BAŞKAN KÖSE’DEN REFERANDUM DEĞERLENDİRMESİ

featured

Atatürkçü Düşünce Derneği Şube Başkanı Feyzi Köse, 16 Nisan’da oylanacak yeni anayasa referandumunla ilgili açıklama yaptı.

Yeni anayasa değişikliği ile birlikte Yürütme, Yasama ve Yargı’nın tek kişinin elinde toplanacağını söyleyen Köse, “Kurtuluş Savaşının en zor günlerinde dahi Mustafa Kemal Atatürk’e verilmeyen yetkileri Meclisi yok eden, milletvekillerini maaş alan itibarsız, işlevsiz kişi haline getiren bu tek adam rejimine de verilmemelidir” dedi.

Köse, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:“Şimdi 11 Ekim 2016 Salı günü Sayın Devlet Bahçeli’nin durduk yerde “Başkanlık sistemi” fikrini ortaya atmasıyla ve AKP’nin de kendi Anayasa teklifini getirmesiyle aylardır bir anayasa değişikliği teklifi konuşur olduk. Peki, bu anayasa değişiklik teklifi bize neler getiriyor:

-Tek adam rejimi kurulacak

-Başkan seçilen kişi hem hükümet hem meclis hem de mahkeme olacak. Yani -Yürütme, Yasama ve Yargı bir kişide toplanacak.

-Başkan seçilecek kişi partili olacak hatta bir partinin genel başkanı olabilecek (Yani tarafsız olamayacak)

-Başkan seçilen kişi meclisin yasa yapma yetkisi yerine kararnamelerle ülkeyi yönetecek.

-Yürütme artık Meclise karşı sorumlu olmayacak. Yani Meclis denetimi kaybedecek, milletvekilleri etkisizleştirilecek.

-Bakanlar Cumhurbaşkanı’na hizmet eden birer memura dönüştürülecek.

-Yargı üyelerinin büyük çoğunluğunu seçilen başkan belirleyecek. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na seçimle gelme kalkacak. Yüksek kelimesi de çıkarılıyor.

-Bütçe düzenleme yetkisi meclis yerine başkanda olacak.

-Seçilen başkan kullandığı tüm yetkileri denetime tabi olmadan kullanacak.

-Başkan seçilen kişi istediği kadar yardımcı ve danışman atayabilecek, yokluğunda başkan yardımcısı görevindekiler vekâlet edebilecek

-Seçilme yaşı 18’e ineceği için askerliğini yapmamış, 18 yaşındaki bir başkan yardımcısı başkanın yokluğunda orduya komutan olabilecek.

-Başkan isterse devlet kurumlarını bölgelere göre ayırabilir ve ülkenin bölünmesine neden olabilir.

-Meclisi feshedebilecek, orduya emir verebilecek

-Asgari ücreti, fiyatları, maaşları, işçi-memur alımlarını, dernek, sendika kurma ve kapatmayı kısacası yaşantımızın her alanını başkan belirleyebilecek.

-Cami’ye, kışlaya, adliyeye, siyaset girecek çünkü buraların hepsi başkanın partisine göre düzenlenecek.

-Kuvvetler ayrılığının ortadan kalktığı mutlak tek adam yönetiminin hesap vermeyen, hesap sorulamayan kişisi olacak.

Peki, bu anayasa değişikliği bize niçin dayatılıyor yani Türkiye’nin sorunları mevcut parlamenter sistemle çözülemiyor mu veya dayatılan bu başkanlık sistemiyle sorunlarımız daha mı iyi çözülecek.

Bu sorulara kendileri dahi inandırıcı bir yanıt veremiyorlar. Zira ülkemizi 15 yıldır kendileri yönetiyorlar. Bugüne kadar ne istediler de yapamadılar.

Şimdi şuna gelelim bence bu başkanlık sistemi dayatmasının altında yatan gerçeği araştırırsak şunu görürüz:

12 Eylül 1980 Amerikancı darbesi, ülkemizi bölmek, milli devletimizi tasfiye etmek için yapıldı. Tarihe 24 Ocak kararları diye geçen ve bize zorla dayatılan o ekonomik yaptırımlar güya dünya ile bütünleşiyoruz aldatmacısıyla özelleştirme furyasına yol açıp insanımıza yoksulluğu ve örgütsüzlüğü dayattı.

İşte bakın bu gibi sistemler başkanlık sistemini dayatır. Yani adı ister başkanlık ister, Türk tipi Cumhurbaşkanlığı sistemi olsun yani dünya sömürgenlerinin, küresel efendilerinin dayattığı bir sistemdir.

15 yıldır tek başına iktidar olan AKP geçmişte de böyle tekliflerle halkımızın karşısına çıktı ama hep geri çekilmek zorunda kaldı.

Hatırlarsak Milli Anayasa Forumları bütün Türkiye’de ve Bilecik’te de bu bölücü anayasa çalışmalarına karşı, halkımıza doğruları ve gerçekleri anlatarak bunları geri püskürtmüştü.

AKP’nin ne akil adamları, ne sanatçıları ne de vaatleri tutmamıştı. Açılımlar, analar ağlamasın yalanları tutmamıştı ve bugünde tutmayacak. Bugünde hesap sorulamayan tek adam diktatörlüğüne karşı halkımıza doğruları ve gerçekleri anlatmaya devam edeceğiz.

Kurtuluş Savaşımızın en zor günlerinde dahi Mustafa Kemal Atatürk’e verilmeyen yetkileri meclisi yok eden, milletvekillerini maaş alan itibarsız, işlevsiz kişi haline getiren bu tek adam rejimine de verilmemelidir. Parlamenter demokrasi ile yönetilen Cumhuriyetimiz kurulduğu ilk günden egemenliği saraydan alıp milletimize vermiştir.

Şimdi “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” sözünü yok edip tekrar saraya mı verelim? Yani tek adamamı verelim? Demokrasiler her kesimin ve herkesin eşit temsil hakkının olduğu rejimlerdir çoğunluğun tahakkümü değildir.

Şimdi şunu soralım yüzde 50,1 ile bu referandum geçse partili bir tek adamın yönetiminde yüzde 49,9’u kim temsil edecek böyle bir dayatma kabul edilebilir mi?

Şunu da eklemek isterim bu anayasa değişiklik teklifi ülkemizi de milletimizi de böler. Bu anayasa teklifi başta şu anki Cumhurbaşkanı, AKP ve Türkiye’ye kurulan bir tuzaktır.

Ülkemiz içeride ve dışarıda bölücü hainlerle IŞİDlilerle, PKKlılarla, FETÖcülerle amansız bir mücadele verirken, ülkemizin bütünlüğü için Suriye’de Fırat Kalkanı Harekâtı ile Amerikan-İsrail planlarına bir kama sokup oyunlarını bozarken, kısacası bir vatan savaşı verip tüm milletimizi bir bayrak altında bütünleştirirken bu vatan cephesini bölmenin ne gereği var.

Burada mesele sevdiğimiz bir parti liderini başkan seçmek değildir. Mesele egemenlik haklarımızın Meclis’te yani millette olmasıdır.

Atatürk 1927’de bir konuşmasında parlamenter sitemin ana unsuru olan Meclisi şöyle tanımlıyor: “Büyük Millet Meclisi, Türk Milletinin yüzyıllar süren arayışlarının özü ve onun kendi kendisini yönetmek bilincinin canlı bir simgesidir.”

Buradan sizin aracılığınızla AKP’nin MHP’nin tabanındaki yurttaşlara özellikle şunu söylemek istiyorum.

Bir seçim geldiğinde sevdiğiniz lidere veya onun partisine oy verebilirsiniz ama ülkeyi hesap sorulamayan bu tek adam rejimine götürecek bu referandumda hayır demelisiniz.

Ben ADD Başkanı olarak sağ-sol demeden “Tek Bayrak, Tek Millet, Tek Devlet, Tek Vatan” diyen her kişiyi vatanımıza sahip çıkmaya ve bu referandumda hayır oyu vermeye davet ediyorum.

Buradan herkese Yılmaz Özdil’in 27 Ocak Cuma günü Sözcü Gazetesi’nde yazdığı  “Vatan ve İstiklal savaşı öylemi” yazısını mutlaka okumayı tavsiye ediyorum.

Orada çok güzel ifade etmiş milletimizi cepheleştirecek, ötekileştirecek her türlü uygulamadan kaçınmalıyız. Sanki bu referandumda hayır oyu verecekler dinsiz, bölücü gibi halka lanse ediliyor.

Yılmaz Özdil’in yazısında belirttiği kutuplaşmanın halkımıza ne kadar çok acılar yaşattığını unutmayalım.

Bizler referandumdan sonrada bu ülkede yaşamaya devam edeceğiz. Birbirimizi ötekileştiremeden, fikirlerimizi açıklayabilecek, gerçekleri ve doğruları anlatmaya devam edeceğiz. Bu duygularla şimdiden referandumun hayırlı olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum.”



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir