SULTAN ABDÜLAZİZ HAN’IN YÜCE RUHUNA MEKTUP

    İntihar etti dediler senin için Yüce Sultan hem de iki bileğini kesme hünerini göstererek. Nasıl olur da  iki bilek aynı anda kesilir,sorgulamadılar; soranı da cezalandırdılar.Ölüm raporunu hazırlamak istemeyen doktorlardan birini Trablusgarp'a sürgüne gönderirken diğerinin de apoletlerini söktüler insafsızca.Gerçi bu pek basit bir insafsızlık kalırdı sana yapılanların yanında.İntihar ettiğini söyledikleri gün  seni görenlerin ifadelerine göre sakalının sol tarafı yolunmuş, sol göğsünün altında büyük bir çukur oluşmuştu. Bunlar gösteriyordu aslında sana yapılanları ama yine de tarih kitaplarına sakalını kesmek için istediğin makasla intihar ettiğin yazdırılmıştı.Sana reva görülen aşağılayıcı tutumu saray fotoğrafçısı  Vasilaki Kargopula 'nın çektiği fotoğraftan anlayabiliyorduk aslında. Seni ortalarına almış iki asker laubali tavırlar içerisinde,dirseklerini omuzlarına koymuş,bir sultanla değil de sıra arkadaşlarıyla fotoğraf çektiriyormuş gibi bir tavırdaydılar. Kimbilir yüreğin nasıl dağlanmış, nasıl üzülmüştün o nasipsizlerin aşağılayıcı tavırlarına.Sen üzülme Yüce Sultan eminim onlar ne yaptıklarının farkında değillerdi, bilseler seni ,yaptıklarının vebalini öyle davranmazlardı hem kimsenin ettiği yanına kalmaz. Gerçi tarih kitapları yazmıyor o askerlerini sonunu –çünkü onlar sadece birer maşaydı,Osmalıyı ele geçirmek isteyenlerin maşası- ama eminim pişman olmuşlardır yaptıklarına.
    Darbenin şekli hep aynıymış demek ki.Önce birtakım medrese öğrencileri kışkırtılarak 10 Nisan 1876'da bir protesto yürüyüşü düzenlendi. Mahmud Nedim Paşa kabinesinin istifası için yapılan bu yürüyüş sonrası kabine değişikliğiyle “hal erkanı” diye anılan ekip devlet kademelerine yerleşti. 30 Mayıs 1876 'da Dolmabahçe Sarayı'nı basarak “aklını kaybetti” hal fetvasınca seni Topkapı Sarayı'na götürdüler.Burada sana kötü muamelede bulundukları için yerine sultan seçtikleri yeğenin 5.Murad'a saltanatını tebrik etme büyüklüğünü göstererek yazdığın mektupta başka bir yere naklini istedin. 5 Murad da vefa örneği gösterdi ve emriyle ailen ve seni Ortaköy'deki Feriye Sarayı'na getirdiler ancak burada da yine incitici muamelelere maruz kaldın. Buradaki yaşamın iki gün sürdü, ibadet dolu iki gün.Bu iki günün sonunda 4 Haziran 1876 Pazar günü bahçıvan kılığında saraya sokulan katiller tarafından şehadet şerbetini içitin. Kol damarlarını intihara benzeyecek bir biçimde kesmişlerdi. Acılı annen Pertevniyal Valide Sultan ve Mabeynci Fahri Bey odaya girdiklerinde bileklerinden kanlar akıyor ve “Allah, Allah!” diye inliyordun. Bu acıya dayanmak çok zordu Valide Sultan için.Şehadetinde üzerinde bulunan kıyafetlerini aldı ve intihar ettiğini söyledikleri makasla beraber bir sandıkta sakladı. Üzerinden 131 yıl geçtikten sonra açılan sandıktaki giysiler hala kanlıydı ve sandığın kapağı açılınca çınlattı Valide Sultan'ın sözleri cihanı yüreğimizi dağlayarak “Her şeyi affederim ama oğlumun kanını helal etmem.”
    Geç de olsa gerçekler ortaya döküldü Yüce Sultan'ım. Biz de ecdadımızın kanını helal etmiyoruz ; sana bunu reva görenlere, bu milleti yıkmak isteyenlere.İşte millet olarak dimdik ayaktayız ve hep öyle kalacağız. Şehadetinin 136. Yıldönümünde seni rahmetle anıyoruz, mekanın cennet olsun.
    Not:Sızıntı Dergisi haziran sayısından yararlanılmıştır.

Fazilet BOZKURT



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir