ÖZGÜR ÖZEL BİLECİK’TE KONUŞTU: “SİZLER YÜRÜ ÖZGÜR DERSENİZ, BERABER İKTİDARA YÜRÜYECEĞİZ”

featured

Cumhuriyet Halk Partisi(CHP) Genel Başkan Adayı Özgür Özel, yurt gezileri kapsamında Bilecik Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanlığına ziyaret gerçekleştirdi.

Özel burada yaptığı konuşmasında değime vurgu yaparken, “Ben gözünüzün önünde büyümüş Cumhuriyet Halk Partisi’nin. evladıyım. Çıktığımız yolda sizler yürü Özgür derseniz, biz hep beraber iktidara yürüyeceğiz.” dedi.

“BÖYLE YANIM BU KADAR GÜÇLÜ OLUNCA KEYFİM DE ÇOK YERİNDE”

Özer konuşmasında şunları aktardı:

“Bilecik’in bendeki yeri ve Bileciklilerin bana gösterdiği ilgiyi hem yerel seçimlerden hem ondan önceki dönemlerden gayet iyi hatırlıyorum. Çok hoş duygularla ayrıldım diyen Bilecik. Öncelikle kısaca Yaşar Tüzün ile ilgili bir iki cümle söylemek isterim. Bu hem Bilecik’e Belediye Başkanı olarak hizmet etmiş, hem milletvekili olarak hizmet etmiş. Bu görevlerde kendisinin üstlendiği sorumluluklar Bilecik’te kalıcı bir başarıya dönüşmüş. Parti disiplininin, parti adabını çok iyi bilen, mevzuyu çok iyi bilen, bana da ilk günlerden beri hep çok doğru yoldaşlık ve siyaset büyüklüğü yapmış olan bir büyüğüm. Bugün onun elinde olmaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Bunun yanında tabii ki Ali Başkanımızı, ekibini geldikleri bu zorlu görevde ve bu zorlu dönemde bir kez daha tebrik ediyorum. Yine Melek başkanımız, Türkiye’de hem yaptığı işlerle, deprem bölgesine yaptığı katkılarla bizim çok yakından takip ettiğimiz, göğsümüzü kabartan, yüzümüzü ağartan işler yapıyor. Diğer taraftan ismine kurban olayım diyorum. Babamın adaşı Talat başkanım, Mehmet Talat Başkanım ben Bozüyük Belediye Başkanımızla birlikteyiz. Böyle yanım bu kadar güçlü olunca keyfim de çok yerinde.

“NEREDEN ÇAĞRILDIYSAM 81 İLİN 972 İLÇESİNDEN ÇAĞRILDIĞIM YERLERDE YETİŞEBİLDİĞİM HER YERE GİTMEYE ÇALIŞTIM”

Karşımda daha sizin gibi gözlerinin içinde umut olan, gözlerin içinde parti sevgisi olan insanlarla bir araya gelmek çok önemli. Şüphesiz buraya Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidarda olduğu şartlarda gelmek, CHP’nin iktidar partisinin grup başkanı olarak gelmeyi ben de çok istedim. Siz de çok istediniz? Ben de çok gayret ettim, sizde çok gayret ettiniz. Başkanlarımız, millet vekilimiz hep birlikte çok inandık. Elden gelen bütün çabayı sarf ettik. Ben 2019 yerel seçimlerinde 41 ilde 247 aday tanıttığım bir süreçten sonra neredeyse hiç ara vermeden, mecliste bir görevim yoksa nöbetim yoksa nereden çağrıldıysam 81 ilin 972 ilçesinden çağrıldığım yerlerde yetişebildiğim her yere gitmeye çalıştım. Belde binası açıldı gittim, ilçe de konuştum, il de konuştum, panellerde konuştum, açık alanda, otobüs üstünde, kamyonet kasasında konuştum ve gayret ettim ki bu seçim çok önemlidir. Hep birlikte bu seçimi almalıyız. Buna inandık, kendimizi inandırdık. Hepimiz, etrafımızdaki insanlara bu seçimin önemini anlattık. 14 Mayıs akşamı büyük bir üzüntü, büyük bir travma yaşadık.

Birkaç gün içinde kendimize geldik. 28’ine kadar gayret ettik. Ama maalesef 28 Mayıs’tan sonra maalesef hepimizin büyük üzüntü duyduğunu, gözümüze uyku girmediğini ve bu seçimin kayıp edilmesinden sonra artık siyasetten artık hayatın kendisinden zevk alamaz hale geldiğimizi gördük.

