Eğitimi Alanlar, Eğitimi Verenlerden Emin Olmalılar

 

İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından düzenlenen “Zirvedekilerle Buluşma” Yönetici Eğitim Seminerleri devam ediyor. Bu kapsamda, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Azmi Özcan, “Eğitimde Etkili Yönetim” konulu konuşmasıyla Bilecik’te bulunan okulların ve kurumların yöneticileriyle buluştu. Prof. Dr. Özcan “Eğitim alanlar, eğitimi verenlerden emin olmalılar” dedi. Prof. Dr. Özcan şunları aktardı:
“Madem ki, biz bir toplumun en hayati sektöründeyiz, yani yarını emanet edeceğimiz kuşakların öğretmenleriyiz, eğiticileriyiz, bir toplum için bundan daha önemli alan olamaz. 
Eğitimi alanlar eğitimi verenlerden emin olmalılar. Bizde olmayan bir şey. İki kere ikinin dört ettiği noktasında bir tereddüt yok. Ama değerler noktasında eğitim alanlarla verenler arasında bu ülkede uçurum var ve giderek büyüyor. Talebesi hocasına güvenmiyor, hocası talebesini sevmiyor. Sonuçta da bir ürün ortaya çıkmıyor.
Ben yöneticilik konusunda, biraz deneyimlerimi paylaşayım. 30 yıllık meslek hayatımın 15 yılı aşağı yukarı yöneticilikle geçti. Şu an yaptığım yöneticilik, yöneticilik hayatımın en kolay dönemi. Çünkü yöneticiliğini yaptığım insanların neredeyse tamamının yaşları ve tecrübeleri benden küçük. 
Bizim sektörde yöneticilik yapmak biraz zor, çünkü çalıştığınız insanların ortalama zekası, Türkiye standartlarının üstünde oluyor. Zeki insanlarla çalışırken kaybetmek istemiyorsanız uymanız gereken birinci şart, kesinlikle dostlarınıza karşı zekanızı kullanmayacaksınız ve sizden daha zekilerin olabileceğini unutmayacaksınız. Dostlarınıza karşı gönlünüzü kullanacaksınız. Yani dostlarınıza karşı durumu idare etmek anlamında siyaset yapmayacaksınız. Eğer niyetiniz doğru, güzel yapmaksa, doğrunun ve güzelin gizlilikle işi olmaz. Doğru ve güzel kendisini savunur. Herhangi bir şey gizli yapılıyor ise onun meşruiyeti konusunda hep kuşku duymuşumdur. Ne kadar ideal olursa olsun.
İkincisi, bu sektörde yöneticilik yapacaksanız sahip olmanız gereken temel vasıf güvenme duygusu. Beraber çalıştığınız arkadaşlar size mutlaka güvenmelidir. Bu yoksa bence orada vakit kaybetmeyin. Hem kendinize sıkıntı çıkarmayın hem de beraber çalıştığınız insanlara hayatı azap etmeyin. İnsanlar size güvenmiyorsa dünyanın en iyi işini dahi yapsanız bunun bir kıymeti olmaz. Güven, ‘Ben dürüst bir insanım, bana güvenebilirsiniz.’ demekle ortaya çıkan bir değer değildir. Sizinle birlikte yaşanılan bir tecrübeden sonra edinilen bir kanaattir. Bu kanaat, peygamber olmazdan önce Muhammed-ül Emin olabilmektir. ‘Asabidir, serttir ama adaletsizlik yapmaz.’ dedirtebiliyor musunuz? Eğer biz doğru olursak herkes kendisini bize göre ayarlar. Ama eğer biz müstakim olamazsak insanlarda bize karşı ilişkilerini nasıl tayin edeceklerini bilemedikleri için kaos ortamı oluşur. 
Tabiattaki olaylardan gözlem çıkarmaya çalıştım, meslek hayatımda onları da hayatıma uygulamaya çalışıyorum. Mesela bir insanın temel ihtiyaçlarından birisi bilgidir, biz bazen buna merak diyoruz. Eğer siz meşru kanallarla meşru bilgileri ortaya bırakmazsanız insanlar bu bilgi ihtiyaçlarını gayri meşru şekilde gayri meşru vasıtalarla sağlarlar. Bunun adı dedikodu olur, gıybet olur, zan olur ve bunların hepsi yıkıcı olur. Bilgi mutlaka su gibi sızar. Kontrollü olmayan su sızdığı zaman duvarı çürütür. Kontrollü olmayan bilgi doğru olmadığı zaman da o kurumu çürütür. O zaman mutlaka gerçek bilginin gerçek şekilde yayılması için kanallar oluşturacağız. Benim çok sık kullandığım metotlardan birisi toplantı. Toplantılar Türkiye’de çok yaygındır ama sıkıntı olur. Bu birliktelikte ‘Biz neler başarabiliriz?’i konuşmamız lazım.
Üçüncüsü de, ‘Benden önce bu işi yapmış insanların tecrübesi nedir?’ burada rektörlüğe başladığımda 7-8 tane emekli rektörü davet ettim. Onlarla toplantılar yaptım. Çünkü inanılmaz bir hazineleri var. Değişik yerlerde 8-10 yıl rektörlük yapmışlar ve benim 8-10 yıl sonra yaşayacağım birikimleri yaşamışlar. Bana hiçbir zaman bir müteahhitle yalnız yemek yemememi söylediler. Bunu ancak tecrübeyle yaşayabilir. ‘Niye, ben kendimden eminim.’ ‘Sen kendinden eminsin ama üçüncü şahısların ne senaryolar yazacağını bilemezsin. Bunlar işi bitirdiler, birde görüntü çekerler. Ondan sonraki hayatın senin öyle bir işin içinde olmadığını ispat kaygısıyla geçer.’ dediler. Buna benzer tecrübelerini paylaştılar ama bir tanesi çok güzel bir şey söyledi. ‘Bundan sonraki hayatında sana o kadar çok talepler gelecek ki, hiç bilmediğin akrabaların çıkacak. Çünkü bir yatırım ve istihdam kuruluşusunuz. İnsanlar size nasıl, nereden yaklaşmaya çalışacak, onunla ilgili talepleri olacak. Bazen sizin için ağır insanlarda devreye girecek. Yeryüzündeki hiç kimsenin hatırı senin çocuklarının hatırından büyük olmamalı. Çünkü çocuklarına bırakacağın isim onların hayatlarını tayin edecek. Yani şunu söylemek istedi; hukuka, vicdana ve mevzuata uymayan taleplere karşı direnmelisin ve direnmen içinde bu tür mekanizmalar geliştirmelisin. Hiç kimsenin hatırı Allah’ın hatırından daha büyük olmamalı. Doğru ne ise, olabildiğince onu yapmaya çalış.
İdareci olmanın sihirli bir formülü yok. Beraber yürüdüğümüz arkadaşlarınızı müşterek değerlere yürütebiliyorsanız sizden daha etkin bir idareci yok.” 
Bilim Sanat Merkezi Salonu’nda düzenlenen program, katılımcıların sorularını sormasıyla devam etti. Programın ardından İl Milli Eğitim Müdürü Süleyman Şişman tarafından Rektör Prof. Dr. Özcan’a hediye takdimi yapıldı.
 
ZEYNEP KILBAHRİ
 


E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir