“Ahilik Daima Sahiplenmemiz Gereken Çok Özel Bir Kültürümüzdür”

Bilecik Şeyh Edebali Türbesi’nde başlayan etkinliklerde konuşan Vali Yardımcısı Halil İbrahim Acır, “Ahilik, toplumsal kimliğimiz açısından daima sahiplenmemiz gereken, çok özel bir kültürümüzdür.” dedi.

Konuşmalar ile başlayan kutlama programında ilk konuşma Ticaret İl Müdürü Şinasi Balta tarafından yapıldı. Balta konuşmasında, ahiliğin Türkler tarafından geliştirilen ve 13. Yüzyılda Anadolu’da yaşayan Türklerin, esnaf ve sanatkarların birliğini, çalışma usul ve esaslarını teşvik eden, sosyo-ekonomik bir Türk kurumu olduğunu söyledi. Balta şöyle devam etti:

“Ahilik, ihtiva ettiği hizmetler bakımından cömertlik, mertlik ve mürüvvet manalarına gelirken, Ahi’yi de kardeş olarak tanımlayabiliriz.

Ahiliğin temelleri, 1171 ila1262 yılları arasında yaşayan ve Kırşehir’de mefdun, Ahi Evran-ı Veli tarafından, Türkistan’dan gelen esnaf teşekküllerinin bir çatı altında toplanmasıyla Kayseri’de atılmıştır. Ahi Evran ahlakla san’atın, ahenkli bir birleşimi olan ahi teşkilatını kurarak, koyduğu kurallarla teşkilatın bir nevi yönetmeliğini de yazmıştır.

Yedi yüzün üzerinde kuralı bulunan ve İslam ahlakını esas alan bu yönetmeliği, esnaf ve sanatkarlar arasında tatbik etmiştir. Sanat, İlim ve ahlaka son derece önem verilen Ahilikte, kadınların da ekonomik ve sosyal hayatta önemli bir rolü vardı. Ahi Evran-ı Veli Ahilik teşkilatını kurarken eşi Fatma Bacı da “Baciyan” grubunu teşkil ederek kadınların örgütlenmesini sağlamıştır. Bacıyan teşkilatı, daha sonra “Anadolu Bacıları” anlamına gelen “Bacıyan-ı Rum” olarak adlandırılan dünyanın ilk kadın teşkilatıdır.

Ahilik teşkilatı sayesinde, Anadolu’da, Rumlar ile Ermenilerin elinde olan, sanat ve ticaret hayatına, zamanla Türkler de katılıp, söz sahibi olmaya başladılar.

Ahiler, içtimai hayattaki, bu hizmetleri yanında, ihtiyaç halinde gazalara ve memleket savunmasına da katıldılar. Kısaca Anadolu’nun her tarafına yayılmış bulunan ahiler, o dönemde yaşanan, Moğol zulmü ve gerekse, başka karışıklıklarla bunalan Anadolu insanına, maddi ve manevi güç ve moral vererek, Osmanlı Devletinin kuruluşuna kadar, Anadolu’yu dini ve milli birlik içinde tutmayı başarmışlardır.

Bu sırada, Söğüt civarında gelişmekte olan, Osmanlı beyliğinin emrine koşan ahilerin bir kısmı, uçlara yerleşip zaviyeler kurdurlar.

İşte tam bu esnada, itibarlı bir ahi olan Şeyh Edebalı ile Osman Gazi arasında yakın dostluk oluştu. Böylece, üç kıtada altı asır at koşturacak olan, istikbaldeki Osmanlı İmparatorluğunun temellerini atılmış oldu.

Ahilerin bir kısmı alim ve kadı olarak ilim sahasında, bir kısmı vali ve komutan olarak idari ve askeri alanda, bir kısmı da ticaret ve sanat alanında hizmet vermeye başladılar. Ahilerin; zamanında kıymetini bilmek, disiplinli bir hayata sahip olmak, istişare etmek, adil olmak ve adalet esaslarını aşıladıkları küçücük bir aşiret, kısa zamanda büyük bir imparatorluk oldu.

13. yüzyılda Anadolu’da kurumsallaşmasını tamamlayan ve o muhteşem imparatorluğun temellerini atan ahilik, günümüz şartlarında bile, örnek bir vizyona sahip, sivil bir örgütlenme modelidir.

Yedi yüzün üzerinde, temel ilkesi bulunan ahilikte, yemek yemekten, sokakta yürümeye, pazarda alışveriş etmeye ve hatta hasta ziyaretine dair bile görgü kuralları belirlendiği gibi, Ahilikten çıkarılmanın kuralları da tespit edilmiştir. İşte bütün bu kurallar ve prensipler doğrultusunda ahilik vizyonunun ilkelerini, örgütün toplumsal sorumluluğu, hizmette mükemmellik, ortak yaşam kültürü, dürüstlük ve doğruluk olarak sıralayabiliriz.

Ahiliğin bu prensip ve kuralları neticesinde ortaya çıkan, kalite ve standart anlayışına da kısaca değinmek istiyorum.

Toplam Kalite Yönetiminin esası, müşteri odaklı; ürünlerin ve hizmetlerin, üretim süreçlerinin, sürekli iyileştirilmesi yöntemiyle, sıfır hataya yaklaşma felsefesidir.

Ahi teşkilatında da kalite anlayışı, müşteri odaklı üretim ve her kademede yürütülecek, eğitim anlayışından geçmektedir. Mal ve hizmet üreten ahiler, her şeyden önce müşteri isteklerini de dikkate almak zorundaydılar. Kalite mal ve hizmet üretimi, iyi eğitilmiş çırak, kalfa ve ustalardan oluşan, personel kadrosuyla sağlanırdı.

Ahi teşkilatın kurucusu Ahi Evran, esnafın denetlemesine ve özellikle de eğitilmesine, çok büyük bir önem vermiştir. Her esnafın sağlam iş yapıp yapmadığını, müşterilere karşı davranışlarını kontrol etmiş, üretilen malların kalite ve aynı standartta olmasına çalıştığı gibi çalıştırılacak çırak sayısı da standarda bağlanmıştır.

Türkçe’de hala mevcut olan “pabucunu dama atmak” deyimi, bir Ahi deyimi olup, Ahiliğin kalite kontrol sistemini, çok güzel ifade etmektir. İmal ettiklerini malı standartların altına düşüren esnaf ikaz edilirdi. İkazlara ehemmiyet vermeyip, kalitesiz imalata devam edenlerin dükkanları, Kethuba’ları yani esnaf odası başkanları tarafından kapatılırdı. Bu cezayla da standarda uymayan ahi, esnaflıktan ihraç edilirdi.

Ahilik, toplumda yaşayan herkesi birbirine yakıştıran, kaynaştıran dost edindiren ve dayanışma kurulmasını sağlayan bir olgudur. Bir toplumda, fertleri birleştiren müşterek kıymetler ve bağlar kurulamadığı veya sahip olunan değerler, kayıp edildiğinde, görünüşteki bütünlüğe rağmen, birliğin bozulacağı, içten içe parçalara ayrılacağının bilincindeydiler. Yani onlar, bir toplumda ortak değerler korundukça birlik ve beraberliğin devam edeceğini biliyorlardı. İşte bu anma törenlerini yapmamızın asıl amacı da bu birlikteliği hatırlatmak ve yaşatmaya çalışmaktır.

Bu vesile ile başta, Cumhuriyetimizin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü, manevi huzurunda bulduğumuz Şeyh Edebalı ’yı, Ahi Evran-ı Veli ve ebediyete intikal etmiş bütün ahiler ile ayrıca bu topraklar uğrunda canlarını vermiş şehitlerimiz ve tüm ecdadımızı rahmet ve minnet ile anıyorum.”

Balta’nın konuşmasının ardından Bilecik Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Halit Gölcan bir konuşma yaptı. Gölcan konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

“İlimizde kutlanan Şeyh Edebali Ahilik Kültürü haftası ve Esnaf Bayramının hepimize hayırlı ve kutlu olmasını diliyorum.

Ahilik birbirlerini seven, sayan, yardım eden, fakiri ve yoksulu gözeten, iş hayatında ahlaki kuralları esas alan Esnaf ve Sanatkarlardan oluşan bir teşkilatın adı olup kardeşlik, mertlik, yiğitlik, yardımseverlik, misafirperverlik, dürüstlük, vatanperverlik anlamlarına gelmektedir.

Ahiliğin İslam’ın ilk asırlarında ortaya çıkan esnaf ve sanatkarların bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Türklerin Orta Asya’dan çıkıp Anadolu Selçuklu Türklerinin ekonomik yaşamında çok etkin rol oynadığını görmekteyiz. Ahilik uzun yıllar Türk halkının simgesi olmuştur. Ahlakla sanatı ve onun kollarını, dallarını yoğurarak kişinin ruhunda, etinde, kemiğinde özümlenmiş bir kurum olan bu Ahilik, Türkler dışında hiçbir ulusta yoktur.

Ahi diye anılan kişi sanat, ticaret ya da meslek sahibidir. Bununla birlikte olgun, ahlaklı, merhametli, iyiliksever ve her işinde her davranışında dürüst ve güvenilir kişidir. Ahi olabilmek için gidilen görülen kurumun adına Ahi ocağı denir. Burada usta olmak isteyen kişi sanat, ticaret ya da meslek sahibidir.

Osmanlı tarihi kuruluş devrinin Osmanlı Devleti’nin ilk hükümdarı olan Osmangazi babasından sadece aşiret reisliği devraldığı halde yüksek zekası ve bitip tükenmeyen gayretleri sayesinde tarihte cihanşumul bir devlet kurcusu olarak bahseder.

Osmangazi Beyliğin başına 23 yaşında geçip kısa bir müddet sonra Ahi reisi olur. İtburan civarında ikamet eden Ahi Şeyhi Edebalı’nın kızı Bala Hatun ile izdivaç eder. Şeyh Edebalı aynı zamanda devrin meşhur alimlerindendi. Ahilik o dönemde Anadolu’da fevkalade nüfuslu ve yaygın bir tarikattı. Edebalı’nın ise itibari büyük müritleri pek fazla idi.

Osmanlı Beyliği’nin kuruluşunda büyük hizmetleri görülen Şeyh Mahmut Gazi, Ahi Şemsettinoğlu, Ahi Hasan ve sonra sadrazam olan Çandarlı Kara Halil Paşa ahilerdendirler. Her dönemde Türk idarecilerin yanında Babalar, Bilgeler, Vezirler, Lalalar, Şeyhler eksik değildir. Şeyh Edebalı da bunlardan biridir.”

 

“Ahilik daima sahiplenmemiz gereken çok özel bir kültürümüzdür”

 

Son olarak konuşan Vali Yardımcısı Halil İbrahim Acır şunları aktardı:

“Ahilik, sanatın, ticaretin ve mesleğin, olgun kişilik, güzel ahlak ve doğrulukla yoğrulduğu, kökleri çok eskilere uzanan bir geleneğimizdir. Yüzyıllar boyu toplumumuzun sosyal ve ekonomik omurgasını oluşturan bir örgütlenme şeklimiz, toplumsal kimliğimiz açısından daima sahiplenmemiz gereken, çok özel bir kültürümüzdür. Anadolu’da ahilik, Ahi Evran tarafından kurulmuştur.

Anadolu Selçukluları’ndan Osmanlı İmparatorluğu’na geçiş sürecinde Ahilik son derece önemli bir rol oynamış, sanat ve meslek yönüyle toplumun ekonomik yapısını hazırlarken, ahlaki yönüyle de devlet yapısının temel niteliklerini belirlemiştir. Osmanlı hükümdarlarından Orhan Gazi ve oğlu 1.Murat ahi ocaklarında kuşak kuşanarak ahi olmuşlardır. İmparatorluğun son dönemlerine kadar Ahilik, eğitim, dayanışma ve örgütlenme, denetim konularına eğilirken bir taraftan da daha o devirlerde müşteri odaklı bir yaklaşımla fiyat, kalite ve standart konularında çok ciddi çalışmalar yapmıştır. Günümüzde Avrupa Birliği üyelik süreci ile ilgili olarak önümüze gelen sınai ve ticari normlar ve standartlar yaklaşımı, özünde ahilik kültürümüzün bir parçasıdır.

Bilim, ahlak, akıl ve çalışma prensiplerine dayanan Ahilik Teşkilatı, yüzyıllarca karşılıklı sevgi, saygı, hoşgörü, dayanışma ve adalet bilincini taşıyan esnaf ve zanaatkarlar yetiştirmiştir. Bugün dünyada yeni yerleşen kavramlar olan tüketici hakları, standartizasyon, kalite gibi kavramlar ve bu kavramların denetimini sağlayan kurumlar, daha 13. Yüzyılda Ahilik Teşkilatı aracılığıyla Anadolu ticari hayatının yerleşmiş ve esnafın üzerinde önemle durduğu hususların başında yer almıştır.

Mesleğinde ehliyet sahibi olmayanlara asla ustalık icazeti verilmemiş, üretici ve tüketici arasında hakkaniyet ölçüsüne dayanan kaynaşma sağlanmıştır. Çalışanların hakları korunarak, esnaf ve zanaatkarlar arasında, çırak, kalfa ve usta hiyerarşisi oluşturulmuştur. Bugünkü manası ile sendikacılık sistemi uygulanmaya başlamış, çalışanların hakları ve alınteri korunmuştur. Çalışma hayatının yanı sıra sosyal hayatın gelişmesine katkı sağlayan Ahi Teşkilatları barışta devletine eğitimli asker hazırlamış, onların her türlü savaş teçhizatını üretmiştir.

Ahilik sadece iktisadi hayatı yönlendiren bir kurum olmasının ötesinde, temelinde vatan ve millet sevgisi bulunan, Türk milletine has sosyo-ekonomik bir sistemdir. Bu bağlamda bizlere düşen görev, ahilik kültürüne ve geleneğine sahip çıkılması ve yaşatılmasıdır.”

Konuşmaların ardından Bilecik Edebali Kültür ve Araştırma Derneği tarafından “Şet Kuşatma” töreni canlandırıldı. Ardından toplumsal ve ticari ilişkilerde güvenilirlik, iş ve meslek ahlakına saygı, hak ve hukuka riayet etme, cömert güler yüzlü olma ve Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’ne herhangi bir başvurusu bulunmayan terzi Ahmet Tunalı’ya “Yılın Ahilik” plaketi, ortaöğretim ve mesleki eğitim öğrencileri arasında düzenlenen “öykü” yarışmasında dereceye giren öğrencilere ödülleri ve şet kuşatma töreninde görev alan kişilere çeşitli hediyeler takdim edildi. Kutlamalar Şeyh Edebali Türbesi’ni ziyaret ve “Ahi Pilavı”nın ikram edilmesiyle sona erdi. ZEYNEP KILBAHRİ



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir