Kâbe ve tavaf alanının tarihi dokusuna baktığımız zaman şu keyfiyeti müşahede ediyoruz. Peygamberimiz zamanında metaf (tavaf alanı), Kâbe’nin sadece 5 metre dışına taşmaktaydı. Eğer o zaman 100 000’den fazla Müslüman, bu kadar mütevazı bir alanda tavaf yapabildiyse, bu keyfiyet günümüze de ışık tutmalıdır diye düşünmekteyim.
Ayrıca Osmanlılar devrinde tavaf alanında dört mezhebin makamları bulunmaktaydı ki, mezhepler namazlarını ayrı ayrı kılmakta idiler. Minber de sabit vaziyetteydi. Makam-ı İbrahim ve Zemzem kuyusu da aynı şekildeydi.
Artık onların tamamı kaldırılmış, ya da minber gibi seyyar hale getirilmiş ve tavaf alanı içinde, sadece Makam-ı İbrahim bırakılmıştır.
Şimdi siz değerli okuyucularımla ilk Kâbe’yi ziyaret ettiğimde yaşadığım duyguları paylaşmak istiyorum.
Ebu Umâme’nin şu tespiti var: “Rasülüllah birçok şeyleri ihtiva eden bir dua okudu ki biz bunu ezberleyemedik.
“Ey Allah’ın Rasülü! Çok uzun bir dua okudun. Biz onu ezberleyemedik. Bundan bir şey hatırımızda kalmadı dedik.”
Rasülüllah:
“Size bütün bunları kapsayan bir dua söyleyeyim mi? Şöyle dua edersiniz” dedi:
“Ey Allah’ım! Peygamberin Muhammed’in senden dilediği hayırları dilerim; Peygamber’in Muhammed’in senden sığındığı şeylerden sana sığınırım. Yardımcı ancak sensin. Bütün arzular sana ulaşır. Günahlardan dönüş ve taate olan güç de Ancak Allah’ın yardımı iledir.”
Evet! Ben de hayatımda ilk defa Kâbe karşısına varıp durdum. Biliyorum ki, Kâbe’yi ilk gördüğünüzde yapılan dua reddolunmaz. Öyle bir dua yapmalıyım ki, muhtevası derinliğine ve genişliğine büyük olsun.
“Ey Allah’ım” diyorum. “Sana binlerce şükürler olsun ki beni buraya davet ettin.
Evvela, şimdiye kadar yaptığım ve bundan böyle yapacağım tüm dualarımı kabul eyle. İkinci olarak, aileme ve tüm dostlarıma, üçüncü olarak vatanıma ve milletime, Müslümanlara ve tüm insanlığa hayırlar ihsan eyle”.
Hz. Ümame’nin tespit ettiği yukarıdaki duayı da ilave ediyorum.
Beytullah, siyahlara bürünmüş mütevâzi bir mabet. Ancak heybetli ve insanı derinden etkileyen bir duruşu var.
Zaman zaman bu heybetli mabedin karşısında durup dakikalarca seyrettikten sonra, nasıl Mescid-i Nebevi’deki Rasülüllah’ın huzurunda hislerime tercüman olan naat’ımı okuduysam, şimdi de Cenab-ı Hak’kın Müslümanlara kıblegâh kıldığı Kâbe-i Muazzama karşısında durup, adeta “Cennet cennet dedikleri / Birkaç köşkle birkaç huri / İsteyene ver onları / Bana seni gerek seni" dercesine Yunusca seslenip âcizâne hislerimi, günahkâr ve peşimane olarak MÜNACAAT’ımda şöyle seslendirmiştim:
Âşıkım kâinatı ve beni yaratana,
Kini kalpten, gıybeti dilden sildim Allah’ım.
Ne varsa, sevgi, şefkat ile dostluktan yana,
Kudretini gördüm ve seni bildim Allah’ım.
Her bir canlıya hüner verdin yüce katında,
Yaratanı bulma var insan tabiatında,
Hele bal arısının o ince san’atında
Kudretini gördüm ve seni bildim Allah’ım.
Önce yeşerip sonra sararan her yaprakta,
Bir ekince bin veren bereketli toprakta,
Kurtuluş yollarını gösteren dört kitapta,
Kudretini gördüm ve seni bildim Allah’ım.
Bütün yüz yirmi dört bin peygamberin izinde,
Ruhlar âlemindeki kâlûbelâ sözünde,
Ayda, yıldızda, güneş ile tüm gökyüzünde,
Kudretini gördüm ve seni bildim Allah’ım.
Hüner; ibret almaktır bize gelen haberde,
Ne hikmetler gizlidir her hayır ile şer’de,
Kalp gözüyle bakınca, her zaman ve her yerde,
Kudretini gördüm ve seni bildim Allah’ım.
Din ve vatan uğruna yapılan türlü cenkte,
Kur’an tilâvetinde olan kutsi âhenkte,
Bin bir çeşit bitkide mevcut nakış ve renkte,
Kudretini gördüm ve seni bildim Allah’ım.
