83 YAŞINDAKİ KADININ ÇABASI TAKDİR TOPLUYOR
Bilecik’in İnhisar ilçesine bağlı Tarpak köyünde yaşayan 83 yaşındaki Sabire Çotak’ın, 60 yıldır görme, konuşma ve yürüme engelli oğluna bakması takdir topluyor.
İlçeye 10 kilometre uzaklıktaki köyde yaşayan anne Çotak, bir an olsun oğluna olan sevgisini kaybetmiyor. Babadan kalma iki katlı ahşap evde oğlunun bakım ücreti ve eşinin emeklilik maaşı ile geçimlerini sağlayan Çotak ailesi, köylülerin de sevgisini kazanmış durumda.
Hastalıkta sağlıkta, yoksullukta bollukta, iyi günde kötü günde omuz omuza veren anne ve oğlu, ilerleyen yaşlarına rağmen hem hayata hem de birbirlerine destek oluyor. Dört çocuğu olan Çotak’ın 6 torunu, 8’de torununun torunu bulunuyor. Çotak’a en büyük desteği 5 metre karşısında oturan kız kardeşi 65 yaşındaki Seniha Sağır ve köylüler veriyor.
Sabire Çotak, evlendiğinde kayınvalidesi ve kayınlarıyla birlikte yaşadığını, 1953 yılında oğlunun doğduğunu ve doğarken havale geçirdiğini, doktora götürdüklerini anlatarak, 8 yaşına kadar yürüyemediğini söyledi.
Yürüyemediği için oğlunu çiftçilik yaptıkları için araziye giderken kucağında ve bez bağlayarak sırtında taşıdığını aktaran Çotak, ”8 yaşına kadar bu kucağımda taşıyarak büyüttüm. 8 yaşından sonra yürümeye başladı. Yürümeye başladı ama konuşamıyordu. Konuşamıyor ama kendini ifade edebiliyor. Karnını gösterir, karnın mı? ağrıyor diye sorarım, kafanı sallar. Hemen doktora götürürüm. Bugüne kadar bu şekilde geldik.Kendi ihtiyacını kendisi görür, çok titizdir. Tuvalete gider, ellerini sabunla yıkamadan çıkmaz.” dedi.
Kendi başına kıyafetlerini giyemediğini bazen kendisinin bazen de teyzesinin giydirdiğini ifade eden Çotak, hayatlarını şöyle anlattı:
”Çok doktora götürdük ama tedavisi yoktu. Bazen yemek yemez, hastamızın, bir şeyin var mı? diye sorsak, kafasını yukarıya doğru kaldırır, yok der. Doktordan korkar, Eskişehir’de oğlum var, onunla birlikte yine de doktora götürürüm. Elleriyle ve mırıldayarak, bana anlatmaya çalışıyor. Gözüm açık gider, benim tek derdim, bana bir şey olursa, tek başına ne yapacak. Köylülerimiz oğlumu çok korurlar, severler. Köyün abisidir. Cebinde parası olur, kimse almaz. Allah razı olsun, korurlar oğlumu. Sabah namazı hariç vakit namazlarının hepsine gider. Akşam namazına gidince gelmez, kahvede köylülerle birlikte oturur, çay içer. Yatsı namazından sonra komşularımız eve getirir. Nereden geliyorsun? diye sorduğumda, iki elini kulaklarını götürür. Namazdan geldiğini anlarım. Benim söylediklerimi anlar, kendisi konuşamıyor, el hareketleriyle anlatır. Bazen ağlıyorum ama ilk gün ki gibi bakıyorum. Allah’tan gelen bir hastalık. Buna çok şükür. Yavaş yavaş, camiye ve kahveye gidip, geliyor. Dizlerinde derman yok. Ben ona kıyamam. Akşam yattığı zaman, üstü açık mı? diye bakarım. Allah bana sağlık verdiği sürece oğluma bakacağım.”
Çotak, oğlunun biriktirdiği bozuk paralarla oynadığını aktararak, camiden depremzedeler için para toplandığını söylediğinde, paraları poşete koyup, 200 lirasını bağışladığını sözlerine ekledi.