“Anadolu Toprakları Tarih Boyunca Mazlumların Bir Sığınağı Olmuştur”

 

Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Konferans Salonu’nda düzenlenen sempozyum saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı. Açılış konuşmasını yapan Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Azmi Özcan yapılan sempozyumla amaçladıklarının, Musul ve Kerkük gerçeğini bir kez daha ülke gündemine taşımak olduğunu söyledi. Oradaki varlığımızı ve kültürel değerlerimizi yad etmek olduğunu belirtti. Rektör Prof. Dr. Özcan konuşmasına şöyle devam etti:

            “Hepsinden de öte gayemiz, Türkiye’de bu konuyla ilgili çalışan çeşitli dernek, vakıf, akademisyenlerin temsilcilerini bir araya getirerek ulaştıkları son bilgileri, bulguları birbirleriyle paylaşmaları için bir zemin hazırlamaktı. Kerkük bizim nesil için ya da 20. Yüzyıl Türkiye’sinde yaşayanlar için bir hicran vesilesi olarak, hüzün vesilesi olarak yerini almış. İşin derinliklerine baktığımız zaman ise belki de Anadolu’daki varlığımızdan önce Kerkük’teki varlığımız söz konusu iken ne yazık ki bugün başta petrol olmak üzere uluslararası rekabetin değişik alanlardaki tezahürleri noktaya nazarından yavaş yavaş bu kültürel değerleri, bu birikimi silinmeye çalışmakta. Hepimiz biliyoruz ki bir kültürün, bir medeniyetin varlığının önemli değerlerinden birisi edebiyatıdır, şiiridir, şarkılarıdır, türküleridir, manileridir, ilim adına ortaya koyduklarıdır. Bu cephelerden Kerkük’teki Türk varlığı, geneldeki Türk kültür medeniyetine çok zengin örnekler vermiş. Başta Fuzuli, Nesimi olmak üzere asırlar içerisinde bize, bizim şiirimizi yansıtan çok kıymetli sesler, nefesler hediye etmiş. Keza onlarda bugün silinmeye çalışılmakta. Hem kültür olarak silinmeye çalışılmakta hem nüfus olarak silinmeye çalışılmakta. Bu durum bir açıdan da bize belli ki bir ibret bir ders vermek durumunda. Çünkü bin yılı aşkın bir varlıktan sonra hala bu coğrafyada kendinizi tehdit altında hissediyorsanız o zaman bu tehditleri başka zamanlarda da gelebilecek tehditleri savuşturmak için gerekli donanıma, birikime sahip olma sorumluluğunuz var demektir.

            Bu konu belki de millet olarak bizim en çok ihmal ettiğimiz bir konu. Bundan yıllarca önce eğitimin bir parçası olarak yurtdışına gittiğim zaman batılı üniversitelerin kütüphanelerinin raflarında ne yazık ki bizim meselelerimizle ilgili,  başta Kerkük, Musul ve Ermeni Meselesi olmak üzere birçok diğer mesele de, en az eser ve kaynağın, bizler tarafından yazıldığını müşahide etmiş olmak çok üzüntü vermişti. Halbuki modern dünyada politika belirleyicileri en çok etkileyen şey bilimsel sonuçlar, tartışmalar ve bunların akademik yayınlar olarak raflarda yerini almasıdır.”

            Rektör Prof. Dr. Özcan’ın ardından Kerkük Vakfı Genel Sekreteri Prof. Dr. Suphi Saatçi bir konuşma yaptı. Prof. Dr. Saatçi, bin yıl boyunca Anadolu topraklarına bağlı olarak yaşayan Irak Türkmenlerinin 1. Dünya Savaşı ile beraber batılı sömürgecilerin türlü oyunları sonucu Anadolu’dan koparıldığını söyledi ve şöyle devam etti:

            “O tarihten sonra Türkmenler zaman zaman haksız uygulamalara, sürgünlere, ağır baskılara ve hatta soykırımlara maruz kalmışlardır. Buna rağmen Türkmenler varlıklarını, dillerini, kültür ve geleneklerini günümüze kadar sürdürebilmişlerdir.

            Tek istekleri kendi topraklarında demokratik, çoğulcu parlamenter ve adil bir yönetim içinde insanca yaşamak olan Türkmenler varlıklarını, dillerini, kültür ve geleneklerini günümüze kadar sürdürebilmişlerdir.

            Tarih boyunca Irak toprakları üzerinde oluşan uygarlığın inşasında ve bölgedeki kültür ve edebiyat dünyasının gelişiminde büyük rol oynayan Türkmen toplumu, Nesimi, Fuzuli, Ahdi Ruhi, Nevres-i Kadim, Abdurrahman Halis, Şeyh Faiz, Şeyh Rıza ve Hicri Dede gibi birinci sınıf şairler yetişerek, Türk Edebiyatı’nın dağarcığına zenginlik katmışlardır.

            Irak’ta günümüze kadar ulaşan, Musul’dan ta Basra’ya kadar ulaşan geniş bir coğrafya üzerinde görülen cami, medrese, han, hamam, türbe, saray ve benzeri kültür varlıklarının neredeyse tamamı Selçuklu ve Osmanlı döneminin hatıraları olarak yaşıyor.

            Osmanlı Devletinin sadece Irak değil bütün Güney eyaletleri üzerinde unutulmaz yatırımları ve bölge halklarına sunulan hizmetleri vardır. Aslında bu süper ülkelerin yapmak zorunda oldukları tabii bir durumdur.

            Kim ne derse desin uzun yıllar dünya hâkimiyetini sürdüren Osmanlı, egemen olduğu coğrafya üzerinde yaşayan bütün halklara hizmet vermiş, Müslüman olan ve olmayan bütün halkları, etnik ve dini ayırım yapmadan kucaklamıştır.

            Bu husus Türkiye’nin misyonu ve hatta kaçınılmaz bir görevi olarak kabul edilmelidir. Tarih boyunca Anadolu toprakları adeta mazlumların ve haksızlığa uğrayanların bir sığınağı olmuştur. Türkiye’ye yakışan da budur. Türkiye’nin bu hizmeti, bölgenin barışına ve huzuruna da büyük katkı sağlamış ve günümüzde de bu katkı devam etmektedir.”

            Sempozyum oturum başkanlığını Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Abdulhalik Bakır’ın yaptığı Ortaçağ Irak’ında Türk Varlığı konusu ile devam etti.

ZEYNEP KILBAHRİ



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir