Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi (BŞEÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden Dr. Öğretim Üyesi Cihan Yemişçi, “Bilecik, Bozüyük, Yenişehir, Pazarcık ve Söğüt’te kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinde direniş için teşkilatlanma başlamıştı. Böylece milli hassasiyetlerin gelişmiş vaziyette olduğunu gördüğümüz Bilecik, istiklal şuurunun en ateşli olduğu şehirlerden biri olduğunu da kanıtlamıştı.” dedi.
Bilecik’in işgalden kurtuluşunun 99. yıl dönümü dolayısıyla Şeyh Edebali Kültür Kongre Merkezi’ndeki düzenlenen tören, “Eski Bilecik” başlıklı dijital fotoğraf sergisinin izlenime sunulmasıyla başladı.
Törende konuşan Bilecik Belediye Başkanı Semih Şahin, 6 Eylül 1922’de Türk ordusunun Bilecik’e girerek şehri Yunan birliklerinden geri aldığını söyledi.
O dönem şehirdeki bütün binaların neredeyse tamamen yakılıp yıkılmış vaziyette olduğunu kaydeden Şahin, “Milletimizi fedakarlığı ve ordumuzun kahramanlığı sayesinde zaferle taçlandırdığımız Anadolu direnişi ve ulusal kurtuluş mücadelesi Bilecik ili ve çevresi toplam üç kez işgale uğramıştır.” diye konuştu.
Şehrin üçüncü ve son işgalin 22 Temmuz 1921’de başladığını dile getiren Şahin, şunları kaydetti:
“30 Ağustos 1922’deki Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin kazanılmasının ardından işgal ordusunun Anadolu’dan toptan süpürülmesiyle bitti. Bu işgaller sırasında Bilecik halkı hem işgalci Yunan kraliyet ordusunun hem de onun bölgemizdeki işbirlikçilerinin zulmüne uğradı. Yunan ordusu şehri boşaltırken birçok yerde yangınlar çıkartarak Bilecik’in harabeye çevirdi.”
Şahin’in konuşmasının ardından öğrenciler tarafından günün anlam ve önemini belirten şiirler seslendirildi.
Daha sonra Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi (BŞEÜ) Fen Edebiyat Fakültesi’nden Dr. Öğretim Üyesi Cihan Yemişçi, “Milli Mücadelede Bilecik’in Yeri ve Düşman İşgalinden Kurtuluşu” konulu konferans verdi.
Yemişçi, 30 Ağustos 1922’deki Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin kazanılması ve şehirlerin tek tek düşman işgalinden kurtarılmasının inci tanesi gibi tarihte mümtaz yerlerini aldığını ifade etti.
Bilecik’in tarihte jeopolitik ve stratejik durumu nedeniyle ön plana çıktığını vurgulayan Yemişçi, “Kritik rolü sebebiyledir ki Bilecik, Osmanlı beyliğinin tohumlarının atıldığı ve devlete dönüştüğü yıllarda merkez işlevi görmüştür. Ertuğrul ve Osman gaziler Bilecik’i üs bölgesi olarak kullanmış ve çevre bölgelerini akınlarını buradan idare ederek küçük uç beyliğini devlet pozisyonuna yükseltmişlerdir.” dedi.
Bilecik’in Marmara Bölgesi’ni İç Anadolu’ya bağlayan konumu, 2.Abdülhamid döneminde İstanbul-Bağdat demir yolunun inşasıyla Güney ve Güney Doğu Anadolu bölgelerine oradan da Yakın Doğu coğrafyasına bağlanmasını sağladığını aktaran Yemişçi, bu durumun şehrin konumunu arttırdığına dikkati çekti.
Bilecik’in sahip olduğu demir yolu ağının İstiklal Harbi’nde hem Türk kuvvetlerinin hem de Yunan işgalci güçlerinin ikmal ve ihtilal noktalarından biri olduğunu vurgulayan Yemişçi, “Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Mondros Ateşkesinden sonra Kurtuluş Savaşı’nın fitilini ateşleyen ve yurdun dört bir yanında İzmir’in işgali için verilen tepkiler Bilecik’te de akis bulmuştu. Öte taraftan da Bilecik, Bozüyük, Yenişehir, Pazarcık ve Söğüt’te kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinde direniş için teşkilatlanma başlamıştı. Böylece milli hassasiyetlerin gelişmiş vaziyette olduğunu gördüğümüz Bilecik, istiklal şuurunun en ateşli olduğu şehirlerden biri olduğunu da kanıtlamıştı.” ifadesini kullandı.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Batı Cehpesi’nin merkezi olarak Bilecik’in seçtiğini aktaran Yemişçi, “Ankara’ya giden yolun anahtarı Bilecik ise kapısı ise Eskişehir’di. Düşmanın buraya ulaşmasındaki en büyük engel de Bilecik hattı olacaktı. Bilecik, Ankara’nın Yunan işgalci ordusu arasında kalan biri olmuştur.” diye konuştu.