Bu kaide, dünyadaki tüm milletlerin atasözleri ve deyimleri için geçerli olduğu gibi; bizim deyim ve atasözlerimiz için de geçerlidir. Her konuda seciyemizi yansıtan, hayat felsefemize ışık tutan çok güzel deyim ve atasözlerimiz olduğu gibi; evlilikle ilgili de çok güzel atasözlerimiz ve deyimlerimiz vardır.
Yeni evli çiftlere huzur ve saadet dileklerini iletmek, dünya evine giren çiftleri tebrik etmek ve daha sonra da dua makamında; “Başınız bir yastıkta kocasın” deyimini kullanmak, usul ve âdettendir. Bu güzel temenniyi, evli çiftlere mutlulukları için sözlü olarak söylesek bile, bu duayı hakikate çevirerek son nefese kadar bir yastıkta baş kocaltmanın evlenen çiftler için gitgide zorlaştığını da istatistikler bize haber vermektedir.
Son yayınlanan istatistiklere göre, 2012 yılının ilk üç ayında 107 942 çift evlenmiş; aynı dönemde 33 474 çift ise boşanmıştır. Boşanma oranları geçen yılın aynı dönemine nispetle %5.8 daha artmış durumdadır. İstatistiklerin işaret ettiği endişe verici bu boşanmaların bir değil birçok sebebi olabilmektedir. Mesela, bazı boşanmalara maddî sıkıntılar sebep olurken; bazı boşanmalara ahlakîzaaflar sebep olabilmektedir. Bu şekilde sebepleri çoğaltmak mümkündür. Bu ürkütücü tablo karşısında, nesillerin sağlıklı bir ortamda yetişmesi adına, aile müessesesinin karşı karşıya bulunduğu tehlike konusunda endişeye kapılmamak mümkün değildir. Bu tehlikeli gidişin önüne geçmek için, herkes önce aile müessesesinin kutsiyetine saygılı; hassasiyetine karşı da sorumlu davranmalıdır. Günümüzde aile müessesesinin hassasiyetini zaafa uğratan, kutsiyetini ihlal eden birçok olumsuz örnek mevcuttur. Mesela, tvlerde boy gösteren evlenme programları, bazı tv dizileri, internet ortamında evlilik müessesesini ve ahlakîdeğerleri aşındıran bazı zararlı siteler, bir kısım basın yayın organları, bazı kimselerin pek de örnek olmayan yaşantılarının yazılı ve görsel basında adeta sıradan bir davranış gibi yansıtılması vb sebepler, aile müessesesinin hassasiyetini zaafa uğratan, kutsiyetini ihlal eden hususlardan bazılarıdır.
Tv ekranlarında, internet sitelerinde, yazılı basında, evlilik müessesesinin ciddiyetini ihlal eden, aile yapımıza zarar veren her türlü görsel ve yazılı yayınlar ile diğer olumsuzluklara karşı kendini sorumlu hisseden herkes;“hayır, aile bir toplumun ana rahmidir, evlilik de bu rahmin ruhudur. Bu ruh; “bizim evliliğimiz dünyada ölüm ile bitecek; ebedîâlemde, cennette –inşallah- dünyada kaldığı yerden devam edecektir” kutsî düşüncesi ile yoğrulmalıdır.Evlenme konusu, tvlerin günlük programlarına seyir malzemesi olacak, internet sitelerinde geyik muhabbetine çerez olacak, bir kısım yazılı basın için, birtakım dedikodulara kurban edilecek bir kurban değil; en başta bir milletin geleceğini alakadar eden hassas bir mevzudur” diyerek aile müessesesinin kutsiyetine saygılı; hassasiyetine karşı da sorumlu davrandığını göstermelidir. Gerektiğinde o tv ekranını geçmeli, internet sitesini terk etmeli, elindeki yazılı basını da bir kenara koymalıdır. Sözün kısası, aile kurumuna karşı sergilenen zararlı tavırlar, her nerede sergilenirse sergilensin ve kim sergilerse sergilesin; bunlara karşı herkes her daim uyanık olmalıdır.
“Gençler bilebilseler, ihtiyarlar yapabilseler” diye güzel bir söz vardır. Bu sözden hareketle bir insan, yanılmamak veya yanılmalarını asgariye indirmek için, her zaman güngörmüş, devran sürmüş yaşlı ve tecrübeli kimselerin tecrübe ve deneyimlerinden istifade etmelidir. Akıllı insan, içinde yürüyeceği sokağa girmeden, daha sokağın başında iken, bu sokağın çıkışının olup olmadığını, yoksa bu sokağın bir çıkmaz sokak mı olduğunu en başta soran kimsedir. Bilen ve tecrübeli kimselere sormayan kimse, çıkmaz sokağa dalıp duvara tosladıktan sonra çaresiz bir şekilde geri dönecektir.
