SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMEN UYGULAMASI, ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNE VURULAN DARBENİN KANITIDIR

 

Basın açıklamasını yapan CHP Kadın Kolları Başkanı Şükran Bayam, Öğretmenler Günü ile ilgili yapılan açıklamada, CHP olarak AKP’nin MEB kuruluş yasasında yaptığı çağdışı değişikliği reddettiklerini, bu yasanın uygulamada birçok sakıncalarının olacağını, toplum üzerinde olumsuz etkileri yaşanmadan bu uygulamadan vazgeçilmesi gerektiğini ve sözleşmeli öğretmen uygulamasının öğretmenlik mesleğine ve eğitime darbe vurulduğunun kanıtı niteliğinde olduğunu belirtti. Konuşmasının devamında şunları aktardı: “Büyük Önder Atatürk’e 83 yıl önce ‘millet mekteplerinin başöğretmeni’ unvanının verilmesi münasebetiyle tüm öğretmenlerimize armağan edilen bu anlamlı ve duygu yüklü günü kutlamanın heyecanı ve mutluluğu içerisindeyiz.
Bu müstesna günde; geri kalmışlığın ve cehaletin ortadan kaldırılarak çağdaş bir toplum haline gelebilmenin, ancak bilimsel yöntemlerle gerçekleştirebilecek bir eğitim ve öğretimle mümkün olacağına işaret eden başöğretmen Atatürk’ü; büyük feragat ve fedakarlıklarla bizleri yetiştiren tüm öğretmenlerimizi, bir kez daha, saygı ve minnetle anıyoruz.
Öğretmen, geçmişten geleceğe bir köprü kurarak, milletin dinamik yapısını çağdaş değerlere takviyeden, milli kültüre ait zenginliklerin yeni kuşaklara aktarılmasını sağlayan, hayatın gerçeklerini akıl ve bilim ışığında öğreten kişidir.
Öğretim, insanlara belirli kalıplar içerisinde bilgi aktarmak değildir. Öğretimin en önemli fonksiyonu, bireye yön vermek ve onun yeni bilgiler öğretmesine ortam hazırlamaktır. Vasat bir öğretmen anlatır, iyi bir öğretmen açıklar, nitelikli bir öğretmen gösterir, ideal bir öğretmen ise düşündürür.
 
Eğitimin ve onun vazgeçilmez unsuru olan öğretmenlerin, bir insanın yetiştirilmesinde, bir toplumun gelişmesinde ne denli etkili ve önemli olduğunu Atatürk : ‘’Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenlerden, eğitimcilerden yoksun bir millet henüz millet adını almak gücüne ulaşamamıştır. Ona sıradan bir kitle denir. Millet denmez. Bir kitle millet olabilmek için mutlaka eğitimcilere öğretmenlere muhtaçtır. Onlardır ki, bir toplumu gerçek millet durumuna sokarlar.’’ sözüyle ortaya koymuştur.
Bilgi ve iletişim çağını yaşadığımız günümüzde ve daha büyük bir hızla yaşayacağımız gelecekte, bilgisiz, bilinçsiz, ufuksuz ve idealsiz insanların yerinin olamayacağı bir gerçektir. Bu gerçekler doğrultusunda; öğretmenin, bilgi aktaran değil bilgiyi nereden bulacağı ve nasıl kullanacağı yönünde öğrenciye rehberlik eden; düşünceyi zorlayan bir eğitim rehberi olduğunun bilincindeyiz.
Eğitim bilimlerindeki tüm gelişmelere, okulda öğretmenlerin rehberliğinde davranışa dönüşüp uygulama alanı bulabilir. Gelecek nesillerin bu anlayışta yetiştirilmesi yolunda öğretmen, karanlığa ve geriliğe karşı aydınlığın meşalesidir.
Bu inanç ve duygularla bugünlerimizi borçlu olduğumuz Baş Öğretmen Atatürk’ün aziz hatırası önünde saygı ile eğilirken; emekli ve görevli olan tüm öğretmenlerimizin ve her gün büyük bir umutla atanmayı bekleyen ama bir türlü atanamayan genç öğretmen adaylarımızın bu anlamlı günlerini en içten duygu ve dileklerimle kutluyorum.
Cumhuriyetimize ve geleceğimize sahip çıkan nice nesiller yetiştiren; aramızdan ayrılan değerli öğretmenleri, tahribatı yüreklerimizi dağlayan büyük Van depreminde enkaz altında yitirdiğimiz gencecik öğretmenlerimizi de rahmetle anarak ailelerine ve tüm eğitim camiasına başsağlığı diliyorum.”
 
“BÜTÜN DÜNYADA
KADINLAR, KADIN OLDUKLARI
İÇİN ŞİDDETE UĞRUYORLAR”
 
Toplantının devamında 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü ile ilgili de şunları aktarıldı: “Bütün dünyada kadınlar, kadın oldukları için şiddete uğruyorlar.
25 Kasım, ''Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü'', 1981'den bu yana Latin Amerika'da, 1999 yılından bu yana da tüm dünyada bu yalın gerçeği haykırma işlevi görür.
Türkiye'de 25 Kasım, şiddet sorununun gündeme getirildiği gün olarak, 2000 yılından bu yana giderek artan bir ilgi ve önem kazanmıştır.
Ne yazık ki, yaşadığımız 2011 yılında da kadına yönelik şiddet, çocuğa yönelik şiddetle birlikte, dünyanın en yaygın insan hakları ihlalidir.
Dünyada her üç kadından biri fiziksel şiddet yaşamış durumdadır. Her 6 dakikada bir, bir kadına tecavüz edilmektedir.
Ülkemizde de kadına yönelik şiddet yaygın ve günlük gerçeklerimizden biri. Bin bir türlü gerekçeyle öldürülenler, fiziksel şiddete, cinsel şiddete uğrayanlar, uzun yıllar gazetelerin ''üçüncü sayfa haberi'' oldular. 25 Kasım, üçüncü sayfa haberlerini hem ülkemizde hem de dünyada temel sorun olarak fark etmenin ve buna karşı politikalar geliştirilmesi talebinin başlıca kaldıraçlarından biridir.
Şiddet, kadınları yaşamdan ve toplumsal – siyasal alanlardan uzaklaştırmanın, onlara eşit olmadıklarını öğrenmenin ve öyle yaşatmanın en önemli aracıdır.
Ne var ki, kadına yönelik şiddetten sadece şiddete uğrayan kadın değil, çocuklardan başlayarak herkes, bütün kurumlar ve bütün toplum zarar görür.
Kadına Yönelik aile içi şiddet; namus cinayetleri; sokakta ve işyerinde aşağılama, yıldırma ve taciz; her türüyle ortadan kaldırılmalıdır. Şiddetin her türüne durmaksızın besleyen çalışmaya, eğitime ve sağlığa erişimdeki eşitsizlikler giderilmelidir.
Bunlar, yalnızca belediye sorumlularına bırakılarak altından kalkılabilecek türden sorunlar değildir. Tüm bakanlıklar görevlerini yerine getirirken bu mücadeleyi görev alanlarının bir parçası olarak içselleştirmelidirler. Devlet, yasamadan yargı ve yürütmeye, tüm organları ile harekete geçirilmelidir. Çünkü kadına karşı şiddet koruma, önleme, kovuşturma, politika geliştirme gibi doğrudan devleti ilgilendiren dört boyutlu çözüm gerektirir.
Ülkemizde, Adalet Bakanlığı'nın resmi istatistiklerine göre, 2000li yılların başlarında yılda 66 olan kadın cinayeti sayısının, bu yılların sonunda bini aşmış olması gerçeğinin nedenleri ciddiyetle sorgulanmalıdır.
 
Hükümet, kendi yönetim döneminde, son on yılda, kadın cinayetlerinde görülen binde 1400'lük artışın hesabını vermelidir.
Kadına karşı şiddet, öncelikle bir zihniyet sorunudur. Kadına şiddetin asıl nedeni mevcut siyasal iktidarın kadına bakış açısında yatmaktadır. Kadını ikinci sınıf vatandaş gören, üç çocuk doğur önerisiyle evine kapatan, toplumsal yaşamın dışına iten anlayış iktidardan uzaklaştırılmadıkça kadına şiddet durmayacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi, kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi için geliştirilen uluslararası ve ulusal hukukun samimi sahibi ve takipçisi olacaktır. Bu sorun ortadan kaldırılıncaya kadar da bu tavrını kararlı bir şekilde sürdürecektir.”
 
“KELEBEKLER”
 
Konunun tarihçesiyle ilgili de “25 Kasım 1960'ta Latin Amerika'da küçük bir ada devleti olan Dominik Cumhuriyeti'nde Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele eden üç kız kardeşin cesetleri bir uçurumun dibinde bulunur. Mirabel kardeşlerin adları Patria, Minerva ve Maria'dır. Hükümet kardeşlerin trafik kazasında öldükleri açıklaması yapar. Ama gerçek kısa sürede ortaya çıkar. Mirabel kardeşler, tecavüze uğramış ve katledilmişlerdir. Diktatörlüğe karşı mücadelede bir sembol haline gelen üç kız kardeşin lakabı ‘kelebekler’ olur. Kelebekler kadar kısa yaşamışlardır, öyle uçup gitmişlerdir, ama dünyaya derin bir mücadele izi bırakmışlardır.
1981'de Kolombiya'da toplanan Latin Amerika Kadın Kurultayı'nda 25 Kasım günü, Mirabel kardeşlerin anısına ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ ilan edilir. ‘Kelebekler’in öldürülmelerinden 39 yıl sonra, 1999'da, da Birleşmiş Milletler, 25 Kasım'ı ‘Uluslararası Kadına Şiddete Hayır Günü'' ilan edilmiştir.” şeklinde bir bilgilendirmede bulunuldu.ZEYNEP KILBAHRİ


E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir