1. Haberler
  2. Manşet
  3. Görkemli kurtuluşumuz sade bir törenle kutlandı

Görkemli kurtuluşumuz sade bir törenle kutlandı

featured

Bilecik Belediyesi Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen programa Bilecik Valisi Ahmet Hamdi Nayir, Belediye Başkanı Selim Yağcı, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Azmi Özcan, çeşitli kuruluşların temsilcileri, askeri erkan ile vatandaşlar katıldı. “Bilecik’in düşman işgalinden kurtuluşu” gibi önemli bir güne katılımcı oranının azlığı da dikkatlerden kaçmadı. Eskiden günlerce devam eden törenlerin iki saate sıkıştırılmış sade bir törenle geçiştirilmesi de diğer bir göze çarpan detay oldu.

Gerçekleştirilen tören Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve aziz şehirlerimizin anısına saygı duruşunda bulunulmasının ardından 2. Jandarma Tugay Bando takımı eşliğinde istiklal marşının okunması ile başladı.

Programın açılış konuşması Bilecik Belediye Başkanı Selim Yağcı tarafından yapıldı. Yağcı konuşmasında şunları aktardı:

“Sayın Valim, Sayın Milletvekillerim, Sayın Tugay ve Garnizon Komutanım, İl Protokolümüzün çok değerli üyeleri, basınımızın güzide mensupları, kıymetli hemşehrilerim…

Bugün burada bundan 92 yıl önce şaha kalkan bir milletin bağımsızlığı uğrunda vermiş olduğu taktire şayan bir mücadeleyle, canları pahasına kendilerine vatan edindikleri ve bizlere miras bıraktıkları bu güzide topraklarda, kurtuluş mücadelemizin yeni bir yıldönümünü kutlamak, o eşsiz kahramanları  bir kez daha rahmet ve minnetle yad etmek için bir araya gelmiş bulunmaktayız. Düşüncelerimi sizlere aktarmadan önce başta sayın valimiz olmak üzere burada bulunan herkese katılımlarından dolayı teşekkür ediyor, selam ve saygılarımı sunuyorum.

                Al bayrağımıza kanının rengini veren, hakkı ödenemez vatan evlatlarının ortaya koyduğu kutsal mücadele sonucu bugün bu kahramanların torunları olan bizler, bu cennet vatanda rahat ve huzurluyuz.

Şanlı tarihimizde buna benzer nice zaferler kazanmış ve yaşanan sıkıntıları büyük bir mücadele örneği göstererek atlatmasını bilmiş, büyük Türk Milletinin neferleri olarak; Milli Mücadele ve Kurtuluş haraketini bugün bir kez daha büyük bir minnetle ve gururla anmaktayız.

                Vatan sathında o dönemde başlatılan bu kutlu haraketin bu gün anlamı bizler için çok daha büyüktür. Yeni Tükiye yolunda;  sınırlarımız dışında şöyle bir etrafımıza baktığımızda aslında çokta hoş olmayan bir tabloyla karşılaşıyoruz. Milletlerin ve devletlerin hatta artık kabile reislerinin çıkarları için  birbirine kıydığı, akan gözyaşlarının akan kanların dinmek bilmediği, soydaşlarımızın, kardeşlerimizin, dindaşlarımızın canice katledildiği bir dünyada, bizler şanlı ecdadın mirasına gözümüz gibi bakmayı boynumuza borç edindik. Yüce rabbimizden duamız o dur ki, akan kanların durmasını ve tüm insanlığın huzura ve refaha kavuşmasını istiyoruz.

                Ülke gündeminde  bir boşluk bulduğunda; bugün ne yapsakta gündemi değiştirsek, huzuru bozsak, neş'e ve mutluluk içinde yaşayan  milletimizin arasına nifak tohumları saçsak diyen topu topu parmakla sayılacak miktarda arabozucuların, hainlerin olduğunu da çok iyi biliyor ve tahmin ediyoruz.  Lakin her ne yaptılarsa hesapları bir türlü tutmadı ve tutmayacak. Göğsündeki imanıyla, inancıyla milletimiz, devletimiz bu fırsatçılara yıllardır geçit vermedi bundan böyle de inanıyoruz ki fırsat vermeyecektir.

Kuruluş ve kurtuluş hamurunun aziz milletimizin kanlarıyla yoğurulduğu Türkiyemiz; emeli, düşüncesi, fikri ne olursa olsun böylesine kirli planlarla bir karış toprağının dahi kimseye yer ve mekan olmayacağını dik duruşuyla tüm dünyaya göstermiştir.

                Yeni Türkiye yolunda; Kadınıyla erkeğiyle, genci ve yaşlısıyla doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine, lazı, çerkezi, dadaşı, kürdü, sünnisi ve alevisiyle; bizler güçlü bir millet ve güçlü bir devletiz.

Kahraman mehmetçiğimiz, güvenlik güçlerimiz  huzurumuz ve  sınırlarımızın bütünlüğü için gerektiğinde canını seve seve bu ülke uğrunda feda etmiş ve etmektedir. Bunu sadece güvenlik güçlerimiz üzerinde de yoğunlaştırmamak gerekir diye düşünüyorum. Bu mesele her Türk evladının meselesi ve boynunun borcudur. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi önce bizler bir ve beraber olacağız.  Birbirimiz hakkında kötü söz söylemeyeceğiz. Hakka, hukuka riayet edeceğiz. Sevmeyi, kardeşçe geçinmeyi, paylaşmayı, idare etmeyi, hoşgörmeyi benimseyeceğiz ve bu hasletlerimizi sevdiklerimizden başlayarak dalga dalga çevremize yaymak için büyük gayret sarfedeceğiz.

                Yüce Atatürk'ün "Bağımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir" sözü Ulusumuzun binlerce yıllık tarihini ve bağlı olduğu değerleri en özlü ve yalın biçimde bizlere anlatmaktadır.Milletimiz her zaman vatanını ve bağımsızlığını canından yüce tutmuştur.Cumhuriyeti ve onun değerlerini korumak, bizlere bu büyük zaferleri armağan eden, canları pahasına bağımsız ve özgür yaşamamızı sağlayan kahramanlarımıza karşı da en önemli sorumluluğumuzdur.

Bu duygu ve düşünce ikliminde  şehrimizin düşman işgalinden kurtuluşunun 92. yıl dönümünün kutlu olmasını diler bizlere, milletimize, tüm dünyaya barış, kardeşlik ve hoşgörü getirmesini temenni ederken bir kez daha; Başta Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, kurtuluş mücadelemizin tüm kahramanlarını, şehitlerimizi, gazilerimizi rahmet ve minnetle birkez daha yad ediyorum. Katılımlarından dolayı başta sayın valimiz olmak üzere tüm hemşehrilerime teşekkür ediyor selam ve saygılarımı sunuyorum.

“Bilecik savaşta birçok şeyi kaybetti”                                                                                                 

Yağcı’nın ardından ise Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Refik Arıkan, “Kurtuluş Savaşı’nda Bilecik” isimli bir konferans verdi.

Konuşmasına “6 Eylül’de düşmanın geri çekilmesiyle Bilecik neyi kaybetti” sorusuyla başlayan Arıkan, şu ifadelerde bulundu:

“Tarih bilimi denildiğinde genel bir yaklaşımla geçmişte olan olaylarla ilgilenen bir bilim dalı olarak hepimiz anlıyoruz. Ancak tarih meydana gelen bu olayların günümüze yansımaları üzerinde daha çok durmaktadır ve durması gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında Bilecik bu savaşta çok şeyler kaybetti.  Edebali vadisinde boynu bükük duran minareler, cami harabeleri, ev temelleri şehrin kaderinin değişiminin en önemli delilleri. Tarihi yapılarımız, konaklarımız velhasıl tarihimiz bu yangınla kül olup gitti. İşgal ile birlikte Bilecik'ten kaçış ve nüfusun azalması ile birlikte şehrimiz ıssızlaştı. Rahmetli Celal Devecioğlu'nun anlattıklarından aldığım bir anektodda o hengameyi anlatırken insanlar düşman işgalinde ve şehir yanarken kaçtıklarında o dövme çivilerin çok uzaklara kadar fırladığını söyleyen Devecioğlu anlatıyor:

“Savaş, yakım ve yıkım manasına gelir bu topraklarda”

“Savaş aynı zamanda yıkım ve ayrılık manasına gelmektedir bu topraklarda. Savaş öncesi Bilecik'te çalışan onlarca ipek mancınığı sustu. Bilecik ile meşhur kadifeler üretilmez oldu. Bir dönem ipekçilikte Bursa ile yarışan Bilecik iktisadi olarak da savaş ile birlikte geriledi.

Diğer taraftan savaşın getirdiği şartlar ve sonrasında yaşanan mübadele ile birlikte, beraber yaşama kültürünün önemli merkezlerinden olan Bilecik'te gayr-ı Müslim tebaa ayrılırken bu sefer Balkanlarındaki yurtlarından kopartılan Türklerin yurdu oldu Bilecik.”

Bu girizgahtan sonra savaş yıllarında yaşanan olaylara kısa bir şekilde dikkat çekmek istiyorum.

Anadolu için önemli bir geçiş güzergâhında bulunan Bilecik, bir bakıma Anadolu’nun içlerine açılan kapı konumundaydı.  İstanbul-Ankara  demiryolu bağlantısı, ursa-Ankara karayolu bağlantısı ve daha içeriye giden bütün yolların kesiştiği noktaydı Bilecik. Burada Bozüyük ve İnegöl arasındaki Nezit Boğazı yolunun tamamen olmadığını, Bursa- Ankara istikametindeki bağlantının da Pazaryeri ve Bilecik üzerinden sağlandığına da dikkat çekmek istiyorum.

 

“Topraklarımızın kıymetini ne kadar biliyoruz?”

Bu tür toplantılar, geçmişte yaşananlar aslında bizlerin zihinlerinde hep yaşamalı ve bizler bu trajedileri unutmadan geleceğe daha güvenli bakabilmemiz lazım. Peki biz üzerinde yaşadığımız toprakların kıymetin ne kadar biliyoruz.

Size yine  bir anekdotla artık sözlerimin sonuna geliyorum. Söğüt’ü yakın bir zamanda ziyaret eden bir Rus genç kızı kahvesini içerken yani ebn şu anda Ertuğruk’un, Osman’ın bulunduğu topraklarda mıyım diyerek heyecandan elindeki kahvesini döküyor. Bizler de bu topraklarda yaşayanlar olarak acaba bunun heyecanını ne kadar içimizde hiisesdiyoruz

Sözlerime Bilecik’ten oğlunu cepheye yolcu eden bir annenin yüreğinden damlayanları aktaran bir şiirle son vermek istiyorum:

“Bilecik istasyonunda yaşlı ana, oğlunu cepheye uğurlarken ona Oğlum, Oğlum, babanı Dimotoka'da, dayını Şipka'da Ağabeyini Çanakkale’de kaybettim! Sen benim son yongarınsın, sen de dönmezsen ben Allah'a emanet diyor ve ekliyordu: Minareler ezansız, Camiler Kuransız kalacaksa sen de git”

Arıkan’ın konuşmasından sonra ise katılımcılar Geçmişten Günümüze Tarihsel Süreç İçerisinde Bilecik Fotoğrafları ve Türk Büyükleri fotoğraf sergisini dolaştı.