Bir Çocuğun Sessiz Çığlığı: Akran Zorbalığı
Pınar Atalay – Çocuk Gelişimci Özel Eğitim Uzman Öğretici
Toplum olarak çocuklarımızın Akademik başarısına, düzenine ve davranışlarına büyük önem veriyoruz. Ancak çoğu zaman onların kalplerinde sessizce büyüyen bir yarayı gözden kaçırıyoruz: Akran Zorbalığı.
Zorbalık dendiğinde aklımıza genellikle itme, vurma, bağırma gibi fiziksel davranışlar gelir. Oysa bir çocuk arkadaş grubundan dışlandığında, alay edildiğinde, ismiyle dalga geçildiğinde ya da sosyal medyada küçük düşürüldüğünde de zorbalığa uğruyor olabilir.
Üstelik bu tür duygusal veya sözel zorbalıklar, fiziksel olanlardan çok daha derin izler bırakabilir.
Bir çocuk sürekli olarak “ben değersizim” duygusuyla büyürse, bu his zamanla özgüvenini zedeler, kaygı bozukluklarına, sosyal çekilmeye ve okul fobisine kadar uzanabilir.
Ve en tehlikelisi, zorbalığa uğrayan çocuk, ilerleyen yaşlarda ya kendini koruyamayan biri ya da zorbalığı model alarak uygulayan biri hâline gelebilir.
Okul öncesi dönem, bu açıdan çok kritiktir. Çünkü çocuklar henüz dünyayı yeni tanıyor, duygularını ifade etmeyi öğreniyor ve “ben” ile “biz” arasındaki dengeyi keşfediyorlar.
Bu dönemde empati, paylaşma, iş birliği ve duyguların tanınması üzerine yapılan her çalışma, bir çocuğun sosyal gelişimine ışık olur.
Peki biz yetişkinler ne yapabiliriz?
Öncelikle çocukları gerçekten dinlemeyi öğrenmeliyiz.
Bir çocuk “Arkadaşım benimle oynamıyor.” dediğinde bunu sıradan bir şikâyet gibi değil, bir yardım sinyali olarak görmeliyiz.
Evde ve okulda duyguları isimlendirmek, hikâyeler üzerinden iyi-kötü davranışları konuşmak, çocuklara karşısındakinin ne hissedebileceğini düşündürmek çok önemlidir.
Zorbalığa tanık olan çocuklarla da konuşulmalıdır, çünkü sessiz kalan tanıklar da bu döngünün bir parçasıdır.
Ebeveynlerin “Benim çocuğum yapmaz” düşüncesinden uzaklaşarak, çocuklarının duygusal dünyasını daha yakından anlamaya çalışmaları gerekir.
Çünkü bazen zorbalık yapan çocuk da yardım bekleyen bir çocuktur.
Davranışın ardındaki ihtiyacı fark etmek, çözümün ilk adımıdır.
Okullarda öğretmenlerin çocuklara sadece akademik bilgi değil, duygusal zekâ ve empati becerisi kazandırması büyük önem taşır.
Bir çocuk ne kadar empati kurabilirse, o kadar az zarar verir.
Bir çocuk ne kadar değer gördüğünü hissederse, o kadar az kırar.
Unutmayalım;
Bir çocuğun kalbinde bıraktığımız sevgi izi, bir zorbalığın izini silebilecek en güçlü ilaçtır.
Her çocuğun kendini güvende, değerli ve anlaşılmış hissettiği bir dünya dileğiyle…
Pınar Atalay – Çocuk Gelişimci
Instagram: @cge.pinaratalay