1. Haberler
  2. Manşet
  3. ARILAR VE BAL

ARILAR VE BAL

featured

 

Arılar sosyal varlıklardır ve koloniler halinde yaşarlar. Bir kolonide dişi olarak bir kraliçe arı ve otuz bin ila seksen bin civarında arı bulunur. İşçi arılar devamlı bal üretirler genellikle ömürleri bir aydır, beş altı ay kadar yaşayanları da olabilir. Kraliçe arı ilkbahar ve yaz aylarında günde 1500–2000 adet yumurta yumurtlar ve bir taraftan yıpranan ve yaşlanan işçi arılar ölürken yerine yeni işçi arılar yetiştirilir. İlkbaharda hızla gelişip çoğalarak yaza kalabalık bir toplulukla ulaşırlarsa ve çevre şartları da iyi olursa güçlü koloniler daha fazla bal üretir. Kışın zor şartlar için de olabildiği kadar fazla bal yapmaya gayret ederler. Sonbaharda yavru üretimi çok azalır, bazan durur ve arılar bir salkım oluşturup bal yiyerek ısınır ve bahara çıkmaya çalışırlar. Baharda yeniden yavru üretim faaliyetleri başlar ve yeni işçi arılar oluşunca kışı geçiren işçi arılar ölürler ve yeniden aynı yaşam tekrar eder.

          Cenabı Hak insanlara; meslek ve sanatlarını öğrenip iş yapmayı insnların kendi irade ve çalışmasını bırakmasına rağmen,  zehirli böcek olan Bal arılarına insanın eğitimle yapamayacağı bal yapma işini diğer varlıklarda olduğu gibi fıtratlarına koyarak insanların hizmetine sunmuştur.

          Bal arıları bir nevi programlanmış robot gibi belki kendisi için kullanamayacağı balı toplar ve topladıktan sonra yemeden ölebilir. Teknik arıcılık uygulamaları ile arıların bal üretimi, normal koşulların birkaç katına kadar artırılabilir. Görüldüğü gibi arıların dünyası ilginç olduğu kadar karmaşık; ancak iyi kaynaklardan incelenmeye değer.

         Balın şifa olduğunu; Rasulullah(s.a.v.), şöyle ifade etmektedir: "Şifa üç şeyde vardır: Bal şerbeti içmek, kan aldırmak, ateşle dağlamak. Fakat ümmetimi ateşle dağlamaktan men ederim."

          Arılar ve bal hikmetli söz ve nüktelere konu olmuştur.

         Hz. Ali bir savaştan döndüğünde Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ziyaretine gelirler. O da onlara kalaylı bir tasta bal ikram eder. Balın içinde bir kıl vardır, Hz. Ali alacak olur, ama Hz. Ömer herkesin bu duruma üç söz söylemesini teklif eder.

         Hz. Ebubekir şöyle söyler: "Namaz kılanların kalbi nurludur bu tastan, dünya endişesi düşünmeden namaz kılmak tatlıdır bu baldan. Her şeyden pak olup Cenab-ı Hakk'a teveccüh etmek incedir bu kıldan."

         Hz. Ömer şu yorumu getirir: "Misafir seven ev sahibinin kalbi nurludur bu tastan; misafirlerle sohbet tatlıdır bu baldan; misafirlerin kalbi incedir bu kıldan."

         Hz. Osman şu şekilde bir açıklamada bulunur: "Alimlerin kalbi nurludur bu tastan; alimlerle sohbet etmek tatlıdır bu baldan; Kur'an-ı Kerim'in manası incedir bu kıldan."

         Hz. Ali şu tefsirde bulunur: "Gazilerin kalbi nurludur bu tastan; kafirlerle cenk etmek tatlıdır bu baldan; kul hakkı yemeden evine dönmek incedir bu kıldan."

         Sıra Hz. Fatma'dadır: "Erkeğini hoşnut eden kadının kalbi nurludur bu tastan; erkeğine cefa etmemek tatlıdır bu baldan; kocasının hakkını yerine getirmek incedir bu kıldan."

         Peygamber Efendimiz duyunca şöyle buyurdu: "Ümmetimin kalbi nurludur bu tastan; Kevser şarabı tatlıdır bu baldan; şeriatin yolu incedir bu kıldan."

         Cebrail Aleyhisselam ise şunları buyurdu: "Ya Muhammed senin mührün nurludur bu tastan; kıyamet gününde ümmetine şefaat etmek tatlıdır bu baldan, Sırat köprüsü incedir bu kıldan."

         En tatlı yiyeceği zehirli böcek eliyle bizlere ikram eden rabbimize binlerce hamt olsun

Aydın OSMANOĞLU