1. Haberler
  2. Manşet
  3. Bilecik’te 30 Ağustos Coşkusu

Bilecik’te 30 Ağustos Coşkusu

featured

Tüm yurtta olduğu gibi 30 Ağustos Zafer Bayramı 103. Yılı kutlamaları çerçevesinde Bilecik’te de tören düzenledi.

Cumhuriyet Meydanında Atatürk anıtına çelenk sunma ile başlayan tören; saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması sonrası Garnizon Komutanı ve Askerlik Şubesi Başkanı Personel Üsteğmen İsmail Benli tarafından günün anlam ve önemine binaen konuşması ile devam etti. Öğrenciler tarafından şiirlerin okunması akabinde program resmi geçit töreni ile son buldu.

Üsteğmen İsmail Benli konuşmasında, Türk milletinin 103 yıl önce kahraman ordusuyla birlikte, varlığına ve vatanına kastedenlere karşı topyekûn mücadele vererek tarihte eşine az rastlanır bir zafer kazandığını vurguladı.

“ASİL TÜRK MİLLETİ, KAHRAMAN TÜRK ORDUSUYLA BİRLİKTE EŞİNE TARİHTE AZ RASTLANIR BİR ZAFER KAZANMIŞTIR”

Benli şunları ifade etti:

“Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına temel teşkil eden, 30 Ağustos 1922’de kazandığımız büyük zaferin 103. yılını ulusça kutlamanın haklı gurur ve heyecanını yaşıyoruz.

Asil Türk milleti, kahraman Türk ordusuyla birlikte, varlığına ve vatanına kastedenlere karşı, 103 yıl önce bugün, kahramanlık ve şeref dolu tarihinden aldığı kudretiyle, yeniden dirilerek, topyekûn bir varoluş mücadelesi sonucunda, eşine tarihte az rastlanır bir zafer kazanmıştır.

Aziz yurduna ve bağımsızlığına kasteden işgal kuvvetleri karşısında, Türk ordusunun ortaya koyduğu eşsiz bir eser olan bu zaferin, her safhası tek tek düşünülmüş, hazırlanmış ve yönetilmiştir.

1900’lü yılların başlarında meydana gelen büyük devletler arasındaki çıkar çatışmaları, dünyada gelişen fikir akımları, sanayileşme, güç dengelerindeki değişim sonucunda Mondros Mütarekesi imzalanmıştır. Anlaşma ile bin yıldır üzerinden kan dökerek, can vererek yurt edindiğimiz Anadolu toprakları o dönemin büyük devletleri ve onların maşaları tarafından işgal edilmiş, ayrıca tarihimize kara bir leke olarak geçen Sevr Anlaşması da ulusumuza dayatılmıştır.

İşgal güçleri, girdikleri her yerde adeta tarihi kinlerini kusarcasına kadınımıza, yaşlımıza ve çocuklarımıza dünyada eşine az rastlanan işkence, zulüm ve hakaretlerde bulunmuşlardır. İşte böylesine umutsuz görünen, üzerimizde kara bulutların dolaştığı bir ortamda Mustafa Kemal Atatürk ve onun dava arkadaşları bağımsızlık meşalesini yakarak “Ya istiklal, ya ölüm” parolasıyla aydınlığa giden yolu aralamışlardır.

Artık dünyanın en kahraman, en savaşçı milletine düşen görev, düşmanı son darbeyle vurmak olmuştur. Mustafa Kemal Paşa’nın başkomutanlığı altında, Türk kuvvetleri düşmana beklemediği bir yerden taarruza geçerek stratejik sahada düşmanı aldatmayı başarmıştır. Avrupalıların 5-6 ayda geçilmez dediği Afyon mevzilerini 3 gün içinde geçerek 30 Ağustos’a gelindiğinde düşman kuvvetlerinin önemli bir bölümünü imha etmiştir. Bu büyük zafer ile düşmana son darbe vurulmuş, ardından kaçan düşman harekâtıyla 9 Eylül’de düşman İzmir’de denize dökülmüştür.

“30 AĞUSTOS ZAFERİ, TÜRK ORDUSUNA “SİLAHLI KUVVETLER GÜNÜ” OLARAK ARMAĞAN EDİLMİŞTİR”

Dünya tarihçileri Büyük Taarruz için şu ifadeyi kullanmışlardır:
“Türkler, Mohaç Meydan Muharebesi’nden yüzyıllar sonra yine parlak bir imha muharebesi kazandılar.” Bu muharebelerde Türk ordusu çok kısa bir sürede, kendisinden üstün düşman kuvvetinin büyük bölümünü imha ve esir etmiştir.

Askerî açıdan bir diğer önemli husus da günün şartlarında bir ordunun, 10 günde 50 km’lik mesafeyi yaya olarak ve savaşarak kat etmesidir.

30 Ağustos’un gerçek anlamını ve önemini, büyük zaferin ikinci yıl dönümünde, Dumlupınar Anıt Tepesi’nde yapılan törende, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün verdiği söylevde görüyoruz:
“Harpler, yalnız karşı karşıya gelen iki ordunun çarpışması değildir. Meydan muharebesini, milletlerin bütün varlığıyla ilim ve fen, ahlâki ve manevi kudretleriyle çarpıştığı bir imtihan meydanıdır.”

İşte kazanılan zaferi muhteşem kılan unsur, harbin; kadın, çocuk, yaşlısıyla, tüm milletçe topyekûn bir savaş olarak icra edilmiş olmasıdır. Türk ulusu, önderliğine inanıp bağlandığı Ulu Önderinin izinden giderek, aklını, bilincini, azmini ortaya koyarak, milli birlik ve beraberliğini en güçlü şekilde hissettirmiş, Türk ordusu da milletinden aldığı güç ve imanla, tarihten gelen kahramanlıklarıyla değil, milletiyle topyekûn olarak savaştıkları bir kere daha ispatlamıştır.

30 Ağustos Zaferi, Türk ordusuna “Silahlı Kuvvetler Günü” olarak armağan edilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri, ülkemizin huzur ve asayişini sağlamak, bölgemizde ve dünyada sürekli barışın tesisine katkıda bulunmak için, tarihinden ve milletinden aldığı güçle, modern araç, gereç ve teçhizatıyla, güçlü ve dinamik personeliyle, ulaştığı yüksek eğitim seviyesiyle, azimli ve kararlı komuta kademesiyle, dostlarının ve ülkemizin güvencesi, düşmanlarımızın korkulu rüyası olmaya devam etmektedir.

Dünyanın sayılı askerî güçlerinden birisi olan Silahlı Kuvvetlerimiz, her zaman, her yerde ve her şartta verilecek görevleri ifaya hazırdır.

Millî egemenlik, millî şuur ve tam bağımsızlık esasına dayanan Atatürk ilkeleri, bugüne kadar olduğu gibi gelecekte de Türk Silahlı Kuvvetlerimize rehber olmaya devam edecektir.

Bu kutsal ve tarihî gün vesilesiyle ulusça başta Ulu Önder Atatürk olmak üzere, dava arkadaşları ve aziz şehitlerimiz ile gazilerimizi rahmetle anıyor, hatıraları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyor, şükranlarımızı sunuyoruz.”

Ardından Bilecik Şehitliğine geçildi. Burada saygı duruşu akabinde protokol üyelerince şehit mezarlarına karanfil takdime edildi. Tören mangası tarafından yapılan saygı atışı sonrasında; Vali Faik Oktay Sözer tarafından anı defteri imzalandı, Kur’an-ı Kerim Tilaveti, duaların edilmesi sonrası program sona erdi.