Seksenler ve doksanlar dizilerini izleyen ve sokakta gönlünce oynayan son nesilden bir kişi olarak o yılları öyle bir hasretle anıyorum ki sormayın.
Çanakkale’de geçti gençliğim, iki mahallenin çocukları belki 50-60 çocuk sabah namazına kadar saklambaç oynardık. Acıkınca Zehra teyze, Ahmet amcanın evine girer salça ekmek ya da ne bulursak yerdik. Çok ama çok mutluyduk. Utanma duygumuz vardı, öğretmenden korkardık. Yüzümüz kızarırdı ve büyüklerimizi göründe ayağa kalkardık. Falan filan…..
Şimdi nereye mi geldik?
Artık çocuklarımız sokakta değil acaba odasında ne yapıyor, hangi siteye girdi, kiminle konuşuyor? Odasına giremiyoruz, soru soramıyoruz. Ne alsak mutlu edemiyouz. Kimse ama kimse hiç bir habere şaşırmıyor. 1990’lı yıllarda yaşanan asayiş olayları bir hafta gündem olurken ve tek tük yaşanırken şimdi haber bültenlerinden kan akıyor.
Geçen akşam ulusal kanalda haber bülteni izledim. Cinayet, aldatma, gasp, tecavüz, doladırcılık ve mafya hesaplaşması.
Bülten bir bitti bir dizi, dizi de silahlar, cinayetler, aldatmalar havada uçuşuyor. Kim kimi ne amaçla vuruyor o bile belli değil.
Sıkıldım sosyal medyayı açtım sokak röportajları: Dini sorular soruluyor cevapların yüzde 90’ı kardeşim bana bunları sormayın dinden soğuduk. Yarın öleceğini bilsen bugün ne yapardın? Cevaplar içki içerdim, şöyle gezerdim, şöyle ………. Kimse ahirete hazırlanırdım cevabını vermiyor. Tarih, coğrafya sorularını zaten yazmıyorum. Tek birini yazayım. Mısır piramitleri nerede? Cevap: Kayseri’de!
Dini, ahlaki ve vicdani hassasiyetler bitti. Geçmişimizi, tarihimizi, kahramanlarımızı, ecdadımızın çektiği sıkıntıları, bu vatanın ne şartlarda kurtarıldığını unuttuk. Buna kendimi de katarak yazıyorum, kafamız çok karışık. Oğluma ne anlatacağım ölürsem şunu yap şunu yapma diye ne nasihatı vereceğim.
Çevremdeki insanların yüzde 80’i sakinleştirici içiyor. Hiç bir şeye inançları kalmamış. Dün 50 yaşına girdim ve bir şey fark ettim uzun zamandır gülmüyorum. Çocukluğumu çok ama çok özlüyorum, özlüyorum, özlüyorum…….