1. Haberler
  2. Ulusal Haberler
  3. Türk dizi ve filmlerinde alkol, tütün ve uyuşturucu gösterimi uluslararası ortalamanın üzerinde

Türk dizi ve filmlerinde alkol, tütün ve uyuşturucu gösterimi uluslararası ortalamanın üzerinde

featured

Uzmanlar, Türk yapımı dizi ve filmlerde alkol, tütün ve uyuşturucu gibi bağımlılığa yol açan zararlı maddelere yer verilme oranının, uluslararası yapımlara kıyasla daha yüksek seviyede olduğunu belirterek, bu durumun toplumda bağımlılığın normalleşmesine yol açabildiği uyarısında bulundu.

Yeşilay’ın uluslararası hakemli bilimsel dergisi Addicta: The Turkish Journal on Addictions’ın eylül sayısında yayımlanan “Video Platformlarındaki Yeni Tehlike: Türk Dizi ve Filmlerinde Alkol, Tütün ve Uyuşturucu Görsellerinin İçerik Analizi” başlıklı çalışmada, film ve dizilerde alkol ve tütün kullanımının yaygın biçimde gösterildiği ve bu sahnelerin çoğunlukla özendirici ya da olumlu bir çerçevede sunulduğu kaydedildi.

Halk sağlığı uzmanları Doç. Dr. Mehmet Enes Gökler, Doç. Dr. Egemen Ünal, Dr. Okan Maden, Arş. Görevlisi Dr. Süheyla Kurum ve Arş. Görevlisi Şefik Yurdakul tarafından yapılan çalışmada, uyuşturucuya dair dolaylı göndermelerin de artış gösterdiği, bu temsillerin özellikle genç izleyiciler üzerinde riskli davranışları meşrulaştırıcı bir etki yaratabileceği vurgulandı.

Çalışmayı AA muhabirine değerlendiren Doç. Dr. Mehmet Enes Gökler, Türk yapımı içeriklerin küresel bir başarı hikayesi yazdığını ancak senaryolarda denetimsizce alkol, tütün ve uyuşturucu maddelere yer verildiğini söyledi.

Gökler, “Araştırmanın belki de en net ve sarsıcı bulgusu, alkol görüntülerinin mutlak yaygınlığı. İncelenen popüler 10 film ve 10 dizinin tamamında alkol kullanımına dair en az bir görüntüye rastlandı. Bu durum, alkol tüketimini sosyal hayatın normal, hatta vazgeçilmez bir parçası olarak kodluyor. Özellikle gençler ve ergenler için bu sahneler, alkol kullanımına yönelik tutumları normalleştiren güçlü bir etki yaratma potansiyeli taşıyor.” dedi.

Aynı durumun tütün ürünleri için de yaygınlık gösterdiğini aktaran Gökler, “Neredeyse her 10 dakikanın 6’sında bir uyaran var. Bu görüntüler sadece var olmakla kalmıyor, aynı zamanda inanılmaz bir sıklıkla ekrana geliyor. İncelenen tüm bu 5 dakikalık aralıkların neredeyse üçte ikisinde alkol, tütün veya uyuşturucuya dair en az bir görüntü tespit edildi. Bu sürekli tekrarın, farkında olmasak bile, bilinçaltımızda ne kadar güçlü bir etki yarattığı ise ciddi bir soru işareti.” diye konuştu.

Doç. Dr. Gökler, bu sorunun tek bir yayıncıya veya içerik türüne özgü olmadığını, aksine sektör geneline yayılmış sistematik bir durum olduğunu belirterek, izleyicinin içerik seçimi ile bu yoğun maruziyetten kaçınmasının neredeyse imkansız hale geldiğini vurguladı.

– “Yasal düzenlemelerin ne kadar etkili olduğu konusunda ciddi soru işaretleri”

Türkiye’de televizyon yayınlarında tütün ürünlerinin kullanımının tamamen yasaklanması ve alkol tüketimini teşvik edici yayınların engellenmesi gibi kuralların bulunduğunu aktaran Gökler, şöyle devam etti:

“Dijital platformlardaki durum, yasal düzenlemelerin ne kadar etkili olduğu konusunda ciddi soru işaretleri yaratıyor. Bu platformların abonelik usulüyle çalıştığı ve kişisel tercihlere dayandığı yönünde bir karşı argüman mevcut olsa da araştırmanın ortaya koyduğu yaygınlık ve sıklık, konuyu kişisel özgürlükler meselesinden çıkarıp bir halk sağlığı sorununa dönüştürüyor. Bu tespit, kamu sağlığının korunması ile dijital yayıncılık özgürlüğü arasındaki dengenin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine dair önemli bir tartışma başlatıyor.”

Gökler, çalışmanın konuya ilişkin 4 temel gerçeği ortaya koyduğunu kaydederek, “Alkol ve tütün görüntüleri istisnasız her yerde inanılmaz bir sıklıkla karşımıza çıkıyor. Platform veya tür seçerek bundan kaçmak mümkün değil ve mevcut yasal düzenlemeler bu alanda yetersiz kalıyor olabilir. Bu sahneler, masum birer arka plan detayı olmaktan öte, madde kullanımına başlama yaşını aşağı çekme ve gençleri yetişkinlikte daha yüksek bir bağımlılık riskine sokma potansiyeli taşıyor.” değerlendirmesini yaptı.

– “Popüler karakterlerin kullanımı taklit davranışını tetikliyor”

Yeşilay Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hakan Coşkunol ise Türkiye’de dijital platformlardaki içeriklerin tamamında alkol, çoğunda tütün ve bir kısmında da madde kullanımının yer aldığını belirtti.

Bu yoğun görünürlüğün gençlerde davranışların “sıradan” ve “toplumsal olarak kabul gören” pratikler olduğu algısını güçlendirdiğini dile getiren Coşkunol, “Popüler karakterlerin kullanımı taklit davranışını tetikliyor, olumsuz sonuçların gösterilmemesi risk algısını azaltıyor. Bulgular, gündelik yaşamdan daha yoğun temsilin artık ‘yansıtma’ değil, normalleştirme ve özendirme riski taşıdığını ortaya koyuyor.” dedi.

Coşkunol, dijital platformlardaki içeriklerin bağımlılık unsurları açısından denetlenmesi için şu önerilerde bulundu:

“Yaş sınırlaması ve içerik uyarısı zorunlu olmalı. Sahneler yalnızca cazip değil, riskleriyle birlikte gösterilmelidir. Ürün yerleştirme yasaklanmalı, RTÜK benzeri bir yapı düzenli denetim yapmalıdır. Mevcut yasalar televizyon odaklıdır, dijital platformlar için açık hükümler ve etik rehberler hazırlanmalıdır.”

Dizi ve filmlerin gençler üzerindeki etkisine değinen Coşkunol, “Alkol, tütün ve madde sahneleri gençlerde ‘zararsız’ algısı yaratıyor, taklit davranışını tetikliyor ve erken başlama riskini artırıyor. Ergenler, kimlik inşasında bu davranışları özgürlük veya karizma ile ilişkilendirebiliyor. Çözüm için medya okuryazarlığı eğitimi, ailelerin açık ve destekleyici iletişimi, pozitif rol modeller, yaş sınırlamaları, ortak izleme ve okullarda atölyeler önerilmektedir. Böylece gençler eleştirel düşünme becerisi kazanır ve sağlıklı yaşam pratikleri cazip hale gelir.” diye konuştu.

Yapımcıların bağımlılık sahnelerini yalnızca olumlu bakış açısı ile değil, olumsuz sonuçlarıyla da göstermesi gerektiğini vurgulayan Coşkunol, “Stres veya kutlama için alternatif dramatik araçlar kullanılmalıdır. Genç karakterler sağlıklı baş etme yolları geliştirmeli, dijital platformlar içerik açıklamalarında bağımlılık unsurlarını belirtmeli, yaş sınırlaması uygulamalı ve bilgilendirici spotlar eklemelidir. Güçlü hikayeler bağımlılığı özendirmeden de anlatılabilir, karakterlerin içsel çatışmaları, ilişkileri ve mücadeleleri dramatik yoğunluk yaratır.” ifadelerini kullandı.