1. Haberler
  2. Ulusal Haberler
  3. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir Şiir Bir Hayat Canım İstanbul” programında konuştu: (2)

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir Şiir Bir Hayat Canım İstanbul” programında konuştu: (2)

featured

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Milletlerin kıymeti, zenginliği, derinliği, tarih ve medeniyete yaptıkları katkılar kadar sinesinden çıkardıkları yazarlarla, şairlerle, ilim ve tefekkür insanlarıyla mizana vurulur. Eserleriyle, düşünceleriyle, geleceğe bıraktıkları izlerle bu insanlar, aynı zamanda 'necip olma' hasletini yani asaleti de bünyelerinde taşır. Bu bakımdan asalet, yalnızca milletlere has bir vasıf değildir." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Necip Fazıl Kısakürek Kültür ve Araştırma Vakfınca düzenlenen "Bir Şiir Bir Hayat Canım İstanbul" programında yaptığı konuşmada, sergiyi ziyaret eden vatandaşların hem Necip Fazıl Kısakürek hem de Mehmet Kısakürek'in hatıralarını ileri teknolojinin sunduğu imkanlarla kendi seslerinden dinleyebileceklerini, Kısakürek'e yöneltecekleri soruların yine Kısakürek'in kendi sesi ve kendine has üslubuyla cevaplanacağını söyledi.

Konuşmasında Kısakürek'in, "Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar, onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar." dizelerine yer veren Erdoğan, "Bu mısraları İstanbul'a, zihnimize, kalbimize nakşeden Üstadın ve kıymetli oğullarının ruhu inşallah bu sergiyle bir kez daha şad-kam olacak diye ümit ediyorum." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, etkinlikte emeği geçenlere şükranlarını sunarak sürdürdüğü konuşmasında, "Şu gerçeği evvela sizlerle paylaşmak arzusundayım. Milletlerin kıymeti, zenginliği, derinliği, tarih ve medeniyete yaptıkları katkılar kadar sinesinden çıkardıkları yazarlarla, şairlerle, ilim ve tefekkür insanlarıyla mizana vurulur. Eserleriyle, düşünceleriyle, geleceğe bıraktıkları izlerle bu insanlar, aynı zamanda 'necip olma' hasletini yani asaleti de bünyelerinde taşır. Bu bakımdan asalet, yalnızca milletlere has bir vasıf değildir." ifadelerini kullandı.

Fikrin ve şahsiyetin de bir asaleti olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:

"İşte 'Necip' ismiyle müsemma olan Üstat, bu asilliğin, bu yüksek fikri mertebenin en mümtaz amillerinden biridir. O, sindirilmiş, ürkütülmüş, bastırılmış, bilhassa tek parti döneminde faşizmin her türlüsüne muhatap olmuş bir milletin kendisine gelmesini, asaletini tekrar hatırlamasını, yeniden öz güven kazanmasını sağlamıştır. Merhum Necip Fazıl, şiirleriyle, nesirleriyle, tekmil eserleriyle daima ötelerin, ferdaların, bir anlamda Sidretü'l-müntehanın peşinde olmuştur. Üstadın sezişi, duyuşu, hissiyatı ve meselelere hakimiyeti onu muasır ve muarızlarından hep farklı kılmıştır. Zekasının keskinliğini, sözünün sarahatini kalemiyle, kelamıyla, dava ve iddiasıyla ortaya koydu. Şiirlerinde zaman ve mekanı, eşya ve insanla terkip etti, mistik bir ürpertiyle birleştirdi. Ferdi ve toplumu birbirinden hiçbir zaman ayırmadı."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Necip Fazıl'ın İstanbul'a bakışına ilişkin değerlendirmede bulunarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Üstadın nazarında cemiyetin rüyası olan şiir, duygu ve düşüncenin biri ötekini boğmadan, gölgede bırakmadan uyum içinde bir araya getirdiği sanatın adıydı. O ince olduğu kadar rafine, girift olduğu kadar naif bir dille geçmişi omuzlayıp geleceğe seslendi. Bu nokta-i nazar, Üstadın İstanbul'a bakışını da etkilemiştir. Kendisine Sultanu'ş Şuara ünvanının verildiği toplantıda tam 45 yıl önce şu cümleleri kurmuştur; 'Yunus Emre'de mavera-i hasret, Fuzuli'de beşeri rikkat, Baki'de sultani haşmet, Nefi'de hamasi belagat, Nedim'de garami hassasiyet, Şeyh Galip'de bedii zarafet ve hepsinde, teker teker bu kıymetlerin hepsi, bunlar alaca karanlıkta İstanbul'a bakarken kubbe ve minare şeklindeki silüetlerini gördüğümüz devlerdir. Metafizik temel üstünde fizik, plastik ve ideolojik nakışlarını abideleştirmiş bir devlet-i ebet müddetin edebiyattaki işaretçileridir.'"

"Ona göre eser vermenin ilk şartı fikrin çilesini çekmekti. Çileye talip olmadan sahil-i selamete varılamaz, nefsin hırslarına gem vurulamaz, insanın anlam arayışı nihayet bulamazdı." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Üstadın son nefesine kadar hep bunun kavgasını verdiğini, çilenin tıpkı mücadele gibi hayatından hiç eksik olmadığını dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kısakürek'in "Çile" adlı şiirindeki "Akrep, nokta nokta ruhumu sokmuş/ Mevsimden mevsime girdim böylece/Gördüm ki, ateşte, cımbız da yokmuş/Fikir çilesinden büyük işkence." dizelerini okuyarak, "Üstat Necip Fazıl, büyük bir şair ve mütefekkir olmanın yanı sıra büyük bir mefkurenin mihmandarlığını, Büyük Doğu davasının sancaktarlığını yapan bir aksiyon adamıydı. Kurduğu cemiyetle Anadolu'yu adım adım gezdi. Gençlerle bir araya geldi. 'Bir iman merkezi etrafında toplananlar.' olarak tarif ettiği milletimizi ruh kökleriyle yeniden buluşturmak için ömrü boyunca çalıştı, didindi, cehdetti. Tabii bu kutlu yürüyüşte devrin kibir abidelerinin de radarına girdi." ifadelerini kullandı.

Kısakürek'in sayısız takibata uğradığını, zindanlara atıldığını, dergilerinin toplatıldığını aktaran Erdoğan, "Fakat Üstat hiçbir zaman korkmadı, yılmadı, yeise kapılmadı." dedi.

Erdoğan, Kısakürek'in, "Ön ve ard, sağ ve sol, bin yolda yol boyu bu yol. Emir: Öl, yahut ol. Ne bir harf ne kelam, Esselam, esselam" nidalarıyla istikametten bir an olsun ayrılmadığını belirterek, "Onun rahle-i tedrisinden geçen herkes, kendisinde köklü bir mazinin, yüklü bir medeniyetin, paha biçilmez bir mirasın mücevherlerini görmüştür. Onunla yoldaşlık edenler ilimle, bilgiyle, şuurla mücehhez olmuşlardır. Elbette bir dava adamı olarak Üstadın en büyük hayali, 'Kim var?' diye seslenildiğinde sağına soluna bakmadan 'Ben varım.' diye ortaya çıkacak bir gençliğin yetişmesiydi." diye konuştu.

(Sürecek)