TSO Başkanı Uzun, Bilecik’te Gıda Sektörünü Anlattı

Uzun yaptığı sunumda, en büyük sıkıntının hammadde ve kalifiye eleman sıkıntısı olduğunu söyledi.

Uzun kendisini tanıtarak başladığı sunumunda, “Burada 1 adet un fabrikamız var. 2004 yılında kuruldu. 2005-2006-2007’ye kadar yaklaşık günlük 80 ton buğday işleme kapasiteyle çalışıyordu. 2009 yılında kapasite artırımına gittik. Günlük 250 ton buğday işleme kapasitesine ulaştı. Şu an fabrika 24 saat esasına göre 16 saat üzerinden çalışmakta. 40 kişi çalışıyor fabrikada. İdari bölümde 8 kişi çalışıyor. 32 kişi de üretimde çalışıyor. Sektör, Türkiye’de un fabrikası yaklaşık ihtiyacın 3 katı üretim kapasitesi fazlalığı var. Bunun sebeplerinden bir tanesi de yanlış uygulama teşvik sistemleri. Özellikle iyi analiz edilmeden teşvikler yapılmış daha önce 1980li yıllarda. Bu sebeple şu an çok ciddi manada üretim kapasitesi fazlalılığımız var. Buda sektörü olumsuz etkiliyor. Bu sektör üretim fazlalığını nasıl kapatıyor çalışarak diye soracak olursanız. Özellikle buğday fiyatlarının artmasıyla birlikte ihracat yapmamız söz konusu oldu. un ihracatında şu anda Türkiye birinci. Kazakistan’la bazen değişiyoruz ama 2012 yılında birinciydik 2013te kıl payı ya Kazakistan ya da biz birinciyiz. Biz tabi ciddi manada unlu mamulleri kendi ülkemiz olarak da dünyaya kıyasla fazla tüketiyoruz. Beyaz ekmek kültürümüz çok fazla yaygın. Avrupa’da böyle bir ekmek tüketilmiyor kesinlikle. Daha çok içine katılmış çavdar, kepek bir kısmı daha çok tüketiliyor. Türkiye’de maalesef bunları daha çok yem sanayi sektörü yani hayvanların tüketimine kaydırarak daha beyaz bir un tüketiliyor. Bu da çok sağlıksız aslında. Bunu dönem dönem dile getiriyoruz. En sonunda yeni kanunla düzenleme oldu. kepek oranının artırılmasına yönelik. Bu da çok fazla yansımadı, tam istediğimiz gibi çıkmadı. Yine eskisi gibi devam ediyor diyebiliriz.” diye konuştu.

Uzun konuşmasının devamında ise, katılımcılara Bilecik Ticaret ve Odası’nın görev ve faaliyetleriyle ilgili bilgiler verdi. “Ticaret ve Sanayi Odası zorunlu 2 bin 350 tane işletmemiz var kayıtlı. 9 tanede ayrı grubumuz var. Gıdada yaklaşık gıda ve unlu mamuller olarak geçtiği için 250’ye yakın gıda işiyle uğraşan firmamız var. Diğer 9 firmada farklı farklı dallarda. Bu sektörlerin dönem dönem ticaret ve sicili yani basılı ortaklık yapısını, sermayesini kayıt altında tutmaya yarayan bir birim var ticaret sicili diye. Bunlar her yıl tespit edilir, devlet bize yetki verir görev verir. Bunların doğruluğunu dönem dönem bilgilerini ister ve bu bilgilerin doğruluğunu onaylarız. Firmanın ortaklık yapısı değişmiş mi değişmemiş mi? Ticaretle ilgili bu işlemleri düzenler kanundan gelen bir yetkiyle. Son yıllarda tabi Türkiye değiştiği için biraz da hibeler, destekler var. Bunların daha fazla destek almalarına yönelik görevimizle ilgili çalışmalarımız var. Bunlara da ağırlık veriyoruz.” şeklinde konuşan Uzun Türkiye’de Gıda konulu sunumuyla devam etti.