“BİZDEN UMUDU OLANLARIN ÜMİTSİZLİĞE KAPILDIĞINI GÖRDÜK”

Ben açıkçası şöyle ifade ediyorum. Bugüne kadar çok kez seçmenimiz kırıldığını, bizden umudu olanların ümitsizliğe kapıldığını gördük. Kavga edince kapıyı vurup çıkar gibi gidiyorlardı. Bir süre sonra geri geliyorlardı çünkü kapıyı vuran niye vuruyor, kapıyı gittiğini gör diye vuruyor. Ama bu sefer sessizce uzaklaşıyorlar bu çok tehlikeli, bir karanlık sokağın içinde kayboluyorlar, bu çok tehlikeli. Bu duygusal kopuş dediğimiz hadiseyi her biriniz sokakta, her biriniz evinizde. Alışveriş yaptığınız yerde, gazete aldığınız bayide, öğrencinizde, esnafınızda, komşunuz da gördüğünüz için zaten buradasınız. Aynı duyguda birleştiğimiz için.

“İNSANLAR MAGAZİNİ İZLİYOR”

İnsanlar partiden korkmaktan öte siyasetten korkuyorlar. Televizyonlarda siyaset haberlerini bir anda reytingler dibe vuruyor siyaset varken. İnsanlar magazini izliyor. Siyasete tahammül edememe ye başladı. Çünkü çok büyük bir travma var. Bunu görmek, anlamak, çözmek lazım. Çözmez isek giderlerse geri gelmeyecekler. Geri gelmedikleri içinde hiç şüphesiz çok büyük bir tehlike yerel seçimlerdeki bu umutsuzluk. Ama daha da beteri, dünyadaki bütün tek adamların beslendiği bir şey var muhalif seçmenin siyasetten kopması. Sandığa küsmesi, seçime katılım oranının düşmesi. Çünkü tek adamları otoriter popülist liderler kendi seçmenlerini sandığa getiriyorlar. Eğer bizim katılımınız düşerse yüzdesel olarak oranları yukarıya çıkıp dünyaya, ‘bakın bana anti demokratiksiniz diyorsunuz, tek adam diyorsunuz, diktatör diyorsunuz, oyumu arttırdım’ dediği noktada Türkiye dönülmez bir noktaya ve şimdiye kadar gözümüz gibi koruduğumuz ne kadar aşındırırlarsa aşındırsınlar hep birlikte duruşumuzla koruduğumuz Türkiye Cumhuriyetinin, Cumhuriyet devrimlerine esas saldırı o zaman başlayacak ve bu büyük bir tehlike. Hem 11 büyükşehiri, il belediyelerimize, ilçe belediyelerimize bazılarını kaybetme noktasındaki korku niye kaybedildi?

“DİYORLAR Kİ, ‘ÖZGÜR NİYE ŞİMDİ?”

Ben açıkça söyleyeyim, gizlisi saklısı yok, içeride konuşulacak hususlar olur basının yanında. Ama bunu basının önünde de konuşmakta bir beis yok. Açık açık söyleyenler var. Diyorlar ki, ‘Özgür niye şimdi? Bekle yerel seçimden sonra kesin genel başkanımız olursun’ Bunu sürekli söylüyorlar. Kardeşim bunu söyleyene sorarlar sen yerel seçimde demek gibi felaket bekliyorsun. Şimdi olamazsın. Çünkü belediyelerle ilgili bir takım beklentiler olabilir genel merkezden. Ama yerel seçimlerden sonra genel başkan hatta birkaç gündür de iletişimini yapıyor bazıları. Genel başkan yerel seçimden sonra bırakacak. Bu yerel seçimde bir başarısızlık olur da ondan sonra genel başkan bırakırsa biz bu partiyi bir daha nasıl toplayacağız? Ama biraz önce Eskişehir’deydik, il binasının önünde 1500 kişi vardı. Görmüşler. Sosyal medyadan geldiler ve orada ‘değişim’ diye bağırıyorlar. Bir tek sebebi var.

“YENİDEN BİR UMUDU AŞILAMAK ZORUNDAYIZ”

Biz önce üyemize, sonra seçmenimiz, sonra bütün seçmene yeniden bir umudu aşılamak zorundayız. Biraz önce odaya girdim. Başkanlarım değerlendirdiler. Diyorlar ki; ‘uzun süredir partide böyle bir kalabalık, böyle bir heyecan’ olmamıştı. Demek ki, hiç birimiz bundan sonra kaybetmek, bundan sonra umutsuzluğa kapılmak, şu anda düşmüş olan omuzlarınızın birilerinin iştahını kabartmasından memnun değiliz. Kaybedecek bir seçimimiz daha yok.

Ben genel merkezde bu görüşlerimi 15 Haziran’a kadar söyledim. Ancak genel merkezdeki bazı yönetici arkadaşlarımız, ‘Biz bu işi götürürüz, biz bu seçimi kaybetmedik ki biz bu seçimde sadece kazanamadık, kaybetmedik.48 az mı?’ dediler. Esas temel çelişki biz bunu Ekmeleddin İhsanoğlu iktidar 52 muhalefet 48 referandum iktidar 52 muhalefet 48 2018 seçime iktidar 52, muhalefet 48. 2019 yerel seçimleri il genel meclisi oyu, iktidar 52 muhalefet 48. Bu seçim ikinci turda yine 52’ye 48, ilk burada da 4 puanla yine gerideyiz. Bir kere bu elli ikiye kırk sekizi değiştirmeden bu işin değişmeyeceği açık. CHP 25, 25, 25 ankette 28 ittifakla birlikte yine 25. Bu cam tavan başımızın üzerinde görünmez bir cam tavanın varlığına inanıp, ‘nasıl aşamıyoruz?’ diye. Sağdan danışman getireyim dilimi sağcılar oturtayım olsun, politikaları sağcılar gibi olsun, sağdan eski AKP’den eski bakan getireyim, Konya’da bir evladımın yerine onu yazayım. İlk fırsatta satsın, bir de partiye hakaret etsin. Ama 5 yıl boyunca bir CHP’li evladımızın yerine orada olsun ve Konya’da CHP olmadı, bu Rize’de oldu Trabzon’da oldu. Ama bu seçimde ölçme değerlendirme olmadan, müzakereye dayalı olduğu için 1 yıl önceden itiraz ettim. Bunu bütün önceki dönem MYK arkadaşlarım şahittir. Bir iç hukuk yazmak lazımdır. Güreşten önce bile pehlivanlar tartılıyorlar kilosuna göre boksörler tartılıyorlar kilo kaç basıyorsa ona göre bizde tartıya çıkmam.

“BİR KERE KAPAKTA ALTI OK OLACAK”

Ama ben çok güçlüyüm, çok kiloluyum ona göre vereceksin. Bu pazarlıkla bu aldığımız oyla 39. Hedeflediğimiz yüzde 30’larda oy alsak 60 milletvekili verilmiş başka partilere. Kimin yerinde bizim arkadaşların yerine. Şunu anlarım. Bir ilde dört çıkarıyoruz, beşinci sırada ittifak yapalım, oyları birleştirelim, bir tane çıksın helali hoş olsun. Ama dört CHP’linin oyuyla çıkan dördü verip 1 milletvekili kaybediyorsak, Türkiye’de 39 milletvekili bu anlamda kayıp ettiysek bunun iler tutar tarafı yok. Ve CHP’nin neye ihtiyacı var? CHP’nin kendi gibi olma ihtiyacı var .Kendi gibi olacaksa ne olacak? Bir kere kapakta altı ok olacak. Altı ok olmadan hiçbir şey olmaz. Altı oku aşındırarak olmaz. Efendim devletçilik demeyelim. Onun dönemi geçti, onun dönemi geçmedi. Devletin basma üretmesinin dönemi geçti. Keşke çip üretiyor olsa. Atatürk’ün kafasına devletin aklına hakim olsa. Sümerbank’ı satar mısın? Artık lastik ayakkabıyı üretmeyelim. Ama o özelleştirmeden gelen parayla çip üretelim, telefon üretelim, yüksek teknoloji üretelim. Halkçılık yerine ‘halk demeyelim’ ‘Millet’ diyelim. Cumhuriyetçiliği  zaten tartışan mı var? Laiklik deyince aman susalım, aman BARO’lar konuşsun aman meslek örgütleri konuşsun, sendikalar konuşsun. Biz dersek oyuna geliriz. Oyuna geliriz diye diye oyuna gelmeme oyununa geldik. Nasılsa bunlar oyuna gelmemek için susacak diye her şeyi yaptılar. O yüzden başta laiklik, Cumhuriyetin temel değerlerinden, altı oktan taviz vermeyen. Birinci sayfasında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü eksik etmeyen, içeriğinde altı okun tarihsel gerekliliğini savunan, olgusal gerçekliğini sahiplenen, günün şartlarına göre aşındırmadan geliştiren ama en önemlisi en önemlisi altı okla birlikte dünyadaki sol ve sosyal demokrat siyasetin, rüzgarını yükseldiği yerleri gören Türkiye’de 70’lerdeki o emekten yana siyasetin.70’lerde iki yerel, iki genel seçim kazandık. Toplam 4 seçimde birinci parti olduk. Neden? Dünyadaki rüzgarı gördük. Türkiye’deki rüzgarı gördük ve olmamız gereken yerde durduk. İşçinin yanında durduk, emeklinin yanında durduk, emekçinin yanında durduk. Esnafın, çiftçinin yanındaydık.

“NEYE İHTİYAÇ VAR ENİNE KESEN SOL SİYASETE?”

Tayyip Erdoğan işin kolayını buldu, kesiyor ortadan bölüyor ikiye. Türkler, Kürtler, Sünniler, Aleviler, milliler gayri milliler. Sağcılar, solcular, ocular, bucular. Büyük  parçayı alıyor, sana da beni yakalaman için sağla, ittifak yap bakalım diyor. Şimdi bizim ittifak yaptığımız arkadaşları mecliste ve örneğin bir anayasa değişikliğinde göreceğiz hangi parti hangi tutumda olacak? Ama bize ne gerek var? Dikine kesen siyasete ne gerek var? Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu kimlik siyasetini, bu etnik siyaseti, bu mezhepsel siyaseti topyekün reddetmemiz lazım değil mi? Neye ihtiyaç var enine kesen sol siyasete? AK Parti’nin de yoksulu var ,MHP’linin de işsizi var, HDP’li de güvencesiz, İYİ Partilinin de gençleri gelecekten endişeli. Sol, sosyal demokrat enine kesen siyasette altta on milyonlar var. Üstteki kur korumalı mevduattan zengin olanları demiyorum, krema tabakasını saymıyorum. Altta on milyonlarca esnaf, çiftçi, işçi, memur ve genç var. Ve bunların Cumhuriyet Halk Partisi’ne kendilerini savunan bir partiye oy vermesinin önünde hiçbir engel yok. Ama kendimizi yeniden ve doğru ve farklı tarif etmek için.Örneğin endüstri 4.0 herkesin ağzında bu ışıksız fabrikalar diyor. Artık işçi olmayacak, ondan elektrik yapmayacak. Robotlar karanlıkta üretiyor. Endüstri 4.0. Herkes bunu konuşuyor. Peki Emek 4.0’ı konuşmak kime düşer. O fabrika öyle çalıştığı için ya da yapay zekayla bazı işler yapıldığı için %30 iç tasarrufu sağlanınca işsiz kalacak işçi ne olacak? Bunun için çalışma saatlerinin kısaltılmasını konuşuyor  dünyadaki solcular, sosyalistler. Haftada üç gün hafta tatili bir konuşuyor sosyal demokratlar. Bunu Türkiye’de kim konuşacak? Verimlilik artınca karlılığı bir tek patron mu alacak? O karlılıkta emeğin hakkını biz savunamayacak mıyız 21’inci yüzyılda? Bunlar sol partiye düşen sağcıların aklının ucundan geçmez. Bu mesele sadece geçmişe bakıp da o söylemi tekrar etmek değil, 70’lerde sendikal harekete destek vermek önemliydi, bugün de arkasında durmak lazım. Ama bugün temassız bankacılık, uzaktan çalışma varken, temassız sendikacılığı da sosyal demokratların savunması lazım. Uzaktan emir verip bütün gün emeği sömürülen milyonlarca insan var Türkiye’de. Uzaktan çalıştırılan. Bunlara gider iş emirlerinin Çalışma Bakanlığı’nın bilgisayarından geçmesi, denetlenmesi, mesai dışı çalışıyorsa fazla mesaiyi alması, bir yerden sonra çalıştırılamaması ulaşıla hakkını kullanması lazım. Bunları kim konuşacak? Kimse konuşmuyor. Herkes, ‘verimlilik’ Eyvallah. Bizde verimlilik konuşuyoruz. Ama o verimlilikten gelen artı değeri toplumun o alt kesimlerine paylaştırma işi bizim işimiz. Ve Türkiye’yi beyaz yakalısıyla, mavi yakalı ile gri yakalısıyla hepsinin haklarını savunacak şekilde ayağa kaldırmak bizim işimiz. Sendikal mücadeleye güç vermek, ondan güç almak bizim işimiz. Her türlü doğa mücadelesine, her türlü çevre hakkına, ekolojik hakka sahip çıkmak, oralardan dayanışmak bizim işimiz. Bunlardan bir adım geri duramayız ve bunları yaparken yeni kadro alanı ihtiyaç var. Burada söyleyeyim, açık söyleyeyim, partimizde geçmiş dönemlerde çok emek vermiş ve yüzü çok bilinen arkadaşlar genel başkan tarafında da var bizim tarafta ama arada bir fark var. O taraftakiler genel başkan devam biz devam diyorlar. Bizim taraftakiler değişim benden başlasın MYK’dan ayrılan arkadaşlar bir daha aday değiliz, gençlerin arkasındayız diyorlar.

