BİLECİK’TE 150 YILLIK EVLER TARİHE IŞIK TUTUYOR

featured

Osmanlı’nın kuruluşuna dayanan Bilecik’e 60, Eskişehir’e 40 kilometre uzaklıktaki 50 hanenin yaşamını sürdürdüğü İnhisar ilçesine bağlı Çayköy’de, evlerin yüzde 85’i ağaç ve kerpiçten yapılmış. Taş, toprak ve kirecin doğallığının yanı sıra mükemmel işlenen Arapça yazılar tarihe ışık tutuyor.

Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Refik Arıkan, toplumların kurduğu şehirlerin ve yaşadıkları evlerin bir medeniyetin yansıması olduğunu vurguladı.

Türkistan medeniyetinin de hem kurduğu şehirlerde hem inşa ettiği evlerde, bu medeniyeti en güzel şekilde yansıttığını dile getiren Arıkan, ”Mimar Turgut Cansever’in ‘cennet metafor’ olarak tarif ettiği bu sistemde insan yeryüzünü şekillendirmek üzere vardır ve Türkistan toplulukların da kurulan şehirlere, yaşanılan evlere baktığımızda yeryüzünde aslında bir cennet inşa etme hedefinin olduğunu görürüz. Bu açıdan şehirlerimiz, evlerimiz bir estetik ürünün sonucu olarak ortaya çıkmışlardır. Nitekim bu örnekleri Türkistan coğrafyasının hemen hemen her yerinde gördüğümüz gibi Osmanlı Devletinin kuruluşuna şahit etmiş olan Bilecik topraklarında da görüyoruz. Biz bu örnekleri Bilecik merkezinde ilçe merkezlerinde de gördüğümüz gibi bu geleneğin köylere kadar yayıldığını da söyleyebiliriz.” dedi.

İnhisar ilçesine bağlı Çayköy ve diğer köylerde de bulunan mimari yapılarda eski geleneği yansıttığını dile getiren Arıkan, şunları kaydetti;

Evlerin mimarisi, kullanılan malzeme tamamen bu medeniyetin bir mahsulü olarak karşımıza çıkar. Aynı zamanda bu mimari üslup bölgedeki ekonomik faaliyetlerde de birleşmiş ve ipekböcekçiliği ile paralel olarak Osmanlı mimari yapısı, ev mimarisi buna göre şekillenmiş. Sadece mimari yapı değil aynı zamanda geçmişe dair izleri de görmek mümkün. Çünkü Çayköy’de 100 yıldan uzun bir süredir var olan ve günümüzde kullanılan bu evler 100 yıl önce yaşanan Yunan işgalinin izlerini de taşımaktadır. Nitekim Bilecik ve çevresi, önce birinci İnönü Savaşı ardından ikinci İnönü Savaşı esnasında ve son olarak ta Kütahya, Eskişehir savaşlarından sonra 3 defa işgale uğramış ve bu işgaller sebebiyle bölgede Kuva-yi Milliye birlikleri ile Yunanlılar arasında çatışmalar meydana gelmiştir. Bu coğrafyada Kuva-yi Milliye denildiğinde Müftü Mehmet Nuri Efendi idaresindeki Kuva-yi Milliye birlikleri bölgede Yunan işgalini durdurmak için çalışırken, Çayköy’de etkilenmiş ve evlerin dış yüzeyindeki kurşun izleri hala o günlerde yaşananların bir tanığı olarak durmaktadır.

– ”Evlerimizde halen yaşam sürüyor”

Çayköy Muhtarı Bülent Gündüz de köyün ‘Kırcam‘ olarak bilinen alanda bir topluluğun yaşadığını büyüklerinin anlattığını söyledi.

Köyde bir caminin olduğunu, çevrede başka cami olmadığı için cuma namazlarına köylerine geldiklerini dedesinin dedesinden duyduğunu anlatan Gündüz, ”Uzun yıllar cuma namazları böyle devam etmiş. 3 ağa olarak gelinen Kırcam’dan aralarında yaşanan bazı anlaşmazlıklardan dolayı 3 kola ayrılarak, Tızman Bölgesi yani şimdiki adı Tozman köyüne, Akkaş olarak bilinen ağa köyün üst tarafında bulunan Akköy’e ve bizim köyümüzde 3 çay ağzında olduğu için Çayköy olarak adlandırılmış ve buralara yerleşmişler. Köyümüzde bazı evlerde kurşun izleri var, içinde desenleri de mevcut. Zaman zaman mevsimsel emekli hayatı yaşanıyor. Bu evlerimizde halen yaşam sürüyor ve tarihi evlerimize sahipleniyoruz. Yeni evler yapılıyor ama tarihi bakımlı ve tehlike arz etmeyen evlere sahip çıkıyoruz Köyümüzün tarihçesi çok eski. Benim dedemde Çanakkale gazisi.” diye konuştu.

Emekli Nazif Turan (62), doğumum kerpiç evde gerçekleştiğini ve burada büyüdüğünü anlatarak, ”Dedemin babasının babası Osmanlı zamanında hatip olarak gelmiş. Burada hatiplik yaparken bu evi yapmış. Yunanlıların Türkiye’yi işgal ettiklerinde 1919 yılında Sakarya Nehri’nde köprü olmadığı için karşıya geçemediklerinden güzel görünümlü gördükleri evimizi kurşunlamışlar. Duvarlarında ve evin içerisinde kurşun izleri var, ayrıca evde şarapnel parçaları da vardı. Kendim burada yaşayan 5’nci nesilim. Annem rahmetli olunca eve giren olmadı. 5 yıldır evde yaşam yok. Müzelik olsun diye bıraktık. Tarihi değeri olan ev atıl şekilde, yıkılmasını istemediğimden Kaymakamlık, Kültür ve Turizm İl Müdürlüğünce değerlendirilmesini istiyorum. Yani gelecek nesillere aktarılabilsin.” ifadesinde bulundu.

77 yaşında Mehmet Tuncel de köyde doğup, büyüdüğünü, askere gidene kadar da köyden çıkmadığını dile getirerek, ”Köyde yaşamaya devam ediyorum. Sadece askere gittiğimde 2 sene ayrıldım. Köydeki bir çok 1320 yılında yapılmış, evin üst taraflarında Osmanlı yazıları, maşallah yazıları var. Güzel ve bakımlı evleri Yunanlılar, Sakarya nehrinin karşısından kurşunlamışlar.” dedi.

   



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir