Bizim inancımızda ve kültürümüzde “Hicaz” dendiği, Kâbe ve Peygamberimiz’den bahsedildiği zaman, hasretiyle yanıp içi cız etmeyecek insanımız hemen hemen yok gibidir.
İslamiyeti kabul ettiğimizden bu güne gelinen süreçte biz, Allah’a âşık, Rasülüllah’a sevdalı bir millet olmuşuzdur. İ’lây-ı kelimetullah ve ihyây-ı sünnet-i Rasülüllah uğruna mücadele verip, bu yolda ölmeyi canımıza minnet bilmişizdir.
Ecdadımız, Allah(cc) ve Rasülüne derin bir hürmet beslemiş, bütün imkânlarını seferber ederek, Mekke ve Medine’ye de her türlü hizmeti götürmüştür. Aynı zamanda o mukaddes topraklarla, bağrındakilere derin bir saygı duyup, oraları adeta bir mücevher hazinesi haline getirmiştir. Bu hürmet ve hizmet, âbideleşmiş ve ebedileşmiştir. Tarihte destan olacak bir niteliğe sahiptir desek yeridir. Hani Şair diyor ya:
Onlardan kaldıbu toprak, biz gezip tozmayalım mı?
Yabanlar kıskanır diye, destan da yazmayalım mı?
Biz de bu mantıktan hareketle, dünkü ecdadımızın elle tutulur, gözle görülür hizmeti ve tüm mukaddeslere hürmeti ile bugünkü neslimizin aynı misyonu devam ettirmesi gerçeğini destanlaştıralım istedik. İşte bu fikirden, okuduğunuz yazı dizisi doğdu.
Bu konuda elbette bir çok yazı dizisi, broşür ve eser bulunmaktadır. Lakin bizim bu çalışmamızın benzerlerinden farkı, konulara yaklaşımından ve alınması gereken mesajlara ağırlık verilmesinden kaynaklanmaktadır. Çünkü biz okuyucuyu, ziyaretle birlikte, zihin, ruh ve gönül planında derinliğine ve genişliğine bir tefekküre kanalize etmeyi amaçladık.
Biz bu yazı dizisinde Hacı adaylarımızın mukaddes topraklarda gezdiği ve gördüğü her kareden, ruh ve gönül dünyasına bir kapı açmasını, ibretleri ve hikmetleri kavrayıp gereken mesajı almasını hedefledik. Gezdiği yerlerde ve gördüğü mekânlarda tarihe yolculuk edip, Asr-ı Saadet’i iç dünyasında yaşayarak, rûhi yönden rihteri büyük depremle sarsılmasını ve bir nefis muhasebesi yaparak, Hac, ya da umre’nin mana boyutundan en azami şekilde istifade etmesini arzuladık.
Mesela Mescid-i Nebevi’yi tanıtırken, Ashab-ı Suffa’ya ve eğitimin önemine işaret ettik. Peygamberimiz’in buradaki fonksiyonunu ideal öğretmene ve ideal İmam Hatib’e uyarladık. Bir-i Osman’dan ve Hz. Hatice validemizden bahsederken, Allah yolunda infaka ve ömür boyunca hayır-hasenata vurgu yaptık. Uhut’u, Hendek’i, Kâbe’yi, Arafat’ı, Mina’yı, tavafı ve Mirac’ı verirken de aynı içeriğe özen gösterdik.
Her yerde kare kare ecdadımızın izini göstererek, gerçek tarihimizin iyi okunmasını, ecdadımızla iftihar edilmesini ve hayırla yad edilmesi gereğini sık sık vurguladık. Metafta bir şavt yaptık ve her karede gördüğümüzün, tarih, sosyal ve inanç açısından ayrıca basiret gözüyle de okunmasının gereğine işaretle, içerdiği mesajları bir bir zikrettik. Hakeza Sa’yda ve diğer ziyaret yerlerinde de öyle. Sevr ve Hira’yı ziyareti tamamen değişik pencereden ve değişik yorumla verdik. vb.
Özetle, Mekke ve Medine’nin ziyaret yerlerinde cesetten ruha, zarftan mazrufa yönelinmesi ve ziyaretçilerin mana itibarıyla azami kazanımı nasıl elde edecekleri noktası, bizim üzerine titrediğimiz hassasiyetlerimiz oldu. Yüce Mevlam okuyucularımıza tesirini halkeyler inşallah.
Burada kaleme aldıklarımız, Beyaz perdede Sanal Hac ve Umre konferanslarımızdaki anlatımımızın yazıya döküş biçimi şeklinde gerçekleşti. Çünkü biz bu konudaki konferanslarımızı il ve ilçe müftülüklerindeki din görevlilerimize verdiğimiz gibi, Hacı ve Umre adaylarımıza ve toplumun her kesimindeki halka da veriyoruz. Bu yazı dizisi,benzerlerinden farklı bir bakış açısıyla, bir Tarihçi gözüyle Hac ve Umre rehberi niteliği de taşımaktadır.
Anlatılanların okuyucusunu duygulandıracağına, heyecanlandıracağına ve kanatlandırıp uçuracağına inanarak bu satırları kaleme aldık.
Hac ve umre ile birlikte böyle bir çalışma yapmayı bana lütfettiği için, Yüce Rabbime sonsuz şükürler ediyorum.
Okuyucularıma da sevgi ve saygılar sunuyorum.
Namaza dururken, ellerimizi kaldırdığımızda, demek istiyoruz ki; “Ya Rabbi! Malımı, mülkümü, kasamıkesemi, makamımımevkiimi, rütbemi, şanımı şöhretimi, çoluğumu-çocuğumu… Dünya’ya ait neyim varsa hepsini işte şu ellerimin üzerine koyuyor ve geriye atıyorum. Ellerimi kaldırıp sana teslim oluyorum. Beni reddetme Allah’ım! Böylece mana ve ruh planında hazır olduktan sonra, Allahü Ekber deyip namaza başlıyoruz.Çünkü başlangıç tekbiri, askeri terimle bizi hazırola geçiriyor. Aynı şekilde birazdan çıkacağımız sanalHac ziyaretine de maddiyattan sıyrılarak, ruh ve gönül planında kendimizi hazırlayalım inşallah.
Bu noktada ne yapacağız?
Önce ne yapacağımızı özetleyelim.
Havaalanından uçağa binip Medine-i Münevvere’yehareket edeceğiz inşallah.
Bağrında sekiz gün kalıp Mescid-i Nebevi’de 40 vakit namaz kılmak ve ömrümüz boyunca hicranıyla yandığımız Paygamberimiz’in huzuruna çıkacağız.
Ulemanın, sulehanın ve evliyanın yaptığıgibi, edep tacımızıtakıp, terbiye libasına bürünüp, hayâ kemerini kuşanıp,Rasülüllah’ın huzuruna çıkıpziyaretimizi yapacağız. Mescid-i Nebevi’nin içini adım adım gezerek, tarihi, sosyal ve dini dokusunu inceleyeceğiz. Kare kare ecdadımızın tüm hizmetlerini iftiharla müşahede edip, ruhlarına Fatihalar göndereceğiz.
Sonra diğer mescitleri de ziyaret edip, Uhut’a, ardından Kuba Mescidine uğrayarak, Hendeğe geçeceğiz. Dönüşte de El Muazzam Tren İstasyonu’nu ziyaret edeceğiz.
Sekiz gün sonunda, Ravzada medfun bulunan Allah Rasülü’ne veda ederek, Medine’den ayrılıp Zülhuleyfe’ye gideceğiz. Orada ihramlarımızı giyerek, umreye niyet edip, Mekke’ye doğru hareket edeceğiz.
Kemâl-i edeple Kâbe’ye varıp, tavafımızıyapacağız.Zemzemimizi içip, tavaf namazını kıldıktan sonra, sa’yımızı yaparak, traşolup ihramdan çıkacağız.Böylece sanal da olsa, bir umre yapmanın hazzınıyaşayacağız.
Ardından daha geniş bir şekilde kare kare Mescid-i Haram’ın dînî, tarihî ve sosyal dokusunu, Hacerü’l Esved’in özelliklerini, Zemzem’in, Mültezem’in ve Makam-ıİbrahim’in tarihi dokusuyla birlikte bütün güzelliklerini, Makam-ıCibril’i, Hicr-i İsmail (Hatem)’i, Altın Oluk’u, Rukn-ü Yemâni’yi, Rasülüllah’ın miraca yükseldiği mekânı ve daha pek çok ayrıntıyıve bunların ihtiva ettiği derin manayıbirlikte şavt yaparak öğreneceğiz. Manen ve ruhen Hz. Hacer olup iki tepe arasında gidip gelerek sa’y yapacağız.
Ebu Kubeys dağına çıkıp, burada Hz. İbrahim’in insanlarıHacca davetini duyar gibi ve bu davete uyar gibi olacağız.İbrahim Peygamber’in Hacerü’l-Esved’i kucağına alarak kumlara bata çıka Kâbe’ye getirdiğini görür gibi, Allah Rasülü’nün “En yakın akrabanıAllah’ın azabıyla korkut” ayeti geldikten sonra, insanlara Ebu Kubeys tepesindeki seslenişini adeta işitir gibi olacağız.Şakk-ıKamer mucizesine tanık olup, hemen zamanda yolculuk yaparak, eski görüntüsünden sıyrılıp, Ebu Kubeys’in bugünkü halini, maalesef içimiz yanarak ve yüreğimizsızlayarak göreceğiz.
Hz. Peygamberimiz’in doğduğu mekana, Hz. Hatice anamızla evlendiğinde ikamet ettiği eve ve Beni Haşim mahallesine gidip, Allah Rasülü’nün o sırtlarda deve otlatışını, Hz. Hatice anamızın üç yıllık ambargo zamanında, bütün servetini İslamyoluna harcadıktan sonra, yokluk içinde bir çadır içinde son günlerini geçirişinive Rasülüllah’ın O’nun o haline bakarak duygulanıpgözyaşlarınıO’ndan sakladığınıgörür gibi yaşamaya çalışacağız.
Cin Mescidi, Şecere Mescidi ve Raye Mescid’lerini ziyarettensonra, Cennetü’l- Mualla’da dua edeceğiz. Önce Sevr dağına, sonra da ilk vahyin geldiği ve Necip Fazıl’ın : “Sanki Allahü Ekber sesinin dondurulmuşheykeli” diye tasvir ettiği, Cebel-i Nur (Hira Dağı)’na çıkıp, dönüşte de İcâbe Mescidi’ne uğrayacağız ki, burasıPeygamberimiz’in uzun zaman Hirada kaldığıdönemlerde, Hz. Hatice validemiz’in erzak getirdiğinde buluştuklarıyerdir. Bazılarıbu buluşmayı, Cebel-i Rahme’de Hz. Âdemle Havva anamızın buluşmasına benzetmektedirler.
Aynen Rasülüllah’ın Veda haccı’nda yaptığıgibi, Zilhicce’nin 8. Günü sabahı, Kâbe’de sabah namazınıeda ettikten sonra, Mina’ya gidip Meşarü’-l Haram’da beşvakit namazıkılacağız.Zilhicce’nin 9. (arefe) günü Arafat’a çıkacağız.Öğle ile ikindiyi birleştirip kıldıktan sonra, Peygamberimiz’in vakfe yaptığıyerde vakfemizi yaparak,Hacc’ın iki şartından birini de eda etmişolacağız.Çünkü Allah Rasülü “Hac arafattır” buyurmuş.
Akşam olunca Arafat’tan Müzdelife’ye geçerekakşam ile yatsıyıbirleştirip orada kılacağız ve vakfemizi yapacağız. Taşlarımızıorada topladıktan sonra, Mina’ya varıp şeytanıtaşlayarak bayram sabahıMekke-i Mükerreme’ye döneceğiz. Hacc’ın iki farzından ikincisini, yani ziyaret tavafımızıve sa’yımızıyapacağız. Kurbanların kesildiği haberini alınca da traş olup, ihramdan çıkacağız. Böylece sanal da olsa bir Hac yapmış olacağız.
Şimdi bu mukaddimeden sonra, Medine-i Münevvere’den programımıza başlayabiliriz.