1. Haberler
  2. Manşet
  3. Emin olun göründüğünden daha fazlası

Emin olun göründüğünden daha fazlası

featured

Bilecik’te Cumhuriyetin erken dönemlerinde inşaa edilen ve 2020 yılında Bilecik Belediyesi tarafından restore edilerek yeni görünüme kavuşan Tevfikbey Caddesi’de bulunan Üner Çeşmesi içinde birçok anlamı barındırıyor.

Her gün binlerce insanın önünden geçtiği Üner Çeşmesi’nin yeni tasarımının neyi ifade ettiği birçok vatandaş tarafından merak konusu oldu. Peki Üner Çeşmesi neyi anlatıyor?

“Bilecik Çarşısı’nın iki önemli caddesinin birleştiği köşede konumlanan ve Cumhuriyet’in erken dönemlerinden beri Bilecik’in merkez noktasını belirleyen çeşme; zaman içinde farklı kaynaklardan gelen suları halk ile buluşturan sebil olmuştur.

2020 yılında Bilecik Belediyesi tarafından yapılan Atatürk Parkı’nın doğu köşesinde sırtını parka, yüzünü Bilecik’in günlük hayatına veren çeşme, Atatürk Parkı ile birlikte açılmak üzere yeniden tasarlanmıştır. Postmodern çizgilerle doğanın ve insanın buluşmasını anlatan çeşme, Bilecik’in ve Türklerin geçmişinden günümüze taşınan mitolojik semboller ile coğrafya, tarih, matematik, geometri, astronomi gibi bilimlere atıfta bulunmaktadır.

Tasarım Hakkında

Çeşme duvarı, zemini, çanakları ve iki yanında devam eden yan duvarlar; antik Roma kentlerinden Selçuklu kervansaraylarına kadar tarih boyunca birçok önemli eserde kullanılan doğal taş traverten ile yapılmıştır. Yüzyıllar boyunca varlığını koruması için tasarlanan çeşme, toplam ağırlığı 70 tonu bulan yekpare taş bloklardan oluşmaktadır. Çeşme, duvarı ile el değmemiş doğayı, zemini ile insanın doğada iz bırakma gidişini aktarmaktadır.

Blok taşlardan oluşan çeşme cephesi, yan duvarlar ile bütünleşerek Bilecik’in yer altı doğal taş kaynaklarına atıfta bulunmakta ve kentin merkezinde yerden fışkıran bir kaya izlenimi vermektedir. Traverten taşların desenleri yere paralel şekilde kullanılarak bir çeşmenin su dalgalarını andırır ve çeşmenin bulunduğu köşeye yaklaşıldığında taş bloklar farklı dalga formuna bürünerek suyun aktığı bölgeyi işaret eder. Diğer yana gelindiğinde bu beş dalga tekrar birleşerek yoluna devam eder.

Suyun aktığı armatürler gizlenerek, suyun doğrudan taşın içindeki yarıktan akması ile doğada bulunan gözelere benzetilmiştir. Çeşme, farklı boylardaki tüm insanların çeşmeleri kolayca kullanabilmeleri için iki farklı yükseklikte tasarlanmıştır. Bu iki farklı su akışı, aynı zamanda eskiden burada bulunan Üner ve Erenler çeşmelerini yad etmektedir.

Suyun aktığını karşılayan çanaklar ve onları taşıyan kaideler; karşıdan bakıldığında, kollarını yukarı açmış insan sembolünde anne ve yavrusunu simgeler. Yukarıdan akan suya kollarını açarak; yaşamın devamını, suyun hayatımızdaki kritik önemini ve doğaya hürmetimizi betimler. Aynı zamanda çeşmenin kullanımı hakkında ipucu verir; anneyi simgeleyen büyük çanak yetişkinler için, çocuğu simgeleyen küçük çanak ise çocuklar içindir.

Çeşmenin zemin taşları, bitişik olduğu kent kaldırımlarından hem malzeme hem de geometrisi ile ayrılarak kendine ait bir tuvali içinde Türk Mitolojisindeki evreni sembolize eder. Eski Türk inanışına göre evren, yani “Gök Kubbe”; dış sınır taşlarına işlenen buluta benzeyen yay biçimli sembollerin içindeki alandır. Gök Kubbe’yi dokuz dallı hayat ağacı ayakta tutmaktadır ve en yüksek noktası Ayyük’tür. Zemindeki gemi sembolü, Orta Asya Türk mitolojisinde denizlerin ve bütün suların hakimi Talay Han’ın gemisidir. Sırtınızı Güneş’i temsil eden büyük su çanağına verir ve Talay Han’ın gemisine doğru bakarsanız Bilecik’te Güneş’in doğduğu yeri görürsünüz. Dünyadaki yaşamı oluşturan Güneş ve suyun buluşması; Türk mitolojisinde önemli bir yeri olan “Ateş ve Su”ya bir atıftır.

Bilecik’in Söğüt İlçesinde on üçüncü yüzyılda yerleşim kuran uç beyi Ertuğrul Gazi ve boyunu yad ederek, silah arkadaşı İsa Dede’nin, diğer adıyla Sofu İsa’nın Borcak Köyü’ndeki türbesinde 2017 yılında bulunan yedi yüzyıllık gizemler benzer kompozisyon ile zemin taşlarına taşınmıştır.

Zemin; her biri şekil olarak benzersiz olan elli dokuz taş ile matematikte benzersiz sayılar olarak tanımlanan bir asal sayıyı işaret eder. Üstten bakıldığında büyük çanak Güneş’imizi, küçük çanak ise Dünya’mızı simgeler. İki çanak arasındaki çaplarda mimaride “altın oran” kabul edilen ilişki vardır. Büyük çanak merkezinden küçük çanak merkezine çizgi çizecek olsanız pusulada Kuzey yönünü bulmuş olursunuz. Büyük çanak merkezinin zeminindeki izlerden çıkan sekizgen tüm zemini belirler, bu sayı; Güneş ışığının dünyaya sekiz dakikada ulaşmasına bir göndermedir.

Doğa daima göründüğünden fazlasıdır. Az yapmak, çok yapmaktan daha zordur. Günlük “az”; az kalabilmeyi başarırken aynı zamanda “çok” kadar olabilmelidir. Buraya yaşam suyundan içmek için gelenlerin, bilime ve tarihe yönelen merakını artırabilirsek ne mutlu bize.”

Tasarımcılar: İsmail Köse ve Ozan Tan, 20 Ekim 2020, Bilecik.