Yaşlıların ve tecrübe sahiplerinin bilgi ve tecrübelerinden hayatın her sahasında istifade edilebileceği gibi; sağlam bir evlilik yapmak, sağlıklı bir eş seçiminde bulunabilmek için de, anne-babamız başta olmak üzere, yaşlı ve tecrübeli kimselerin görüş ve düşüncelerine müracaat edilmelidir. Hayat, yarısı dolu yarısı boş bir bardak gibidir. Evlenecek gençler, birbirlerine genelde duygusal bir gözle bakarlar, umumiyetle de bardağın dolu tarafını görürler ve çoğu kez de yanılırlar. Buna karşılık yaşlılar, hayata ve olaylara his ile değil; akıl ile bakarlar ve bardağın ne kadarı dolu ne kadarı boş, onu tecrübeleri ile fark ederler ve genelde de verdikleri kararlarda isabet kaydederler. Bir atasözünde; “Eşeğin kuyruğunu kalabalığın içinde kesme; kimi kısa der, kimi uzun” denilerek, has dairede, özel bir ortamda yapılacak ve ancak belli kişilerle karar verilebilecek hassas bir hususun; öyle ulu orta herkesin içinde gündeme getirilmesinin doğru olmadığına işaret edilir.
Kalabalığın içinde kesilmeyecek hassas bir kuyruk ta evliliktir. O da öyle uluorta her yerde gündeme getirilemez ve kesilemez. Kesilirse de genelde yanlış yerden ve yanlış şekilde kesilir. Bu kuyruk, aile ortamında, mahremiyet atmosferinde, anne-babamız başta olmak üzere, büyüklerin bilgi ve tecrübesi ışığında, evlenecek adayların da düşünceleri dikkate alınarak ortak bir karar ile kesilmelidir. Böyle ayakları yere sağlam basan bir evlilik de –inşallah- sonuna kadar sağlam yürür, eşlerin de başı bir yastıkta kocamış olur.
Ailenin kutsiyetine inanan; hassasiyetine saygılı davranan, nikah yolu ile beraber olan, huzur dolu bir dünyaya, cennet köşesi gibi bir yuvaya sahip olan kullardan olmanız dileği ile hayırlı cumalar efendim.
MEVLÜT GÜDER
İL VAİZİ Bu kaide, dünyadaki tüm milletlerin atasözleri ve deyimleri için geçerli olduğu gibi; bizim deyim ve atasözlerimiz için de geçerlidir. Her konuda seciyemizi yansıtan, hayat felsefemize ışık tutan çok güzel deyim ve atasözlerimiz olduğu gibi; evlilikle ilgili de çok güzel atasözlerimiz ve deyimlerimiz vardır.
Yeni evli çiftlere huzur ve saadet dileklerini iletmek, dünya evine giren çiftleri tebrik etmek ve daha sonra da dua makamında; “Başınız bir yastıkta kocasın” deyimini kullanmak, usul ve âdettendir. Bu güzel temenniyi, evli çiftlere mutlulukları için sözlü olarak söylesek bile, bu duayı hakikate çevirerek son nefese kadar bir yastıkta baş kocaltmanın evlenen çiftler için gitgide zorlaştığını da istatistikler bize haber vermektedir.
Son yayınlanan istatistiklere göre, 2012 yılının ilk üç ayında 107 942 çift evlenmiş; aynı dönemde 33 474 çift ise boşanmıştır. Boşanma oranları geçen yılın aynı dönemine nispetle %5.8 daha artmış durumdadır. İstatistiklerin işaret ettiği endişe verici bu boşanmaların bir değil birçok sebebi olabilmektedir. Mesela, bazı boşanmalara maddî sıkıntılar sebep olurken; bazı boşanmalara ahlakîzaaflar sebep olabilmektedir. Bu şekilde sebepleri çoğaltmak mümkündür. Bu ürkütücü tablo karşısında, nesillerin sağlıklı bir ortamda yetişmesi adına, aile müessesesinin karşı karşıya bulunduğu tehlike konusunda endişeye kapılmamak mümkün değildir. Bu tehlikeli gidişin önüne geçmek için, herkes önce aile müessesesinin kutsiyetine saygılı; hassasiyetine karşı da sorumlu davranmalıdır. Günümüzde aile müessesesinin hassasiyetini zaafa uğratan, kutsiyetini ihlal eden birçok olumsuz örnek mevcuttur. Mesela, tvlerde boy gösteren evlenme programları, bazı tv dizileri, internet ortamında evlilik müessesesini ve ahlakîdeğerleri aşındıran bazı zararlı siteler, bir kısım basın yayın organları, bazı kimselerin pek de örnek olmayan yaşantılarının yazılı ve görsel basında adeta sıradan bir davranış gibi yansıtılması vb sebepler, aile müessesesinin hassasiyetini zaafa uğratan, kutsiyetini ihlal eden hususlardan bazılarıdır.
