Kutar Ailesi Başbakan’dan yardım istiyor

 

Bozüyük’te yaşayan Kutar Ailesi, Gürcistan'ın Tiflis-Batum karayolunda, 7 kişinin öldüğü, 3'ü Türk 25 kişinin yaralandığı zincirleme trafik kazasında göz altına alınan Yunus Kutar’ın suçsuz olduğunu iddia etti.
Kaza sırasında araçta bulunan Yunus Kutar’ın eşi Gülsüm Kutar olay anını anlattı.
Eşi Yunus Kurtar’ın bir senedir Gürcistan da işçi olarak çalıştığını belirten Gülsüm Kutar,  yaz tatili dolayısıyla Gürcistan’a gittiklerini söyledi.
Kutar, şöyle devam etti. “Eşim, yaz tatilinde ortanca ve en küçük olan kızlarımla birlikte bizi o ülkeye götürdü ve daha sonra biz Bozüyük’e dönmek istedik. Kendisi bizi sınırdan tek başımıza geçirmek istemedi ve Trabzon’a kadar götürmek istedi. Sınıra 80 km kala kaza geçirdik. Bize birisi vurdu, o anda hiçbir şey anlayamadık. Kazada eşimi suçlu gösterdiler. Ama eşimin hiçbir suçu yok. Eşim şuan Batum’da cezaevinde yatıyor. Ondan hiçbir haber alamıyoruz ve göremiyoruz. Eşimin sağlık sorunları olduğundan dolayı durumundan endişeliyiz. Ben Başbakan’ın yardım etmesini istiyorum. Eğer gerçekten cezası varsa da cezasını burada çekmesini istiyoruz. En azından eşimi görebilirim.  Ben şuan 3 çocukla burada mağdurum.” dedi.
Daha sonra Yunus Kutar’ın aracında bulunan ortanca kızı Büşra Kutar ise şunları söyledi. “ Kaza anında aracımızın önünde arka sinyalleri yanmayan odun yüklü traktör gidiyordu. Bizde saat’te 60 Km hızla aracımızla gidiyorduk. Traktör nedeni ile yolu göremiyorduk. Daha fazla hız yapmamız imkânsızdı. Karşı şeritten gelen minibüs, bizim arabamızın sol tarafına çarptıktan sonra aracımız 4 veya 5 kez ters döndü. Daha sonra arkamızda gelmekte olan Ermeni yolcusu taşıyan Türk otobüsüne çarptı. İki araca çarptıktan sonra tek tarafa doğru devrildi. Bize hatalı sollama ile suçluyorlar. Eğer önümüzdeki traktörü sollamaya kalkmış olsaydık minibüsün bize çarpmasıyla traktöre çarpardık. Ama şuan traktörde hiçbir hasar yok. Traktör şoförü sinyalleri yanmadığı için olay yerinden kaçtı. Kazada koltuğun altına boynum sıkıştı. Daha sonra kendimi kurtararak camdan çıktım. Babam bize çarpan minibüste yaralı var mı diye bakmaya gitmişti. Ama yolcuların hepsi dışarı çıkmıştı. Kaza anından sonra bütün insanlar başıma toplaşarak bana bağırıyorlardı. Ama dillerini bilmediğim için söylediklerini anlamıyordum. Daha sonra beni ambulansla hastaneye kaldırdılar. Fakat diğer otobüste olan  yaralılarla beni aynı hastaneye kaldırmadılar. Gittiğim hastanede bana bir bardak su bile vermediler. Hastaneye 100 dolar para yatırdık. Çıkarken boynumdaki boyunluğu aldılar ve beni o şekilde hastaneden saldılar. Benim orda canım acırken sürekli beni çekiştirerek gazeteciler fotoğrafımı çekmeye çalışıyorlardı. Gazetede basılan resimdeki araç bizim araç değildi. Otobüste kaza anındaki otobüs değildi. Gazetelere yalan haber basmışlardı. Minibüsteki ve otobüsteki bütün yolcuların ifadelerini aldılar. Fakat bizi dinlemediler bile. Direk babamı gözaltına aldılar ve biz babamızı bir daha hiç görmedik. Avukat tuttuk ve bizim ifademizi almadığını duyunca bizi Batum Karakoluna götürdü. Bir tek annemin ifadesini aldılar. Kardeşimi ve beni dinlemediler. Türk vatandaşı olarak dışlandık. Kimse bize sahip çıkmadı. Orda yabancı ülkede babasız ortada kaldık. Ayrıca babamın sağlık durumu iyi değil. Boynundan ve belinden daha önce ameliyat oldu. Şeker hastalığı ve migren hastalığı var. 13 Eylül 2011 Salı günü mahkemesi vardı. Sonucu iki ay sonraya ertelendi. Haklıyken haksız duruma düştük. Türk vatandaşı olarak Başbakanımız bize sahip çıkmasını istiyoruz.” dedi.DHA


E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir