Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi (BŞEÜ) Acil Durum ve Afet Yönetimi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Edip Avşar, ”Depremlerde sarsıntıların en azından hissedilecek boyutlarda olduğu durumlarda yeraltı su kalitesini etkileyebiliyor.” dedi.
Avşar, özellikle hissedilebilir düzeydeki depremler sırasındaki çalkalama hareketlerinin kuyuya su sağlayan kayalardaki gözeneklerden ve çatlaklardan gevşek tortuların çözülmesiyle suya geçmesi şeklinde olduğunu belirterek, bunun suyu bulanıklaştırdığını ancak geçici bir durum ve saatler veya günler mertebesinde normal seyrine döndüğünü kaydetti.
Şiddetli depremlerin kanalizasyon ve gaz hatlarına veya tehlikeli madde içeren herhangi alt yapıya zarar verebileceğini bu tarz durumlarda ise suya spesifik kirleticiler girebileceğini böyelelikle de bu durumun su kalitesi ve halk sağlığı açısından önemli etkiler meydana gelmesine neden olabileceğini aktaran Avşar, şu bilgilere yer verdi:
”Bu tarz tesisler ve sistemlerin depremlerde gözlenmesi gerekiyor. Bu nedenle kaynak ve kuyu sularında sürekli depremlerin öncesinde ve sonrasında örnekleme analiz çalışmalarının yapılması önemli. Bu tarz spesifik kirleticilerin tespit edilmesi ve bunların halk sağlığına sıkıntı yaratmaması için sürekli izleme analiz çalışmalarının yapılması lazım. Tabi ki bunların dışında da deprem yüzey altı geçirgenliğini arttırabiliyor. Farklı kimyasal yapıdaki suları içeren akiferlerin birbirlerine bağlanmasına sebep olabiliyor. Ama bunlar tabi su kalitesi açısından tespit edilmesi daha zor ve halk sağlığı yönünden de tehlike oluşturmayan durumlar. Bunun dışında deprem sonrası oluşan kırık ve çatlaklar yeraltındaki dinamik durumu sürekli etkiliyor. Bunun sonucunda da yeraltı suyu seviyesinde değişimler olabildiği gibi bazı su kaynakları kururken bazı su kaynakları da oluşabiliyor.”
Avşar, su kalitesindeki değişimlerin dünyada depremlerin önceden tahmin edilmesi amacıyla yapılan çalışmalarda da kullanılabildiğini ifade ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
”Lice’de, 6 Şubat Kahramanmaraş depremi sonrası obruk oluşumu ve oradaki dere yatağının kuruması gibi olaylar olurken, 2017 yılında Ege Denizinde 6,5 büyüklüğündeki depremden sonra Muğla’nın Bodrum ilçesinde yer alan ve sadece kış aylarında akan Kavak deresinde de su akışı başlamıştı. Bununla alakalı su kalitesindeki değişimlerin depremlerin tahmininde kullanılıp, kullanılamayacağına yönelik çalışmalar literatürde ağırlık kazanmış durumda.
Özellikle jeotermal alanlarda su kalitesi değişimleri ve gaz çıkışları bu anlamda bilim adamları tarafından kontrol altında tutuluyor ve izleniyor. Yeraltı sularının düzenli olarak gözlemlenmesi ve analizi depremlerin tahmini ve erken uyarı açısından önem taşıyor. Nitekim bunu 17 Ağustos 1999 Gölcük, 12 Kasım 1999 Düzce ve 19 Mayıs 2011 Simav depremlerinde de görmüştük. Bu bölgelere yakın birçok jeotermal alanda yer alan sıcak su kaynaklarında deprem sonrasında fizikokimyasal değişiklikler gözlemlendiği bilim adamlarımız tarafından da rapor edildi.”