AYLARDIR NAMAZLARI KAHVECİ VE MUHTAR KILDIRIYOR

 

 

Köyün www.kursunlukoyu.org adlı sitesinde Osman Akgece adına yayınlanan haberde bu durumdan yetkililerin bilgisinin olduğu ama bir sonuç elde edilemediği aktarılarak “İlçe yöneticileri, il yöneticileri ve siyasetçiler bizim sitemize göz gezdirirler mi arada sırada bilmiyorum. Mazeretlerinde haklıdırlar. Devletin bu kadar yoğun işleri içinde uğraşırken okumaya, yazmaya zamanları kalmıyor. Basın ve Halkla İlişkiler birimi de bizi adamdan saymayınca derdimizi biz söylüyoruz, biz dinliyoruz” deniliyor.
 
Sitede yayınlanan haberin devamında ise şu cümlelere yer veriliyor:
 
Geçen akşam televizyon kanallarında gezinirken yukarıda ismini yazdığım film ilişti gözüme. Bir köy imamının hikayesi anlatılıyor. Mide kanserine yakalanmış köyün imamı. İstanbul’a tedaviye gelmiş. Ölüm, gözü kadar yakın bedenine. Ramazan ayına on beş gün kalmış, kalmış da o, onu ölüme götürecek amansız hastalığı düşünmek yerine köyde boş kalan mihrabı düşünüyor.
 
Kurşunlu Köyü’nün hali hatırıma geldi bunları seyrederken. Dört aydır kahveciyle, muhtarla kıldırılan vakit namazları, kandil akşamları kasabadan rica minnet getirilen emekli imamları, hiç olmazsa namaz surelerini ezberlesin diye yaz kurslarını bekleyen çocukları getirdim filmin içine. Bir The İmam filmi de bizim köyde çekiliyor dedim kendi kendime. Rejisörü, kameramanı, kurgulayanı olmadan gerçek bir hayat filmi çekiliyor Kurşunlu’ da. Günlüğü yirmi liradan figüran tutulmadan, başrol oyuncularına astronomik  ücretler ödenmeden, bedava çekiliyor The İmam filmi Kurşunlu’ da. Seyretmek bedava. Arabada benzininiz varsa buyurun gelin temaşaya. En önde yeriniz hazır.”


E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 23 Temmuz 2011, 00:00

    Lafonten Hikayeleri – ASLANLA KÜÇÜK SİNEK
    — Çekil git, miskin yaratık,
    pis ufaklık!
    Bir gün böyle demiş sineğe aslan,
    Sinek de meydan okumuş hemen:
    — Ne sandın? demiş; Kral dediler sana diye Korkacak mıyım senden?
    Vızgelirsin bana. Öküzden güçlü olmayasın; Öküzü yıldırmışım ben!
    Sinek der demez bunu,
    Çalmış hücum borusunu,
    İlkin açılmış şöyle bir, hız almış,
    Sonra vızzz aslanın ense köküne.
    Aslan öfkeden delirecek;
    Ağzı köpük saçarmış, gözleri şimşek.
    Derken bir kükreyiş kükremiş ki
    Allak bullak olmuş dünya,
    Korkudan kaçan kaçana.
    Bütün bunlara sebep kim?
    Ufacık bir sinek!
    Isırmadık yer komamış koca aslanda,
    Kıçından tut burnuna,
    Burnunun da deliğine dek.
    Haşmetli ha kudurdu, ha kuduracak…
    Görülmez düşmanıysa memnun,
    Hora tepiyor sevinçten;
    Gülüyor aslanın diş diş, pençe pençe
    Kendi kendini didiklemesine.
    Kan revan içinde zavallı,
    Kendi öfkesi tüketmiş aslanı,
    Soluk soluğa yıkılmış yere.
    O zaman artık sinek
    Çekilmiş kavgadan göğsünü gererek
    Zafer boruları çalmış bu sefer.
    Ve gidip dört bir yana haber
    Vereyim derken,
    Düşmüş örümceğin ağına,
    Örümcek de bakmış icabına.
    Bu masal bize ne öğretir?

    Cevapla