1. Haberler
  2. Bozüyük
  3. Maneviyatın doruk noktası Bilecik

Maneviyatın doruk noktası Bilecik

featured

Tarihini, turizmini ve doğal güzelliklerini bilmeyen yok muhteşem şehrin. Bunun yanında insanın içie huzur vere manevi mekanlarıyla bir başkadır Bilecik.

İnsanı rahatlatan, geçmişine atasına götüren ve manevi bir atmosfere sokan camileriyle İnanç Turizminin de gözbebeği. Bakın bu kente geldiğinizde gezebileceğiniz ellerinizi semaya kaldırarak af dilebileyeceğiniz ne kadar çok cami var.

ORHAN GAZİ CAMİİ

Orhan Gazi Camiinin ilk yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber Orhan Gazinin diğer eserleriyle birlikte 14. yy. başında yapıldığı sanılmakta olup, 365 cemaat kapasiteli mabet 1973 yılında tamirattan geçirilmiş ve restore edilmiştir. Edebalı Türbesine 50 m. uzaklıkta olup, en ilginç yanı, minareler camiye bitişik olurken, burada ise asıl minaresi ana binadan 30 m. uzakta bir kayanın üzerine inşa edilmiş olmasıdır.

II. Abdülhamid zamanında önemli bir onarım görmüştür. Orhan Gazi Camii Osmanlı Devri Türk mimari sanatının Dini mimari alanında ilk kubbeli yapı denemesinin örneğidir. Kubbe üzeri restorasyon sırasında kurşunla kaplandığı için Kurşunlu Camii adıyla bilinir.

OSMANLI İMPARATORLUĞUNUN MANEVİ KURUCUSU
ŞEYH EDEBALI

Şeyh Edebalı 1206 yılında Merv’de doğdu. Selçukluların Şeyh’ül İslam’ı Şeyh Sadrettin Konevi ve Mevlana Celaleddini Rumi’nin çağdaşıdır. Künyesi İmadüddin Mustafa b.İbrahim b.İnac el-Kırşehri’dir. Edebalı ilk tahsilini Karaman’da yaptı. Hanefi hukukçusu Necmeddin ez-Zahidi’nin öğrencisi oldu. Daha sonra Dımaşk’a (Şam) giderek Sadreddin Süleyman b.Ebül-iz ve Cemalettin el-Hasiri gibi dönemin tanınmış alimlerinden dini ilim tahsil etti. Şam’dan ülkesine dönünce tasavvufa yöneldi. Eskişehir yakınlarında bulunan İtburnu Köyü’nde bir zaviye kurarak halkı irşada başladı. Aşıkpaşazade zaviyesinin hiç boş kalmadığını, Edebalı’nın gelip geçen fukaranın hertürlü ihtiyacını gidermeye çalıştığını, hatta bu maksatla koyun sürüsü bulundurduğunu kaydederler.

Söğüt ve Domaniç yaylaları, Selçuklu Devleti tarafından aşiretine yaylak ve kışlak olarak verilen Osman Gazi sık sık Edebalı’nın zaviyesinde misafir olarak kalırdı. Orta Asya’dan getirdikleri bir takım özelliklerden dolayı alim ve sufilere karşı son derece hürmeti olan Osman Gazi, mübarek günlerde Edebalı’nın zaviyesine giderek dini ve idari konularda , onun görüşlerini alırdı.

Misafir olarak kaldığı bir gecede gördüğü rüya şöyle idi. Şey Edebalı’nın koynundan çıkan bir ay geldi kendi koynuna girdi. Göğsünden bir ağaç bitti. Öylesine büyük bir ağaç oldu ki dalları gökleri, kökleri tüm dünyaya sardı. Gölgesi bütün yeryüzünü tuttu. İnsanlar o ağacın gölgesinde toplandılar. Ulu dağlara ve dağların eteğinden çıkan coşkun sulara hep o ağaç gölge etti.

Osman Bey rüyasını Şeyh Edebalı’ya anlatır. Edebalı rüyayı şöyle yorumlar:”Oğul Osman, Hak Teala sana ve soyuna hükümranlık verdi mübarek olsun, kızım Malhun Hatun senin helalin olsun.” der. Edebalı’nın bu yorumu üzerine Osman Gazi Malhun Hatun (Rabia Bala Hatun) ile evlenir.

Şeyh Edebalı ahi teşkilatının reisi idi. Ahi Şehliğinin Edebalı’dan sonra kime geçtiği bilinmemektedir; ancak daha sonra I.Murat’a intikal etmiştir. Bilecik’in Osmanlılar tarafından fethedilmesinden sonra zaviyesini buraya taşıyan Edebalı, aynı şekilde dini hizmetlerine devam etmiştir. Osman Gazi’nin vefatından sonra kızı ve torunu Alaaddin Bey ile Bilecik’te Edebalı’ya Kozağaç (Şimdiki Karaağaç) köyünün öşür ve hasılatı verilmiş, kızı Rabia Hatun da kendilerine verilen bu köyü tekkeye vakfetmiştir. Şeyh Edebalı uzun bir hayat sürdükten sonra 726(1326)yılında Bilecik’te vefat etti. Zaviyesinin mescid olarak kullanılan odasına defnedildi.

Edebalı, mutasavvıf olmasının yanında ilk Osmanlı kadısı ve müftüsüdür. Dönemin birçok fakihi ile görüşmüş ve onlardan ders almış, çok sayıda talebe yetiştirmiştir. Önde gelen öğrencilerinden aynı zamanda damadı Dursun Fakih,Edebalıdan sonra Osmanlı Devleti’nin ikinci müftüsü ve kadısı olmuştur. Mevlidi Şerif’in yazarı Süleyman Çelebi,Mahmut Paşa yönüyle ikinci kuşaktan Şeyh Edebalı’nın torunudur.

Bilecik Edebalı zaviyesine kendisiyle birlikte hanımı,kızı,zamanın büyüklerinden Molla Hattab-ı Karahisar, Şeyh Muhlis Baba ve isimleri bilinmeyen bazı yakınları defnedilmiştir.

Ahi reisi Şeyh Edebalı kendisini dinleyenlere;

“Toprağa bağlanın. Suyu israf etmeyin. Mirasınızın sağlam kalmasına dikkat ediniz. Veriniz, cömert olunuz elleriniz yumuk kalmasın. İlim sahiplarini koruyunuz. Ağaç dikiniz. Ödünç aldığınızı fazlasıyla iade ediniz. Kuran-ı Kerimi güçlü olmak için okuyunuz. Bağınızı bahçenizi viran bırakmayınız. Hadis ezberleyiniz. Bildiklerini öğretenler unutmazlar. Asıl ölüm ilimden payını almayanlaradır. Faydalı ile faydasızı bilenler bilgi sahipleridir….” der ve tavsiyelerde bulunurdu.

Şeyh Edebalı geleceği görebilen bir kişiliğe sahipti. Neyin ne kimin kim olduğunu bilen bir insandı. O gelecekteki Türk birliğini, Kayı Boyunun dolayısıyla Osman Bey’in kuracağını sezmişti. Tüm Kayı Erenleri edebalıdan feyiz almıştı.

DURSUN FAKIH

Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna şahitlik etmiş bir Türk bilgini olan Dursun Fakıh, Karaman’da doğmuş, Şeyh Edebalı’nın öğrencisidir. Tefsir, hadis ve fıkıh bilimlerini okumuştur. Şeyh Edebalı’nın kızını alarak damadı ve Osman Gazi ile de bacanak olmuştur.

Eylül 1299 yılında Karacahisar fethedildikten sonra Osman Gazi adına Cuma Hutbesini okuyup, Cuma namazını kıldırmıştır. Böylece, hem Osman Gazi’nin hür ve tam istiklal sahibi bir devlet başkanı olduğunu, hem de Osmanlı Devleti’nin istiklalini dünyaya ilan etmiştir. Bu vesileyle Dursun Fakıh, Osmanlı Devleti’nin ilk imam-hatibi ve ilk kadısı olma şerefini de elde etmiştir. Anadolu’da milli birlik ve milli kültür birliğinin oluşmasına hizmet eden Türk büyüğü 1327 yılında vefat etmiştir.

Türbesi, ilçeye bağlı Küre beldesinde, Söğüt-Bilecik kara yolu yakınında ihtişamlı bir tepe üzerindedir.

 ERTUĞRUL GAZİ

Ertuğrul Gazi Türbesi, Osmanlı Beyliği’nin kurucusu Osman Gazi’nin babası ve Selçuklu Uçbeyi Ertuğrul Gazi’nin Bilecik ilinin Söğüt ilçesinde bulunan türbesidir.

13. yüzyıl sonlarında inşa edilen yapının yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. İlk olarak Osman Gazi tarafından açık mezar olarak yaptırılmış, daha sonra I. Mehmet Çelebi tarafından türbe haline getirilmiştir. Sultan III. Mustafa zamanında 1757’de yeniden yapılırcasına onarılmış ve ilk yapılıştaki hali değişmiştir. 1886 yılında II. Abdülhamit tarafından yeniden onartılmış ve yanına çeşme eklenmiştir.

Ertuğrul Gazi Türbesi altıgen planlı, üzeri kubbe örtülü olup, dikdörtgen bir girişten sonra içeriye ulaşılmaktadır. Bu girişin yanlarında ikişer pencere bulunmaktadır. Türbenin duvarları bir sıra taş ve iki sıra tuğladan örülmüştür. Sandukanın bulunduğu türbenin içindeki batı ve güneydoğu duvarlarına dikdörtgen pencereler açılmıştır.

 

ERTUĞRULGAZİ MESCİDİ (KUYULU MESCİD)

Söğüt Çayı kenarında bulunan mescit, Ertuğrul Gazi’nin aşiretiyle geldiğinde ilk çadır kurduğu yer olarak rivayet edilir. İçinde kuyu bulunan ve “Kuyulu Mescit” olarak da adlandırılan yapı, 1276 tarihinden önce Ertuğrul Gazi tarafından yaptırılmış, II. Abdülhamit tarafından 1902 yılında aynı temeller üzerine inşa edilmiş ve daha sonraları onarım görmüştür.
HAMİDİYE CAMİİ

Söğüt İlçesinde son Osmanlı döneminin neo-klasik mimari tarzdaki yapılardan güzel bir örnektir. 1903-1905 yıllarında II. Abdülhamit tarafından yaptırılmıştır. Kare planlı olup, duvarları kırmızı kesme taştandır. Yapının üstü kurşun kaplı tek bir kubbeyle örtülüdür. İki minareli olduğu için halk arasında “Çifte Minareli Camii” olarak da tanınır.

ÇELEBİ MEHMET CAMİİ

1414—1420 yılları arasında Sultan I. Mehmet Çelebi tarafından yaptırılmış olup, Osmanlı Mimarlık Sanatının kubbeli yapılar türündeki ilk örneklerindendir. Dikdörtgen görünümlü olan ve 12 kubbesi bulunan Camii, Sultan II. Abdülhamit tarafından onarılmış ve onarım esnasında genişletildiğinden bazı değişikliklere uğramıştır.

KASIMPAŞA CAMİİ

Klasik Osmanlı camilerinin örneklerinden ve Mimar Sinan’ın çıraklık eserlerinden biridir. 1525-1528 yıllarında Kanuni Sultan Süleyman’ın Bağdat seferine giden komutanlarından Kasım Paşa tarafından yaptırılmıştır. Duvarları kesme taştandır. Giriş kapısı ve mihrabın yanındaki pencerelerin ahşap kanatları ağaç işçiliği ve fildişi kakmaları yapıyı ilginç bir hale getirmektedir. Minberi ak mermerden çeşitli renkte çinilerle kaplıdır.

KUMRAL ABDAL TÜRBESİ

Osmanlı Devletinin kuruluş döneminde önemli bir yere sahip dervişlerden biri olan Kumral Abdal, Ertuğrul Gazi’nin sancaktarı, Şeyh Edebalı’nın mürididir. Türbesi Bozüyük’e 2 km, uzaklıkta, Kovalıca Köyü yolu üzerindedir.

KÖPRÜLÜ MEHMET PAŞA CAMİİ

1665 yılında Köprülü Mehmet Paşa tarafından yaptırılan cami, Bilecik-Sakarya Karayolu üzerinde Vezirhan beldesinde, Köprülü Mehmet Paşa Kervansarayı yakınındadır. Dikdörtgen planlı, duvarları kesme taştandır. Bilecik, Vezirhan’da olan bu camiyi Köprülü Mehmet Paşa 1665’de yaptırmıştır. Mimar Sinan eseri olduğu ileri sürülen caminin bu iddiayı kesinleştirecek bir belgeye rastlanmamıştır.
Cami dikdörtgen planlı olup, 17.30 X 18.60 m. ölçüsünde, kesme taştan yapılmıştır. Üzeri kırma çatı ile örtülüdür. Kuzey kenarında birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlı altı sütunlu beş bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Son cemaat yeri ile ibadet mekânı kırma bir çatı ile örtülmüştür. İbadet mekânı sonraki devirlerde yapılmış ahşap bir tavanla örtülmüştür. İbadet mekânı yan duvarlarda ikişer, mihrap duvarında iki sıra halinde yuvarlak kemerli pencerelerle aydınlatılmıştır. Mihrabı basit olmasına rağmen rozetler, stalâktitlerle süslü minberinin sanat tarihi yönünden güzel bir görünüm vardır.
Kuzeybatı köşesindeki kesme taştan minaresi 1965 yılında yenilenmiştir.

RÜSTEMPAŞA CAMİİ

Osmaneli ilçe merkezinde, klasik üslupta yapılmış olan yapı, Ulu Cami adıyla da tanınır. Mimar Sinan’ın çıraklarından biri tarafından yapıldığı tahmin edilen cami kareye yakın dikdörtgen planlı olup, kesme taştan inşa edilmiştir.

MİHALGAZİ TÜRBESİ

Bizans döneminde Harmankaya tekfuru olan Mihail (Kosses) adıyla bilinen ve Türkler arasında Köse Mihal adıyla anılan Mihal Gazi Müslüman olarak Abdullah ismini almış, topraklan ve ordusuyla Osmanlıya katılmıştır. Türbesi İnhisar ilçesine bağlı Harman Köy’de bulunmaktadır.