1. Haberler
  2. Manşet
  3. MİRAÇ GECESİ BİLECİK’TE ELLER SEMAYA YÜKSELECEK

MİRAÇ GECESİ BİLECİK’TE ELLER SEMAYA YÜKSELECEK

featured
Bilecik Müftülüğü’nün organizasyonuyla pazar günü Miraç Kandili Programları gerçekleştirilecek.
Hamidiye ve Dedeoğlu camilerinde yapılacak programda Kuranı Kerim Tilaveti, sohbet, ilahiler ve dualar edilecek. Binlerce Bilecikli bu mübarek gecede ellerini semaya kaldırarak Rabbinden af dileyecek.
Miraç yükseğe çıkma aracı, yükselmeyi sağlayan manevi bir araç anlamına geliyor. Miraç Kandili, miraç olayının yaşanması ise peygamberimizin Allah katına yükselişini ifade etmektedir.
Hicretten yaklaşık 1,5 yıl önce Recep ayının 27. gecesinde Yüce Peygamberimiz Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksa’yagötürülmüştür. Oradan da zaman ve mekân mefhumları aşılarak göklere yükseltilmiş, hiçbir faniye nasip olmayan nice manevi makam ve mevkiler kendisine gösterilmiş, varlık ufuklarının üstüne çıkartılarak Yüce Allah’ın huzuruna varmıştır.
Gece, çok kısa bir zamanda iki safhada cereyan eden bu olaya “İsra ve Miraç” mucizesi ve bu geceye de “Miraç” kandili deniliyor.
İslam dünyası için en önemli gecelerden olan Miraç Kandili dolayısıyla vatandaşların kentteki tüm camileri doldurması bekleniyor.
HİKMET VE BEREKETİ BARINDIRAN MANEVİ BİR YOLCULUK​​​​​​​
Öte yandan mübarek gece ile ilgili açıklama yapan İl Müftüsü Ali Erhun, ”27 Şubat Pazar gününü Pazartesi’ye bağlayan gece, Peygamberimizin (sav) ihsan ve ikram dolu mucizevi bir yolculukla Cenab-ı Hakk’ın yüksek huzuruna kabul edildiği Miraç gecesini yeniden idrak edeceğiz.” dedi.
Miraç’ın varlığın özüne ve anlamına yapılan ciddi ve samimi bir yolculuk olduğunu vurgulayan Erhun, şöyle devam etti:
” Recep ayının 27. gecesinde gerçekleşen İsra ve Miraç; Peygamber Efendimizin (sav) önce Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya, oradan da Yüce Mevla’nın sonsuz ayet ve kudretini müşahede etmek için semalara uzanan, içerisinde pek çok ilahi hikmet ve bereketi barındıran manevi bir yolculuktur.
Yeryüzünün iki mübarek mabedi olan, Mescid-i Harâmve Mescid-i Aksâ’dan göklere uzanan bu kutlu hadise, Peygamberimizin şahsında insanlığın önüne açılan büyük bir ufuk, Allah’ın rahmetine, azametine ve kudretine görkemli bir şahitlik, varlığın özüne ve anlamına yapılan ciddi ve samimi bir yolculuktur.
Miraç; ferdi, toplumu ve bütün insanlığı yücelten ve yükselten değerlerle buluşarak, zamanın önemini idrak ve sorumluluk bilinci ile her türlü kötülüklerden arınma ve ilahi emirlere teslimiyet göstererek, yüce mertebelere ulaşma azmini kuşanmaktır.
Peygamber Efendimiz (sav) Miraçtan bize üç büyük hediyeyle dönmüştür. Birincisi, günde beş defa Rabbimizle buluşma imkânı veren “müminin miracı” namazdır. Mümin namaz ibadetiyle sadece O’nun huzurunda eğilir, sadece O’na secde eder, sadece O’na ibadet eder ve sadece O’ndan yardım diler. Namazla mümin kişiliğine ve kimliğine kavuşur. Tevhid ve vahdetin müşahhas hâli olan namaz sayesinde müminler, sadece beden ve ruh bütünlüğünü değil, aynı zamanda akıl ve kalp bütünlüğünü, zihin ve gönül birlikteliğini gerçekleştirir.
İkincisi, Bakara Suresinin son ayetleridir ki, burada Rabbimiz bizlere yüksek sorumluluklarımızı ve zaaflarımızı birlikte hatırlatmaktadır. Her sorumluluk bir emanettir ve emaneti omuzlarında taşıyan her insan, her türlü kin ve öfkeden, haset ve kıskançlıktan, gurur ve kibirden uzak durarak bütün insanlara, hatta bütün mahlûkata karşı merhametli, mütevazı ve alçak gönüllü olmak zorundadır. Zira Peygamber Efendimizin (sav) ifadesiyle tevazu yüceltir, kibir düşürür, gurur aldatır, haset bitirir. Nefsimizin ölümcül zaafları bizi her türlü miraçtan, yüceliş ve yükselişten alıkoyar.
Üçüncüsü ise; tevhid inancına sahip olan herkesin ebedi kurtuluşa ereceği müjdesidir. Tevhid, İslâm’ın en temel ilkesi, Kur’an ve Sünnetin ruhu, bütün peygamberlerin gönderiliş gayesidir. Tevhid ilkesinden üç temel esas ortaya çıkar: Selâm, emanve vahdet; yani barış, güven ve birlik. İslâm-selâm ilişkisi, iman-eman ilişkisi ve tevhid-vahdet ilişkisi doğru kurulamadan bir toplumun örnek bir İslâm toplumu olması mümkün değildir.
Akıp giden zamanın bu önemli duraklarında her zaman ümitvâr olalım! Rabbimize olan imanımızı, Peygamberimize (sav) olan bağlılığımızı, namaza olan muhabbetimizi tazeleyelim! Eşref-i mahlûkat olmanın bilinciyle daha ferasetli bir bakış, daha merhametli bir kalp, daha nezaketli bir dil, daha güzel bir ahlâk, daha huzurlu bir dünya için dualarımızı miraca gönderelim! Burağımız ve refrefimizsadık iman, salih amel ve güzel ahlak olsun!
Bu duygu ve düşüncelerle bütün İslam âleminin Mi’rac kandillerini kutlar, bu bereket dolu gecenin hepimiz için her türlü hayra ulaşmaya, her türlü şerden emin olmaya vesile olmasını, Yüce Mevlâ’dan niyaz ederim.”