Bir böceğin yaptığı koza ile ipekte,
Rengârenk çiçekte, hem balda hem de petekte,
Dev bir ağacı depo eden her çekirdekte,
Kudretini gördüm ve seni bildim Allah’ım.
Hayvanat, nebatat, ins, cin, daha nicesinde…
Seherde bülbüllerin Hak diyen hecesinde
Bin aydan da hayırlı şu Kadir gecesinde,
Kudretini gördüm ve seni bildim Allah’ım.
San'atla, edebiyat, hem lügat ve bilimde
ALLAH isminden başka söze yer yok dilimde
Kırk yıldır okuduğum türlü türlü ilimde,
Kudretini gördüm ve seni bildim Allah'ım.
Şöyle bir bakam Mekke karşısında duram da
Artık sade bir perde var Rabbimle aramda
Hira, Arafat, Mina, ve Mescid-i Haramda
Kudretini gördüm ve seni bildim Allah'ım.
Bu münacatımı bu şekilde ifade ettikten sonra, beynim zonk zonk edercesine düşünüyorum. Beytullah’ın çevresine yapılan gökdelenler ve görkemli oteller, Suudların en büyük ayıbı ve saygısızlığı diyorum içimden. Yıktıkları ecdat yadigârı “Ecyad Kalesi” yerinde şimdi devasa gökdelen dikmişler. En azından 3-5 km bir sit alanı oluşturularak Beytullah’ın çevresi daha rahatlatılabilirdi.
Yer altından yapılacak bir metro sistemiyle de Kâbe’ye insan sirkülasyonu sağlanabilirdi. O zaman çok daha geniş bir alandan Beytullah görünür ve tavaf esnasında şimdi hiç de hoş olmayan bu otel heykellerinden rahatsızlık duyulmazdı. Suud yönetiminin böyle bir derdi ve problemi yok gibi görünüyor.
Ecyad kalemizin yerindeki oteller, sanki Kâbe’ye saygısızlığın bir resmi gibi. Mekke ve çevresinde yeni yeni projelerden söz ediliyor. Mesela şu projeler dillendiriliyor: “14 milyarlık 6 proje için 7 bine yakın bina yıkılıyor. Üç yıldır devam eden çalışmalardan Ömer Tepesi projesi çerçevesinde tepe, iş makineleriyle düzleştiriliyor. Bu alana 30'ar katlı 60 gökdelen inşa edilecek. 230 bin metrekarelik alanda oteller, yerleşim birimleri, alışveriş merkezleri ve sosyal tesisler yer alacak. Burada en az 100 bin kişinin ikamet etmesi bekleniyor.
Diğer bir proje çerçevesinde inşa edilecek 40'ar katlı ikiz gökdelenlerden sonra ise, şu anda hizmet veren Hilton otelinin taşınarak, binasının yıkılacağı belirtiliyor. Başka bir proje kapsamında ise Cidde havaalanı ile Mekke arasında ulaşımı sağlayacak hızlı tren hattı yapılacak. En kısa zamanda yapımına başlanması beklenen trenin, Ömer Tepesine kadar gelmesi planlanıyor. Ecdadımızın son izleri olarak Kâbe’de kalan soğan kubbeler ve revaklar da 2012 Hac mevsimini müteakip yıkılması ve kaldırılması bekleniyor.
Suudi yönetiminin verdiği bilgiye göre, yap işlet devret prensibiyle uygulanması beklenen ve ihalesi tamamlanan proje bittiğinde, saatte 300 kilometreye kadar hız yapabilen trenler Cidde havaalanı ile Mekke arasındaki mesafeyi 30 dakikada, Cidde ile Medine arasındaki mesafeyi ise yaklaşık 2 saatte alacak. Bir gidiş ve bir geliş koridoruyla 3 katlı olarak hizmet veren Şeytan taşlama alanının hemen yanına aynı ebatlarda 4 katlı yeni bir alan inşa edilmiş. Burası hizmete girdiği zaman kapasite tam ikiye katlanmış olacak.
Kâbe’nin kuzeyinde Şâmiye denen bölge bulunuyor. Burada çarşı ve otellerden meydana gelen binden fazla binanın yıkılması için 2 milyar dolarlık kaynak temin edildiği ve Kâbe’nin çevresini genişletme çalışmalarının tüm hızıyla devam ettiği belirtiliyor. Kâbe’nin diğer taraflarında da benzeri çalışmalar devam ediyor.” Fakat dikkatlerden kaçmayan bir husus var. Bütün bu çalışmalar, Kâbe’nin çevresini açmak ve geniş bir alan oluşturmak için değil, yıkılanların yerine daha büyük oteller ve çarşılar yapma ve gelir elde etme amaçlı gibi görülüyor. Bütün bu çalışmalar, her türlü lüks ve şatafattan uzak, ekonomik ve turistik mülahazalardan öte, keşke samimi ve milyonlarca hacının rahat bir hac yapabilmesi adına olabilse.
Kaynak: Haber Merkezi