Uzun şunları aktardı:

“Gerek istihdam gerekse milli gelirden pay alma itibariyle ülkemiz ekonomisinde önemli bir ağırlığa sahip olan gıda sektörü ekonomiye olumlu etki sağlamaya devam etmektedir. Gıda sektörünün toplumlun genelini geniş bir boyutta etkilemesi ve toplumsal bilincin artması gıda güvenliği konusunun önem kazanmasına sebep olacaktır. Böylelikle denetim ve kontrol mekanizmasının işlerliği konusu ön plana çıkacaktır. Toplumsal bilinçlenme sebebiyle ambalajlama ve paketleme işi olan ürünlere talep artacaktır. Tüketicinin zihninde kalite unsuru fiyat unsurunun önüne geçecektir diye düşünüyrouz. Ayrıca gıda sektörü 2012 yılında 75 milyona ulaşan ülke nüfusumuzun 35 milyonu da yurtdışı ziyaretçisini sayarsak 110 milyon kişinin temel ihtiyaçları olan beslenme ihtiyacını karşılamıştır.

Türkiye ortalamasından sonra Bilecik’te de gıda sektörünün varlığından ve geleceğinden ve yaşadığı sorunlardan kısaca bahsedersek Bilecik aslında doğaltaş kaynakları, mermercilik ve seramik gibi alanlarda gelişen sanayinin yanında gıda ve tarımsal üretim kapasitesiyle son yıllarda göze çarpmaya başlamış bir şehrimizdir. 1 adet et entegre üretim tesisimiz var Bilecik’te, Türkiye’de gerçekten et ürünleri konusunda ender sayılı kuruluşlardan bir tanesidir. 1 adet dondurulmuş meyve ve sebze fabrikamız var, 1 adet salyangoz işleme fabrikamız var, 1 adet entegre piliç üretim tesisleri var, 1 adet boza üretim fabrikamız var. Buna iki de diyebiliriz ama bir tanesi çok yaygın bir şekilde çalışıyor. 1 adet alkollü içki fabrikası, 1 adet unlu mamuller üreten fabrika, 3 adet yem fabrikası, 1 meyve ve sebze şoklama tesisi, 10 tane un fabrikası var. İşte rekabet buradan ortaya çıkıyor. İrili ufaklı ilçelerinde 10 tane un fabrikası var. Tabi bunlar çok ufak. 2 tane fabrika Osmaneli’de Ektaş ve bizim Fevzioğlu Un fabrikamızın kapasitesi çok yüksek. Diğerleri biraz daha küçük kapasiteli işlem yapıyor. 2 adet şerbetçi otu kurutma tesisi, 2 adet yağ fabrikası var özellikle Gölpazarı bölgesinde ayçiçeği üretimi yaygın olduğu için onlarda Gölpazarı’nda. 7 tane mezbahamız, 1 adet kasaplık piliç kesimhanesi var.

Sakarya Vadisi’nde olduğumuz için klima iklimi özellikleri görülmektedir. İlde ülke genelinde yetiştirilen ürünlerin çoğunun yetiştirilmesi mümkündür ve yetiştirilen ürünlerin verimi ülke ortalamasının üzerindedir ya da seviyesindedir. Şerbetçiotu, nar, kiraz, domates, karpuz, ayva, zeytin ve şeftali gibi nitelikli ürün üretimine sahip olan Bilecik’te örtü altı üretimde de ülkede lider konumdadır. 

 

‘Bilecik’in sebze ürünleri arasında en önemli ürünü domatestir’

 

Un ve unlu mamuller, et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, meyve ve sebzelerin işlenmesi Bilecik’in ülke genelinde ön plana çıktığı gıda sanayilerindendir. Bilecik’in sebze ürünleri grubundaki en önemli ürünü domatestir. Tarla ürünü olarak buğday, meyvecilikte şeftali, nar ayva kiraz üretimi ön plana çıkmaktadır. Bilecik örtü altı üretiminde 81 ilin içerisinde en yüksek üretime sahip 10’uncu ildir.

 

‘Kalifiye eleman bulmakta sıkıntı yaşanıyor’

 

Odamızda gıda sektöründe işletmelerin istek ve sıkıntılarıyla yakından ilgilenilmektedir. Biz bununla ilgili ankette yaptırdık. Yaptığımız araştırmalarda sektörle ilgili şu sorunların ortaya çıktığını gördük. Özellikle gıda ürünlerine yönelik denetimlerin yetersiz kalması, kayıt dışılığın buna bağlı olarak haksız rekabetin fazla olması, küçük işletmelerin yoğunlukta olması sebebiyle mali ve teknik açıdan güçlenemeyen işletmelerin varlığı, mesleki eğitim açısından yetişmiş kalifiye eleman eksikliğin yaşanması ki bu üzerinde herkesin durduğu bir sorun. Mesleki eğitim açısından  yetişmiş kalifiye eleman eksikliğinin yaşanması. Yani bunu nasıl giderebiliriz? Üniversite sanayi iş birliği girişimi kapsamında bu sorunun da halledilmesi gerekiyor. Çoktan halledilmesi gereken bir sorun olarak düşünüyorum. Ama hala emekleme safhasındayız. Yani öğrenciler iş hayatına atılmadan önce ticari işletmelerde küçük olsun büyük olsun her birini bence 1-2 kere değil meraklı olup ziyarete gitsinler. Bundan sonraki yaşamlarında çok büyük artıları olacaktır. Ne kadar çok fabrika ziyaretinde bulunulursa o kadar faydalı olacağını düşünüyorum öğrencilerimize. İş bulma noktasında da öyle. Yani karşısına çıktığımızda ben bunu burada gördüm, öğrendim biliyorum derseniz büyük bir soru işareti firma yöneticisi tarafından giderilmiş olacak. Önyargısız bir şekilde size yaklaşacak. Çünkü Türkiye’de daha yeni yeni herkes kendi çalıştığı sektörün hakkını vermeye başlıyor. Ustabaşları, eğitim seviyesi yetmeyen insanlar üretimi hallediyor, diğer mühendislerde kağıt üzerinde çalışıyor gözüküyor. Bu kırılıyor yavaş yavaş, böyle de olmaması gerekiyor. Bunun kırılmasında her iki tarafında zaafları var. Üniversiteye bakan yönüyle o. İşletmelere bakan yönüylede işletmelerin kapılarını sonuna kadar bu öğrencilere açmaları gerekiyor. Bu konuya sıcak bakmaları gerekiyor ki ben artık sıcak bakıp daha önceki yıllara göre daha farklı bakıldığını zannediyorum. Çünkü işletmelerin maliyetleri artık arttı. Ayakta kalma meselesi küçük oranla karlılık dediğimiz yüzde 1, yüzde yarım bunlara bağlı oldu. Belki o mühendisin, teknik elemanın, ara elemanın bulacağı fikir, vereceği doğru bilgi işletmeye bir katkı sağlarsa artık işletmeler onların peşinde. İşletme sahibinin zaten kendi bilgisi olsa uygular, yapar. Yetmediği için üniversiteden mezun olmuş kişilerle buna takviye etmesi gerekiyor diye düşünüyorum. O yüzden bu konuyu ben çok önemsiyorum. Sizlerin de önemsemesini istiyorum. Mutlaka Bilecik’te gıdayla ilgili ne kadar fabrika varsa her birini bir kere yetmez minimum 3-4 kere ziyaret edin. Üretim boyutuna kadar görün, analiz boyutuna kadar öğrenin diye tavsiyede bulunmak istiyorum.

Yurt içi gıda talebinin ithal ürünler yerine yerli ürünler vasıtasıyla karşılanmasına yeterince ağırlık verilmesi, tarım hayvancılıkta gıdayla ilgili bütün değişkenler hesaba katılarak uzun vadeli oluşturulmaması Bilecik’te özellikle gıda sektöründe kullanılan analiz laboratuarların olmayışı sebebiyle mikrobiyolojik analizlerin başka şehirlerde yapılması. Bu da çok insanlara maddi sıkıntı da getiren bir sorun. Analiz laboratuarlarının olmaması sebebiyle mikro biyolojik analizlerin başka şehirlerde yaptırılması. İhracat yaptığımız için ürünlerin pasaportları oluyor. Bu pasaportlarda mikrobiyolojik analizlerin yapıldığının analiz raporunu istiyor. Çok önemseniyor. Bizim ülkede daha yeni yeni oturtulmaya çalışılıyor.

Teknik destek kutu poşet bant gibi burada üretimin sorunlarından birisi. Poşetleme bantlama streç gibi yardımcı malzeme üretimi yapan firmaların il dışında olması sebebiyle zaman ve nakliye açısından olumsuz etkiliyor. Burada yine ihracat yapan firmaların en çok karşılaştığı sorunlardan.

Gıdada çok az firmamız var ağırlık maden ve seramikle konuşlanmış vaziyette. Gıdayı ön plana çıkarmamız gerekiyor diye düşünüyorum. En büyük sıkıntılarımızdan bir tanesi de hammade sıkıntısı.” ZEYNEP KILBAHRİ

 

 

 

 

 

 



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir