Bilecik’te doğuştan görme engelli üç çocuk annesi 47 yaşındaki Çiler Kocaman’ın hayat mücadelesi ve azmi görenleri şaşırtıyor.
Hayata küsmeyen ve bir çok platformda aktif rol alan emekli santral memuru Kocaman, önüne çıkan hiç bir engele takılmadan basamakları tek tek çıkma başarısını göstermiş. Bir dernek ortamında tanıştığı yine kendisi gibi doğuştan engelli eşi ile el ele vererek üç çocuğuna bakan anne Kocaman, onların tüm isteklerini de yerine getirmiş.
Yatılı okulda müzik öğretmeninin teşvikiyle elleriyle yoklama ve sayma yöntemini de öğrenen Çiler Kocaman, yelek, kazak, patik, bere ve atkı gibi ürünleri örerek aile bütçesine katkı sağlıyor. Anaokuluna giden oğlunu kendisi, ortaokula giden oğlunu da eşi okula bırakıyor. Halk minibüsü ile Bilecik Engelsiz Yarınlar Derneğine (BİEYDER) gelen Kocaman, burada hem örgüsü örüyor hem de örerken Türk Sanat Müziğini seslendiriyor. Örtüğü örgüleri pazar pazarında açtığı sergide satışa sunan Kocaman, burada da örmeye devam ediyor.
İstanbul’un keşmekeş hayatı nedeniyle çocuklarını okutmakta zorlanan Kocaman, eşi ile olan evlilik ve Bilecik’e taşınma hikayesini anlattı.
Aşık olduğu eşi ile iki yıl içinde dünya evine girdiklerini dile getiren anne Kocaman, “Çocuklarımda herhangi bir problem yok. Büyük çocuğum üniversite gidiyor, ortanca ilkokul 4. sınıf, küçük olan da anaokuluna gidiyor. Küçük çocuğu okula ben götürüyorum, diğerini eşim götürüyor. Çok zorlanmıyorum. Önceden İstanbul’da yaşıyordum. 12 yıldır memur emeklisiyim. İstanbul’da Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde santralde çalıştım. Eşim Bilecikli aynı zamanda büyük kızım liseyi İstanbul’da okumak istemedi. Evime yakın olan bir yerde ulaşımda sıkıntı çekmeden okumak istiyorum dedi. O yüzden Bilecik’e taşındık.” diye konuştu.
Örgü örüp satmanın maddi kazancın yanında huzur da verdiğini aktaran Kocaman, şöyle devam etti:
“3 sene önce Bilecik Engelsiz Yarınlar Derneği Başkanı Aslıhan Hanımla tanıştım. İnsanlar burada çaba sarf ediyorlar, bir şeyler üretiyorlar. Onların da sonuçta kazanmaya, işe ihtiyacı var. Biz de böyle bir işe giriştik. İyi de oldu herkes bir şekilde emeğinin karşılığını alıyor. İnsanlar belki bunu yadırgıyor. Belki de garip geliyor insanlara. ‘Nasıl örüyorsun’, ‘Yoksa görüyor musun’ gibi sorular soruyorlar. Ama örmek çok görme gerektiren bir şey değil. Aslında biz görme gerektiren işleri de yapıyoruz. Benim yapamadığım örnekleri yapan birçok görme engelli insan da var. Hayatım yatılı okullarda geçti. Ben örgüyü ilkokulda yatılı okurken müzik öğretmenimden öğrendim. Aslında hobi olarak yapıyordum. İnsan ürettiği zaman daha mutlu olur ya öyle olduğu için ben de devam ediyorum. Köpekler için kazaklar şapkalar, bebek kazakları hırkaları, yetişkinler için hırkalar şallar gibi birçok şeyi örüyorum. İstenildiği taktirde örülebilecek her şeyi örebilirim. Okuyan, çalışan birçok engelli insan var. Ama bir kısmı da ailelerini aşamıyorlar. Bence bunun en büyük çözümü eğitim. Kişilerin daha bilinçli olması daha eğitimli olması bu sorunu çözecektir.”
İnternet ortamında bir sohbet odaları olduğunu belirten Kocaman, “Orada çeşitli etkinlikler yapıyoruz. Ben sadece dernek ortamında çalışmıyorum. Kitap söyleşilerimiz, e-KPSS kurslarımız oluyor. Ben orada da yöneticilik yapıyorum. İnsanlar bir şekilde kendilerine güvensinler. Aslında en önemli olay bu. Kendine güvendiğin zaman birçok şeyi aşıyorsun. Her şeyin bir çözümü var. Aslında hedefimde hukuk vardı. Ailevi sebeplerden dolayı olmadı ama dediğim gibi şimdi istediğim her şeye bir şekilde kavuşuyorum. Hakim savcı olmak gibi bir niyetim vardı o zamanlar. 19 yaşında memur olarak göreve başladım. 15 yıl çalıştım santral memuru olarak ve emekli oldum.” dedi.
“Çalışırken de mücadele ettim okurken de mücadele ettim” ifadesini kullanan Kocaman, “Önemli olan insanın onu yapabilirim demesi ve yapabilmesidir. Ben eğitimler de veriyorum belli okullarda insanların engellilere karşı bilinçlenmesi anlamında. Bunları yaygınlaştırmak dernekçe düşüncemiz. Aslında engelliler herkes nasılsa öyleler. Engelli değiller aslında. İnsanlar bana bakarken benim onları görmediğimi düşünüyorlar, bana nasıl baktıklarını görmediğimi düşünüyorlar. Onlardan hiçbir farkım yok. Ama ben onların bana nasıl baktıklarını biliyorum. Ben aslında farklı bir insan değilim. Onlar nasıl yaşıyorsa ben de öyle yaşıyorum. Onlar yürürken görerek yürüyorlarsa ben bastonumla yürüyorum. Onlar bazı şeyleri görerek yapıyorlarsa ben el yordamıyla ya da duyma yordamıyla yapıyorum. Ama onların yaptığı hemen hemen her şeyi ben de yapabiliyorum. Mesela onlar görerek okuyorlar ama ben de ekran okuyucu vasıtasıyla okuyorum. Sonuçta dinleyerek okuyorum. Aslında benim onlardan hiçbir farkım yok. En önemli olan şey eğitim.” diye konuştu.
Bilecik Engelsiz Yarınlar Derneği Başkanı Aslıhan Volkan ise 4 yıl önce Bilecik’te yaşayan engelli bireylerin anneleri ile birlikte Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü işbirliğinde atölye kurduklarını bildirdi.
Çeşitli el sanatları kursları düzenlediklerini anlatan Volkan, şu görüşlere yer verdi:
“Her engel grubu anne ve çocuklarımızla çalışmalar yapıyoruz. Çiler hanımla dernek vasıtasıyla tanıştık. Halk Eğitim Merkezi usta öğreticisi Emine Çatal hocamızın destekleriyle örgülerini örüyor. Engelli bireylerle ilk tanışanlara farklı geliyor ortam ama bizim için hayatımızın doğalı. Benim gibi engelli çocuğu olan kadınlar için bu hayatımızın bir gerçeği. Özellikle doğuştan engelli bireyler için doğduğunuzda engellerle doğuyorsun ancak herhangi bir insandan hiçbir farkımız yok. O yüzden de biz kendi içimizde çok fazla yadırgamıyoruz. Bize gayet hayatın akışında doğal geliyor. Çiler hanım da engelli bireylere örnek teşkil ediyor. Her insanın üretmesi, ekonomiye katkı sağlaması, sosyal hayatın tam içinde olması derneğimizin de amaçlarından bir tanesi. Çiler hanımın azmi ve anneliği tüm insanlara örnek oluyor.”