Bilecik’te Tarih ve Kültür Sohbetleri

Bilecik Üniversitesi (BÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Sadoğlu, demokratik kültür yerleşmeden, bu geniş kitleler tarafından kabul edilmeden ve tecrübe edinmeden tek başına bir anayasayla mevcut siyasal sorunların çözülmesinin mümkün olmadığını söyledi. 
     Yrd. Doç. Dr. Sadoğlu, Bilecik Üniversitesi (BÜ) Sürekli Eğitim Merkezi Salonu'nda düzenlenen ''Tarih ve Kültür Sohbetleri'' etkinliğinde verdiği ''Türkiye'de Anayasacılık ve Yeni Anayasa'' konulu konferansta, dünyada anayasacılığın 18. yüzyılda başladığını ve dünyanın ilk yazılı anayasasının 1787 tarihli ABD anayasası olduğunu belirterek, Türkiye'de ise ilk anayasanın 1876 tarihli Kanun-i Esasi olduğunu kaydetti. 
     Bugünkü modern demokratik rejimlerde anayasaların kurucu meclisler ya da kurucu referandumlar aracılığıyla yapıldığını anlatan Yrd. Doç. Dr. Sadoğlu, şöyle konuştu: 
     ''Kanun-i Esasisi dünyanın ilk 10 anayasasından biridir. Dünya anayasacılık tarihinde Osmanlı diğer alanlarının aksine geri kalmamıştır. Bu anayasa hem ilk olması hem de içerik olarak diğer anayasalarla paralellik taşıması itibariyle de önemli özellikler taşımaktadır. 1876 Anayasası gerek temel hak ve özgürlüklere tanımak istediği güvence, gerek devlet organlarının düzenlenmesi, gerek anayasaya yüklenen anlam itibariyle ileri sayılabilecek bir anayasalardan biridir. 1921 yılında 'Teşkilat-ı Esasiye' adıyla bilinen kısa bir anayasamız var. 1921 Teşkilat-ı Esasiye tek başına bir anayasa değil, 23 maddelik bir anayasadır. 1924 Anayasası da nihai kesinleşmiş bir anayasa olarak karşımıza çıkmıyor. 1876 Anayasası yargı bağımsızlığını kabul ediyor, oysa 1924'de yargı bağımsızlığına ilişkin hiçbir hüküm yok. 27 Mayıs 1960 askeri darbesinden sonra, anayasanın anlamını daha yakından kavramış bir kadro tarafından yeni anayasa hazırlandı. 1961 anayasasının Türkiye'nin şimdiye kadar gördüğü en demokratik anayasalardan biri olduğu yolunda yaygın bir kanaat var. 
     Bugün çok tartışılan vesayetçi sistem büyük ölçüde 1961 anayasası tarafından temelleri atılan bir kurum, bir mekanizma. Bu anayasa 1971 ile 1973 yılları arasında önemli değişiklikler geçirmiştir.'' 
     
     -''30 yılda 17 değişiklik yapıldı''- 
     
     Yrd. Doç. Dr. Sadoğlu, 1982 Anayasasının genel hatlarıyla zaman içinde değişikliğe maruz kalmasına rağmen halen yürürlükte olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti: 
     ''1982'den 2012 yılına kadar 17 değişiklik yapılmış 100 madde değişmiş. 1982 anayasasının tamamen değişmesi yönünde bir kanaat var. 1982 anayasası demokratik bir rejime yakışacak sivil bir anayasa değildir. Bu anayasa içinde zamanla yapılan değişiklikler temel felsefeyle uyum oluşturmuyor, çelişki oluşturuyor. Neredeyse yamalı bir bohçaya döndü anayasa. Bütünlüklü bir şekilde ve demokratik ilkeler göz önünde bulundurulmak kaydıyla kapsamlı bir değişiklik yapılması bu açıdan da son derece gerekli. Anayasayı dört dörtlük, hiçbir şüphenin, yanlış anlamanın elvermesine imkan vermeden düzenlense de yarın siyasal sistemin işlemeyeceğinin garantisini veremeyiz bu ülkede. Bu demokratik bir kültür meselesidir. O kültür yerleşmeden, geniş kitleler tarafından kabul edilmeden ve tecrübe edinmeden tek başına anayasayla mevcut siyasal sorunların çözülmesinin mümkün olmadığı gayet açık.'' 
     Vali Yardımcısı Süleyman Deniz ve BÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Abdulhaluk Bakır, Cumhuriyet savcısı Levent Taşkoparan, öğretim üyelerinin ve öğrenciler ile vatandaşların katıldığı konferansın sonunda Yrd. Doç. Dr. Sadoğlu'ya, üzerinde üniversite ambleminin bulunduğu tabak hediye etti. AA

BİLECİK HABERLERİ



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir