1. Haberler
  2. Manşet
  3. FUNDA DİDEM MEAN, RİSKLİ BİNALARA DİKKAT ÇEKTİ

FUNDA DİDEM MEAN, RİSKLİ BİNALARA DİKKAT ÇEKTİ

featured

“BİLECİK’TE DE BİR ÇALIŞMA YAPILMALI”


TMMOB Mimarlar Odası Bilecik Temsilcilik Başkanı Funda Didem Mean, Kahramanmaraş ve civarındaki 11 ili etkileyen depremlerin ardından meydana gelen büyük hasarla ilgili tespitlerde bulunarak, binalardaki yapı denetimin önemine vurgu yaptı.

Funda Didem Mean, eski binalar ve imar affından faydalanmış yapılardan başlayarak tüm binaların analizleri çıkarılarak riskli yapı stoğu envanterlerinin hazırlanması gerektiğini kaydetti.

Bu konuda Bilecik’te de bir çalışma yapılması gerektiğini vurgulayan Mean, “Bilecik’te bildiğim kadarı ile kaçak yapı oranı düşük. Birçok ile göre iyi durumdayız. Bir kere zemin sağlam. Denetim mekanizmamızın birçok ile göre daha iyi durumda olduğunu düşünüyorum. Ancak imar affından yararlanan yapıları bilmiyoruz ya da yapı kullanma sonrası taşıyıcı sisteme müdahale edilen yapı var mı yok mu bilmiyoruz. Günümüzden uzun zaman önce yapılmış binaların durumunu bilmiyoruz. Bunun için belediyemiz, çevre şehircilik müdürlüğümüz ile birlikte bir çalışma yapmalıyız.” dedi.

Yıkılan bazı binaların yakın tarihte yapıldığına dikkat çeken Mean, konuyla ilgili yaptığı açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Kahramanmaraş ta meydana gelen 7,8 ve 7,7 büyüklüğünde, 9 saat ara ile gerçekleşen on ilimizi etkileyen depremlerde hayatlarını kaybeden canlarımıza rahmet, yaralılara şifa, yakınlarına sabır diliyorum. Maalesef çok büyük bir acı yaşadık. Binlerce canımız gitti. Deprem ülkemizin gerçeği ve biz yıllardır bu gerçek ile yaşamayı maalesef öğrenemedik.

Yaşanan deprem sonucu yıkılan binlerce binanın enkazlarına baktığımızda taşıyıcı sistem elemanlarının zayıflığı görünmektedir. Elbette bina yaşı önemli, yapıldığı dönemdeki deprem yönetmeliklerine uygun yapılıp yapılmadığı önemli, inşaatta kullanılan malzeme kalitesi, kolon kirişlerin en kesit boyları ve donatılarının yetersizliği ve zemin taşıma kapasitesinin düşüklüğü yıkım sebepleri olarak sayılabilir. Birçok binanın da zemin sıvılaşması sebebi ile alt katlarının gömüldüğü ya da yan yattığı görülmektedir.

Yıkılan bazı binaların yakın tarihte yapılmış olması daha da içler acısı bir durumdur. Kentsel dönüşüm adı altında yapılan rantsal dönüşümlerde bilimden uzaklaşarak zemin taşıma kapasitesinin üstünde bilime aykırı plan değişiklikleri ile kat artışlarına izin verilerek bu zemin hazırlanmıştır. Parsel bazında yapılan dönüşümler yenilemedir. Gerçek anlamda bir kentsel dönüşüm değildir. Üst ölçekli planlar ile ele alınmalı, sosyal donatı alanları ile birlikte tasarlanmalıdır. Ülkemizde maalesef kentsel dönüşüm değil rantsal dönüşüm yapılmaktadır. Her seçim öncesi çıkarılan imar afları bu zemini hazırlamıştır. Daha çok yapı yapılabilsin diye yeşil alanları bile imar plan tadilatları ile imara açmak bu zemini hazırlamıştır. Sektörde olması gereken meslek odalarını itibarsızlaştırmak ve süreçten uzaklaştırmak bu zemini hazırlamıştır. Her ile bir üniversite ve her üniversiteye her türlü bölümü açmak tüm meslek kollarını itibarsızlaştırdığı gibi binlerce işsiz mimar, mühendisi sektörün kucağına çaresizce bırakmak bu zemini hazırlamıştır.

“CİDDİ SORUN OLUŞTURMAKTADIR”

Bundan sonra neler yapmalıyız, en önemlisi bu kez artık bu dersi öğrenmeliyiz. Her deprem sonrası deprem ülkesiyiz. Depremle yaşamayı öğrenmeliyiz, depreme dayanıklı binalar yapmalıyız diyoruz ama yeni yapılan binaların da yıkıldığını görünce yine öğrenemediğimizi görüyoruz.

Ülkemizin riskli yapı stoğu çok fazla. Kaçak yapılar, kaçak yapıları meşru kılan imar afları, denetimsiz yapılar, yanlış imar planları, plansız yapılaşma, riskli yapı stoğunun nedenlerinin başlıcaları.  Bu mevcut yapı stoklarının tespiti çok önemli. Mimar ve inşaat mühendisinden oluşan ekipler ile kentlerde bu yapıların tespiti yapılmalı. Öncelikle eski binalar ve imar affından faydalanmış yapılardan başlayarak tüm binaların analizleri çıkarılarak riskli yapı stoğu envanterleri hazırlanmalıdır. Yeni yapılan binalarda da, yine deprem bölgesinde görülen yıkım sebeplerinden biri olan yapı kullanma sonrası taşıyıcı sisteme yapılan müdahaleler, alan genişletmek için kesilen kolonlar ciddi sorun oluşturmaktadır.  Yapı kullanma alındıktan sonra binaların tekrar denetimi söz konusu değil. Bunların tespit edilmesi de çok önemli.

“BİLECİK BİRÇOK İLE GÖRE DAHA İYİ BİR DURUMDA”

Bu konu da kentimizde de böyle bir çalışma yapılmalı. Bilecik te bildiğim kadarı ile kaçak yapı oranı düşük. Birçok ile göre iyi durumdayız. Bir kere zemin sağlam.  Denetim mekanizmamızın birçok ile göre daha iyi durumda olduğunu düşünüyorum. Ancak imar affından yararlanan yapıları bilmiyoruz ya da yapı kullanma sonrası taşıyıcı sisteme müdahale edilen yapı var mı yok mu bilmiyoruz. Günümüzden uzun zaman önce yapılmış binaların durumunu bilmiyoruz. Bunun için belediyemiz, çevre şehircilik müdürlüğümüz ile birlikte bir çalışma yapmalıyız.

“HER ŞANTİYEYE BİR ŞEF!”

Bu mimar ve inşaat mühendisleri odalarımızın uzun zamandır dile getirdiği bir değişiklik talebidir. Şantiye şefi, yapım işlerini yapı müteahhidi adına yöneten ve uygulayan mimar ya da mühendis diplomasına sahip teknik personeldir.  Yapım işinin ruhsata ve ruhsat eki projelere uygun olarak gerçekleştirilebilmesi için gerekli olan inşaat ve iş organizasyonunu sağlamak, mevzuatın öngördüğü her türlü tedbiri almak, uygulamak ve uygulatmakla sorumludur.

Şantiye şefinin yapım işine dair görevi, yapı ruhsatının alınmasından itibaren başlayıp yapı kullanma izin belgesinin alınması ile son bulur.

Maalesef ülkemizde bu mekanizma çalışmıyor. Şantiye şefi ruhsata imza atmaktan öteye geçemiyor. Oysaki inşaatta bir fiil bulunmalıdır. Aynı anda birkaç şantiyede bulunamayacağı için HER ŞANTİYE BİR ŞEF talebi söz konusudur. Ancak bunun da uygulanabilirliği takip edilmelidir. Şantiye şefi şantiyenin maaşlı, sigortalı çalışanı olmak zorundadır. Denetleyenin denetlenen tarafından seçiliyor olması, başlangıçta yapı denetimlerde yaşanan sorunları beraberinde getirebilir elbette. Bu sebeple şantiye şefi de bakanlık tarafından atanmalıdır.

Üniversitelerden mezun olduktan sonra mimar ve mühendisler  5 yıl tecrübe sahibi olmadan imza yetkisine sahip olmamalıdır. Belli bir süre deneyim şartı konmalı. Sonrasında tıpta olduğu gibi branşlaşma olmalı ve bu doğrultuda imza yetkisine sahip olunmalı. Yapı denetim sisteminin doğru işleyişinin sürekliliği, takibi sağlanmalı. Elbette müteahhitler ve sahada bir fiil çalışan ustasından, kalfasına tüm işçilerin düzenli eğitimlere tabii tutulması önemli. Değersizleştirilerek sektör dışına itilmeye çalışılan mimar, mühendislerin yaptığı işin insan hayatı için aslında ne kadar önemli olduğunu ve denetim mekanizmasının yetersiz olduğunu acı bir şekilde görmüş olduk.

Bilimin ışığında eğitim çok önemli dedikçe biz hep eğitimden ödün veriyoruz maalesef. Bu süreçte de yine fatura gençlere kesildi. Özellikle mimarlık, mühendislik, tıp gibi uygulamalı alanlarda eğitim uzaktan olamaz.

Bir daha yaşanmasın demekle olmuyor maalesef, deprem bu topraklarda hep olacak önüne geçemeyiz. Her deprem sonrası aynı şeyleri konuşup, hiç bir şey yapmadan bir sonraki deprem yaşanınca yeniden konuşuyoruz. Biz sadece konuşuyoruz. O da unutana kadar. Bu kez unutmayalım!”