve şuurunu, İslam ahlak ve faziletini 3 kıtaya yayma başarısını göstermiştir. Bizler atalarımız gibi ülkeler fethetmeyeceğiz ama gönül seferberliği yapacağız. 27 Ekim 2013 tarihinde yapılacak olan mahalli idareler ve yerel yönetimler seçimlerinde yönetimlere talip olmak ve kazanmak en büyük arzumuzdur. Bu nedenle seçim çalışmalarını burada başlatmış oluyoruz. Bu seçimde sloganımız “Beşikten mezara kadar halka hizmet” olacak. Bu anlayış içerisinde, her yaştaki halkımıza mutlu, huzurlu, sağlıklı, güvenli ve yaşanabilir kentler oluşturabilmek için program, plan ve projelerimizi hazırlıyoruz.” diye konuştu.
Köymen'in konuşmasının ardından MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman'ın biyografisi okundu. Sonrasında kürsüye gelen Büyükataman hükümeti sert bir dille eleştirdi.
“Böyle mübarek bir yerde ve mübarek bir günde toplantımızı gerçekleştiriyoruz” diyerek konuşmasına başlayan Büyükataman, konuşmasının devamında şu cümleleri kurdu:
“Türkiye'nin önünde çok önemli üç yıl var. Çok kritik ve hayati kararların alınacağı, milletimiz ve ülkemizin yarınları adına son derece önemli üç kararın alınacağı üç önemli yıl. 2013, 2014 ve 2015 yılları, adeta ülkemizin istikbalini ve istiklalini belirleyecek ölçüde önemli kararların alınacağı yıllardır.
Seçimlerin, 29 Mart 2014'de yapılması yerine, 2013 yılı Ekim ayının son Pazar günü yapılmasına dair prensipte mutabakata varılan kanun teklifi mecliste ele alınacak. Çok büyük bir ihtimalle meclisinde onayıyla bu anayasa değişikliği gerçekleşecek gibi gözüküyor. Hal böyle olunca önümüzde 13 ay gibi çok uzun olmayan, aslında göz açıp kapayıncaya kadar geçebilecek bir süreyle karşı karşıyayız. 4 Kasım'da Ankara'da gerçekleştireceğimiz 10. büyük kurultayımızla ilgili çalışmalar bütün hızıyla devam ediyor. Ülküdaşlarımızın ve sorumluluk emanet edilmiş olan teşkilat yöneticilerimizin bu konuya dikkatini çekmek maksadıyla, bu il divan toplantılarını gerçekleştirme kararı aldık.
TÜRKİYE KAN KAYBEDİYOR
Hepimizin bildiği ve yaşadığı üzere Adalet ve Kalkınma Partisi yönetiminde 10 yılı geride bıraktık. Bize göre ülke adına kayıp yıllar olarak ifade edilebilecek bu 10 yılın sonunda, ülkem her alanda ve her anlamda ciddi problemlerle karşı karşıya. Türkiye kan kaybediyor. Türkiye itibar kaybediyor. Türkiye mevzi kaybediyor. Yolsuzlukla, yoksullukla ve yasaklarla mücadele vaadiyle 2002 yılında milletin huzuruna çıkan sayın başbakan ve ekibi Türk siyaset tarihinde eşine ender rastlanan bir çoğunlukla tek başına ülke yönetim sorumluluğunu üstlendi. Ancak büyük beklentiler ne yazık ki karşılık bulmadı.
İşsizlik, büyük bir problemimiz olarak önümüzde duruyor. Yoksulluk, sanki milletin kaderi haline geldi. Yolsuzluklar, Adalet ve Kalkınma Partisi kadroları sayesinde adeta sıradan işler gibi değerlendirilmeye başladı. Gırtlağına kadar yolsuzluğa ve pisliğe buluşmayanları kalmadı. Gelir dağılımı adaletsizliği önemli bir problemimiz. Ne yazık ki, bölücü terör tehdidi hala canımızı yakmaya devam ediyor, bu ülkenin önemli ve öncelikli problemi olma özelliğini sürdürüyor. Gün geçmiyor ki, bir şehit haberiyle milletçe sarsılmayalım. Artık yurdun muhtelif bir yerinden şehit haberi almak ve şehit cenazelerimizi defnetmek sıradan bir hale geldi. Bu kadrolar sayesinde ne yazık ki analar hala ağlamaya devam ediyor.
MÜCADELE YERİNE MÜZAKERE
Adalet ve Kalkınma Partisi, terörle mücadele yerine terörle müzakereyi tercih etmiştir. Bu konudaki aymazlığını, sorumsuzluğunu ve tercihlerini artık gizleme ihtiyacı da duymamaktadır. Biz bu zihniyeti tanıyoruz.
Bakın size bildiğiniz, önemine binaen hatırlatmak istediğim, 18 Aralık 1991 tarihinde, Recep Tayyip Erdoğan'ın Refah Partisi İstanbul İl Başkanlığı sorumluluğunu üstlendiği dönemde hazırlattığı ve adına Kürt Raporu dediği raporda yer alan birkaç cümleden bahsetmek istiyorum.
Bu raporda bir takım tespitlerde ve bu tespitler ışında bazı tekliflerde bulunuyorlar. Tespitlerden bir iki tanesini arz edeceğim. Erdoğan diyor ki 'PKK terörünü kınadığımız kadar devlet terörünü de kınayalım'. Bunu söyledikten sonra önerilere geçiyor. Diyor ki “Türkiye'de artık Kürt kimliği tanınmalıdır. Önündeki tüm yasal engeller kaldırılmalıdır. Kürtçe anadilde hem eğitim hem de öğretim yapılmalıdır. Türkiye'de yerel parlamentolar oluşturulmalı ve merkezi devlet küçültülmelidir.” Bunu söyleyen muhterem, on yıldır Türkiye'yi yönetmekte olan sayın başbakandır.”
Konuşmaların ardından toplantı basına kapalı olarak devam etti. HASAN GÜNER
2. BÖLÜM
Kaynak: Haber Merkezi