Türkiye’de konut piyasasının son yıllarda dalgalanmalar yaşandığını iddia eden Anahtar Parti Bilecik İl Başkanı Serkan Kısacık konuya dair açıklamalarda bulundu.
Kısacık, İstanbul Başakşehir’de başlatılan Damla Kent projesi kapsamında ihraç edilen gayrimenkul sertifikalarının kamuoyuna “vatandaş için yeni bir umut” olarak sunulmasına rağmen, mevcut haliyle düşük ve orta gelirli vatandaşların erişebileceği bir finansman modeli olmaktan uzak olduğunu vurguladı.
Kısacık, konut istatistiklerine dikkat çekerek, Türkiye’de kiracı oranının büyükşehirlerde %35’in üzerine çıktığını, ortalama konut fiyatlarının İstanbul’da 6,5-7,5 milyon TL, Ankara’da 3-3,5 milyon TL, İzmir’de 3,5-4,5 milyon TL seviyelerinde olduğunu hatırlattı. Ayrıca TCMB Konut Fiyat Endeksi’nin 2010’a kıyasla 12,9 kat arttığını, 2025 itibarıyla da yıllık %45’in üzerinde yükseldiğini ifade etti.
“Bugün vatandaşa sunulan gayrimenkul sertifikası modeli, öngörülen üç yıllık sürede en düşük daireye sahip olmak için aylık 133 bin TL yatırımı zorunlu kılıyor. Bu tablo, küçük tasarruflarla ev sahibi olma iddiasını boşa düşürüyor. Dar gelirli vatandaşın değil, ancak yüksek gelir grubunun yararlanabileceği bir yatırım aracına dönüştürülmüş durumda.” dedi.
“SERTİFİKA MODELİ, YATIRIMCIYI KORUMUYOR”
Kısacık, Damla Kent sertifikalarının talep toplama sürecinde 21,4 milyar TL gibi yüksek bir rakama ulaştığını, ancak Borsa İstanbul’da işlem görmeye başladığı günden itibaren sertifika fiyatının 7,59 TL’den 6,88 TL’ye düştüğünü hatırlattı.
“Bu durum yatırımcı güvenini zedeliyor. Halkın sertifikaları büyük oranda kamu bankalarının elinde toplanıyor. Bu da serbest piyasa fiyat oluşumunu engelliyor. Vatandaş tasarruflarını bağlarken hem fiyat belirsizliği hem de likidite riskiyle karşı karşıya kalıyor” dedi.
“MODELİN YAPISAL SORUNLARI VAR”
Kısacık, gayrimenkul sertifikalarının özellikle düşük gelirli vatandaşların ev sahibi olması için uygun bir model olmadığını belirterek temel sorunları şöyle sıraladı:
Kamu bankalarının yoğun alımı nedeniyle serbest piyasa fiyatlarının oluşmaması,
Dar gelirliler için erişilebilir olmaması,
TOKİ’nin %80 alım garantisinin vatandaş aleyhine çalışması,
Fiyat belirsizliği nedeniyle vatandaşın mağduriyet riski,
Algı yönetimiyle vatandaşın alternatif yatırımlardan mahrum bırakılması.
“DAHA ADİL VE ERİŞİLEBİLİR MODELLER GEREKİYOR”
Kısacık, çözüm önerilerini ise şöyle sıraladı:
Sertifika pay yapısının küçültülmesi ve dar gelirli için erişilebilir hale getirilmesi,
Yatırımcıya doğrudan seçtiği daireye birikim yönlendirme imkânı (“Hedef Daire Sepeti”),
Ara eşiklerde kamu bankaları tarafından düşük faizli “tamamlama kredisi” verilmesi,
Çoklu piyasa yapıcılık ile şeffaf fiyat oluşumu,
Enflasyona endeksli vergilendirme ve ilk ev sahipliği için stopaj muafiyeti.
Kısacık, “Bizim önceliğimiz dar gelirli vatandaşın konut hayalini gerçekleştirmek olmalı. Vatandaşın tasarruflarını, rant gruplarına erken finansman aktarma aracına dönüştüren bu modeli reddediyoruz. Daha şeffaf, daha adil ve vatandaşın lehine çözümler mümkündür.” dedi.
Türkiye’de artan konut fiyatları ve kiraların vatandaşın yaşamını zorlaştırdığına dikkat çeken Kısacık,İstanbul Başakşehir’de hayata geçirilen Damla Kent projesi için ihraç edilen gayrimenkul sertifikalarının kamuoyuna “umut” olarak sunulmasına rağmen dar gelirli vatandaşlar için erişilebilir olmadığını vurguladı.
Kısaacık, “En düşük daire için aylık 133 bin TL’lik sertifika yatırımı gerekiyor. Bu tablo, küçük tasarruflarla ev sahibi olma iddiasını boşa çıkarıyor. Vatandaş değil, ancak yüksek gelir grubu yararlanabiliyor” dedi.
Damla Kent sertifikalarının Borsa İstanbul’da işlem görmeye başladığı andan itibaren değer kaybettiğine dikkat çeken Kısacık, “Kamu bankalarının elinde yoğunlaşan sertifikalar, fiyat oluşumunu engelliyor. Vatandaş hem belirsizlik hem de zarar riskiyle karşı karşıya” diye konuştu.
Kısacık, modelin temel sorunlarını şu şekilde özetledi:
Dar gelirli için erişilemez maliyet,
Kamu bankalarının tekelleşen sertifika sahipliği,
TOKİ’nin %80 alım garantisinin vatandaş aleyhine sonuçlanması,
Algı yönetimiyle vatandaşın alternatif kazançlardan mahrum kalması.
Kısacık,“Çözüm; daha küçük sertifika payları, hedef daire bazlı birikim, uygun maliyetli tamamlama kredileri, şeffaf piyasa yapısı ve enflasyona endeksli vergi muafiyetleridir. Vatandaşın tasarrufunu sömürmek değil, barınma hakkını korumak önceliğimiz olmalıdır.” dedi.