Tv ekranlarında, internet sitelerinde, yazılı basında, evlilik müessesesinin ciddiyetini ihlal eden, aile yapımıza zarar veren her türlü görsel ve yazılı yayınlar ile diğer olumsuzluklara karşı kendini sorumlu hisseden herkes;“hayır, aile bir toplumun ana rahmidir, evlilik de bu rahmin ruhudur. Bu ruh; “bizim evliliğimiz dünyada ölüm ile bitecek; ebedîâlemde, cennette –inşallah- dünyada kaldığı yerden devam edecektir” kutsî düşüncesi ile yoğrulmalıdır.Evlenme konusu, tvlerin günlük programlarına seyir malzemesi olacak, internet sitelerinde geyik muhabbetine çerez olacak, bir kısım yazılı basın için, birtakım dedikodulara kurban edilecek bir kurban değil; en başta bir milletin geleceğini alakadar eden hassas bir mevzudur” diyerek aile müessesesinin kutsiyetine saygılı; hassasiyetine karşı da sorumlu davrandığını göstermelidir. Gerektiğinde o tv ekranını geçmeli, internet sitesini terk etmeli, elindeki yazılı basını da bir kenara koymalıdır. Sözün kısası, aile kurumuna karşı sergilenen zararlı tavırlar, her nerede sergilenirse sergilensin ve kim sergilerse sergilesin; bunlara karşı herkes her daim uyanık olmalıdır.
“Gençler bilebilseler, ihtiyarlar yapabilseler” diye güzel bir söz vardır. Bu sözden hareketle bir insan, yanılmamak veya yanılmalarını asgariye indirmek için, her zaman güngörmüş, devran sürmüş yaşlı ve tecrübeli kimselerin tecrübe ve deneyimlerinden istifade etmelidir. Akıllı insan, içinde yürüyeceği sokağa girmeden, daha sokağın başında iken, bu sokağın çıkışının olup olmadığını, yoksa bu sokağın bir çıkmaz sokak mı olduğunu en başta soran kimsedir. Bilen ve tecrübeli kimselere sormayan kimse, çıkmaz sokağa dalıp duvara tosladıktan sonra çaresiz bir şekilde geri dönecektir.
Yaşlıların ve tecrübe sahiplerinin bilgi ve tecrübelerinden hayatın her sahasında istifade edilebileceği gibi; sağlam bir evlilik yapmak, sağlıklı bir eş seçiminde bulunabilmek için de, anne-babamız başta olmak üzere, yaşlı ve tecrübeli kimselerin görüş ve düşüncelerine müracaat edilmelidir. Hayat, yarısı dolu yarısı boş bir bardak gibidir. Evlenecek gençler, birbirlerine genelde duygusal bir gözle bakarlar, umumiyetle de bardağın dolu tarafını görürler ve çoğu kez de yanılırlar. Buna karşılık yaşlılar, hayata ve olaylara his ile değil; akıl ile bakarlar ve bardağın ne kadarı dolu ne kadarı boş, onu tecrübeleri ile fark ederler ve genelde de verdikleri kararlarda isabet kaydederler. Bir atasözünde; “Eşeğin kuyruğunu kalabalığın içinde kesme; kimi kısa der, kimi uzun” denilerek, has dairede, özel bir ortamda yapılacak ve ancak belli kişilerle karar verilebilecek hassas bir hususun; öyle ulu orta herkesin içinde gündeme getirilmesinin doğru olmadığına işaret edilir.
Kalabalığın içinde kesilmeyecek hassas bir kuyruk ta evliliktir. O da öyle uluorta her yerde gündeme getirilemez ve kesilemez. Kesilirse de genelde yanlış yerden ve yanlış şekilde kesilir. Bu kuyruk, aile ortamında, mahremiyet atmosferinde, anne-babamız başta olmak üzere, büyüklerin bilgi ve tecrübesi ışığında, evlenecek adayların da düşünceleri dikkate alınarak ortak bir karar ile kesilmelidir. Böyle ayakları yere sağlam basan bir evlilik de –inşallah- sonuna kadar sağlam yürür, eşlerin de başı bir yastıkta kocamış olur.
Ailenin kutsiyetine inanan; hassasiyetine saygılı davranan, nikah yolu ile beraber olan, huzur dolu bir dünyaya, cennet köşesi gibi bir yuvaya sahip olan kullardan olmanız dileği ile hayırlı cumalar efendim.
MEVLÜT GÜDER
İL VAİZİ