Bizim kadrolarımıza baktığınızda genç arkadaşların çok sayıda kadın arkadaşı ve örgütümüzü göreceksiniz. Bilecik örgütü baktığında kendini görecek. Bundan sonra ilçe başkanını siyasetin en önemli figürü, onun siyaseti üreteceği masayı da ilçe yönetim kurulu masası olarak görüyoruz. Mahallelerden başlayan bir örgütlenme. İlçelerde tartışılan fikirler, il de olgunlaşan politikalar Ankara’ya gelecek. Yoksa sağcı danışmanlarla verilmiş kararlarla, mutfak videolarıyla ya da salı toplantılarında ahali ile birlikte duymayacaksınız örgüt olarak rıza göstermediğimiz hiçbir şeyi savunmak ya da susmak zorunda kalmayacaksınız.

Sol Parti önce tartışıp ikna olur, sonra hep beraber savunur. Demokratik merkeziyetçilik budur. Tepeden gelme sağ siyasetin işi. Kökünü kraldan, padişahtan alıyor, karar veriyor, fermanlar yolluyor aşağıya. Bizim işimiz burada üretmek, yukarıya, buradaki üretimi politik haline dönüştürmek. Bunun dışında bir başka siyaset yapış biçiminin sosyal demokraside başarılı olma imkanı yok. Sağda olur, bizde olmaz. Bizde olursa ne uzarız, ne kısalırız. Bizde olursa, köhneleşiriz kimliksizleşiriz. Siyasetsizleşiriz. Basın var kimseyi kötülemek, aşağılamak için değil. Ama bu örgütü övme ve veya bu örgütün hakkını teslim etmeme de herkes müsaade etsin. Türkiye’nin en çok okuyan örgütü bizde. En çok haberi izleyen örgütü bizde. Okuduğunu, dinlediğini anlayan, birlikte tartışan, ikna olursa ikna edebilen örgüt bizde. Kardeşim. Kimse kusura bakmasın biz şöyle bir örgüt değiliz.AK Parti de mesela Tayyip Erdoğan çıksa iki kere iki beş eder dese Bilecik İl Başkanı açıklama yapar, ‘Reis Kerrat Cetvelin’deki tarihi hatayı düzeltti diye hep beraber iki kere iki beş yapılır. O kadar çok tekrar ederler ki adam oğluna iki sakız alacak 2 liradan 4 mü verecektim 5 mi kafası karıştı. Yalanı böyle tekrar ediyorlar. Bizim örgütümüz yapmaz bunu yapmasını da beklemeyiz.

“BEN BU ASKER DELEGE MESELESİNİ BİLECİK’TEN REDDEDİYORUM”

Ben gözünüzün önünde büyümüş Cumhuriyet Halk Partisi’nin. evladıyım. Çıktığımız yolda sizler yürü Özgür derseniz, biz hep beraber iktidara yürüyeceğiz. Biz hep beraber iktidara yürümek için elbette delegelerimizin oylarına ihtiyacımız var. Bunu isteyeceğiz. Ama Cumhuriyet Halk Partisi’nin delegesine de sözüm meclisten dışarı büyük haksızlıklar yapılan bölgeler var. Deniyor ki şu ilin delegesi asker. Hepsi değişime karşı oy kullanacak. Ben bu asker delege meselesini Bilecik’ten reddediyorum.”