Kentin Antik Çağdaki hayatı, tarih kaynaklarında Bilecik’i de içine alan Bitinya (Bithynia) bölgesinin genel tarihi içinde gösterilir. Bitinya bölgesinin bilinen tarihi M.Ö. 1950′ lerde burada yaşayan Trakya kavimlerinden Thynler’le başlıyor.
Bölge daha sonra Mısır, Hitit, Frig, Kimmer, Lidya, Pers, Makedonya, Bitinya Krallığı, Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğunun yönetimine geçmiştir. Bilecik’in bilinen ilk adı Belekoma olarak biliniyor.
Tarihte pek çok kavmin uygarlık ve egemenliğine sahne olan Bilecik, Kayı Boyu’nun Orta Asya’dan 400 çadırla gelip Söğüt’te, Osmanlı Devletinin kuruluş merkezliğini yaptığı yerdir. İlin tarihçesinin çok eskilere dayanması ve Osmanlının kurulduğu yer olması ayrıcalığı yanında, Kurtuluş Savaşı’nda verdiği çetin mücadeleler ve kazanılan zaferlerle Cumhuriyetin kuruluşunda da önemli bir role sahip olmuştur. Üzerinde çok sayıda arkeolojik ve tarihi eser bulunan, Bilecik’teki tarihi eserlerin çoğunu Osmanlı döneminde yapılan camiler, türbeler, hanlar, hamamlar, sivil mimari örnekleri , imaret ve benzeri yapılar oluşturuyor.
Bu kapsamda kent merkezi ve ilçelerdeki geçmiş gizemleriyle dikkati çeken tarihi camiler, yıl içinde yüz binlerce vatandaşın akınına uğruyor. Yurtiçi ve yurtdışından gelen misafirler, bu manevi atmosferde dualar ediyor. Biz de gazete olarak ön planda gelen camilerin bilgilerini sziler için resmi kayıtlardan toparladık.
Orhan Gazi Cami
Edebali Türbesi’ne 75 m uzaklıkta bulunan Orhan Gazi Camii, dik bir tepenin kenarındaki kayalar üstüne kurulmuştur. Kademeli olarak yapılan sağlam taş istinat duvarları ile desteklenmiştir. Yapılış tarihi 1392 olarak tahmin edilmektedir.
Caminin ilk minaresi halen ana yapının 30 m uzağında, bir kayanın üzerinde yükselmektedir. Cami, Sultan II. Abdülhamid döneminde tadilat geçirmiş ve günümüze o hali ile ulaşmıştır. İki yanında caminin gövdesine bitişik bulunan minareler, tadilat zamanında camiye eklenmiştir.
Cami 16,50×17,50 ölçülerinde dört kemerin taşıdığı, alçak kasnaklı 9,50 m çapında bir kubbe ile örtülüdür. Erken dönem Osmanlı mimarisinin tipik örneklerindendir. Kutsal günlerde hem Bilecik’ten, hem de ülkemizin çeşitli şehirlerinden gelen ziyaretçilerin akınına uğramaktadır.
Orhan Gazi Camii önünde her pazar sabahı, birlik ve dayanışmanın güzel bir örneği verilmekte. Bilecikli hayırsever vatandaşlar tarafından her pazar günü, sabah namazını müteakiben çorba ikramı yapılmaktadır.
Ertuğrul Gazi Cami (Kuyulu Mescit)
Kuyulu Mescit olarak adlandırılan yapı, Söğüt’ün batısındaki küçük bir tepenin eteğinde, Söğüt Çayı kenarında bulunur. Ertuğrul Gazi’nin aşiretiyle Söğüt’e geldiğinde ilk çadır kurduğu yer olduğu rivayet edilir. 1276 tarihinden önce Ertuğrul Gazi tarafından yaptırılmıştır. Caminin içinde bulunan kuyudan, civardaki Müslüman ve gayrimüslimlerin ortaklaşa su kullandıkları bilinmektedir. II. Abdülhamid tarafından 1902 yılında aynı temeller üzerine yeniden inşa edilmiş ve daha sonraları onarım görmüştür. Cami 96.10×6.10 m ölçüsünde kare planlı, tek kubbeli ve tek minareli bir yapıdır. Kuzeyindeki son cemaat yerine, iki tarafında yuvarlak kemerli iki penceresi olan bir kapıdan girilmektedir. Girişte, sağ tarafta, üstü demir ızgara ile kaplı olan kuyu, yapı olarak muhafaza edilmiş olsa da kurumuştur. Söğüt’te bulunan en eski Osmanlı yapısı olarak kabul edilen cami, ziyaretçilerini beklemektedir.
Söğüt Hamidiye Cami
Sultan II. Abdülhamid döneminde, 1903-1905 tarihleri arasında inşa edilmiştir. Kare planlı, tek kubbeli ve çifte minareli olan caminin duvarları kırmızı kesme taştan olup neoklasik tarzdaki yapısı ile dikkat çekicidir. İki minareli olduğundan, halk arasında “Çifte Minareli Cami” olarak da anılmaktadır. Cami kurşun kaplamalı tek bir kubbeyle örtülüdür. Saray tarafından yapımı ile yakından ilgilenilmiştir. Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu’nda yapılan on bir adet hat levhası buraya gönderilmiştir. Söğüt ilçe merkezinde Ertuğrul Gazi Caddesi üzerinde bulunan cami, hemen yanındaki idadi ve darüleytam (yetimler okulu) ile birlikte, Söğüt’teki en nadide Osmanlı eserlerinden biridir.
Gölpazarı Mihalgazi Cami
Gölpazarı Mihalgazi Camii, Osman Gazi’nin silah arkadaşı Köse Mihal tarafından yaptırılmıştır. Cami, yıllar içinde orijinal mimarisinden kısmen uzaklaşsa da, tarihi bir cami olarak hala ayakta durmaktadır. Gölpazarı merkezde yer alan caminin kapasitesi 500 kişi olup Mihal Bey Hanı ile karşılıklı olarak geçen zamana direnmektedir.
Köprülü Mehmet Paşa Camii, Bilecik merkeze bağlı Vezirhan Beldesi’ndeki 1665 yılında inşa edilmiştir. Cami kesme taştan olup 17.30×18.60 m ebatlarında, kırma çatı sistemli kare forma yakındır. Kuzeybatı köşesindeki kesme taştan minaresi 1965 yılında restore edilmiştir. Kuzey kenarında yuvarlak kemerlerle birbirine bağlı, altı sütunlu beş bölümlü son cemaat yeri bulunmaktadır. Vezirhan merkezde bulunan cami, Bilecik merkezden 16 km uzaklıktadır.
Osmaneli Rüstem Paşa Cami
Rüstem Paşa Camii, Osmaneli’nde bulunan en önemli tarihi yapılardan biridir. Kanuni’nin damadı Rüstem Paşa tarafından 1516 yılında yaptırılmıştır. Osmaneli ilçe merkezinde bulunan yapı, klasik üslupta inşa edilmiştir. Mimar Sinan’ın çıraklarından biri tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir. Kareye yakın dikdörtgen plan içeren caminin duvarları kesme taştan örülmüştür. Bilecik-Osmaneli arası 32 km’dir.
Söğüt Çelebi Mehmet Camii
Çelebi Mehmet Cami, Söğüt’teki en eski eserlerdendir. Çarşı içerisinde bulunan cami 1414-1420 tarihleri arasında inşa edilmiştir. Cami mimari bakımdan bugün, ilk halinden farklı özellikler taşımaktadır. Yapılan tadilatlar ile yapı genişletilmiş ve Sultan II. Abdülhamid devrinde yapılan restorasyon çalışmaları ile günümüzdeki halini almıştır. İlçe merkezinde bulunan cami, kareye yakın dikdörtgen planlı ve çok kubbelidir. Merkez kubbesinde Selçuklu mimarisinin özelliklerinden olan “aydınlık feneri”ni barındırmaktadır.
Bozüyük Kasımpaşa Cami
Bozüyük ilçemizde merkezde bulunan cami, ildeki Osmanlı dini mimarisinin en güzel örneklerinden biridir. Külliyenin bir parçası olmasına rağmen cami ile birlikte imaret de günümüze dek ulaşabilmiştir. Rivayete göre Kanuni’nin Rodos Seferi’nde ordu, caminin olduğu alanda mola vermiş ve bu esnada vezirlerden Kasım Paşa, seferden zaferle dönülürse burada bir cami yaptırmayı adamış ve cami bu adağa binaen inşa edilmiştir. 1525-1528 tarihleri arasında inşa edilmiş olup tek kubbeli iç mekanı ve üç kubbeli son cemaat yeri, kesme taş yapısı, ağaç işçiliği ve fildişi kakmaları ile görülmeye değer bir yapıdır.
Caminin mimarının Mimar Sinan olduğuna dair bir inanış varsa da, yapılış tarihi dikkate alındığında mimarın Sinan’dan önce bu görevi yürüten Acem Ali olması daha yakın bir ihtimaldir.
Kaynak: Haber Merkezi